İBNÜ’L-ESİR |
2. CİLT |
CİSR
(KÖPRÜ) ve MERVAHA DİYE BİLİNEN KUSS en-NATİF VAKASI ve EBU UBEYD BİN MES'UD'UN
ÖLDÜRÜLMESİ
Calinus
yenik olarak beraberindeki askerlerle birlikte Rüstem'in yanına varınca, Rüstem
O'na: "Araplara karşı en çetin ve dayanıklı acem kimdir?" diye sordu.
Calinus bu soruya: "Kaşlı diye bilinen Behmen Cazeveyh'tir" cevabını
verdi. Behmen'e ''Kaşlı'' denilmesi kaşlarını kibrinden dolayı yukarı kaldırmak
için bağlamasıdır. Calismls 'un bu tavsiyesi üzerine Rüstem, Behmen'i fillerle
birlikte gönderdi, Calinus'u da onunla beraber geri çevirdi. Behmen'e:
"Calinus ikinci defa yenilecek olursa boynunu uçur." diye talimat
verdi.
Behmen
Cazeveyh beraberinde kaplan derisinden yapılmış eni sekiz zira uzunluğu da on
iki zira olan Kisra'nın sancağı ''Direfşikabiyan''ı da gönderdi. Behmen, ''Kuss
en-Natıf'' diye bilinen yere karargah kurdu. Ebu Ubeyd de gelerek Mervaha
denilen yerde karargahını kurdu. Ebu Ubeyd'in hanımı ve oğlu Muhtar'ın annesi
olan Du'me rüyasında gökten bir adamın, içinde içecek bulunan bir kapla
indiğini, Ebu Ubeyd'in de beraberindeki birkaç kişiyle bu kaptan içtiğini
gördü. Bu rüyasını Ebu Ubeyd'e anlatınca, Ebu Ubeyd: "Allah'ın izniyle bu
şehit olmamız demektir." diye cevap verdi. Daha sonra askerlerine şunu
söyledi: "Ben, öldürülecek olursam komutan filandır. O da öldürülürse,
filandır." Böylelikle kaptan içenlerin hepsini teker teker saydıktan
sonra: "O da öldürülürse bu sefer Müsenna komutan olacaktır" diye
ekledi.
Behmen
Cazeveyh Ebu Ubeyd'e: "Ya siz nehri geçer yanımıza gelirsiniz, bu esnada
biz size ilişmeyiz. Yahut da siz bize ilişmeyin, biz nehri geçip sizin
tarafınıza gelelim." haberini gönderdi. Çevresindekiler O'nu nehri
geçmekten alıkoymak istedi. Selit de aynı şekilde~nehri geçmemesini tavsiye
etti. Fakat Ebu Ubeyd direnerek kendisine verilen görüşleri kabul etmeyip:
"Onlar, ölüme gitmekte bizden daha cüretkar olmamalıdır" deyip İbn
Saıuba'nın her iki taraf için yapmış olduğu köprünün üzerinden geçtiler. Yer o
kadar kalabalıktı ki askere adeta dar geliyordu. Her iki taraf çarpışmaya
tutuştu. İslam Ordusu'ndaki atlar, Farsların zırhlı atlarını ve filleri
görünce, daha önce hiç görmedikleri bir manzara ile karşılaşmış oldular. Bu
bakımdan Müslümanlar Farsların üzerine hamle yapmak istedikleri halde atları
ileri gitmiyordu. Buna karşılık Farslar Müslümanlara filleriyle ve gürültülü
çıngıraklarıyla hamle yapınca, atları ve bölükleri dağılıyor ve onları ok
ateşine tutuyorlardı. Müslümanların işi gittikçe zorlaşıyordu. Sonunda Ebu Ubeyd
ve askerler, atlarından inerek fillerin üzerine yürüdüler ve kılıçlarıyla
onlarla çarpışmaya başladılar. Fakat filler hangi grubun üzerine hamle yapıyor
idiyse onları geriletiyordu. Bu sefer Ebu Ubeyd: "Fillerin etrafını
çevirin ve onların işlerini bitirin, onların kolanlarını kesin ve üzerlerinde
bulunanları aşağıya indirin" diye talimat verdi ve bizzat kendisi de beyaz
filin üzerine atılıp kolanlarını kesti, filin üzerinde bulunanlar aşağıya
düştü. Diğerleri de aynısını yaptılar ve bütün fillerin üzerindekileri aşağıya
indirdiler, filleri idare edenleri de öldürdüler. Beyaz fil Ebu Ubeyd'in
üzerine gelince, Ebu Ubeyd ona bir kılıç darbesi indirdi ve fil onu
tekmeleyerek yere düşürdü, ayağıyla çiğneyip üzerine çıktı. Çevrede bulunan
Müslümanlar Ebu Ubeyd'in filin altında olduğunu görÜnce, bazıları korkuya
kapılır gibi oldu. Daha sonra sancağı Ebu Ubeyd'in kendisinden sonra komutan
olarak tayin ettiği kişi aldı. O da fille çarpışmasına devam etti ve sonunda
fil üzerinden çekildi. Müslümanlar Ebu Ubeyd'i yerden alarak koruma altında
tuttular. Fil, Ebu Ubeyd'den sonra komutan olan kişinin de ölümüne sebep oldu.
