İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 12. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

FURAT BADEKLİ GÜNÜ VAK'ASI ve HİRE'NİN FETHİ

 

Halid, Amgişiyya'dan Hire üzerine yürüdü. Yükleri ve diğer ağırhkları gemilere yükledi. Hire Merzubanı olan Ezazebe çıkıp Garililerin yakınında karargah kurdu. Oğlunu gönderip suyu kesti. Böylece gemiler yere oturdu. Bunun üzerine Halid, Ezazebe'nin oğlu üzerine atlılarıyla birlikte yürüdü. Furat Badekli'de onunla karşılaştı. Bir darbe ile onu öldürdü. Yanındakileri de öldürerek Hire üzerine yürüdü. Bu sefer Ezazebe de onun önünden kaçtı. Ezazebe, Erdeşir'in ölümünü ve oğlunun öldürülmesini haber almış, bu bakımdan hiç savaşmadan gerisin geriye kaçmıştı. Müslümanlar Garililerin yakınında konakladılar, Hireliler de kalelerine çekildiler. Halid onları bulundukları saraylarında kuşattı. Dırar bin el-Ezver, içinde İyas bin Kabisa et- Tai'nin bulunduğu Beyaz Saray'ı kuşatmıştı. Dirar bin el-Hattab da içinde Adiyy bin AdiyyelMaktul'un bulunduğu Garililerin sarayını kuşatmıştı. Dırar bin Mukarrin elMüzeni on kardeşin onuncusu olarak içinde İbn Ekkal'in bulunduğu İbn Mazin Sarayı'nı, Müsenna, içinde Amr bin Abdulmesih bin Bukayla'nın bulunduğu İbn Bukayla Sarayı'nı kuşatmıştı. Bunların hepsini Müslüman olmaya çağırmış ve onlara bir gün bir gece süre tanımışlardı. Fakat Hireliler bu daveti kabul etmeyince, Müslümanlar bütün saray ve manastırları teker teker fethedip çokça kişiyi öldürdüler. Bunun üzerine keşişlerle rahipler: "Ey saraydakiler! Bizleri sizden başka kimse öldürmüyor" diye seslendiler. Bunun üzerine sarayda bulunanlar Müslümanlara: "Bizler üç şeyden birisini kabul ediyoruz; bunlar İslam'a girmek, cizye vermek ve savaşmaktır. Onları bırakınız!" dediler ve İyas bin Kabisa ile Amr bin Abdülmesih bin Kays bin Hayyan bin Haris çıkıp geldi. Amr, Bukayla diye bilinen kimsedir. O'na bu isim şundan dolayı verilmiştir:

 

Bir gün üzerinde yeşil renkli iki elbise olduğu halde kavminin arasına çıkmış, onlar da ona: "Sen, yeşil bir baklacık gibisin" demişlerdi.

 

Adı geçen bu kimseleri Halid'in yanına gönderdiler. Onların adına konuşan kişi Amr bin Abdülmesih idi. Halid O'na: "Kaç yaşındasın?" diye sorunca Amr: "Yüzlerce" deyince, Halid: "Peki gördüğün en hayret verici şey nedir?" diye sordu. Amr: "Ben Dimaşk (Şam) ile Hire arasında kasabaların yan yana olduğunu gördüm. Kadın yola çıkar ve yanına azık olarak sadece bir ekmek alırdı." deyince, Halid gülümseyip Hirelilere: "Bana sizlerin ne kadar kurnaz ve aldatıcı olduğunuz haberi ulaşmadı değil, size ne oluyor ki ihtiyaçlarınızı nereden geldiği belli olmayan bir bunaklıkla ele geçirmek istiyorsunuz?"

 

Bu sefer Amr kendisinin aklının başında olduğunu ve söylediklerinin doğru olduğunu göstermek arzusuyla: "Senin başın hakkı için yemin ediyorum ki, ben senin nereden geldiğini biliyorum" deyince, Halid: "Peki nereden geliyorum?" diye sordu. Amr: "Annenin karnından" diye cevap verdi. Halid ona: "Peki sen nereye gidiyorsun?" diye sorunca, "İleriye doğru" dedi. Halid:

 

"Bu ne oluyor?" diye sorunca Amr: "Ahiret" cevabını verdi. Halid: "Senin izinin en uzak yeri neresidir?" diye sorunca, Amr: "Babamın sulbüdür" diye cevap verdi. Halid: "Peki sen neyin içerisindesin?" diye sordu. Amr: "Elbisemin içerisindeyim" dedi. Halid: "Aklın başında mı?", Amr: "Allah'a yemin ederim ki evet ve her şeyi sağlam tutuyorum" dedi. Halid: "Ben sana soruyorum" deyince, Amr: "Ben de cevap veriyorum." Bu sefer Halid: "Sen barış yapanlardan mısın? Yoksa savaşanlardan mısın?" deyince, Amr: "Ben barış yapanlardanım" dedi. Halid: "Peki bu kaleler ne oluyor?" diye sordu. Amr: "Biz bunları akılsızlar için yaptık. Onları aklı başında olanlar alıkoysunlar diye hapsetmek üzere inşa ettik." diye cevap verdi. Halid: "Bazı bölgeler kendisini tanımayanı öldürürken, orayı tanıyan alim kişi de o bölgeyi öldürür. Her kavim, kendi arasında bulunanları daha iyi bilir" diye söyledi.

 

İbn Bukayla'nın yanında, içinde zehir bulunan bir torba taşıyan bir hizmetçi de vardı. Halid o zehiri alıp eline boşalttı ve: "Bunu ne diye beraberinde taşıyorsun?" diye sorunca, İbn Bukayla: "Ben sizlerin şu gördüğüm halden başka türlü olacağınızdan korkmuştum, o durumda ölüm benim için kavmimin başına gelmesine sebep olacağım hoş olmayan bir şeyden daha sevimli olacaktı" diye cevap verdi. Bunun üzerine Halid: "Hiçbir nefis eceli gelmeden asla ölmeyecektir." diyerek arkasından şu duayı okudu: "İsimlerin en hayırlısı olan Allah'ın adıyla başlıyorum. O, yerin de, göğün de Rabbidir. O'nun ismi ile birlikte hiçbir hastalık zarar vermez. Rahman'dır. Rahim'dir", sonra zehiri yuttu. İbn Bukayla: "Allah'a yemin ederim, aranızda bunun gibileri olduğu sürece sizler arzuladığınız her şeyi ele geçirirsiniz." diye söyledi. Halid, Abdülmesih'in kızı Kerame, Şüveyl'e teslim edilmedikçe onlarla barış yapmayı kabul etmedi. Kendileri de bu şartla barışı reddedince, Kerame onlara: "Onlara kolaylık gösteriniz ve beni onlara teslim ediniz, ben kendimi fidye verip kurtaracağım" dedi. Onlar da teslim ettiler. Şüveyl O'nu aldı ve bin dirhem fidye karşılığında kendisini kurtarınca, herkes Şüveyl'i kınadı. O da: "Ben bundan daha fazla sayı olduğunu bilmiyordum" diye cevap verdi.

 

Kerame'nin Şüveyl'e teslim edilmesinin nedeni ise, şuydu: Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ümmetine İranlıların mülkünü ve Hire'yi ellerine geçireceklerini hatırlattığında Şüveyl, O'ndan Abdülmesih'in kızı Kerame'yi kendisine vermesini istemişti. Şüveyl gençken Kerame'yi görmüş ve kapılmıştı. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de O'nu isteyeceğine söz vermişti. Hire fethedilince Şüveyl, Kerame'yi istemiş ve Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu konuda kendisine vermiş olduğu söze şahitler göstermişti. Bunun üzerine Halid, Kerame'yi O'na verdi. Halid onlarla yüz doksan bin dinar cizye vermek üzere barış yaptı. Barışın, iki yüz doksan bin karşılığında yapıldığı da söylenmiştir. Onlar birtakım hediyeler de takdim ettiler. Halid, fetih haberini ve hediyeleri Hz. Ebu Bekir'e gönderdi. Hz. Ebu Bekir (r.a.) bu hediyeleri ödenecek miktardan kabul etti ve Halid'e cizyenin geri kalan kısmını tahsil etmesini ve hediyeleri genel miktardan düşmesini emretti.

 

Hire, on ikinci yılın Rabiülevvel (16 Mayıs - 14 Haziran 533) ayında fethedilmişti. Halid onlara yazılı bir belge de vermişti. Fakat Sevad halkı küfre dönünce bu belgeyi kaybettiler. Müsenna, Sevad'ı ikinci defa fethedince yeni şartlarla bir antlaşma yapıldı. Tekrar küfre girip Sa'ad bin Ebi Vakkas orayı fethedince, onların üzerine dört yüz bin dirhem cizye koydu.

 

Halid der ki: "Ben, Farslılar gibi kimseyi görmedim. Farslılar arasında ise, Ülleysliler gibi kimse görmedim."

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

HİRE FETHİNDEN SONRAKİ OLAYLAR