İBNÜ’L-ESİR

3. CİLT

HİCRİ 42. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

ZİYAD BİN EBİH'İN MUAVİYE'YE GELMESİ

 

Bu yıl içinde Ziyad Fars illerinden Muaviye'nin yanına gelmişti. Ziyad bin Ebih mallarını Abdurrahman bin Ebu Bekre'nin yanına emanet etmişti. Abdurrahman Ziyad'ın mallarına Basra'da mütevelli olarak bakıyordu. Muaviye bunu işitince Muğire bin Şu'be'ye haber gönderip Ziyad'ın mallarının ne olduğunu öğrenmesini istemiş, Muğire Abdurrahman'ı çağırıp şöyle demişti: "Senin baban bana kötülük etmişse de amcan iyilikte bulunmuştur." (Amcası derken Ziyad'ı kastediyordu.) Muğire arkasından Muaviye'ye mektup yazıp: "Abdurrahman'ın elinde bulunup da helal olarak alabileceğim hiç bir mal bulamadım." demiş, bunun üzerine Muaviye Muğire'ye: "Abdurrahman'a işkence yap!" diye yazmıştı. Ancak Muğire bu konuda mazeret beyan etmek istemiş, durum Muaviye'ye ulaşmıştı. Bunun için Muğire bin Şu'be, Abdurrahman'a: "Elindeki mallarını koru." demiş ve eline aldığı bir pelteyi Abdurrahman'ın yüzüne çalıp, üzerine su serpmiş ve Abdurrahman bayılıvermişti. Muğire bu işlemi üç sefer tekrarladıktan sonra onu serbest bırakıp Muaviye'ye mektup yazarak: "Abdurranman'a işkence yaptım, ancak yanında hiç bir mal bulamadım." demiş, böylece de Abdurrahman Ziyad'ın mallarını yanında muhafaza etmişti. Sonra Muğire Muaviye'nin yanına vardığında Muaviye O'na sitem ederek:

 

Kişi sırrını birine açacak olursa, Bu onun dostu ve sırdaşı olmalıdır. Eğer sırrını açıklayacaksan Onu saklayacak bir sırdaşına açıkla, yoksa bundan vazgeç. demiş, Muğire de şöyle karşılık vermişti: "Ey Müminlerin emiri! Eğer bana bir sırrını söyleyecek olursan bil ki onu sır saklayıcı ve şefkatli birine söylemiş oluyorsun, fakat bu söylediklerinden bir şeyanlamadım." Muaviye bunun üzerine: "Ziyad'ı ve Fars illerine sığımnış olmasını hep hatırlayıp duruyorum da bütün gecemi uykusuzlukla geçiriyorum." diye konuşmuş, Muğire: "Ziyad orada olsa ne olur ki?" diye sorunca da şöyle karşılık vermişti: "Fars illeri gibi bir beldenin malları Arapların dahilerinden birisinin elinde olursa, o her türlü hile ve tuzakları kurabilir. O'nun ehl-i beytten birisine bey'at etmesinden korkuyor ve bu konuda bir türlü güvence duyamıyorum. Eğer o ehl-i beytten birisine bey'at ederse tekrar savaşı başlatmış olacak demektir." O'nun bu sözleri üzerine Muğire: "Ey Müminlerin emiri! O'nu buraya getirmem konusunda bana izin verir misin?" diye sormuş, Muaviye de: "Evet, O'nu getirirsen senin için mükafatlar vardır." şeklinde cevap vermişti.

 

Muğire kalkıp Ziyad'ın yanına gitmiş ve şöyle demişti: "Hilafet konusunda ortaya çıkıp bu işe elini atacak Hasan'dan başka bir kimse yoktu. O da bizzat kendisi gelip O'na bey'at etmiştir. Fakat senin burada bulunman O'na bir korku vermektedir. Bundan dolayı beni sana gönderdi. Sen de bu konuda çabuk davranırsan Muaviye seninle uğraşmaktan vazgeçer." Ziyad: "O halde bana nasihat et, ne yapayım? En son gayeni ve maksadını söyle. Seninle istişare eden adam gerçekten samimidir." diye söyleyince Muğire şöyle demişti: "Bana kalırsa O'nunla bir araya gel, iplerinizi birleştirin. Yüce Allah sonunda hükmünü verecektir."

 

Muğire'nin Fars illerinden gelmesinden sonra Muaviye Ziyad'a bir emanname yazıp göndermişti. Bunun üzerine Ziyad yanına el-Mincab bin Raşid ed-Dabbi'yi ve Harise bin Bedr el-Gudani'yi alarak Fars illerinden hareketle Muaviye'ye gitmek üzere yola koyulmuştu.

 

Abdulah bin Amir Abdullah bin Hazim'i bir grup cemaatle Fars illerine göndererek şöyle tavsiyede bulunmuştu: "Eğer Ziyad'ı doğuda görecek olursan yakala, getir." Gerçekten Abdullah bin Hazim Fars illerine doğru yola koyulmuş, yolda Errecan denilen yerde Ziyad ile karşılaşmış ve hemen atının yularını yakalayarak: "Ey Ziyad, in aşağıya." demiş, Ziyad'ın yanında bulunan el-Mincab bin Raşid de yuları eline almış olan İbn-i HazIm'a şöyle seslenmişti: "Ey siyah kadının oğlu! Bırak O'nu ve kenara çekil, yoksa elini atın yularında asılı olarak bırakırIm." İbn Hazim ile Mineab arasında bir çekişme vardı. Ziyad İbn Hazim'e dönüp: "Muaviye'den bana bir emanname gelmiştir." deyince İbn Hazim yoldan çekilip Ziyad'ı serbest bırakmıştı. Sonra Ziyad Muaviye'nin yanına vardığında Muaviye O'na Fars illerinin mallarını ne yaptığını sormuş, Ziyad da bu mallardan bir kısmını Hz. Ali'ye gönderdiğini, bir kısmını gerekli yerlere harcadığını ve geri kalanları da Müslümanlara emanet ettiğini söylemişti. Muaviye Ziyad'ın gerçekten infak ettiği ve yanında kalan mallar konusunda O'nu doğrulamış, elinde bulunan malları da hemen ondan alıvermişti.

 

Başka bir rivayette de şöyle anlatılır: Ziyad'ın Muaviye'ye: "Malların geri kalmış olan bir kısmını da Müslümanlara emanet olarak bıraktım." demesi üzerine Muaviye tereddüde düşer. Bu arada Ziyad kendi adamlarına bir mektup yazarak gerçekten sadakalardan ve zekatlardan elinde kalan kısımları onlara emanet eder ve: "Size emanet etmiş olduğum bu malların ne demek olduğunu anlayın ve Allah'ın kitabında yazılı olduğu gibi: ''Biz emaneti göklere yere ve dağlara sunduk, onu yüklenmekten kaçındılar.'' (el-Ahzab suresi, 72) elinizdeki emanetleri iyice muhafaza edin." der, ayrıca Muaviye'ye bu mallardan söz ettiğini de onlara bildirir. Ziyad, elçisine de bu durumları Muaviye'ye duyuracak bazı kimseleri görevlendirmelerini söyler. Gerçekten Ziyad'ın elçisi bütün bunları yerine getirmiş ve bu haberler etrafa yayılmıştı. Muaviye bu mektup ve yazışmalara vakıf olunca Ziyad'a şöyle der:

 

"Bana karşı hileli davrandığından korkuyorum. Bundan dolayı bana arzu ettiğin miktarda mal ver ve bu konuda benimle anlaşma yap." Gerçekten Ziyad Muaviye ile belli bir miktar üzerinde anlaşmış, O'na bir milyon dirhem vermiş ve bu konuda barış akdetmişlerdi. Sonra Ziyad Kufe'de oturmayı Muaviye'den rica etmiş, Muaviye de bu isteğini kabul etmişti. Ziyad Kufe'de bulunduğu sürece vali Mugire bin Şu'be'den izzet ve ikram görmüştü. Bu arada Muaviye vali Muğire'ye bir mektup yazarak Ziyad, Hücr bin Adiyy Süleyman bin Sürad, Şebes bin Rib'i ve İbnü'l Kevva İbnü'l-Hamik adlarındaki şahısları sürekli olarak cemaat namazlarında bulundurmasını emreder. Gerçekten bunlar devamlı olarak Muğire'nin yanında namaza gelirlerdi. Onların bu şekilde namazda bulunmalarını istemesinin sebebi bunların Hz. Ali 'nin taraftarlarından olmasıydı.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

BU (42.) YILIN DİĞER OLAYLARI