|
İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
CÜRCAN
VE TABERİSTAN'IN FETHİ
Yezid
bin Mühelleb Horasan'a gelir gelmez Cürcan ve Taberistan'a savaş açtı. Yezid
bin Mühelleb'in buralara önem vermesi ve savaşmasının sebebi şudur: Şam'da Süleyman
bin Abdülmelik'in yanında iken Kuteybe bir yerler fethettikçe Süleyman Yezid'e:
"Görüyor musun, Kuteybe'ye ne kadar fetih müyesser oluyor." diyor,
Yezid de: "Bu fetililer pek önemli değil, önemli olan Cürcan'ın
fethidir." diye karşılık veriyordu.
Süleyman
O'nu Horasan'a tayin edince tek arzusu Cürcan'ı fethetmek idi. Cürcan üzerine
mevali ve gönüllüler hariç Şam, Irak ve Horasan ahalisinden yüz bin kişi ile
yürüdü. Cürcan o sıralarda bir şehir değil; dağlar, uçurumlar ve geçitlerle
çevrili bir yer idi. Bir kimse bu geçitIerden birinin ağzında durur ve kimseyi
yaklaştırmazdı. Yezid ise önce Kühistan'ı muhasara etti.
Buranın
ahalisi Türklerden oluşmakta idi. Fakat Kuhistan ahalisi çıkıyor, Müslümanlarla
savaşıyor, onları bozguna uğratıyordu. Yenildikleri zaman ise hemen kaleye
sığmıyorlardı. Yine bir gün kaleden çıktılar, büyük bir savaş cereyan etti.
Muhammed bin Ebi Sebre, bir Türk'e hücum etti. Aralarında vuruşma devam ederken
Türk'ün kılıcı, İbn Ebi Sebre'nin miğferine indi. İbn Ebi Sebre davrandı ve onu
öldürdü. İbn Ebi Sebre, Türk'ün kılıcı miğferinde ve kendi kılıcından kan
damlayarak geri döndü. İnsanlar gördükleri bu en güzel manzaraya bakakaldılar.
Bundan
sonra, Yezid onlara saIdıracak bir gedik aramak üzere çıkmıştı.
Yanında
dört yüz kadar süvari vardı. Dört bin kadar Türk birden üzerlerine saldırdı,
bir müddet savaştılar ve kurtulmayı başardılar.
Yezid
savaşmaktan vazgeçmedi, onların dışarıyla ilgilerini kesti, böylece zayıf ve
güçsüz düştüler. Kuhistan ahalisinin reisi Yezid'e elçi göndererek canına,
ailesine ve malına dokunmamak kaydıyla, şehri içindekilerle birlikte vereceğini
söyledi ve bu şekilde barış yapmak istedi. Yezid bunu kabul etti ve verdiği
sözü tuttu. Pek çok mal, hazine ve sayılamayacak kadar kadın, çoluk çocuk esir
etti. On dört bin kadar Türk'ü de savaşarak öldürdü ve Süleyman'a gelerek
durumu bildirdi.
Sonra
Cürcan'a geldi. Cürcan ahalisiyle Said bin As barış anlaşması yapmıştı. Bunlar
bazen yüz bin, bazen iki, bazen de üç yüz bin haraç ödüyorlardı. Bunu da bazen veriyor,
bazen kesiyorlardı. Daha sonraları anlaşmayı hiçe sayarak hiç haraç ödememeğe
başladılar. Said'den sonra Cürcan'a hiç kimse gelmemişti. Bunlar yolu da
tutmuşlardı. Horasan'a gitmek isteyen, Ffıris (İran) ve Kirman bölgesinden
geçmek zorunda idi. Horasan'a, Kumis'ten yol açan ilk kişi Kuteybe bin
Müslim'dir. Yezid Horasan Valisi oluncaya dek Cürcan ayın şekilde kaldı. Yezid
oraya gelince Cürcan ahalisi Yezid'i sulhla karşıladılar, haraç miktarını
artırdılar ve pek çok şey bağışladılar. Yezid de bunları kabul ederek onlarla
sulh yaptı.
Kuhistan
ve Cürcan'dan sonra Taberismn'ı fethetmeyi istedi, bir sefer düzenledi.
Abdullah bin Muammer el-YeşkUri'yi Sasan ve KUhismn'da dört bin kişi ile
bıraktı, sonra Taberistan bölgelerine girdi. Bu bölgelerin hakimi Asbahbiz,
Yezid'e elçi göndererek anlaşma teklif etti ve Taberistan'dan çıkmasını istedi.
Yezid bunu kabul etmedi. Burayı fethedeceğini ümit etmekteydi. Kardeşi Ebu.
Uyeyne'yi bir taraftan, oğlu Halid'i bir taraftan ve Ebu'l-Cehm Kelbi'yi bir
taraftan yürüttü ve toplandıkları zaman Ebu Uyeyne'nin başkanlığında hareket
etmelerini söyledi. Ebu Uyeyne hareket etti, Yezid askerlerle kaldı.
Asbahbiz
Cilan ve Deylem ahalisinden ordu topladı. Bir dağın eteğinde karşı karşıya geldiler.
Dağda müşrikler hezimete uğradılar, Müslümanlar onları geçidin ağzına kadar
kovaladılar. Müşrikler dağa tırmandılar, Müslümanlar peşlerine düştüler.
Yukarıdan Müslümanların üstüne ok ve taş yağdırıyorlardı. Uyeyne hezimete
uğradı. Müslümanlar birbirini izliyor, dağda birbiri ardına düşüyorlardı. Bu
durum Yezid'in askerlerine ulaşıncaya kadar böyle devam etti. Nihayet
düşmanları onları takip etmekten vazgeçti. Yezid, Asbahbiz'den biraz
çekiniyordu. Asbahbiz Cürcan ahalisi ve komutanları Merzuban'dan oradaki
Müslümanlara geceleyin bir baskın yapmalarım, Yezid'e dışarıdan bir şey
gelmesini engellemelerini ve İslam beldeleriyle irtibat kurmalarına imkan
vermemelerini istedi. Bunları yaptıkları takdirde onlara mükafat vaat ediyordu.
Bunlar geceleyin Müslümanlara saldırıp gafıl avladılar ve hepsini katlettiler.
Abdullah bin Muhammed ve beraberindekilerin hepsi katledildi, bir kişi bile
kurtulamadı. Cürcan ahalisi Asbahbiz'e yolları ve geçitleri tuttuklarını haber
verdi.
Yezid
bu durumdan haberdar olunca işin büyüklüğünü anladı ve onlardan korkarak Hayyan
Nabati'ye gitti. Ona: "Benim tavrım senin Müslümanlara iyilik yapmana
engelolmaz. Cürcan ahalisi bize yapacağını yaptı. Barışı temin edebilir
misiniz?" Hayyan: "Tabii." diyerek Asbahbiz'e geldi ve:
"Her ne kadar din aramızı ayırmışsa da ben sizden biriyim ve sizin
iyiliğinizi istiyorum. Sen bana Yezid'den daha yakın ve sevgilisin. O,
ülkesinden yardım istedi, yardım gelmek üzere. Ben mukavemet edebileceğin bir
ordunun geleceğinden emin değilim. En iyisi sen onlarla barış anlaşması yap da
rahatla. Bu suretle o ordusunu, arkadaşlarını katleden, onlara kötülük eden
Cürcan'dan alıp gider." dedi. Asbalıbiz yedi yüz bin za'feran yükü ve aynı
değerde başka bir mal ve dört yüz adam üzere sulh yaptı. Yezid'in aklı bu
anlaşmaya yattı, istediklerini vermeyi kabul etti.
