İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 15. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HALEP, ANTAKYA ve DİĞER BÜYÜK ŞEHİRLERİN FETHİ

 

Ebu Ubeyde, Kınnesrin'de işlerini bitirdikten sonra Halep üzerine yürüdü. Fakat yolda Kınnesrin halkının antlaşmalarını bozdukları ve şartlara uymadıkları haberini aldı. Bunun üzerine oraya es-Simt el-Kindi'yi gönderdi. Simt Kinnesrin'i muhasara edip fethetti ve orada pek çok koyun ve sığır ganimet aldı. Bunların bir kısmını kendi askerleri arasında paylaştırırken bir kısmını da ganimet malları arasında bıraktı. Bu sırada Ebu Ubeyde de Halep yakınlarına vardı. Ebu Ubeyde, Araplardan çeşitli kabileIere mensup kimseleri bir araya getirip onlarla cizye vermeleri şartıyla barış yaptı. Bunlar daha sonra Müslüman oldular. Arkasından, ileri kuvvetlerinin başında Fihr'li İyad bin Ganm olduğu halde Halep'e geldi. Halepliler kalelerine sığındılar, Müslümanlar da onları muhasaraya aldılar. Fakat fazla zaman geçmeden, kendileri, çoluk-çocukları, şehirleri kiliseleri ve kaleleri için olmak üzere eman istediler. Bu konuda yapılacak mescit için bir yer dışında onlara istedikleri eman verildi. Onlarla barış yapan İyad idi. Ebu Ubeyde de aynen kabul etti ve karşı çıkmadı. Haleplilerle evlerinin ve kiliselerinin yarı yarıya Müslümanlarla paylaştırılması şartıyla barış yapıldığı da söylenmiştir. Yine söylendiğine göre Ebu Ubeyde Halep'de kimse bulamamıştı, çünkü Halepliler Antakya'ya geçmiş ve elçiler aracılığıyla barış antlaşması yapmışlar, barış gerçekleşince de geri dönüp şehirlerine gelmişlerdi.

 

Ebu Ubeyde Halep'den Antakya üzerine gitti. Hem Kınnesrin'den, hem de başka yerlerden pek çok kişinin gelip buraya sığınmış olduklarını gördü. Ebu Ubeyde Halep'den ayrıldıktan sonra düşmandan bir toplulukla karşılaştı. Onları bozguna uğratarak şehre sığınmak zorunda bıraktı ve şehri dört bir yanından kuşatma altına aldı. Daha sonra onunla ya buradan sürülmek, ya da cizye vermek şartlarıyla barış yaptılar. O da bir kısmını sürgün etti, bir kısmını da orada bırakarak eman verdi. Daha sonra antlaşmalarını bozunca, bu sefer Ebu Ubeyde onların üzerine İyad bin Ganm ile Habib bin Mesleme'yi gönderdi. Şehri bir daha, eski barış şartlarına uygun olarak fethettiler.

 

Antakya'nın Müslümanlar yanında çok büyük bir değeri vardı. Fethedildikten sonra Hz. Ömer, Ebu Ubeyde'ye mektup yazarak: "Antakya'da Müslümanlardan bir heyet teşkil et ve bunları orada Murabıt olarak görevlendir, onlara maaş vermemezlik de etme." diye emretti.

Ebu Ubeyde, bir Rum topluluğunun Maarratu Masrin ile Halep arasında bulundukları haberini alınca üzerlerine yürüdü, onlarla karşılaştı ve bozguna uğrattı. Birkaç komutanı öldürdü, esir ve ganimetler aldı. Maarratu Masrin'i de Halep ile yapılan barış antlaşmasının şartlarıyla fethetti.

 

Ebu Ubeyde'nin süvarileri etrafa dağılarak Buka'ya kadar vardı, Cuma, Sermin, Tizin kasaba ve köylerini fethettikleri gibi, tüm Kınnesrin ve Antakya bölgelerini de fethettiler. Daha sonra Ebü Ubeyde Halep'e geri geldiğinde halk arasında karışıklıklar çıkmıştı. Halepliler tekrar itaat altına alınıp şehri yeniden fethedinceye kadar orada kaldı. Daha sonra Ebü Ubeyde ileri kuvvetlerin başında İyad olduğu halde Kurus'a gitmek üzere yola koyuldu. İyad yolda oranın rahiplerinden birisiyle karşılaştı ve rahip kendisinden barış istedi. İyad bu rahibi Ebu Ubeyde'nin yanına gönderdi, onunla Antakya barışının şartlarıyla barış yaptı. Ebu Ubeyde, süvarilerini Kurus'un her tarafına gönderdi ve TelI Azaz diye bilinen yeri fethetti. Selman bin Rabia el-Bahili de Ebü Ubeyde'nin askerleri arasında bulunuyordu. Selman, Kurus Kalesi'nde yerleşti ve burası daha sonra kendisinin adıyla anılmağa başlandı. Burası şimdi de Hısn Selman (Selman Kalesi) diye bilinmektedir.

 

Daha sonra Ebü Ubeyde yine ileri kuvvetlerini başında İyad olduğu halde Menbic üzerine yürüdü. Ebu Ubeyde İyad'a kavuştuğunda, O'nun Menbiclilerle Antakya şartlarıyla barış yapmış olduğunu gördü. İyad'ı, Duluk ve Ra'han tarafına gönderdi. Buranın halkı da, Menbiclilerle yapılan barış şartlarıyla İyad'la anlaştılar. İyad onlara ayrıca Müslümanları Bizanslıların durumundan haberdar etmelerini de şart koştu.

 

Ebü Ubeyde, fethettiği köyler ve kasabalar topluluğundan her birinin başına bir amil görevlendirerek, yanına bir miktar asker bırakıyor ve güvenlik açısından korunması gereken yerlere de askerler yerleştiriyordu.

 

Habib bin Mesleme ile birlikte Kasiırin üzerine bir ordu gönderdi. Buranın halkı onlarla cizye vermek ya da sürülmek şartlarıyla barış yaptı. O da onların birçoğunu Rum Diyarına, Cezire Bölgesi'ne ve Cisr Menbic Köyü'ne sürdü. O günlerde ise Cisr Menbic (Menbic Köprüsü)'de köprü yoktu. Buradaki ım'prü Hz. Osman zamanında yaptırılmıştır. Onun eski bir kalıntısının da bulunduğu söylenmiştir.

 

Müslümanlar bu taraftan Fırat'a kadar olan Şam bölgesini ellerine geçirdiler. Daha sonra

Ebü Ubeyde, Filistin'e döndü. Lükkam Dağı'nda adı Cercerüme olan bir şehir vardı ve buranın halkına da Ceracime adı verilirdi. Hubib bin Mesleme, Antakya'dan buraya yürüdü ve Müslümanlara yardımcı ve destek olmaları şartıyla barış yaparak burayı fethetti.

 

Bu yıl içerisinde Ebü Ubeyde, Abs'lı Meysere bin Mesrük ile birlikte bir ordu göndermişti. Bu ordu Antakya Bağras yolunu izleyerek Rum topraklarına girdi. Bu yolu ilk kullanan Meysere oldu. Yolda beraberlerinde Gassan, Tenüh ve İyad'a bağlı Araplarla birlikte bir grup askerle karşılaştı. Bunlar Heraklieos' a yetişmek istiyorlardı. Meysere, bunların üzerine hücum ederek, görülmemiş bir şekilde pek çok kişi öldürdü. Daha sonra Malik el-Eşter en-Nehai gelip O'na yetişti. Malik'i Antakya'da bulunan Ebu Ubeyde yardımcı kuvvet olmak üzere göndermişti. Esenlikle geri döndüler.

 

Ebu Ubeyde, Halid bin Velid ile birlikte Maraş'a bir ordu gönderdi Halid burayı halkını eman altında sürmek şartıyla fethetti, daha sonra da şehri tahrip etti.

 

Habib bin Mesleme ile birlikte Hades Kalesi'ne bir başka ordu gönderdi.

 

Buraya ''Hades'' adı verilmesinin nedeni şudur: Müslümanlar burada genç bir delikanlının yönetici olduğunu gördüler. Bu delikanlı beraberindekilerle birlikte Müslümanlarla savaşmıştı. Buranın adının Derbu'l-Hades (Olay Yolu) olduğu da söylenmiştir. Yine denildiğine göre; Müslümanlar burada kayıplar verdikleri için ''Derbu'l-Hades'' adı verilmiştir. Emeviler bu bakımdan burayı Derbu' s-Selame (Esenlik Yolu) diye anıyorlardı.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

KAYSARİYYE'NİN FETHİ ve GAZZE'NİN MUHASARASI