İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

İSLAM ÖNCESİ MEKKE...      ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

İBN KUSAYY

 

Kusayy'ın adı Zeyd, künyesi Ebu'l-Muğire'dir. Ona Kusayy denilmesinin nedeni şudur: Rabia bin -Haram bin -Dınna bin -Abd bin -Kebir bin -Uzra bin -Sa'ad bin -Zeyd, O'nun annesi olan Fatıma binti Sa'ad bin -Seyl -ki adı Cebr'dir--: bin -Cemale bin -Avf ile evlenmişti. Fatıma aynı zamanda kardeşi Zühre'nin de annesidir. Babası, annesini alıp Şam bölgesinde bulunan Uzra'ya götürmüştü. Kadın da yaşının küçüklüğü nedeniyle Kusayy'ı da yanına almış fakat yaşı büyük olduğu için Zühre, kavmi arasında kalmıştı. Fatıma'nın Rebia bin -Haram'dan Rizah bin -Rabia adında bir çocuğu da olmuştu. Buna göre Rizah, Kusayy'ın ana bir kardeşi oluyor. Rabia'nın başka bir kadından üç tane çocuğu daha vardı. Bunlar Hunn bin -Rebia, Mahmud ve Culhume adında idiler. Hunn, Kusayy'ın ana bir kardeşidir de denilmiştir. Böylelikle Zeyd Rabia'nın himayesinde büyümüş oldu ve ona Kavmi'nin yurdundan uzaklığı dolayısıyla (uzak anlamına gelen) Kusayy adı verildi. Kusayy, yaşı ilerleyinceye kadar Rebia'nın oğlu olarak biliniyordu. Onunla Kuza'a'dan bir kişi arasında bir anlaşmazlık çıkmış, Kuza'a'lı da, kavminin arasında olmayışından dolayı onu ayıplamıştı. Bunun üzerine Kusayy, annesinin yanına giderek, kendisine söylenen durum hakkında bilgi istedi. Annesi ona şöyle dedi: "Yavrucuğum, sen kişi olarak da, baban itibariyle de ondan daha üstün ve değerlisin. Sen Kilab bin Mürre'sin ve senin kavmin (akrabaların) Beytu'l-Haram'ın yanında, Mekke'dedirler. "

 

Kusayy, haram aylar girinceye kadar sabredip (Hac ayları girince) Kuza'a hacılarıyla birlikte yola koyuldu. Sonunda Mekke'ye vardı ve kardeşi Zühre ile kaldı. Daha sonra Huleyl bin Hubşiyye el-Huzai'nin kızı Hubha'yı babasından istedi, o da kızını ona verdi. Huleyl, o sıralarda Kabe'nin işlerini görmekte idi. Hubha, Kusayy'dan; Abdüddar, Abdu Menaf, Abdul-uzza, Abdu Kusayy adındaki çocukları doğurdu. Kusayy'ın serveti çoğaldı, şerefi arttıkça arttı.

 

Huleyl vefat etti ve Kabe'nin işlerinin görülmesi görevini kızı, Hubha'ya vasiyyet etti. Ancak Hubha: "Ben, Beyt'in kapısını açıp kapayamam." dedi. Bunun üzerine oğlu Muhteriş'e Kabe'nin kapısını açıp kapamak görevini verdi. Muhteriş, aynı zamanda Ebu Gubşan diye de bilinir. Kusayy, Beyt'in işlerini görmek görevini EbU Gubşan'dan bir tulum şarap ve bir miktar öd ağacı karşılığında satın aldı. O zamandan bu yana Araplar bu durumu bir darb-ı mesel'le ifade eder oldular:

 

"Bu satış Ebu Gubşan'inkinden daha çok zarar etti."

 

Huza'a'lılar bu durumu görünce, Kusayy'ın başına toplandılar. O da kardeşi Rizah'tan yardım istedi. Rizah, üç kardeşi ve Kuza'a'dan kendisine uyanlar, ona yardıma geldiler. Ayrıca Kusayy ile birlikte Kavmi Benu'n-Nadr da bulunuyordu. Böylelikle Huza'a ve Beni Bekr'e karşı savaşa hazırlandı. Huza'a, onlara karşı çıktı ve aralarında çetin bir savaş oldu. Her iki kesimin de ölü ve yaralıları arttıkça arttı. Daha sonra karşılıklı olarak barış istediler ve aralarında Amr bin Avf bin Ka'ab bin Leys bin Bekr bin Abdu Menaf bin Kinane'yi hakem yapmak üzere anlaştılar. O da aralarında, Kabe'nin işlerini görmek konusunda Huza'a'ya göre Kusayy'ın daha çok hak sahibi olduğuna; Huza'a'lılarla Beni Bekr'in savaşta akan kanlarının ayakları altında olduğuna; fakat buna karşılık Huza'a ve Beni Bekr'in döktüğü Kureyş ve Kinaneoğulları'nın kanlarının diyetlerinin ödenmesi gerektiğine hüküm verdi. Bunun üzerine bu hakeme, bir kısım kanları karşılıksız bıraktığı ve diyetlerinin verilmesine hüküm vermediği için: ''Amr eş-Şeddah'' adı verildi. Böylelikle de Kusayy, Beyt (Kabe)'in ve Mekke'nin işlerinin başına getirilmiş oldu.

Denildiğine göre: Huleyl bin Hubşiyye, vasiyyetini bizzat Kusayy'a yaparak: "Beyt'in işlerini görmeye Huza'a'dan sen daha layıksın." demiş, bunun üzerine Kusayy, kavmini toplamış, kendisine yardım etmesi için de kardeşine haber yollamıştı. Hac esnasında Kuza'a ile birlikte hazır bulundu. Arafat'a çıktılar, hacIarını bitirip Mina'ya geldiler. Kusayy da onlara karşı savaşmaya karar vermiş bulunuyor; insanların haclarını bitirmelerini bekliyordu.

 

Hacılar, Mina'dan inip geriye yalnızca Sader tavafı kalmıştı. Diğer taraftan Süfe, halkı Arafat'tan indirir ve dağıldıkları zaman onları Mina'dan geçirirdi. Nefr (Kurban Bayramının üçüncü) günü olunca, Cemreleri taşlarlardı. Süfe'den birisi herkesten önce taş atar ve diğer hacılar o atmadan taş atmazdı. Mina'daki işler bitince bu sefer Süfe, Akabe'nin her iki tarafını tutar ve diğer hacıları alıkoyarak şöyle derlerdi: "Ey Süfe, geç." Süfe geçip yoluna devam edecek olursa, halk da serbest bırakılır ve onların peşinden giderlerdi. Bu yıl olunca, yine şimdiye kadar yapageldiklerini yaptılar. Araplar, bu şekilde davranmayı örf bellemiş ve onu din kabul etmişlerdi. Ancak Kusayy ve Kavminden kendisi ile birlikte olanlar ve onlara katılan diğer Kuza'alılar gelerek, Süfe'yi alıkoydu ve şöyle dedi: "Bu işe bizler sizden daha layıkız." Ancak onlar Kusayy'a karşı savaştılar. O da onlarla çetin bir savaşa tutuştu. Sonunda Süfe yenik düştü. Kusayy da onlara karşı zafer kazandı, ellerinde bulunan yetki ve görevleri onlardan aldı. Bu sırada Huza'alılarla Beni Bekr de işi anladılar ve Kusayy'ın Süfe'lilerin yetkilerini aldığı gibi kendilerinin elinde bulunan yetkileri de alacağına kesin gözüyle bakarak üzerine yürüdüler. Bunu gören Kusayy de onlarla savaşa başladı. Her iki taraf da çok sayıda ölü verdi. Sonunda Huza' alıları Beyt'in çevresinden uzaklaştırdı. Kusayy, diğer taraftan kavmini (Mekke çevresindeki) çeşitli yolların kenarındaki ve vadilerdeki konak yerlerinden alarak, Mekke'de toparladı. Bu nedenle ona (toparlayıcı anlamına gelen) Mucemmi' adı verildi. Beğis bin Amir bin -Lüleyyoğulları'nı, Teym Edrem bin -Galib bin -Fihroğulları'nı, Muharib bin -Fihroğulları'nı, Haris bin -Fihroğulları'nı Mekke'ye indirdi. Ancak Ebü Ubeyde bin -el-Cerrah'ın kolu olan Hilal bin -Ubeyboğulları ile İyad bin -Ganm'in mensup olduğu kolu Mekke'nin dışında bıraktı. Bu nedenle bunlara ''Kureyş ez-Zevahir'' adı verildi. Kureyş' in diğer kolları ise ''Kureyş el- Bitah" diye anıldı. Zevahir Kureyş' i çapul ve başka kabileIere karşı savaş düzenlerdi. Bitah Kureyş'i ise, Harem'den dışarıya çıkmadıkları için ''ed-Dabb" diye adlandırılıyordu.

 

Kusayy, Kureyş' i Mekke ve çevresine yerleştirdikten sonra onu başlarına geçirdiler. Böylece o, Ka'ab bin -Lüeyy'in soyundan gelenler arasında ilk başa geçip kavmi tarafından kendisine itaat edilen kişi oldu. Hicabet (Kabe'nin kapısının korunması), Sikaye (Hacılara su verme), Rifade (vergilerin toplanması ve ilgili diğer işler), Nedve (toplantı meclisinin idaresi) ve Liva (bayraktarlık) gibi görevler hep onun elinde toplandı; böylece Kureyş tüm şeref ve şana kondu. Mekke'yi yerleşme alanı olmak üzere kavmi arasında paylaştırdı. Kureyş, kendileri için evler yaptılar. Ağaç kesmek için ondan izin istedilerse de, kabul etmedi. Bunun üzerine onlar da, ağaçlar evlerinin içerisinde olduğu halde evlerini yaptılar. Kusayy'ın ölümünden sonra o ağaçları kestiler.

      

Kureyş, O'nun yaptığı işleri uğur saydı. Evlenen erkek ve kadınların nikahları mutlaka evinde kıyılır, karşılaştıkları herhangi bir durum hakkında mutlaka O'nun evinde danışır, savaş sancaklarını mutlaka O'nun evinde çıkartır, (bu sancağı çocuklarından birisi teslim ederdi) kadınlık çağına geldiği zaman kadınlık elbisesi giyecek her kız, mutlaka O'nun evinde bu elbiseyi giyerdi. O'nun emirleri, kavmi arasında O hayattayken de öldükten sonra da, kesinlikle uyulan bir din gibiydi. Daru'n-Nedve'yi kapısı Mescid'e (Kabe'ye) bakacak şekilde yaptı. Kureyş işlerini burada görürdü.

 

Kusayy yaşlanıp güç ve kuvvetten düşünce, en büyük çocuğu olan Abdüddar, zayıf bir durumdaydı. Abdu Menaf ise, babası hayattayken ileri bir noktaya varmıştı. Diğer kardeşleri de öyleydi. Kusayy, bunu görünce Abduddar'a: "Allah'a yemin ederim seni de onlara katacağım." diyerek, Daru'nNedve (Toplanma Meclisi) ile Hicabet (Kabe'nin kapıcılığı) görevleri ile Liva (bayraktarlık) görevlerini O'na verdi. Kureyş'in sancaklarını (savaşa çıkacakları zaman) O teslim ederdi. Sikaye'yi de O'na verdi. Hacıların su ihtiyacını karşılardı. Rifade'yi de O'na verdi. Bu ise, Kureyş Kabilesi'nin her hac mevsiminde mallarından belirli bir miktarı Kusay bin Kilab'a vermeleri demekti. O da mallarla hacılara yemek yapar ve fakirler bu yemeklerden yerdi. Kusayy, kavmine şöyle demişti: "Sizler Allah'ın (evinin) komşuları ve Evinin halkısınız. Hacılar ise Allah'ın misafirleri ve Evinin ziyaretçileridir. İkrama en layık olan ziyaretçiler onlardır. Bunun için hac günleri boyunca onlara yiyecek ve içecek hazırlayınız." Onlar da bunu yerine getirdiler. Mallarından bir miktar çıkartıp veriyorlar, o da bununla Mina Günleri'nde yemek yapıyordu. Bu durum Cahiliyye Dönemi'nde de İslam Yönetimi Dönemi'nde de günümüze kadar bu şekilde devam edip geldi. Halifelerin her yıl Mina'da yaptıkları yemek işte budur.

 

Hicabet'e (Kabe kapısının korunması) gelince, bu görev şu ana kadar onun soyundan gelen kimselerin elindedir. Bunlar Şeybe bin Osman bin Ebi Talha bin Abduluzza bin Osman bin Abdüddar oğullarıdır.