Yezid
Hayyan ile anlaşmış olduğu şeyleri gönderdi ve kendisi Cürcan'a döndü. Hayyan'ı
iki yüz bin dirhem borçlandırmıştı. Bunun sebebi şu idi:
Hayyan,
Muhalled bin Yezid'e yazmış ve önce kendisini zİkretmişti. Oğlu Mukatil bin
Hayyan babasına: "Sen Muhalled'e yazıyorsun ve kendinle başlıyorsun, öyle
mi?" diye sordu. O da: "Elbette." dedi, "Eğer razı olmazsa
Kuteybe'nin başına gelenler onun da başına gelir." Muhalled bu mektubu
babası Yezid'e gönderdi ve o da iki yüz bin dirhem borçlandırdı.
Yezid'in
Cürcan'a geliş sebebi şöyle de anlatılır:
SUL
et-Türki, KUhistan ve buraya beş fersalı uzaklıkta Buheyre Adası'na yerleşir.
Buralar Cürcan'ın Harezm Bölgesi'ne yakındı. Sul, Firuz bin Kul Merzuban'a saldırıyordu.
Firuz O'ndan korktu ve Horasan'a Yezid'in yanına geldi. Yezid geliş sebebini
sordu. Flruz, Stil'dan korkup kaçtığıill ve O'nun Cürcan'ı ele geçirdiğini
haber verdi. Yezid: "Peki onlarla savaşın ve onları yenmenin bir çaresi,
hilesi yok mu?" diye sordu. Firuz: "Tek bir yolu var, eğer
başarabilirsen onları alt edersin." dedi ve şunları söyledi:
"Asbahbiz'e yazıp SUL meselesini halletmesini isteyeceksin, tabii buna
karşılık bir takım vaatlerde bulunacaksın. O senin bu mektubunu Sül'e gönderir
ve O'na yaklaşır. SUL Cürcan'dan ayrılıp Buheyre'ye dönmek isteyecektir.
Cürcan'dan ayrıldığı sırada O'nu kuşatma altına alırsan zaferi
kazanırsın." Yezid dediklerini aynen yaptı. Asbahbiz'e Sül'un Buheyre'ye
gelmesine engelolduğu takdirde elli bin dinar taahhüt etti. Kendisi de Sül'u
Cürcan'da kıstırmağa çalışacaktı. Asbahbiz, mektubu Sül'a gönderdi. SÜL mektubu
alır almaz kendini sağlama almak için Buheyre'ye hareket etti. Yezid durumu
öğrenince hemen Firuz ile birlikte Cürcan'a hareket etti. Horasan'a oğlu Muhalled'i;
Semerkand, Keş, Nesef ve Buhara'ya oğlu Muaviye'yi, Taharistan'a Kabisa bin
Mühelleb'i bırakmıştı. Doğruca Cürcan'a girdi, girişine kimse engelolamadı.
Daha sonra Buheyre'ye yürüdü ve Sül'u orada muhasara altına aldı. SUL oradan
çıkıyor, savaşıyor ve geri dönüyordu. Bu şekilde altı ay kaldılar. SÜL
tarafında hastalık ve ölüm baş gösterince SÜL elçi göndererek canına, malına ve
üç yüz has adamına dokunmamalarını, Buheyre'yi teslim edeceğini bildirdi ve bu
şekilde sulh istedi. Yezid de bunu kabul etti.
Yezid
direnmeğe çalışan on dört bin Türk'ü öldürdü, geri kalanlarını serbest bıraktı.
Asker onların erzakını istiyordu. Yezid, İdris bin Hanzala elAmmi'ye Buheyre'de
bulunan şeylerin dökümünü yapmasını söyledi. İdris başladı, fakat orada bulunan
şeyleri saymağa muvaffak olamadı. Yezid'e:
"Bunları
sayıp dökümünü yapmak mümkün değiL. Erzakın bulunduğu kaplan sayıp, içinde ne
bulunduğunu tespit edelim: sonra askerleri bırakalım, bunlardan alsınlar, sonra
da bize neyi ne miktarda aldıklarını söylesinler" dedi. Bu fıkri
uyguladılar. Asker pek çok şeyaldı. Şehr bin Havşeb, Yezid bin Mühelleb'in
hazinelerine bakmakla görevliydi.
Yezid
Cürcan'da mücevherlerle kaplı bir taç ele geçirmişti. İçinizde bunu istemeyecek
biri var mı? dedi, hepsi: "Hayır." diye cevap verdiler. Muhammed bin
Vasi' el-Ezdi'yi çağırttı ve: "Şu tacı aL." dedi. Muhammed:
"Benim
ona ihtiyacım yok." deyince Yezid: "Almanı istiyorum." diye
ısrar etti, bunun üzerine Muhammed tacı aldı. Yezid birine: "Git, bak
bakalım, tacı ne yapacak." diye emretti. Muhammed yolda bir dilenciyle
karşılaştı ve tacı ona verdi. Adam dilenciyi alıp Yezid'e getirdi ve durumu
anlattı. Yezid tacı ondan aldı ve ona pek çok mal verdi.
CÜRCAN'IN
İKİNCİ DEFA FETHİ
Cürcan
ve Kıllıistan'ın fethini ve Cürcan halkının ihanetini zikrettik.
Yezid
Asbahbiz'le Taberistan konusunda anlaşınca Cürcan'a yürüdü ve Allah adını
vererek şöyle ahdetti: "Eğer onları yenersem, kanlarıyla değirmen döndürüp
o öğütülen undan yemedikçe kılıcı bırakmayacağım." Oraya gelip ahalisini,
bir kalede kuşattı. Kaledekilerin yiyecek içecek sıkıntısı pek yoktu. Muhasara
yedi ay boyunca devam etti. Onlar ara sıra çıkıp savaşıyor ve tekrar kaleye
dönüyorlardı. Bu sıralarda Horasanlı biri avlanmak üzere çıkmıştı. Dağda bir
sığınak gördü, habersizce askerlerine saldırdı ve arkadaşlarını arıyormuş gibi
geri döndü. Elbisesinden parçalar yırtıyor ve alamet olsun diye ağaçlara
bağlıyordu. Yezid'e geldi ve durumu haber verdi. Yezid kendilerine kaleyi
gösterdiği takdirde bir diyet taahhüt etti, onunla beraber üç yüz adam seçti ve
oğlu Halid'i başlarına getirerek şöyle dedi: "Ya kazanacaksın veya
öleceksin; hezimete uğrayıp dönmek yok." Cehm bin Zehr'i de bunlara kattı.
Ne zaman varabileceklerini sordu, "Yarın ikindiye doğru." şeklinde cevap
alması üzerine: "İyi, ben de öğle vaktinde onlara yardım etmeğe
çalışacağım." dedi.
Hareket
ettiler. Ertesi gün öğle vaktinde Yezid yanlarında bulunan bütün odunları
yaktırdı, adeta alevlerden bir ateş dağı olmuştu. Düşmanlar bu ateşe bakıp
korktular ve dışarı çıktılar. Yezid de askerleriyle onlara doğru ilerledi.
Savaşa tutuştular. İkindiden önce Yezid adamlarıyla Türk askerlerine hücuma
geçmişti. Onlar öbür yanın emniyette olduğunu sanıyorlardı, bu tarafta ise
Yezid onlarla çarpışıyordu. Birden arkalarından tekbir sesleri duydular. Artık
kaleleriyle irtibatları tamamen kesilmişti. Teslim olmak zorunda kaldılar ve
Yezid'in hükmüne razı oldular. Yezid onların kadın ve çocuklarını esir alıp
savaşçılarını öldürttü. Cürcan Vadisi'ne kadar yolun sağına ve soluna iki
fersah arayla on iki bin kişiyi çarmıha gerdirip: "İntikam almak isteyen
öldürsün," dedi. Bir kişi en az dört beş kişi öldürmüştü. Yezid bu kanlar
üzerinden su akıtıp, onların kamyla değirmen çevirdi ve o undan ekmek yaptırıp
yedi, böylece yeminini yerine getirmiş oldu. Yine onlardan kırk bin kişiyi
öldürdüğü de söylenir.
Yezid,
Cürcan şehrini kurdurdu. Bundan önce oraya hiç bir şehir bina edilmemişti.
Tekrar Horasan'a döndü, Cürcan'a da Cehm bin Zehr el-Cu'fi'yi görevli olarak
bıraktı.
Yukarıda
nakledilen hadise şöyle de anlatılmıştır:
Yezid
arkadaşlarına şehre vardıklarında beklemelerini ve seher vaktinde tekbir
getirerek kapıya doğru yönelmelerini, kendisinin de adamlarıyla beraber orada
olacağını söylemişti. Zehr şehre varınca Yezid'in emrettiği hareket saatine
kadar bekledi, sonra tekbir getirerek hücum ettiler. Kaledekiler korkuya
kapılmışlardı. Yezid ve adamları karşılaştıkları herkesi katlediyorlardı.
Dehşete düşen Türkler ne tarafa gideceklerini bilmez bir halde kalakaldılar.
Yezid tekbir seslerini duyunca topluluğun arasından kapıya yöneldi. Herkes öbür
Müslümanlarla uğraştığından Yezid'e kimse engelolmamıştı. O anda kaleye girdi,
içinde bulunan herkesi dışarı çıkardı, ikişer fersah arayla yolun sağından ve
solundan çarmıha gerdirdi. Çoluk çocuğu, kadınları esir etti ve mallarını
ganimet olarak ele geçirdi. Süleyman'a büyük zaferi, altı yüz milyon civarında
humus elde ettiğini bildiren bir mektup yazdırdı. Katibi olan Muğire bin Kurre
(Sedusoğulları'nın mevlası) ona şöyle dedi: "Malların miktarıili yazma.
Yazarsan iki durum söz konusu olur; ya halife bunu fazla bulur ve oraya
getirilmesini emreder, ya da müsamaha gösterip sana bırakır. Sen de ona hediye
göndermek durumunda kalırsın ve senin gönderdiğin şeylere yalnız başına sahip
olur, hem de bu mallardan hiç bir şekilde vazgeçmez. Bu sayıp döktüğün mallar
onların divanlarında ebediyyen kalır. Ondan sonra gelecek olan halife seni
onlardan hesaba çeker. Sana yapamayacağın şeyi teklif eden ve zulmeden biri
gelirse bundan kat kat fazlasına bile razı olmaz. Fakat sen onu buraya davet
etsen ve yüz yüze konuşsanız daha sağlıklı ve emin olur." Yezid bunu kabul
etmez ve mektubu imzalayıp gönderir. Denilir ki meblağ dört milyona ulaşmıştı.
ÇEŞİTLİ
OLAYLAR
Veliaht
Eyyub bin Süleyman bin Abdülmelik bu yılda öldü. Sakalibe Şehri'nin fethi de bu
yıldadır.
Davud
bin Süleyman Rumeli (Arz-ı Rum)'nde savaştı, Malatya yakınlarında Kadın
Kalesi'ni fethetti.
Bu
yıl içinde dünyada pek çok deprem oldu ve 6 ay kadar devam etti. Ubeydullah bin
Abdullah bin Utbe bin Mes'ud, Abdurrahman bin Avf'ın mevlası Ebu Uzeyd (Mevla
ibn Ezher), Abdurrahman bin Zeyd bin Harise elEnsari ve Said bin Mercane
(Kureyş'in mevlasıdır ve babasının ismi Abdullah'tır.) öldü.
Bu
yıl hac emirliğini Mekke emiri Abdülaziz bin Abdullah bin Halid bin Esid yaptı.
Yezid Basra'ya Süfyan bin Abdullah el-Kindi'yi vali olarak göndermişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HİCRETİN DOKSAN
DOKUZUNCU YILI OLAYLARı (M. 717-718)
SÜLEYMAN BİN ABDÜLMELİK'İN ÖLÜMÜ