İBNÜ’L-ESİR |
3. CİLT |
MUHTAR'IN
İBN EZ-ZÜBEYR'E OYUNU
Muhtar,
İbn ez-Zübeyr'in Küfe Valisi olan İbn Muti'i Küfe'den çıkartınca İbn Muti, İbn ez-Zübeyr'in
yanına yenik düşmüş olarak gitmekten hoşlanmadığı için Basra'ya gitti. Muhtar
Küfe'yi eline geçirince İbn ez-Zübeyr'i oyuna getirmeğe çalışmak için şöyle bir
mektup yazdı: "Sana olan samimi bağlılığımı bilirsin. Sana düşmanlık
edenlere karşı ne kadar gayretli olduğumu da bilirsin. Fakat ben sana karşı bu
şekilde davrandığım halde sen bana ne verdin? Sana vefakar olduğum zamanlar
bile bana vermiş olduğun ahitleri yerine getirmedin. Tekrar sana dönmemi ve
aynı samimiyetle sana bağlanmamı arzu ediyorsan bunu da yaparım.
Vesselam."
Muhtar'ın
bundan maksadı, işin dizginlerini tam manasıyla eline geçirinceye kadar İbn
ez-Zübeyr'in kendisinden uzak kalmasıydı. Şia ise bu durumdan hiç haberdar
olmamıştı. İbn ez-Zübeyr ise Muhtar'ın gerçekten kendisiyle barış halinde mi,
yoksa savaş halinde mi olduğunu anlamak istediğinden Mahzumlu Ömer bin
Abdurrahman bin Haris bin Hişam'ı davet edip Küfe Valiliği'ne getirdi ve O'na:
"Muhtar bizim emirlerimizi dinleyip itaat etmekte olan birisidir."
dedi. Bunun üzerine Ömer otuz kırk bin dirhem harcayarak yol hazırlığı yaptı ve
Küfe'ye doğru yola koyuldu. Muhtar bu durumu haber alınca Zaide bin Kudame'yi
çağırdı ve yetmiş bin dirhem verip şunları söyledi: "Bu para Ömer bin
Abdurrahman'ın buraya gelmek için harcamış olduğu paranın iki katıdır."
Daha sonra Muhtar yanına beş yüz atlı alarak Ömer ile karşılaşıncaya kadar
gitmesini ve bu harçlığı O'na verip geri dönmesini istemesini söyledi. Bunun
üzerine Ömer geri dönecek olursa mesele yoktu, aksi takdirde O'na yanındaki atlıları
göstermesini söyledi.
Zaide
bin Kudame parayı aldı ve yolda Ömer'le karşılaşıncaya kadar ilerlemeğe devam
etti. Ömer'i görünce parayı verdi ve geri dönmesini söyledi. Ömer O'na şöyle
dedi: "Müminlerin emiri beni Küfe'ye vali olarak tayin etmiş bulunuyor.
Benim oraya gitmem kaçınılmaz bulunuyor." Bunun üzerine Zaide gizlemiş
olduğu atlılara çıkmalarını söyledi. Ömer atlıların gelmekte olduğunu görünce
parayı aldı ve Basra'ya doğru gitti. Orada İbn Muti ile birlikte, Haris bin Ebi
Rabia'nın komutanlığı altında bir araya geldiler. Bu olay ise Abdlı Müsenna bin
Muharribe'nin Basra'da ortaya çıkışından önce olmuştu.
Denildiğine
göre, Muhtar İbn ez-Zübeyr'e şöyle yazmıştı: "Ben Küfe'yi kendim için yurt
edinmiş bulunuyorum. Şayet bunu benim için münasip görüyorsan ve bana bir
milyon dirhem verilmesini emredersen buradan Şam'a giderim ve İbn Mervan'ın
hakkından gelirim." Bunun üzerine İbn ez-Zübeyr şöyle dedi: "Bu
Sakif'in yalancısını ne zamana kadar idare edeceğim ve o ne zamana kadar beni
aldatmak isteyecek." Muhtar'a: "Allah'a yemin ederim, tek bir dirhem
bile yok." diye yazdı. Mektubuna şu beyti de ekledi:
''Kesemle
alçak adamla tartışamam Canım oldukça itaatle ölüme giderim ben.''
Daha
sonra Abdülmelik bin Mervan, Abdülmelik bin Haris bin Ebi'l-Hakem bin As'ı
Vadi'l-Kura'ya gönderdi. O sırada da Muhtar İbn ez-Zübeyr ile kendisi yalnızca
Şamlılarla uğraşmak amacıyla, karşılıklı olarak birbirlerine ilişmemek üzere
antlaşmıştı. Abdülmelik'in asker gönderdiğini haber alan Muhtar İbn ez-Zübeyr'e
şöyle yazdı: "Ben İbn Mervan'ın senin üzerine asker göndermiş olduğunu
haber almış bulunuyorum. Arzu edersen sana yardımcı olabilirim. "
İbn
ez-Zübeyr cevap olarak ona şunları yazdı: "Eğer sen bana itaat eden birisi
isen, orada bulunanlardan benim için bey'at al ve alelacele ordu gönder. Onlara
Vadi'l-Kura'da bulunan İbn Mervan'ın askerlerinin üzerlerine giderek
çarpışmalarını emret. Vesselam."
Bunun
üzerine Muhtar Hemdanlı Şurahbil bin Vers'i çağırarak, çoğunluğu Arap
olmayanlardan müteşekkil ve aralarında yalnızca yedi yüz Arap'ın bulunduğu üç
bin kişilik bir ordunun başına getirip yola çıkardı ve şöyle dedi:
"Sen
Medine'ye girinceye kadar yoluna devam et. Medine'ye girdiğin zaman bana mektup
yaz ve orada emrim gelinceye kadar kaL." Muhtar'ın bundan maksadı
askerlerinin Medine'ye girmesinden sonra onların başına bir emir gönderip, daha
sonra da İbn Vers'e emir vererek, Mekke'de İbn ez-Zübeyr'i muhasara altına
almaktı.
Diğer
taraftan İbn ez-Zübeyr Muhtar'ın kendisine tuzak kurmakta olduğundan çekindiği
için, Mekke'den Abbas bin Sehl bin Sa'ad'ı iki bin kişilik bir asker grubuyla
birlikte gönderdi. O'na ayrıca bedevilerden de kendisiyle birlikte savaşa
katılmalarını istemesini emretti ve şöyle dedi: "Bu gelenlerin bana itaat
etmekte olduklarını görürsen mesele yok, aksi takdirde onları yok edinceye
kadar gereken planlarını uygula."
Abbas
bin Sehl, er-Rakim denilen yerde İbn Vers ile karşılaştığında arkadaşlarına
savaş düzeni vermiş olduğunu gördü. Abbas onlara yaklaştı ve selam verdikten
sonra gizlice İbn Vers'e: "Sizler İbn ez-Zübeyr'e itaat etmekte değil
misiniz?" diye sorunca, İbn Vers'in: "Tabii" diye cevap vermesi
üzerine Abbas O'na: "O halde hep birlikte Vadi'l-Kura'da bulunan İbn
ezZübeyr'in düşmanı üzerine gidelim." dedi. İbn Vers şöyle cevap verdi:
"Ben size itaat etmekle değil, Medine'ye gitmekle emrolundum. Ancak oraya
gittikten sonra görüşümü ortaya koyacağım." Bunun üzerine Abbas O'na şöyle
dedi:
"Şayet
İbn ez-Zübeyr'e itaat etmekte iseniz, bana sizleri alıp gitmemi emretmiş
bulunuyor." Bu sefer İbn Vers şöyle dedi: "Hayır, ben sana tabi
olmayacağım; Medine'ye varıp beni buraya gönderene mektup yazacağım, O da bana
bir emir verecektir." Abbas O'na: "Senin görüşün daha doğrudur."
deyip bıraktı ve maksadını anladıktan sonra şunları ekledi: "O zaman ben
de Vadi'l-Kura'ya gidiyorum."
Abbas
ve beraberindekiler orada konakladılar, İbn Vers'e kesilmiş ve derisi yüzülmüş
develer ve koyunlar gönderdiler. İbn Vers ve beraberindekiler açlıktan ölmek
üzereydiler; onları aldılar, yedikten sonra da suya gidip gelmeğe başladılar.
Abbas yanındakilerden bin kişi dolaylarında kahraman asker alarak İbn Vers'in
çadırına doğru gitti. İbn Vers onları görünce arkadaşlarının toplanması için
seslenmiş, Abbas yanlarına varıncaya kadar etrafında ancak yüz kişi
toplanabilmişti. Aralarında kısa bir süre çarpışma oldu, sonunda İbn Ver s
yetmiş koruma görevlisiyle birlikte öldürüldü. Daha sonra Abbas, İbn Vers ile
birlikte bulunanlar için bir eman sancağı kaldırdı. Hemdanlı Süleyman bin
Himyer ile Abbas bin Ca'de el-Cedeli etrafında kalan yaklaşık üç yüz kişi
dışında herkes bu eman sancağının yanına gitti. Abbas bin Sehl sancağın altına
gelmeyenlerden iki yüz kişi kadarını öldürdü. Geri kalanları da kurtulup
kaçtılar. Pek çoğu da yolda öldü.
Muhtar
İbn el-Hanefiyye'ye mektup yazıp durumu bildirdi ve şöyle dedi:
"Ben
düşmanları sana boyun eğdirsinler, bölgeyi sana itaat ettirsinler diye bir ordu
göndermiştim. Bunlar Taybe (Medine)'ye yaklaştıklarında onlara şöyle şöyle
yapıldı. Şayet uygun görüyor isen Medine'ye çok kalabalık bir ordu göndereyim.
Sen de bunlara kendi yanından bir adam gönder ki benim senin itaatinin altında
olduğumu bilsinler. Bu teklifımi uygun görüyorsan böyle yap. Sen göndereceğim
bu askerlerin sizin hakkınızı daha iyi gözettiklerini, siz ehlibeyte karşı İbn
ez-Zübeyr'e mensup olanlardan daha bir şefkatli olduğunu göreceksin.
Vesselam."
İbnü'l-Hanefiyye
O'na şöyle yazdı: "Mektubunu okudum. Hakkımı ne derece gözettiğini
öğrendim, beni sevindirecek ne gibi niyetler beslediğine de muttali oldum.
Benim en çok sevdiğim şey, yapmakla Allah'a itaat edebildiğim bir iştir. Sen de
elinden geldiğince Allah'a itaat et. Ben çarpışmak isteseydim, herkesin yanıma
doğru alelacele gelip toplandığını, yardımcılarımın pek çok olduğunu
görecektim. Fakat sizlerden uzak duruyorum. Allah hükmünü verinceye kadar
sabredeceğim. O hüküm verenlerin en hayırlısıdır." Daha sonra da O'na kan
dökmekten uzak durmasını emretti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
İBNÜ'L-HANEFİYYE
İLE İBN EZ-ZÜBEYR VE KUFE'DEN ORDUNUN YOLA ÇIKMASI