İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 18. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HİCRETİN ON SEKİZİNCİ YILI (12 Ocak 639 - 1 Ocak 640)

 

KITLIK ve REMADE YILI

 

Hicretin on sekizinci yılında insanlar büyük bir açlık, susuzluk ve kıtlık musibetiyle karşı karşıya geldiler. Bu yıla ''Remade Yılı'' adı verilir. Bu ad, esen rüzgarların kül gibi bir toprağı önüne katıp savurması sebebiyle verilmişti. Açlık o derece ilerledi ki vahşi hayvanlar gelip insanlara sığınıyordu. Koyun kesen bir kimse, içindeki irin ve kokuların pisliğinden tiksinip bırakmak zorunda kalıyordu. Amevas 'ta görülen veba salgını da bu yılortaya çıkmıştı. Yine Ebu Ubeyde'nin, aralarında Dirar ile Ebu Cendel'in de bulunduğu Müslümanlardan bir grup kişinin içki içtiklerinden söz eden mektubu da Hz. Ömer'e bu yıl gelmişti. Ebu Ubeyde mektubunda şöyle diyordu: "Biz bunlara sorduğumuzda tövbe ettiler ve: "Bize seçim serbestliği verildi, biz de seçimde bulunduk" diye cevap verdiler. Daha sonra Ebu Ubeyde: "Siz bunu menetmiyor musunuz?" diye sordu ve kesin bir ifade kullanmadı. Hz. Ömer kendisine şunları yazdı: "Biz bunu menediyoruz. Siz de ondan vazgeçiniz" Daha sonra Hz. Ebu Ubeyde'ye şunları emretti: "Onları herkesin önünde çağır ve kendilerine şarabın helal mi, haram mı olduğunu sor. Eğer ''haramdır'' diyecek olurlarsa seksener sopa vur. Eğer ''helaldir'' derlerse o takdirde boyunlarını uçur." Bunun üzerine Ebu Ubeyde onlara şarabın helal mi, haram mı olduğunu sorunca, haram olduğu cevabını verdiler. Bunun üzerine Ebu Ubeyde onlara sopa vurdu. Kendileri de işledikleri bu suçtan dolayı pişman oldular. Hz. Ömer: "Ey Şam halkı! Sizin başınıza büyük bir musibet gelecektir" demiş ve ''Remade Yılı'' musibeti ortaya çıkmıştı. Hz. Ömer yağmur yağıp bolluk oluncaya kadar yağ, süt ve etin tadına bakmamaya yemin etmişti. Nihayet pazara bir tulum yağ ve bir tulum da süt gelmişti. Hz. Ömer'in bir kölesi bunları kırk dirheme satın alarak Hz. Ömer'e getirdi ve ona: "Ey müminlerin emiri! Allah artık senin yeminini yerine getirmiş, ec rini yüceltmiştir. çarşıya bir tulum yağ ve bir tulum süt geldi, ben de onları kırk dirheme satın aldım" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer kendisine: "Sen oldukça aşırı gitmişsin ve bunları pahalı almışsın.

 

Haydi bunları sadaka olarak dağıt. Ben israf sayılabilecek bir şeyi yemekten hoşlanmıyorum" diye emir verdi, arkasından şunları ekledi: "Onlara gelen musibet bana da gelmeyecek olursa ben raiyyemin durumuyla nasıl ilgilenme imkanı bulacağım."

 

Hz. Ömer diğer bölge valilerine yazarak Medine halkına ve çevresinde bulunanlar için yardım isteyip imdada yetişmelerini söylemişti. Ona gelen ilk yardım Ebü Ubeyde bin Cerrah'ın dört bin deve ile birlikte getirmiş olduğu yiyecek yardımıdır. Hz. Ömer bunları Medine çevresinde bulunanlara paylaştırmakla Ebü Ubeyde'yi görevlendirmişti. Ebü Ubeyde de bu yiyecekleri paylaştırıp işine geri dönmüştü. Böylece yardımlar peşpeşe gelmeye başlamış, sonunda Hicaz halkı zenginleşmişti. Amr bin As Kızıldeniz'de gerekli tadilatı yaparak deniz yoluyla Medine'ye yiyecek göndermişti. Böylelikle Medine'de yiyecek fiyatları mısır fiyatlarıyla aynı olmuştu. Remade Yılı'ndan sonra Medine halkı Hz. Osman'ın şehit edilmesiyle birlikte denizden hiç bir yiyecek gelmediği zamana kadar Remade gibi bir olayla karşılaşmadılar. Bu yılda Medine halkı oldukça sıkıntı çekmiş ve ellerinden bir şey gelmez olmuştu. Bu yüzden hem halkın, hem de Hz. Ömer'in diğer bölgelerle bağlantıları kesilmiş ve adeta muhasara altında tutulan kimseler durumunda kalmışlardı.

 

Bir seferinde Müzeyne Kabilesi'nden bir ev hanımı eşine -ki o da Bilal bin el-Haris'tir-: "Helak olduk. Bize hiç olmazsa bir koyun kesiver." deyince Bilal kendisine: "Bunlarda yenecek hiçbir şey kalmadı ki!" diye cevap verdiyse de hanımı ısrar edince, o da kalkıp koyunu kesmek zorunda kaldı. Derisinin altında sadece kırmızı renkli bir kemik görünce "Ah ya Muhammed!" diye seslendi. Rüyasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ı gördü. Resulullah kendisine gelerek: "Yağmurun yağacağını sana müjdeliyorum. Ömer'in yanına git, benden ona selam söyle ve kendisine: "Ben seninle sözleşmiş idim. Sen sözünde duran ve akitlerini yerine getiren bir kişisin. Aklını başına al, aklını başına al, ey Ömer" de, dedi" Bunu üzerine Bilal kalkıp Hz. Ömer'in kapısına dayandı ve onun kölesine: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in elçisine izin iste" diye söyleyince kölesi Hz. Ömer'in yanına gitti. Hz. Ömer'e durumu haber verince, Hz. Ömer: "Onda herhangi bir kötü hal gördün mü?" diye korkuyla sorunca kölesinin: "Hayır!" diye cevap vermesi üzerine onu içeri aldı. Bilal durumu anlattı. Bunun üzerine Hz. Ömer dışarı çıktı ve halkın toplanması için seslenilmesini emretti. Minbere çıkıp: "Sizleri doğru yola ileten Allah aşkına soruyorum: "Sizler benden hoşunuza gitmeyecek bir şey gördünüz mü?" diye sordu. Cemaat: "Kesinlikle hayır, ancak neden böyle soruyorsun?" diye karşılık verince Hz. Ömer onlara Bilal'ın rüyasını anlattı. Herkes rüyanın ne demek olduğunu kavrayıverdiği halde Hz. Ömer kavrayamamıştı. Kendisine: "Peygamber senin yağmur duasına çıkmakta geciktiğini söylemek istiyor. Bizi de alarak yağmur duasına çık" dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer gerekli ilanı yaptırarak Hz. Abbas ile birlikte yaya yürüyerek yağmur duasına çıktı. Hz. Ömer bir hutbe okudu ve çok özlü bir konuşma yaptı. Namaz kıldıktan sonra dizleri üzerine kapanarak şöyle dua etti: "Allah'ım! Bize yardımcı olacak herkes bize yardım etmekten acze düştü. Biz gücümüz ve imkanlarımızla bir şey yapamaz hale geldik, aciz kaldık. Sen olmayınca ne bir şey yapabiliriz, ne de bir kudretimiz söz konusudur. Allah'ım sen bize yağmur ihsan et. Kullara ve ülkelere hayat ver." Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in amcası Abdumuttalib'in oğlu Hz. Abbas'ın elini yakaladı. Bu sırada Hz. Abbas'ın göz yaşları sakalının üzerine döküıüyordu. Hz. Ömer şöyle yakardı: "Allah'ım! Peygamberi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'nin amcası diğer atalarıyla ve büyük kimseleriyle sana yaklaşıyoruz, çünkü hak sözlü olan sen: ''O duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğa ait idi'' (Kehf suresi, 82) diye buyurmaktasın. Sen bu iki çocuğu ana ve babalarının salih olmaları dolayısıyla korumuştun. Allah'ım! Peygamberin (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in amcası için koru. Bizler O'nunla sana yaklaşıyor ve senden mağfiret diliyoruz" Sonra cemaate dönerek: "Rabbinizden mağfiret dileyiniz, çünkü O çokça mağfiret edendir" diye uyarıda bulundu.

 

Oldukça yaşlanmış bulunan Hz. Abbas, yaşaran gözlerinin yaşları sakalına ve oradan da göğsüne dökülürken şöyle diyordu: "Allah'ım! Görüp gözeten, koruyan sensin, Sen şu kaçışan koyunları andıran bu kimseleri ihmal etme. Kalbi kırıkların kaybolmalarına fırsat verme! Çocuklar feryadı basıyor, büyükler acımakla birlikte çaresiz ve şikayetimiz sana yükseliyor. Ve sen gizliyi, onun da gizlisini bilensin. Allah'ım! Ümitsizliğe kapılıp helak olmadan önce sen rahmetinle onları zengin kıl, çünkü ancak kafir olanlar senin rahmetinden ümit keserler." Bu sırada gökte bir bulut belirdi. Herkes: "Bakınız, bakınız," diye seslenmeye başladı. Daha sonra parça parça bulutlar bir araya geldi, rüzgar onları yürütmeye başladı, daha sonra sakinleşip yağmur yağmaya başladı. Allah'a yemin olsun, onlar, yerlerine ancak duvar diplerinde yürüyerek ve elbiselerini üstlerinde tutarak dönebildiler. Herkes Hz. Abbas'ın yanına gidip üstünü başını siliyor ve O'na "Ne mutlu sana! Senin sayende haremeyne yağmur yağıyor" diye tebrik ediyordu. Bu münasebetle Utbe bin Ebi Leheb'in oğlu Abbas'ın oğlu el-Fadl şunları söylemiştir:

 

''Allah Hicaz'a ve halkına amcam vesilesiyle yağmur yağdırdı.

Akşamüzeriydi ve Ömer O'nun yaşlı haliyle yağmur istedi.

Karanlıkta Abbas 'la yöneldi Allah'a ümitle,

İstemesiyle bir oldu yağmurun yağması.

Resulullah bizdendir, bizdedir O 'nun mirası;

Artık bundan öte neyle övünülebilir ki?''

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

AMEVAS TAUNU

 

BU YILIN DİĞER OLAYLARI

 

AMEVAS TAUNU

 

TAUNDAN SONRA Hz. ÖMER'İN ŞAM'A GELMESİ