İBNÜ’L-ESİR |
3. CİLT |
ZİYAD
BİN EBİH'İN MUAVİYE'YE GELMESİ
Bu
yıl içinde Ziyad Fars illerinden Muaviye'nin yanına gelmişti. Ziyad bin Ebih mallarını
Abdurrahman bin Ebu Bekre'nin yanına emanet etmişti. Abdurrahman Ziyad'ın
mallarına Basra'da mütevelli olarak bakıyordu. Muaviye bunu işitince Muğire bin
Şu'be'ye haber gönderip Ziyad'ın mallarının ne olduğunu öğrenmesini istemiş,
Muğire Abdurrahman'ı çağırıp şöyle demişti: "Senin baban bana kötülük
etmişse de amcan iyilikte bulunmuştur." (Amcası derken Ziyad'ı
kastediyordu.) Muğire arkasından Muaviye'ye mektup yazıp: "Abdurrahman'ın
elinde bulunup da helal olarak alabileceğim hiç bir mal bulamadım." demiş,
bunun üzerine Muaviye Muğire'ye: "Abdurrahman'a işkence yap!" diye
yazmıştı. Ancak Muğire bu konuda mazeret beyan etmek istemiş, durum Muaviye'ye
ulaşmıştı. Bunun için Muğire bin Şu'be, Abdurrahman'a: "Elindeki mallarını
koru." demiş ve eline aldığı bir pelteyi Abdurrahman'ın yüzüne çalıp,
üzerine su serpmiş ve Abdurrahman bayılıvermişti. Muğire bu işlemi üç sefer
tekrarladıktan sonra onu serbest bırakıp Muaviye'ye mektup yazarak:
"Abdurranman'a işkence yaptım, ancak yanında hiç bir mal bulamadım."
demiş, böylece de Abdurrahman Ziyad'ın mallarını yanında muhafaza etmişti.
Sonra Muğire Muaviye'nin yanına vardığında Muaviye O'na sitem ederek:
Kişi
sırrını birine açacak olursa, Bu onun dostu ve sırdaşı olmalıdır. Eğer sırrını
açıklayacaksan Onu saklayacak bir sırdaşına açıkla, yoksa bundan vazgeç. demiş,
Muğire de şöyle karşılık vermişti: "Ey Müminlerin emiri! Eğer bana bir
sırrını söyleyecek olursan bil ki onu sır saklayıcı ve şefkatli birine söylemiş
oluyorsun, fakat bu söylediklerinden bir şeyanlamadım." Muaviye bunun
üzerine: "Ziyad'ı ve Fars illerine sığımnış olmasını hep hatırlayıp
duruyorum da bütün gecemi uykusuzlukla geçiriyorum." diye konuşmuş,
Muğire: "Ziyad orada olsa ne olur ki?" diye sorunca da şöyle karşılık
vermişti: "Fars illeri gibi bir beldenin malları Arapların dahilerinden
birisinin elinde olursa, o her türlü hile ve tuzakları kurabilir. O'nun ehl-i
beytten birisine bey'at etmesinden korkuyor ve bu konuda bir türlü güvence
duyamıyorum. Eğer o ehl-i beytten birisine bey'at ederse tekrar savaşı
başlatmış olacak demektir." O'nun bu sözleri üzerine Muğire: "Ey
Müminlerin emiri! O'nu buraya getirmem konusunda bana izin verir misin?"
diye sormuş, Muaviye de: "Evet, O'nu getirirsen senin için mükafatlar
vardır." şeklinde cevap vermişti.
Muğire
kalkıp Ziyad'ın yanına gitmiş ve şöyle demişti: "Hilafet konusunda ortaya
çıkıp bu işe elini atacak Hasan'dan başka bir kimse yoktu. O da bizzat kendisi
gelip O'na bey'at etmiştir. Fakat senin burada bulunman O'na bir korku
vermektedir. Bundan dolayı beni sana gönderdi. Sen de bu konuda çabuk
davranırsan Muaviye seninle uğraşmaktan vazgeçer." Ziyad: "O halde
bana nasihat et, ne yapayım? En son gayeni ve maksadını söyle. Seninle istişare
eden adam gerçekten samimidir." diye söyleyince Muğire şöyle demişti:
"Bana kalırsa O'nunla bir araya gel, iplerinizi birleştirin. Yüce Allah
sonunda hükmünü verecektir."
Muğire'nin
Fars illerinden gelmesinden sonra Muaviye Ziyad'a bir emanname yazıp
göndermişti. Bunun üzerine Ziyad yanına el-Mincab bin Raşid ed-Dabbi'yi ve
Harise bin Bedr el-Gudani'yi alarak Fars illerinden hareketle Muaviye'ye gitmek
üzere yola koyulmuştu.
Abdulah
bin Amir Abdullah bin Hazim'i bir grup cemaatle Fars illerine göndererek şöyle
tavsiyede bulunmuştu: "Eğer Ziyad'ı doğuda görecek olursan yakala,
getir." Gerçekten Abdullah bin Hazim Fars illerine doğru yola koyulmuş,
yolda Errecan denilen yerde Ziyad ile karşılaşmış ve hemen atının yularını
yakalayarak: "Ey Ziyad, in aşağıya." demiş, Ziyad'ın yanında bulunan
el-Mincab bin Raşid de yuları eline almış olan İbn-i HazIm'a şöyle seslenmişti:
"Ey siyah kadının oğlu! Bırak O'nu ve kenara çekil, yoksa elini atın
yularında asılı olarak bırakırIm." İbn Hazim ile Mineab arasında bir
çekişme vardı. Ziyad İbn Hazim'e dönüp: "Muaviye'den bana bir emanname
gelmiştir." deyince İbn Hazim yoldan çekilip Ziyad'ı serbest bırakmıştı.
Sonra Ziyad Muaviye'nin yanına vardığında Muaviye O'na Fars illerinin mallarını
ne yaptığını sormuş, Ziyad da bu mallardan bir kısmını Hz. Ali'ye gönderdiğini,
bir kısmını gerekli yerlere harcadığını ve geri kalanları da Müslümanlara
emanet ettiğini söylemişti. Muaviye Ziyad'ın gerçekten infak ettiği ve yanında
kalan mallar konusunda O'nu doğrulamış, elinde bulunan malları da hemen ondan
alıvermişti.
Başka
bir rivayette de şöyle anlatılır: Ziyad'ın Muaviye'ye: "Malların geri
kalmış olan bir kısmını da Müslümanlara emanet olarak bıraktım." demesi
üzerine Muaviye tereddüde düşer. Bu arada Ziyad kendi adamlarına bir mektup
yazarak gerçekten sadakalardan ve zekatlardan elinde kalan kısımları onlara
emanet eder ve: "Size emanet etmiş olduğum bu malların ne demek olduğunu
anlayın ve Allah'ın kitabında yazılı olduğu gibi: ''Biz emaneti göklere yere ve
dağlara sunduk, onu yüklenmekten kaçındılar.'' (el-Ahzab suresi, 72) elinizdeki
emanetleri iyice muhafaza edin." der, ayrıca Muaviye'ye bu mallardan söz
ettiğini de onlara bildirir. Ziyad, elçisine de bu durumları Muaviye'ye
duyuracak bazı kimseleri görevlendirmelerini söyler. Gerçekten Ziyad'ın elçisi bütün
bunları yerine getirmiş ve bu haberler etrafa yayılmıştı. Muaviye bu mektup ve
yazışmalara vakıf olunca Ziyad'a şöyle der:
"Bana
karşı hileli davrandığından korkuyorum. Bundan dolayı bana arzu ettiğin
miktarda mal ver ve bu konuda benimle anlaşma yap." Gerçekten Ziyad
Muaviye ile belli bir miktar üzerinde anlaşmış, O'na bir milyon dirhem vermiş
ve bu konuda barış akdetmişlerdi. Sonra Ziyad Kufe'de oturmayı Muaviye'den rica
etmiş, Muaviye de bu isteğini kabul etmişti. Ziyad Kufe'de bulunduğu sürece
vali Mugire bin Şu'be'den izzet ve ikram görmüştü. Bu arada Muaviye vali
Muğire'ye bir mektup yazarak Ziyad, Hücr bin Adiyy Süleyman bin Sürad, Şebes
bin Rib'i ve İbnü'l Kevva İbnü'l-Hamik adlarındaki şahısları sürekli olarak
cemaat namazlarında bulundurmasını emreder. Gerçekten bunlar devamlı olarak
Muğire'nin yanında namaza gelirlerdi. Onların bu şekilde namazda bulunmalarını
istemesinin sebebi bunların Hz. Ali 'nin taraftarlarından olmasıydı.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA