İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 23. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

FESA ve DARABCİRD'İN FETHİ

 

Sariye bin Zünem ed-Düeli, Fesa ve Darabcird'e doğru yola çıkarak düşmanların karargahlarına yakın bir yere varıp kendi karargahını kurmuş ve onları Allah'ın yardımıyla muhasara etmişti. Düşman askerleri her yandan yardımlar almış, toplayabildiği kadar çokça asker toplamış ve ayrıca İran Kürtleri de onlara katılıp büyük bir ordu meydana getirmişlerdi. Müslümanlara karşı büyük bir ordu birikmiş ve bu orduya İran'ın dört bir yanından asker katılmıştı. Hz. Ömer savaştan bir gece önce rüyasında gündüzün tam ortasında Müslüman askerlerinin İranlılarla savaşa tutuştuklarını ve o anda içinde bulundukları durumu görmüştü. Ertesi gün olunca aynı saatlere yakın bir anda Müslümanları topluca namaza davet etmiş ve aynen rüyasında gördüğü saati bekleyerek hutbe irad etmek üzere mimbere çıkmıştı. Tam o saatte de Sariye bin Züneym, yanındakilerle birlikte kuşatılabileceği bir ovada toplanmışlardı. Ancak yanı başlarındaki dağın eteklerine sığınıp da oraya arkalarını dayadıklarında onlara karşı tek bir cepheden savaşılması mümkün olabilirdi. Bunun üzerine Hz. Ömer o sırada mimbere çıkmış ve: "Ey insanlar! Ben bu iki ordunun karşılaştığını gördüm. Onların hallerini size anlatayım." demiş ve tam o esnada "Ey Sariye; el-cebel, el-cebel!" diye seslenmiş ve hutbesine şöyle devam etmişti: "Allah'ın nice askerleri vardır; umulur ki Yüce Allah onlara yapılan nidayı ulaştırsın." Gerçekten o anda Sariye ve yanındaki Müslümanlar Hz. Ömer'in bu sesini işitmiş ve dağın arkasına sığınarak orayı arkalarına almışlardı. Bu şekilde savaş vaziyeti aldıktan sonra İranlılar büyük bir hezimete uğramış ve Yüce Allah Müslümanların büyük ganimetler ele geçirmesine imkan bahşetmişti. Ganimetler içinde içi cevher dolu bir kap bulmuşlardı. Sariye onu askerlerden rica ile alıp fetih müjdesi ile birlikte bir adamla Hz. Ömer'e göndermişti. Müjdeyi getiren adam, Hz. Ömer'e yemek yediği bir sırada varmış, o da yanına oturmasını söylemişti. Hz. Ömer yemeğini bitirdikten sonra kalkıp gitmek isteyince, gelen adam O'nu takip etmiş ve Hz. Ömer bu adamın doymadığını zannedip evine götürerek yemek yedirmek istemişti. Hz. Ömer'in evinde yemeğe oturulduğunda kendisine ekmek, zeytinyağı ve tuz getirilip ikram edilmişti. Adam yemekten sonra Hz. Ömer'e şöyle hitap eder:

 

"Ey mü'minlerin emiri! Ben Sariye'nin elçisiyim." Bunun üzerine Hz. Ömer:

"Hoş geldin, merhabalar sana" deyip O'nu yaklaştırmış, dizleri dizine değecek kadar yakın olmuş ve Müslümanların bu savaştaki durumlarını tek tek sormuştu. Gelen elçi durumları anlattıktan sonra kendisine bu küçük kabın içindeki mücevherleri sunmuş, Hz. Ömer bu mücevher dolu kaba bakınca, birden bağırıp: "Hayır, hayır! Böyle ikram olmaz. Bu burada duracak, bu savaşa katılan askerler gelinceye kadar bekleyecek. Ve onlara tekrar iade edilip aralarında paylaştırılacak" demiş ve adamı kovmuştu. Adam: "Ey mü'minlerin emiri! Devem yoruldu, buraya gelirken borç alarak ulaşabildim; bunun için, ihtiyaçlarımı karşıla" deyince Hz. Ömer de O'nun yorgun devesini alıp, kendisine zekat develerinden bir tanesini vermiş, devesini Beytu'l-male almıştı. Gelen adama bir hayli kızılmış ve ikram görmeden geri dönmüştü. Şehre gelen bu elçiye Medine halkı, savaş amnda bir şeyler işitip işitmediklerini sormuşlar, o da şöyle demişti: "Evet işittik. Ey Sariye, dağ eteğine, dağ eteğine!" diye bir ses işittik ve gerçekten o anda neredeyse kuşatılıp helak olacakken dağ eteğine sığındık. Cenab-ı Hak bize zafer ihsan etti."

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

KİRMAN'IN FETHİ