İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 14. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

UTBE BİN GAZVAN'IN BASRA VALİLİĞİ

 

Denildiğine göre Hz. Ömer bu yıl içerisinde Utbe bin Gazvan'ı Basra'ya göndermişti. Daha önce ise burada Seduslu Kutbe bin Katade vardı ve Musenna'nın Hire taraflarında yaptığı akınlara benzer şekilde o da bu bölgede talanlar tertipliyordu. Kutbe, Hz. Ömer'e mektup yazarak bulunduğu yeri bildirdi ve beraberinde az sayıda asker olması halinde, önünde yer alan Acemlere karşı zaferler kazanarak onları bölgeden sürebileceğini belirtti. Bunun üzerine Hz. Ömer kendisine olduğu yerde kalıp dikkatli olmasını emretti ve Sa'ad bin Bekroğulları'ndan Şüreyh bin Amir'i O'nun yanına gönderdi. Şüreyh, Basra'ya geldikten sonra, Kutbe'yi orada bırakarak, kendisi Ahvaz taraflarında bulunan Daris'e varıncaya kadar yoluna devam etti. Acemlerin silahlı askerleri burada bulunmaktaydı. Buradaki Acemler onu öldürdüler. Bunun üzerine Hz. Ömer Utbe bin Gazvan'ı oraya gönderdi ve şunları söyledi:

"Ey Utbe! Ben seni Hind topraklarından sayılan bir yere amil olarak görevlendiriyorum. Burası düşmanın savaş alanlarından bir yerdir. Orada bulunanlara karşı Allah'ın sana yeteceğini ve sana yardımcı olacağını ümit ederim. el-Ala bin el-Hadramı'ye yazarak sana Arfece bin Harseme'yi yardımcı olarak göndermesini emrettim. Arfece mücahit ve düşmana karşı başarılı tuzaklar kuran birisidir. yanına geldiğinde onunla istişare et ve insanları Allah'ın dinine çağır. Senin bu çağrını kabul edenleri sen de kabul et. çağrını kabul etmeyenlerden cizye vermesini iste, vermeyenin işini ise kılıçla hallet. Emrin altında bulunan kimseler hakkında Allah'tan kork. Kardeşlerinin sana karşı olan durumlarını bozacak şekilde nefsinin seni kibir tuzaklarına düşürmesinden sakınabildiğin ölçüde sakın. Sen, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sahabesi oldun. Zilletten sonra onun sayesinde aziz edildin, zayıflıktan sonra güçlendirildin; Sonunda başkalarının başına dikilen bir komutan ve emirlerine boyun eğilen bir hüküm sahibi oldun. Söylediğin dinlenir, emirlerine itaat edilir. Seni gerçek değerinden daha yukarıya çıkartmayacak ve senden aşağıdakilere karşı da azdırmayacak olursa, bu gerçekten çok büyük bir nimettir. Bununla birlikte günah işlemekten sakındığın gibi, nimetin seni kötülüklere götürmesinden de kendini koru. Hatta bu nimetin derece derece artarak seni aldatıp sonunda Cehennem'e sürüklemesi, benim açımdan senin için masiyetten de kötüdür. Seni de beni de böyle bir durumdan Allah korusun. İnsanlar Allah'a hızlı ca bağlandılar, sonunda dünya da onlara verilince, bu sefer onu istemeye başladılar. Fakat sen Allah'ı iste, dünyayı isteme, zalimlerin yıkılıp ölmesi gibi bir akıbete uğramaktan kork. Haydi, artık, beraberindekilerle birlikte yola koyu!. Arap yurdunun en uzak, Acem yurdunun ise en yakın yerine vardığında da ikamet edin. "

 

Utbe ve beraberindekiler Mirbed denilen yere kadar ilerlediler. Sonra daha ileri gidip Cisr es-Sagir dolaylarına varınca orada durup konakladılar. Furat yöneticisi onların buraya varıp konakladıkları haberini alınca, beraberinde dört bin askerle birlikte onların üzerine geldi. Zeval vaktinden sonra, Utbe beş yüz askeri ile birlikte savaşa tutuştu ve Furat'ın yöneticisi dışında onların hepsini öldürdüler. Furat yöneticisi ise, esir alınmıştı. Daha sonra Utbe, askerlerine bir konuşma yaparak şunları söyledi: "Dünya kopup gitmiş, sırtını dönüp hızlıca kaçıyor. Geriye yalnızca bir kap dolduracak kadar bir şeyi kalmıştır. Haberiniz olsun, sizler buradan ebede kadar kalacağınız yere göçeceksiniz. O bakımdan elinizdekilerin en hayırlısıyla göçün. Bana anlatıldığına göre: Cehennem vadisinin kenarından bir kaya parçası bırakılırsa yetmiş yıl yuvarlanarak durur. Ve sizler bu vadiyi dolduracaksınız. Siz ise bundan hayrete düştünüz. Halbuki yine bana şu da anlatılmıştır. Cennetin kilitlerinden ikisi arasındaki mesafe kırk yıldır. Bir gün gelecek kesinlikle dolup taşacaktır. Yemin olsun bir zamanlar Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bulunan yedi kişiden biri idim. Bizler uzun süre samur ağacının yaprağından başka yiyecek bir şey bulamıyorduk. Sonunda ağızlarımızın içi yaralarla dolmuştu. Bir gün elime bir elbise geçirmiştim, bunu alıp Sa'ad ile birlikte bölüşmüş idik. Şimdi ise o yedi kişiden her birimiz mutlaka bir bölgenin emiriyiz. Bizden sonra da insanları deneyeceklerdir. "

 

Utbe, Rabiulevvel ya da Rabiulahir (25 Nisan - 22 Haziran 635) ayında H. 14. yılda Basra'ya varmıştı. Denildiğine göre Basra'nın bir şehir haline getirilmesi, Celula ile Tekrit'ten sonra Hicretin on altıncı yılında olmuştur. Sa'ad kendisini oraya Ömer'in emri ile göndermişti. Utbe, Basra'ya varıp yerleştikten bir ay sonra Ubulle halkı onun üzerine yürüdüler. Ubulle'nin çevresinde beş yüz tane koruyucu sur vardı. Ubulle, Çin'den gelen gemilerin limanı idi. Utbe, onlarla savaşmış, onları bozguna uğratarak şehre çekilmek zorunda bırakmış, kendisi de bunun üzerine karargahına geri dönmüştü. Allah, Farsların kalbine korkuyu yerleştirdi. Bunun üzerine şehirden çıkarak ağır olmayan eşyalarını yanlarına alıp denizi geçtiler ve şehri boşalttılar. Müslümanlar arkalarından şehre girdiler ve orada pek çok mal, silah ele geçirdiler, pek çok esir aldılar. Bunları kendi aralarında paylaştılar ve bu ganimetIerden beşte biri ayırdılar. Müslümanların sayısı üç yüz kişi idi. Ubulle'nin Fethi, Recep (21 Ağustos - 19 Eylül) ya da Şaban (20 Eylül - 18 Ekim 639) ayında olmuştu. Daha sonra da Rızık (Basra) şehrinin yerine gelerek, mescidin yerini belirledi ve bu mescidi kamıştan inşa etti.

 

Burada ilk doğan kişi Ebü Bekre'nin oğlu Abdurrahman oldu. Abdurrahman doğunca, babası bir dişi deve kesti. Bu deve de, insanların azlığı dolayısıyla yeterli gelmişti.

 

Destumisan halkı onlara karşı asker toplayınca, Utbe onlara karşı yürüdü ve hezimete uğrattı. Destumlsan'ın Merzuban'ını esir aldı. Katade onun kemerini aldı. Utbe de bu kemeri Enes bin Huceyne ile birlikte Hz. Ömer'e gönderdi. Hz. Ömer kendisine: "Oradaki insanların durumu nasıl?" diye sorunca Enes: "Dünya, onların üzerine akıp duruyor. Onlar altını gümüşün üstüne koyup kaldırıyorlar" dedi. Daha sonra Hz. Ömer, halkı Basra'ya gitmek üzere teşvik edince insanlar da oraya taşınmaya başladı.

 

Utbe, Mucaşi' bin Mes'ud'u bir topluluğun başına geçirerek onları Funıt üzerine gönderdi, Muğire bin Şu'be'yi de, Mucaşi' bin Mes'ud'un gelişine kadar namaz kıldırmakla görevlendirdi. Mes'ud'un gelmesi halinde O'nun emir olacağını belirterek kendisi Hz. Ömer'in yanına gitti.

Mucaşi', Furat halkına muzaffer oldu. Diğer taraftan Farsların ileri gelenlerinden biri sayılan Fellkan da Müslümanlara karşı asker toplayınca, Muğire bin Şu'be onlara karşı çıktı. Onlarla ''Mirgab'' denilen yerde karşılaştı ve aralarında çarpışma oldu. Müslüman hanımlar: "Onlara yetişip onlarla birlikte olsak" diye düşünerek, başörtülerinden sancaklar yaparak erkeklerin yanına gittiler. Müşrikler sancakları görünce Müslümanlara yardım geldiğini zan ederek bozguna uğradılar, Müslümanlar da böylelikle zafer kazanmış oldu. Daha sonra Hz. Ömer'e mektup yazarak zafer haberini bildirdiler. Bunun üzerine Hz. Ömer, Utbe'ye: "Basra'ya kimi amir olarak tayin ettin?" diye sordu. Utbe: "Mucaşi' bin Mesud" diye cevap verince, Hz. Ömer: "Sen, göçebe birisini, şehirli birisinin başına funir mi yaparsın?" diye çıkışarak kendisine Muğire'nin durumunu anlattı ve görevinin başına dönmesini emretti. Utbe görevine geri dönerken yolda vefat etti. O'nun ölümü hakkında bundan başka şeyler de söylenmiştir. Bunlardan on yedinci yılı anlatırken söz edeceğiz.

 

Meysan'dan alınan esirler arasında Hasan el-Basri'nin babası Yesar, Abdullah bin Avn bin Artaban'ın dedesi Artaban da vardı.

 

Utbe'nin Basra emirliği on beşinci yılda olmuştur, denildiği gibi, on altıncı yılda olduğu da söylenmiştir. Fakat birincisi daha doğrudur. Onun Basra Emirliği altı aydır.

 

Daha sonra Hz. Ömer Basra emirliğine Muğire bin Şu'be'yi getirdi. O iki yıl bu görevde kaldıktan sonra bilinen iftiraya uğradı. Bunun üzerine Ebu Musa görevlendirildi. Utbe'den sonra Ebu Musa, ondan sonra da Muğire Basra valisi olmuştur da denilmiştir.

 

Yine bu yılda, yani Hicretin on dördüncü yılında, Hz. Ömer oğlu Ubeydullah ve arkadaşlarına bir de Ebu Mihcen'e içki içtikleri için sopa vurdu.

 

Yine aynı yıl Hz. Ömer, Ramazan (19 Ekim - 17 Kasım 635) ayında Medine camilerinde geceleyin teravih kılınmasını ve onlara Ubeyy bin Ka'ab'ın arkasında namaz kılmalarını emretti. Hz. Ömer, ülkenin her tarafına aynı şeyi yazıp buyruk verdi.

 

Bu yıl Hac farizasının edasında Hz. Ömer emirlik yaptı.

 

Bu yıl bir görüşe göre Mekke Valisi Attab bin Esid, Yemen Valisi Ya'la bin Münebbih, Küfe Valisi Sa'ad, Şam bölgesinin Valisi Ubeyde bin el-Cerrah, Bahreyn Valisi Osman bin Ebi'l-As, . kimisine göre el-Ala bin elHadrami, Umman Valisi ise Huzeyfe bin Mihsan idi.

 

Hz. Ebu Bekir es-Sıddik'in babası Ebu Kuhafe, oğlunun vefatından sonra bu yılda vefat etti. Sa'ad bin Ubade el-Ensari de bu yıl vefat etti. Bir görüşe göre on bir yılında vefat etmiş, on beşinci yılda vefat ettiği de söylenmiştir. Selit bin Amr bin Amir bin Lüey bu yıl öldürüldü. Muaviye'nin annesi Utbe bin Rabia'nın kızı Hind de bu yıl vefat etmiştir. Hind, bilindiği gibi Mekke'nin fethedildiği gün Müslüman olmuştu.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

HİCRETİN ON BEŞİNCİ YILI (14 Şubat 636 - 1 Şubat 637)