Sakiflilerden yedi kişi peşpeşe komutan oldu. Her birisi sancağı alıyor ve
ölünceye kadar çarpışıyordu. Daha sonra Müsenna sancağı aldı fakat askerler onu
bırakıp kaçmaya başladılar.
Sakif'li
Abdullah bin Mersed, Ebu Ubeyd'in ve ondan sonra gelen komutanların durumunu,
diğer taraftan askerlerin de yaptıklarını görünce koşup köprüyü kopardı ve:
"Ey insanlar! Komutanlarınızın öldüğü amaç uğruna siz de ölünüz veya
zaferi kazanınız" dedi. Müşrikler Müslümanları köprünün bulunduğu yere
kadar kovaladılar. Bazısı acele edip Fırat'a atladı. Fırat'a atlayanlar
boğuldu. Geriye kalanların üzerine de alelacele atıldılar. Müsenna ve diğer
atlı Müslümanlar hamiyete gelerek şöyle dediler: "Bizim korumamız
altındasınız. Haydi rahatla, sükunetle geçiniz ve dehşete kapılmayınız.
Kendinizi de boğulmaya mahkum etmeyiniz!"
Zeyd'ül-Hayl'in
oğlu Urve ile Sakif'li Ebu Mihcen, çetin bir şekilde çarpıştılar. Ebu Zübeyd
et-Tai de Araplık duygusuyla savaşıyordu, çünkü Ebu Zübeyd Hıristiyan idi ve
bir işi dolayısıyla Hire'ye gelmişti. Müsenna da:
"Karşıya
geçen kurtulur" diye seslendi. Acem kafırleri gelip köprüyü bağladılar ve
sonunda herkes köprüden karşı tarafa geçti.
Köprünün
yanında en son şehit edilen kişi Selit bin Kays oldu. Müsenna ve etrafındaki
koruyucular da onunla beraber köprüyü geçtiler. Fakat karşı tarafa vardıktan
sonra Medineliler yanından dağılınca, Müsenna az bir asker grubu ile yalnız
kaldı. Müsenna ağır bir şekilde yaralanmış ve zırhından bazı halkalar vücuduna
geçmişti.
Bozguna
uğradıklarından dolayı utanıp da sağa-sola dağılanların durumu Hz. Ömer'e
bildirilince, bu durum Hz. Ömer (R.A.)'in oldukça ağırına gitti ve şöyle dedi:
"Allah'ım, her bir Müslüman benim yanımdadır. Ben, her bir Müslümanın
taraftarıyım. Allah, Ebu Ubeyd'e merhamet buyursun. Keşke bana gelmiş olsaydı,
ben kendisine yardımcı olurdum."
Bu
vakada öldürülen ve suda boğulanlar dört bin Müslüman idi. İki bin kişi kaçmış,
geriye ise sadece üç bin kişi kalmıştı. Farslardan öldürülenlerin sayısı ise,
altı bin idi. Behmen Cazeveyh Müslümanları takip etmek üzere nehri geçmek
istediyse de Farsların arasındaki ayrılıklara ve onların Rüstem'e karşı
ayaklanarak aralarındaki anlaşmayı bozduklarına, iki gruba ayrıldıklarına dair
haberler geldi. Bu iki gruptan birisi olan Fehlucler Rüstem'e karşı, Farisler
de Firuzan'a karşı cephe almışlardı. Bunun üzerine Behmen Medain'e geri döndü.
Bu
vaka Şaban (30 Eylül - 28 Ekim 634) ayında olmuştu.
Bu
Köprü vakasında öldürülenler arasında Kıbti bin Kays'ın iki oğlu Ukbe ile
Abdullah da vardı. Bunların ikisi de Uhud Gazvesi'ne katılmıştı. Onlarla
birlikte bu vakada kardeşleri Abbad da öldürülmüştü. Abbad onlarla birlikte
Uhud'a katılmış değildi. Yine bu vakada ensardan Kays bin es-Seken bin Kays Ebu
Zeyd de vardır. Ebu Zeyd, Bedir Savaşı'na katılmış olup, soyu devam etmemiştir.
Yine ensardan olup Uhud'a katılmış olanlardan Yezid bin Kays bin el-Hutaym da
vardır. Sahabeliği bulunan Fezare'li Ebu Umeyye, Ebu Ubeyd'in kardeşi Hakem bin
Mes'ud ile Hakem'in oğlu Cebr bin Hakem bin Mes'ud da bu vakada öldürülenler
arasındadır.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA