İBNÜ’L-ESİR

3. CİLT

HİCRİ 37. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Hz. ALİ'NİN KÜFE'YE DÖNÜŞÜ

 

Hz. Ali Haricilerden kurtulduktan sonra Allah'a hamd-ü sena etmiş ve yanındaki arkadaşlarına şöyle seslenmişti: "Allah sizin sayenizde büyük bir kötülüğü yok etmiş ve zaferimizi yüceltmiş bulunuyor. Onun için bulunduğunuz şu yerden süratle düşmanlarınızın üzerine yürüyünüz." Ancak onlar Hz. Ali'nin bu çağrısına: "Ey müminlerin emiri! Oklarımız tamamen tükendi, kılıçlarımız köreldi, mızraklarımızın uçları kırılıp paramparça oldu. Bundan dolayı bizi al, şehrimize götür, orada hazırlıklara girişelim. Umulur ki müminlerin emirinin bu hazırlıklarımızda katkısı olur ve bu da düşmanımıza karşı daha güçlü hale kavuşmamıza sebep olur." diyerek karşılık vermişlerdi. Bu sözleri söyleyenin Eş'as bin Kays olduğu ifade edilir. Bunun üzerine Hz. Ali enNuhayle'ye gelip konaklamış ve Müslümanların da burada karargah kurmalarını emretmişti. Ayrıca Hz. Ali Müslümanlara burada cihat hazırlıklarına girişmelerini, kendilerini ruhen savaşa hazırlayıp çoluk çocuklarının ziyaretlerine az gitmelerini ve düşmanları üzerine yürümeye iyice hazırlıklı olmalarını söylemişti. Askerler en-Nuhayle'de bir müddet ikame ettikten sonra yavaş yavaş karargahlarını terk etmeğe başlamış ve Müslümanların ileri gelenlerinin dışında karargahta kimse kalmamıştı. Böylece karargah bomboş bir şekilde terkedilmiş bulunuyordu. Hz. Ali bu durumu görünce Kufe'ye varmış ve sefere çıkma konusundaki görüşü ağır bastığı için onlara şöyle seslenmişti: "Ey insanlar! Düşmanınız üzerine yürümek için hazırlıklarınızı yapınız. İçinizde yapacağı cihatla Allah'a yakın olmak isteyen kimler vardır? Bu cihadı Allah'a yaklaşmak için vesile kılacak kimler varsa ortaya çıksın. Düşmanlarınız haktan sapmış, Allah'ın kitabından yüz çevirmiş ve taşkınlıkları içinde bocalayıp durmuşlardır. Bunun için siz de onlara karşı koymak üzere gücünüz oranında hazırlıklar yapıp savaş atları hazırlayın ve Allah'a tevekkül edin. Allah kendisine güvenileceklerin en büyüğüdür ve O vekil olarak yeter. O yardımcı olarak da yeter." Ancak Hz. Ali'nin bu sözlerine rağmen hiç kimse yerinden kıpırdamamış ve böyle bir hazırlığa da girişmemişlerdi. Onları günlerce bu şekilde terk edip kendi hallerine bırakmıştı. Savaş için hazırlık yapacaklarından artık ümidini kesince ileri gelenlerini ve reisIerini toplayıp görüşlerini almış ve neden böyle geciktiklerini sormuştu. Bazılarının mazeretleri vardı, bazılarının ise asla bir mazeretleri yoktu. Aralarından çok az kimse savaşa gitmeğe niyetli idi. Bunun üzerine Hz. Ali onlara hitaben şöyle demişti: "Ey Allah'ın kulları! Size ne oldu da Allah'ın yoluna çıkmağa davet ettiğimde ''Yere çakılıp kaldınız? Dünya hayatını ahirete mi tercih ettiniz'' (et-Tevbe suresi, 38), yoksa zilleti ve korkaklığı izzete mi tercih ettiniz? Sizleri cihada davet ettikçe ölüm sekeratına tutulmuşçasına kendinizden geçmiş, kalpleriniz tamamen ölmüş, idrakiniz kaybolmuş gözleriniz görmez olmuş gibi bir duruma düştünüz. Vallahi, söze gelince dağda hızlı koşan aslanları andırırsınız, savaşa davet edildiğinizde de aynen yan çizen tilkiler gibisiniz. Bundan sonra asla size güvenmeyeceğim. Bir hedefe ulaşmak için sizlerle yola çıkılmaz. Sizler savaşı körükleyenlerin en kötülerisiniz. Sizlere tuzak hazırlanıyor, ama sizler böyle bir yola teşebbüs bile etmiyorsunuz. Zayıf düşürüldüğünüz halde birbirinize savaş için yardımcı olmuyor ve teşvik etmiyorsunuz. Sizler derin bir uykuda iken düşmanınızın gözüne uyku bile girmiyor." Sonra devamla şöyle demişti: ••... Benim sizin üzerinizde hakkım vardır ve sizlerin de benim üzerimde hakkınız vardır. Sizin benim üzerimdeki hakkınız yakınlığım sürdüğü müddetçe sizlere öğütte bulunmam, ihtiyaçlarınızı gidermem, cahil kalmamanız için bazı şeyleri öğretmem ve yanlışlığa düşmemeniz için de size gerekli eğitimi vermemdir. Benim sizin üzerinizdeki hakkıma gelince ... Bu, bana yapmış olduğunuz bey'at'e vefa göstermeniz, huzurumda veya gıyabımda bana iyi davranıp sadık kalmanız, itaate davet ettiğimde ve emir verdiğimde de bu davetim ve emrime icabet etmeniz, ayrıca Yüce Allah hakkınızda hayır dilerse mutlaka benim kötü gördüğümü sizin de terk etmeniz, benim sevdiklerimi de tercih etmenizdir. İşte böylece arzu ettiklerinize kavuşur ve umduklarınızı da elde etmiş olursunuz."

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

BU (37.) YILIN DİĞER OLAYLARI