İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
HİCRETİN
YÜZ YİRMİ DÖRDÜNCÜ YILI OLAYLARI (M. 741-742)
EBU
MÜSLİM EL-HORASANİ'NİN ORTAYA ÇIKIŞI
Ebu
Müslim hakkında ihtilaf vardır. Bir görüşe göre, hür bir kişi olup adı İbrahim bin
Osman bin Beşşar bin Sedus bin CUdezde'dir, Büzürcümihr'in neslindendir,
künyesi ise Ebu İshak'tır. İsfahan'da doğdu, Kufe'de büyüdü. Babası O'nu İsa
bin Musa es-Serrac'a vasiyet etmişti. İsa O'nu yedi yaşındayken Kufe'ye
götürdü. İmam İbrahim bin Muhammed bin Ali bin Abdullah bin Abbas ile
karşılaştığında İbrahim, Ebu Müslim'e: "Adını değiştir, çünkü kitaplarda
bulduğum şekilde ismini değiştirmezsen bir iş yapamayız." dedi. Ebu
Müslim, kendisine ‘‘Abdurrahman bin Müslim’‘ adını ve ‘‘Ebu Müslim’‘ künyesini
verdi. İşine devam etti, henüz on dokuz yaşında semerli eşek üzerindeyken
meşinden palan arkası vardı. İmam İbrahim O'nu Ebu'n-Necm diye bilinen İmran
bin İsmail et-Tai'nin kızı ile evlendirdi. Bu kız Horasan'da babası ile
birlikte bulunuyordu. Ebu Müslim O'nunla Horasan'da gerdeğe girdi. İki kızından
Fatıma'yı Muhriz bin İbrahim ile Esma'yı da Fehm bin Muhriz ile evlendirdi.
Esma'dan nesli devam etti, Fatıma'dan ise devam etmedi. Hurmilerin bahsettiği
Fatıma budur.
Süleyman
bin Kesir, Malik bin Heysem, Lahiz bin Kurayza ve Kahtaba bin Şebib Horasan'dan
Mekke'ye gitmek niyetiyle bu yıl içinde yola çıktılar. Bunlar Kufe'ye gelince
Asım bin Yunus el-İcli'nin yanına gittiler. Asım Abbas'ın çocukları lehine
propaganda yapıyor diye itham olunarak hapsedilmişti. Yanında hapiste Ma'kıl
bin el-İcli'nin oğulları İsa ile İdris de vardı. (İdris Ebu Dülef el-İcli'nin
dedesidir.) Yusufb. Ömer bu iki kardeşi Halid Kasri'nin amilleri ile birlikte
hapsetmişti. Ebu Müslim de bu sırada iki kardeşe hizmet ediyordu. Süleyman bin
Kesir ve beraberindekiler Ebu Müslim'de bazı hususiyetler gördüler ve kim
olduğunu sordular. İki kardeş O'nun kendilerine hizmet eden bir eyerci köle
olduğunu söylediler. Ebu Müslim bu iki kardeşin kendi hakkında söylediklerini
duyunca ağladı. Süleyman bin Kesir ve beraberindekiler Ebu Müslim'i kendi
yanlarına katılmağa çağırdılar, O da bunu kabul etti.
Ebu
Müslim'in İsfahan veya İsfahan dışında bir yerde Beni Ma'kil el-İcli'nin
Kabilesi'nden fakir bir köylü olduğu da rivayet edilmiştir. Bu rivayete göre
adı İbrahim olup ‘‘Haykan’‘ lakabı verilmiştir. Daha sonra ‘‘Abdurrahman’‘
adını almış, İmam İbrahim ise ‘‘Ebu Müslim’‘ künyesini vermiştir.
Ebu
Musa es-Serrac'ın yular ve eyer yapan bir arkadaşı vardı. Bu kişi aynı zamanda
deri ve semer işlerinde de mahir idi. Bu şahıs yaptıkları malları Isfahan,
Cibal, Cezire, Musul, Nusaybin, Diyarbakır gibi yerlere götürerek satardı.
Asım
bin Yunus bin İdi ile Ma' kıl' ın oğulları İdris ve İsa hapishaneye
girdiklerinde Ebu Müslim onlara burada hizmet ediyordu. Süleyman bin Kesir,
Lahiz ve Kantaba Kufe'ye geldiklerinde Asım'ı ziyarete gittiler. Bu sırada Ebu
Müslim'i onların yanında gördüklerinde çok beğendiler ve kendi yanlarına
aldılar. Ebu Musa es-Serrac, İmam İbrahim'e verilmek üzere bir mektup yazıp Ebu
Müslim'e verdi. Bunlar İmam İbrahim ile Mekke'de buluştular. İmam İbrahim Ebu
Müslim'i yanına aldı. Ebu Müslim bu tarihten sonra İmam İbrahim'in hizmetinde
bulundu.
Süleyman
bin Kesir ile diğer nakipler daha sonra kendilerini Horasan'a götÜrecek bir
kişi vermesi için tehal' İmam İbrahim'e geldiler.
Ebu
Müslim'i hÜr kabul edenlere göre O'nun aslı işte böyledir.
Ebu
Müslim durumunu kuvvetlendirince kendisinin Selit bin Abdullah bin
Abbas'ın
neslinden olduğunu iddia etti. Selit'in Arap olmayan, sarışın çocuk doğuran bir
cariyesi vardı. O'nunla tek bir defa ilişkide bulundu. Ancak ondan çocuk
istememiş ve bilahare de terk etmişti. Cariye de bunu fırsat bilerek daha sonra
bir köle ile evlendi, ondan gebe kaldı ve bir erkek çocuk doğurdu. Abdullah bin
Abbas cariyeyi köleden ayırdı, çocuğunu da kendisine köle alarak ‘‘Selit’‘
adını verdi. Çocuk gürbüz ve kibar olarak İbn Abbas'ın hizmetinde büyüdü.
Selit'in Velid bin AbdÜlmelik'in nezdinde üstün bir yeri vardı. Veli Selit'in
Abdullah bin Abbas'ın çocuğu olduğunu iddia etti. Bu durumu Selit, Ali bin
Abdullah bin Abbas hakkında Velid'de husumet meydana geldiğinde O'nun
(Velid'in) emriyle ortaya attı. Velid SeIlt'in bu hususu dava etmesini istedi.
Abdullah bin Abbas'ın Selit'in kendi çocuğu olduğuna dair ikrarının bulunduğunu
ifade eden şahitler buldular. Bu şahitler Şam Kadısı'nın huzurunda şahitlik
yaptılar. Kadı Velid'in görüşüne uyarak Sellt'in nesebini tespit etti.
Daha
sonraları Selit'in miras yüzünden Ali bin Abdullah ile arası açıldı.
Bu
ara Ali çok eziyet gördü. Ali'nin Ömer ed-Denn adında Resulullat (S.A.V.)'ın
azatlısı Ebu RMi neslinden gelen bir adamı vardı. Ömer bir defasında Ali'ye
"Şu köpeği (Selit'ı) öldüreyim ve seni kurtarayını." diye teklif
etmişti; fakat Ali bunu kabili etmedi, hatta bunu yaparsa kendisiyle alakayı
keseceği tehdidinde bulundu. Ali, kendisinden kurtuluncaya kadar Selit'e
yumuşak davrandı.
Bir
ara Selit ve Ali birlikte Şam dışında bir bahçeye gittiler. Biraz sonra Ali
uyudu. Bu arada Ömer ile Selit arasında münakaşa oldu. Ömer Selit'i öldürdü ve
bahçeye bir çukur açarak gömdü. Bu işte Ömer'e Ali'nin bir kölesi de yardım
etmişti. Ömer bu köle ile birlikte kaçtı. Bir arkadaşı Selit'in bahçeye
girdiğini biliyordu. Selit'ı arayıp bulamayınca durumu annesi Ümınü Selit'e
haber verdi. Ali de Ömer ve kölesini aramış, ancak bulamamıştı. Ali, Selit ve
Ömer ile kölesini araştırdı, fakat hiç kimse onların nerede olduklarını
söylemedi. Ümınü Selit Velid'e gitti ve Ali'ye karşı kendisinden yardım istedi.
Bu iş için Ümınü Selit Velid'e istediğini verdi. Velid bunun üzerine Ali'yi
getirterek Selit'i sordu. Ali Selit'in durumunu bilmediğini söyledi ve O'nu
öldürtmek için emir de vermediğine yemin etti. Velid, Ali'ye Ömer'i bulup getirmesi
hususunda emir verdi. Velid bahçeye su akıtılmasını emretti. Su Selit'in içinde
bulunduğu çukura gelince azaldı. Böylece Selit'in yeri belirlenmiş oldu ve bu
çukurdan Selit'in cesedi çıkartıldı. Velid Ali'nin dövülmesi için emir verdi.
Ali iyice dövüldükten sonra SeliCin ölümü ve Ömer'in nereye gittiğini haber
vermesi için yünlü bir cübbe içinde güneşin karşısına çıkartıldı. Fakat Ali
bunlar hakkında hiç bir şey bilmiyordu. Bilahare Abbas bin Ziyad Ali'ye
şefaatçi oldu ve oradan Humeyme'ye götürüldü. Hıcr'a götürüldüğü şeklinde de
rivayet vardır. Velid kendisi ölünceye kadar O'nu burada tuttu. O'nun ölümünden
sonra Süleyman Ali'yi Şam'a gönderdi.
İşte
bütün bunlar Mansur'un EbÜ Müslim'i öldürdüğünde haklanda sayıp döktükleridir.
Bu meyanda Mansur, Ebu Müslim hakkmda: "Sen Selit'in oğlu olduğunu iddia
ettin, hatta bununla da yetinmeyerek öyle olmadığı halde Abdullah'ın nesebinden
geldiğini söyledin. Sen çıkılması zor bir yere çıktın." demiştir.
Velid'in
Ali bin Abdullah'a kızma sebebine gelince:
Babası
Abdülmelik bin Mervan Abdullah bin Ca'fer'in kızı olan karısını boşamış, daha
sonra da bu kadınla Ali evlenmişti. Abdülmelik bu evliliğe kızmış ve Ali'ye
küfrettikten sonra: "O'nun namazı riyadıf." demişti. Bu olanları da
Velid babasından duyup içine atmıştı.
Bir
başka rivayete göre ise, EbÜ Müslim köledir.
Abbasoğulları'ndan
sayılmasının sebebi ise şudur: Bükeyr bin Mahan Sind valilerinden birisinin
katibi idi. İbn Mahan daha sonra KUfe'ye geldi ve burada Abbasoğulları ile
birleşti. Bunlar jurnal edilip yakalandılar. Bükeyr hapsolundu, diğerleri ise
serbest bırakıldılar. Hapishanede Yunus (Ebu Asım) ile İsa bin Ma'kil el-İeli
de vardı. Ebu Müslim de hapishanede İsa'ya hizmet ediyordu. Bükeyr bunları
hapishanede kendi tarafına çağırdı, onlar da bunu kabul ettiler. Bükeyr İsa bin
Ma'kıl'e: "Bu çocuk senin mi?" diye sordu. İsa da:
"O
bir köledir." diye cevap verdi. Bükeyr O'nu kendisine satmasını istedi.
İsa da: "Pekiyi, senin olsun." dedi. Bükeyr: "Parasını almanı
isterim." deyince İsa: "Sen nasıl istersen, O senindir." dedi.
Bunun üzerine Bükeyr Ebu Müslim karşılığında İsa'ya dört yüz dirhem verdi.
Bilahare hapishaneden çıktılar. Bükeyr Ebu Müslim'i İmam İbrahim'e götürdü.
İbrahim de O'nu Ebu Musa esSerrac'a verdi. Ebu Müslim Ebu MuSa’adan çok şey duyup
öğrendi ve daha sonra sık sık Horasan'a gidip geldi.
Bir
başka görüşe göre de Ebu Müslim Herat veya Buşenc'den birisinin kölesi idi.
Efendisi Ebu Müslim ile birlikte İmam İbrahim'e geldi. İmam İbrahim, Ebu
Müslim'in aklına hayret etti ve efendisinden satın alarak azat etti. Ebu
Müslim, İmam İbrahim'in yanında yıllarca kaldı. Bu arada Hörasan'a eşeği ile
sık sık mektup taşıdı. Daha sonra İmam İbrahim Ebu Müslim'i Horasan'a
taraftarlarının başına eInir olarak gönderdi ve onlara Ebu Müslim'e itaat etmeleri
için mektup yazdı. İmam İbrahim, Küfe'de kendi taraftarlarının vezir ve
propagandacısı Ebu Seleme'ye mektup yazarak Ebu Müslim'i Horasan'a
gönderdiğini, O'nun Horasan'a ulaşmasını sağlamasını bildirdi. Ebu Müslim,
bunun üzerine Horasan'a giderek Süleyman bin Kesir'in yanına vardı. Biz
inşallah O'nun yaptıklarını ileride 127. yılın olaylarını anlatırken
zikredeceğiz.
Ebu
Müslim Horasan'a gönderilmezden önce bir rüya görmüş, bu rüyadan Horasan'a emir
olacağı sonucunu çıkarmıştı. Gerçekten de durum sonraları öyle oldu. NeysabUr'a
geldiğinde Bunabaze'de konakladı. Burası mamur bir yerdi. Han sahibi Ebu Müslim
hakkında bazı şeyler söyledikten sonra ilave olarak: "Bu kişi kendisinin
Horasan'ın başına geçeceğini iddia ediyor," dedi. Bir ara Ebu Müslim
ihtiyacını gidermek için dışarıya çıktığında bazı serserilere güvenerek
eşeğinin kuyruğunu kesti. Ebu Müslim hana geri döndüğünde bunu kimin yaptığını
sordu. Han sahibi: "Bilmiyorum." diye cevap verince Ebu Müslim:
"Burası neresi?" dedi. Han sahibinin: "Bunahaze." diye
karşılık vermesi üzerine de: "Eğer ben burasını Kendahaz'a çevirmezsem
bana Ebu Müslim demesinler." dedi. Ebu Müslim Horasan Valisi olunca
burasını tahrip etti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA