İBNÜ’L-ESİR |
2. CİLT |
HALEP,
ANTAKYA ve DİĞER BÜYÜK ŞEHİRLERİN FETHİ
Ebu
Ubeyde, Kınnesrin'de işlerini bitirdikten sonra Halep üzerine yürüdü. Fakat yolda
Kınnesrin halkının antlaşmalarını bozdukları ve şartlara uymadıkları haberini
aldı. Bunun üzerine oraya es-Simt el-Kindi'yi gönderdi. Simt Kinnesrin'i
muhasara edip fethetti ve orada pek çok koyun ve sığır ganimet aldı. Bunların
bir kısmını kendi askerleri arasında paylaştırırken bir kısmını da ganimet
malları arasında bıraktı. Bu sırada Ebu Ubeyde de Halep yakınlarına vardı. Ebu
Ubeyde, Araplardan çeşitli kabileIere mensup kimseleri bir araya getirip
onlarla cizye vermeleri şartıyla barış yaptı. Bunlar daha sonra Müslüman
oldular. Arkasından, ileri kuvvetlerinin başında Fihr'li İyad bin Ganm olduğu
halde Halep'e geldi. Halepliler kalelerine sığındılar, Müslümanlar da onları
muhasaraya aldılar. Fakat fazla zaman geçmeden, kendileri, çoluk-çocukları, şehirleri
kiliseleri ve kaleleri için olmak üzere eman istediler. Bu konuda yapılacak
mescit için bir yer dışında onlara istedikleri eman verildi. Onlarla barış
yapan İyad idi. Ebu Ubeyde de aynen kabul etti ve karşı çıkmadı. Haleplilerle
evlerinin ve kiliselerinin yarı yarıya Müslümanlarla paylaştırılması şartıyla
barış yapıldığı da söylenmiştir. Yine söylendiğine göre Ebu Ubeyde Halep'de
kimse bulamamıştı, çünkü Halepliler Antakya'ya geçmiş ve elçiler aracılığıyla
barış antlaşması yapmışlar, barış gerçekleşince de geri dönüp şehirlerine
gelmişlerdi.
Ebu
Ubeyde Halep'den Antakya üzerine gitti. Hem Kınnesrin'den, hem de başka
yerlerden pek çok kişinin gelip buraya sığınmış olduklarını gördü. Ebu Ubeyde
Halep'den ayrıldıktan sonra düşmandan bir toplulukla karşılaştı. Onları bozguna
uğratarak şehre sığınmak zorunda bıraktı ve şehri dört bir yanından kuşatma
altına aldı. Daha sonra onunla ya buradan sürülmek, ya da cizye vermek
şartlarıyla barış yaptılar. O da bir kısmını sürgün etti, bir kısmını da orada
bırakarak eman verdi. Daha sonra antlaşmalarını bozunca, bu sefer Ebu Ubeyde
onların üzerine İyad bin Ganm ile Habib bin Mesleme'yi gönderdi. Şehri bir
daha, eski barış şartlarına uygun olarak fethettiler.
Antakya'nın
Müslümanlar yanında çok büyük bir değeri vardı. Fethedildikten sonra Hz. Ömer,
Ebu Ubeyde'ye mektup yazarak: "Antakya'da Müslümanlardan bir heyet teşkil
et ve bunları orada Murabıt olarak görevlendir, onlara maaş vermemezlik de
etme." diye emretti.
Ebu
Ubeyde, bir Rum topluluğunun Maarratu Masrin ile Halep arasında bulundukları
haberini alınca üzerlerine yürüdü, onlarla karşılaştı ve bozguna uğrattı.
Birkaç komutanı öldürdü, esir ve ganimetler aldı. Maarratu Masrin'i de Halep
ile yapılan barış antlaşmasının şartlarıyla fethetti.
Ebu
Ubeyde'nin süvarileri etrafa dağılarak Buka'ya kadar vardı, Cuma, Sermin, Tizin
kasaba ve köylerini fethettikleri gibi, tüm Kınnesrin ve Antakya bölgelerini de
fethettiler. Daha sonra Ebü Ubeyde Halep'e geri geldiğinde halk arasında
karışıklıklar çıkmıştı. Halepliler tekrar itaat altına alınıp şehri yeniden
fethedinceye kadar orada kaldı. Daha sonra Ebü Ubeyde ileri kuvvetlerin başında
İyad olduğu halde Kurus'a gitmek üzere yola koyuldu. İyad yolda oranın
rahiplerinden birisiyle karşılaştı ve rahip kendisinden barış istedi. İyad bu
rahibi Ebu Ubeyde'nin yanına gönderdi, onunla Antakya barışının şartlarıyla
barış yaptı. Ebu Ubeyde, süvarilerini Kurus'un her tarafına gönderdi ve TelI
Azaz diye bilinen yeri fethetti. Selman bin Rabia el-Bahili de Ebü Ubeyde'nin
askerleri arasında bulunuyordu. Selman, Kurus Kalesi'nde yerleşti ve burası
daha sonra kendisinin adıyla anılmağa başlandı. Burası şimdi de Hısn Selman
(Selman Kalesi) diye bilinmektedir.
Daha
sonra Ebü Ubeyde yine ileri kuvvetlerini başında İyad olduğu halde Menbic
üzerine yürüdü. Ebu Ubeyde İyad'a kavuştuğunda, O'nun Menbiclilerle Antakya
şartlarıyla barış yapmış olduğunu gördü. İyad'ı, Duluk ve Ra'han tarafına
gönderdi. Buranın halkı da, Menbiclilerle yapılan barış şartlarıyla İyad'la
anlaştılar. İyad onlara ayrıca Müslümanları Bizanslıların durumundan haberdar
etmelerini de şart koştu.
Ebü
Ubeyde, fethettiği köyler ve kasabalar topluluğundan her birinin başına bir
amil görevlendirerek, yanına bir miktar asker bırakıyor ve güvenlik açısından
korunması gereken yerlere de askerler yerleştiriyordu.
Habib
bin Mesleme ile birlikte Kasiırin üzerine bir ordu gönderdi. Buranın halkı
onlarla cizye vermek ya da sürülmek şartlarıyla barış yaptı. O da onların
birçoğunu Rum Diyarına, Cezire Bölgesi'ne ve Cisr Menbic Köyü'ne sürdü. O
günlerde ise Cisr Menbic (Menbic Köprüsü)'de köprü yoktu. Buradaki ım'prü Hz.
Osman zamanında yaptırılmıştır. Onun eski bir kalıntısının da bulunduğu
söylenmiştir.
Müslümanlar
bu taraftan Fırat'a kadar olan Şam bölgesini ellerine geçirdiler. Daha sonra
Ebü
Ubeyde, Filistin'e döndü. Lükkam Dağı'nda adı Cercerüme olan bir şehir vardı ve
buranın halkına da Ceracime adı verilirdi. Hubib bin Mesleme, Antakya'dan
buraya yürüdü ve Müslümanlara yardımcı ve destek olmaları şartıyla barış
yaparak burayı fethetti.
Bu
yıl içerisinde Ebü Ubeyde, Abs'lı Meysere bin Mesrük ile birlikte bir ordu
göndermişti. Bu ordu Antakya Bağras yolunu izleyerek Rum topraklarına girdi. Bu
yolu ilk kullanan Meysere oldu. Yolda beraberlerinde Gassan, Tenüh ve İyad'a bağlı
Araplarla birlikte bir grup askerle karşılaştı. Bunlar Heraklieos' a yetişmek
istiyorlardı. Meysere, bunların üzerine hücum ederek, görülmemiş bir şekilde
pek çok kişi öldürdü. Daha sonra Malik el-Eşter en-Nehai gelip O'na yetişti.
Malik'i Antakya'da bulunan Ebu Ubeyde yardımcı kuvvet olmak üzere göndermişti.
Esenlikle geri döndüler.
Ebu
Ubeyde, Halid bin Velid ile birlikte Maraş'a bir ordu gönderdi Halid burayı
halkını eman altında sürmek şartıyla fethetti, daha sonra da şehri tahrip etti.
Habib
bin Mesleme ile birlikte Hades Kalesi'ne bir başka ordu gönderdi.
Buraya
''Hades'' adı verilmesinin nedeni şudur: Müslümanlar burada genç bir
delikanlının yönetici olduğunu gördüler. Bu delikanlı beraberindekilerle
birlikte Müslümanlarla savaşmıştı. Buranın adının Derbu'l-Hades (Olay Yolu)
olduğu da söylenmiştir. Yine denildiğine göre; Müslümanlar burada kayıplar
verdikleri için ''Derbu'l-Hades'' adı verilmiştir. Emeviler bu bakımdan burayı
Derbu' s-Selame (Esenlik Yolu) diye anıyorlardı.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
KAYSARİYYE'NİN
FETHİ ve GAZZE'NİN MUHASARASI