İBNÜ’L-ESİR

4. CİLT

HİCRİ 98. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

CÜRCAN VE TABERİSTAN'IN FETHİ

 

Yezid bin Mühelleb Horasan'a gelir gelmez Cürcan ve Taberistan'a savaş açtı. Yezid bin Mühelleb'in buralara önem vermesi ve savaşmasının sebebi şudur: Şam'da Süleyman bin Abdülmelik'in yanında iken Kuteybe bir yerler fethettikçe Süleyman Yezid'e: "Görüyor musun, Kuteybe'ye ne kadar fetih müyesser oluyor." diyor, Yezid de: "Bu fetililer pek önemli değil, önemli olan Cürcan'ın fethidir." diye karşılık veriyordu.

 

Süleyman O'nu Horasan'a tayin edince tek arzusu Cürcan'ı fethetmek idi. Cürcan üzerine mevali ve gönüllüler hariç Şam, Irak ve Horasan ahalisinden yüz bin kişi ile yürüdü. Cürcan o sıralarda bir şehir değil; dağlar, uçurumlar ve geçitlerle çevrili bir yer idi. Bir kimse bu geçitIerden birinin ağzında durur ve kimseyi yaklaştırmazdı. Yezid ise önce Kühistan'ı muhasara etti.

 

Buranın ahalisi Türklerden oluşmakta idi. Fakat Kuhistan ahalisi çıkıyor, Müslümanlarla savaşıyor, onları bozguna uğratıyordu. Yenildikleri zaman ise hemen kaleye sığmıyorlardı. Yine bir gün kaleden çıktılar, büyük bir savaş cereyan etti. Muhammed bin Ebi Sebre, bir Türk'e hücum etti. Aralarında vuruşma devam ederken Türk'ün kılıcı, İbn Ebi Sebre'nin miğferine indi. İbn Ebi Sebre davrandı ve onu öldürdü. İbn Ebi Sebre, Türk'ün kılıcı miğferinde ve kendi kılıcından kan damlayarak geri döndü. İnsanlar gördükleri bu en güzel manzaraya bakakaldılar.

 

Bundan sonra, Yezid onlara saIdıracak bir gedik aramak üzere çıkmıştı.

 

Yanında dört yüz kadar süvari vardı. Dört bin kadar Türk birden üzerlerine saldırdı, bir müddet savaştılar ve kurtulmayı başardılar.

 

Yezid savaşmaktan vazgeçmedi, onların dışarıyla ilgilerini kesti, böylece zayıf ve güçsüz düştüler. Kuhistan ahalisinin reisi Yezid'e elçi göndererek canına, ailesine ve malına dokunmamak kaydıyla, şehri içindekilerle birlikte vereceğini söyledi ve bu şekilde barış yapmak istedi. Yezid bunu kabul etti ve verdiği sözü tuttu. Pek çok mal, hazine ve sayılamayacak kadar kadın, çoluk çocuk esir etti. On dört bin kadar Türk'ü de savaşarak öldürdü ve Süleyman'a gelerek durumu bildirdi.

 

Sonra Cürcan'a geldi. Cürcan ahalisiyle Said bin As barış anlaşması yapmıştı. Bunlar bazen yüz bin, bazen iki, bazen de üç yüz bin haraç ödüyorlardı. Bunu da bazen veriyor, bazen kesiyorlardı. Daha sonraları anlaşmayı hiçe sayarak hiç haraç ödememeğe başladılar. Said'den sonra Cürcan'a hiç kimse gelmemişti. Bunlar yolu da tutmuşlardı. Horasan'a gitmek isteyen, Ffıris (İran) ve Kirman bölgesinden geçmek zorunda idi. Horasan'a, Kumis'ten yol açan ilk kişi Kuteybe bin Müslim'dir. Yezid Horasan Valisi oluncaya dek Cürcan ayın şekilde kaldı. Yezid oraya gelince Cürcan ahalisi Yezid'i sulhla karşıladılar, haraç miktarını artırdılar ve pek çok şey bağışladılar. Yezid de bunları kabul ederek onlarla sulh yaptı.

 

Kuhistan ve Cürcan'dan sonra Taberismn'ı fethetmeyi istedi, bir sefer düzenledi. Abdullah bin Muammer el-YeşkUri'yi Sasan ve KUhismn'da dört bin kişi ile bıraktı, sonra Taberistan bölgelerine girdi. Bu bölgelerin hakimi Asbahbiz, Yezid'e elçi göndererek anlaşma teklif etti ve Taberistan'dan çıkmasını istedi. Yezid bunu kabul etmedi. Burayı fethedeceğini ümit etmekteydi. Kardeşi Ebu. Uyeyne'yi bir taraftan, oğlu Halid'i bir taraftan ve Ebu'l-Cehm Kelbi'yi bir taraftan yürüttü ve toplandıkları zaman Ebu Uyeyne'nin başkanlığında hareket etmelerini söyledi. Ebu Uyeyne hareket etti, Yezid askerlerle kaldı.

 

Asbahbiz Cilan ve Deylem ahalisinden ordu topladı. Bir dağın eteğinde karşı karşıya geldiler. Dağda müşrikler hezimete uğradılar, Müslümanlar onları geçidin ağzına kadar kovaladılar. Müşrikler dağa tırmandılar, Müslümanlar peşlerine düştüler. Yukarıdan Müslümanların üstüne ok ve taş yağdırıyorlardı. Uyeyne hezimete uğradı. Müslümanlar birbirini izliyor, dağda birbiri ardına düşüyorlardı. Bu durum Yezid'in askerlerine ulaşıncaya kadar böyle devam etti. Nihayet düşmanları onları takip etmekten vazgeçti. Yezid, Asbahbiz'den biraz çekiniyordu. Asbahbiz Cürcan ahalisi ve komutanları Merzuban'dan oradaki Müslümanlara geceleyin bir baskın yapmalarım, Yezid'e dışarıdan bir şey gelmesini engellemelerini ve İslam beldeleriyle irtibat kurmalarına imkan vermemelerini istedi. Bunları yaptıkları takdirde onlara mükafat vaat ediyordu. Bunlar geceleyin Müslümanlara saldırıp gafıl avladılar ve hepsini katlettiler. Abdullah bin Muhammed ve beraberindekilerin hepsi katledildi, bir kişi bile kurtulamadı. Cürcan ahalisi Asbahbiz'e yolları ve geçitleri tuttuklarını haber verdi.

 

Yezid bu durumdan haberdar olunca işin büyüklüğünü anladı ve onlardan korkarak Hayyan Nabati'ye gitti. Ona: "Benim tavrım senin Müslümanlara iyilik yapmana engelolmaz. Cürcan ahalisi bize yapacağını yaptı. Barışı temin edebilir misiniz?" Hayyan: "Tabii." diyerek Asbahbiz'e geldi ve: "Her ne kadar din aramızı ayırmışsa da ben sizden biriyim ve sizin iyiliğinizi istiyorum. Sen bana Yezid'den daha yakın ve sevgilisin. O, ülkesinden yardım istedi, yardım gelmek üzere. Ben mukavemet edebileceğin bir ordunun geleceğinden emin değilim. En iyisi sen onlarla barış anlaşması yap da rahatla. Bu suretle o ordusunu, arkadaşlarını katleden, onlara kötülük eden Cürcan'dan alıp gider." dedi. Asbalıbiz yedi yüz bin za'feran yükü ve aynı değerde başka bir mal ve dört yüz adam üzere sulh yaptı. Yezid'in aklı bu anlaşmaya yattı, istediklerini vermeyi kabul etti.

 

Yezid Hayyan ile anlaşmış olduğu şeyleri gönderdi ve kendisi Cürcan'a döndü. Hayyan'ı iki yüz bin dirhem borçlandırmıştı. Bunun sebebi şu idi:

 

Hayyan, Muhalled bin Yezid'e yazmış ve önce kendisini zİkretmişti. Oğlu Mukatil bin Hayyan babasına: "Sen Muhalled'e yazıyorsun ve kendinle başlıyorsun, öyle mi?" diye sordu. O da: "Elbette." dedi, "Eğer razı olmazsa Kuteybe'nin başına gelenler onun da başına gelir." Muhalled bu mektubu babası Yezid'e gönderdi ve o da iki yüz bin dirhem borçlandırdı.

Yezid'in Cürcan'a geliş sebebi şöyle de anlatılır:

 

SUL et-Türki, KUhistan ve buraya beş fersalı uzaklıkta Buheyre Adası'na yerleşir. Buralar Cürcan'ın Harezm Bölgesi'ne yakındı. Sul, Firuz bin Kul Merzuban'a saldırıyordu. Firuz O'ndan korktu ve Horasan'a Yezid'in yanına geldi. Yezid geliş sebebini sordu. Flruz, Stil'dan korkup kaçtığıill ve O'nun Cürcan'ı ele geçirdiğini haber verdi. Yezid: "Peki onlarla savaşın ve onları yenmenin bir çaresi, hilesi yok mu?" diye sordu. Firuz: "Tek bir yolu var, eğer başarabilirsen onları alt edersin." dedi ve şunları söyledi: "Asbahbiz'e yazıp SUL meselesini halletmesini isteyeceksin, tabii buna karşılık bir takım vaatlerde bulunacaksın. O senin bu mektubunu Sül'e gönderir ve O'na yaklaşır. SUL Cürcan'dan ayrılıp Buheyre'ye dönmek isteyecektir. Cürcan'dan ayrıldığı sırada O'nu kuşatma altına alırsan zaferi kazanırsın." Yezid dediklerini aynen yaptı. Asbahbiz'e Sül'un Buheyre'ye gelmesine engelolduğu takdirde elli bin dinar taahhüt etti. Kendisi de Sül'u Cürcan'da kıstırmağa çalışacaktı. Asbahbiz, mektubu Sül'a gönderdi. SÜL mektubu alır almaz kendini sağlama almak için Buheyre'ye hareket etti. Yezid durumu öğrenince hemen Firuz ile birlikte Cürcan'a hareket etti. Horasan'a oğlu Muhalled'i; Semerkand, Keş, Nesef ve Buhara'ya oğlu Muaviye'yi, Taharistan'a Kabisa bin Mühelleb'i bırakmıştı. Doğruca Cürcan'a girdi, girişine kimse engelolamadı. Daha sonra Buheyre'ye yürüdü ve Sül'u orada muhasara altına aldı. SUL oradan çıkıyor, savaşıyor ve geri dönüyordu. Bu şekilde altı ay kaldılar. SÜL tarafında hastalık ve ölüm baş gösterince SÜL elçi göndererek canına, malına ve üç yüz has adamına dokunmamalarını, Buheyre'yi teslim edeceğini bildirdi ve bu şekilde sulh istedi. Yezid de bunu kabul etti.

 

Yezid direnmeğe çalışan on dört bin Türk'ü öldürdü, geri kalanlarını serbest bıraktı. Asker onların erzakını istiyordu. Yezid, İdris bin Hanzala elAmmi'ye Buheyre'de bulunan şeylerin dökümünü yapmasını söyledi. İdris başladı, fakat orada bulunan şeyleri saymağa muvaffak olamadı. Yezid'e:

 

"Bunları sayıp dökümünü yapmak mümkün değiL. Erzakın bulunduğu kaplan sayıp, içinde ne bulunduğunu tespit edelim: sonra askerleri bırakalım, bunlardan alsınlar, sonra da bize neyi ne miktarda aldıklarını söylesinler" dedi. Bu fıkri uyguladılar. Asker pek çok şeyaldı. Şehr bin Havşeb, Yezid bin Mühelleb'in hazinelerine bakmakla görevliydi.

 

Yezid Cürcan'da mücevherlerle kaplı bir taç ele geçirmişti. İçinizde bunu istemeyecek biri var mı? dedi, hepsi: "Hayır." diye cevap verdiler. Muhammed bin Vasi' el-Ezdi'yi çağırttı ve: "Şu tacı aL." dedi. Muhammed:

 

"Benim ona ihtiyacım yok." deyince Yezid: "Almanı istiyorum." diye ısrar etti, bunun üzerine Muhammed tacı aldı. Yezid birine: "Git, bak bakalım, tacı ne yapacak." diye emretti. Muhammed yolda bir dilenciyle karşılaştı ve tacı ona verdi. Adam dilenciyi alıp Yezid'e getirdi ve durumu anlattı. Yezid tacı ondan aldı ve ona pek çok mal verdi.

 

 

 

 

CÜRCAN'IN İKİNCİ DEFA FETHİ

 

Cürcan ve Kıllıistan'ın fethini ve Cürcan halkının ihanetini zikrettik.

Yezid Asbahbiz'le Taberistan konusunda anlaşınca Cürcan'a yürüdü ve Allah adını vererek şöyle ahdetti: "Eğer onları yenersem, kanlarıyla değirmen döndürüp o öğütülen undan yemedikçe kılıcı bırakmayacağım." Oraya gelip ahalisini, bir kalede kuşattı. Kaledekilerin yiyecek içecek sıkıntısı pek yoktu. Muhasara yedi ay boyunca devam etti. Onlar ara sıra çıkıp savaşıyor ve tekrar kaleye dönüyorlardı. Bu sıralarda Horasanlı biri avlanmak üzere çıkmıştı. Dağda bir sığınak gördü, habersizce askerlerine saldırdı ve arkadaşlarını arıyormuş gibi geri döndü. Elbisesinden parçalar yırtıyor ve alamet olsun diye ağaçlara bağlıyordu. Yezid'e geldi ve durumu haber verdi. Yezid kendilerine kaleyi gösterdiği takdirde bir diyet taahhüt etti, onunla beraber üç yüz adam seçti ve oğlu Halid'i başlarına getirerek şöyle dedi: "Ya kazanacaksın veya öleceksin; hezimete uğrayıp dönmek yok." Cehm bin Zehr'i de bunlara kattı. Ne zaman varabileceklerini sordu, "Yarın ikindiye doğru." şeklinde cevap alması üzerine: "İyi, ben de öğle vaktinde onlara yardım etmeğe çalışacağım." dedi.

 

Hareket ettiler. Ertesi gün öğle vaktinde Yezid yanlarında bulunan bütün odunları yaktırdı, adeta alevlerden bir ateş dağı olmuştu. Düşmanlar bu ateşe bakıp korktular ve dışarı çıktılar. Yezid de askerleriyle onlara doğru ilerledi. Savaşa tutuştular. İkindiden önce Yezid adamlarıyla Türk askerlerine hücuma geçmişti. Onlar öbür yanın emniyette olduğunu sanıyorlardı, bu tarafta ise Yezid onlarla çarpışıyordu. Birden arkalarından tekbir sesleri duydular. Artık kaleleriyle irtibatları tamamen kesilmişti. Teslim olmak zorunda kaldılar ve Yezid'in hükmüne razı oldular. Yezid onların kadın ve çocuklarını esir alıp savaşçılarını öldürttü. Cürcan Vadisi'ne kadar yolun sağına ve soluna iki fersah arayla on iki bin kişiyi çarmıha gerdirip: "İntikam almak isteyen öldürsün," dedi. Bir kişi en az dört beş kişi öldürmüştü. Yezid bu kanlar üzerinden su akıtıp, onların kamyla değirmen çevirdi ve o undan ekmek yaptırıp yedi, böylece yeminini yerine getirmiş oldu. Yine onlardan kırk bin kişiyi öldürdüğü de söylenir.

 

Yezid, Cürcan şehrini kurdurdu. Bundan önce oraya hiç bir şehir bina edilmemişti. Tekrar Horasan'a döndü, Cürcan'a da Cehm bin Zehr el-Cu'fi'yi görevli olarak bıraktı.

Yukarıda nakledilen hadise şöyle de anlatılmıştır:

 

Yezid arkadaşlarına şehre vardıklarında beklemelerini ve seher vaktinde tekbir getirerek kapıya doğru yönelmelerini, kendisinin de adamlarıyla beraber orada olacağını söylemişti. Zehr şehre varınca Yezid'in emrettiği hareket saatine kadar bekledi, sonra tekbir getirerek hücum ettiler. Kaledekiler korkuya kapılmışlardı. Yezid ve adamları karşılaştıkları herkesi katlediyorlardı. Dehşete düşen Türkler ne tarafa gideceklerini bilmez bir halde kalakaldılar. Yezid tekbir seslerini duyunca topluluğun arasından kapıya yöneldi. Herkes öbür Müslümanlarla uğraştığından Yezid'e kimse engelolmamıştı. O anda kaleye girdi, içinde bulunan herkesi dışarı çıkardı, ikişer fersah arayla yolun sağından ve solundan çarmıha gerdirdi. Çoluk çocuğu, kadınları esir etti ve mallarını ganimet olarak ele geçirdi. Süleyman'a büyük zaferi, altı yüz milyon civarında humus elde ettiğini bildiren bir mektup yazdırdı. Katibi olan Muğire bin Kurre (Sedusoğulları'nın mevlası) ona şöyle dedi: "Malların miktarıili yazma. Yazarsan iki durum söz konusu olur; ya halife bunu fazla bulur ve oraya getirilmesini emreder, ya da müsamaha gösterip sana bırakır. Sen de ona hediye göndermek durumunda kalırsın ve senin gönderdiğin şeylere yalnız başına sahip olur, hem de bu mallardan hiç bir şekilde vazgeçmez. Bu sayıp döktüğün mallar onların divanlarında ebediyyen kalır. Ondan sonra gelecek olan halife seni onlardan hesaba çeker. Sana yapamayacağın şeyi teklif eden ve zulmeden biri gelirse bundan kat kat fazlasına bile razı olmaz. Fakat sen onu buraya davet etsen ve yüz yüze konuşsanız daha sağlıklı ve emin olur." Yezid bunu kabul etmez ve mektubu imzalayıp gönderir. Denilir ki meblağ dört milyona ulaşmıştı.

 

 

 

ÇEŞİTLİ OLAYLAR

 

Veliaht Eyyub bin Süleyman bin Abdülmelik bu yılda öldü. Sakalibe Şehri'nin fethi de bu yıldadır.

 

Davud bin Süleyman Rumeli (Arz-ı Rum)'nde savaştı, Malatya yakınlarında Kadın Kalesi'ni fethetti.

 

Bu yıl içinde dünyada pek çok deprem oldu ve 6 ay kadar devam etti. Ubeydullah bin Abdullah bin Utbe bin Mes'ud, Abdurrahman bin Avf'ın mevlası Ebu Uzeyd (Mevla ibn Ezher), Abdurrahman bin Zeyd bin Harise elEnsari ve Said bin Mercane (Kureyş'in mevlasıdır ve babasının ismi Abdullah'tır.) öldü.

 

Bu yıl hac emirliğini Mekke emiri Abdülaziz bin Abdullah bin Halid bin Esid yaptı. Yezid Basra'ya Süfyan bin Abdullah el-Kindi'yi vali olarak göndermişti.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

HİCRETİN DOKSAN DOKUZUNCU YILI OLAYLARı (M. 717-718)

SÜLEYMAN BİN ABDÜLMELİK'İN ÖLÜMÜ