 

Liva'ya gelince, İslam gelinceye kadar onun soyundan gelenlerin elinde bulunuyordu. Abdüddar oğulları: "Ey Allah'ın Resulü, bu görevi bize bırak" demişlerse de, Hz. Peygamber onlara: "Hayır, İslam sizin bu durumunuzdan daha geniştir." demiş ve böylece bu görevleri kalkmıştı.

 

Rifade ve Sikaye ise: Abdu Menaf bin Kusayy'ın oğulları olan, Abdu Şems, Haşim, Muttalib ve Nevfel bir araya gelip, -onlara olan üstünlükleri ve şerefleri dolayısıyla- onları Abdüddar'ın oğullarından almayı kararlaştırmışlardı. Bunun üzerine Kureyş bolündü. Bir kısmı Abdu Menafoğulları'nın yanında yer alırken; Kusayy'ın yaptığının değiştirilmesini istemeyenler ise Abdüddaroğulları yanında yer aldılar. O sıralarda Abdüddaroğulları'nın lideri Amir bin -Haşim bin -Abdu Menaf bin -Abdüddar idi.

 

Esed bin -Abduluzzaoğulları, Zühre bin -Kilaboğulları ve Teym bin -Mürreoğulları ile Haris bin -Fihroğulları, Abdumenaf oğulları yanında yer almıştı. Diğer taraftan Mahzumoğulları, Selımoğulları, Cumahoğulları ve Adiyyoğulları da Abdüddaroğulları'nın yanında idi. Her grup kendi arasında son derece sağlam bir şekilde yeminleşti. Abdumenafoğulları, şarap dolu büyükçe bir kap alıp onu Kabe'nin yakınında bir yere koydular ve karşılıklı olarak yemin ettiler, ellerini bu kabın içinde bulunan şaraba batırdılar. Bu nedenle bunlar ''Mutayyibun'' diye anıldı. Abdüddaroğulları ise kendi aralarında ve kendileriyle sözleşen kimselerle birlikte akidleştiler. Bu nedenle bunlar: ''Ahlaf'' diye anıldılar. Her iki taraf da savaş için hazırlıklara başladı. Daha sonra Abdumenafoğullarına Sikaye ile Rifade görevleri verilerek, barış yapılması çağrısı yapıldı. Bunu kabul ettiler ve böylelikle savaştan vazgeçtiler. (Abdumenafoğulları) bu görevlerin kime verileceğini belirlemek üzere kura çektiler. Bunun sonucunda bu görevler Haşim bin -Abd Menaf'a düştü. Ondan sonra da Muttalib bin -Abd Menaf'a geçti. Sonra Ebu Talib bin -Abdülmuttalib'e geçti. Ebu Talib'in yeteri kadar malı olmadığı için kardeşi Abbas bin -Abdülmuttalib bin -Abd Menaf'tan borç istedi ve aldığı bu borcu infak etti. Sonra da bu borcunu ödeyemeyince, borcuna karşılık olmak üzere Sikaye ile Rifade görevlerini ona devretti; O da bu görevleri üstlendi. O'ndan sonra oğlu Abdullah'a, sonra Ali bin -Abdullah'a, sonra Muhammed bin -Ali'ye, sonra Davud bin -Ali bin -Süleyman bin -Ali'ye geçti. Daha sonra da Mansur bu görevleri üzerine aldı. O'ndan sonra da bu görevleri halifeler üstlenir oldu.

 

Daru'n-Nedve'ye gelince, bu görev Abduddar'ın elinde kaldı. Ondan sonra çocuklarına geçti. Sonunda İkrime bin -Amir bin -Haşim bin -Abd Menaf bin -Abduddar, onu Muaviye'ye sattı. (Muaviye de) burayı Mekke'de Daru'l-İmare haline getirdi. Şu anda ise burası, Harem-i Şerif'te bulunmakta ve bilinmektedir.

 

Sonra Kusayy öldü. Onun kavmi arasındaki görevlerini, ondan sonra onun oğlu yürüttü. Oğlu Kusayy'ın yolundan gider, onun izlediği yolun dışına çıkmazdı. Ölünce onu ''el-Cahun'' diye bilinen yere gömdüler. (İnsanlar) onun kabrini ziyaret eder, tazimde bulunurdu. Mekke'de bir kuyu kazmış bu kuyuya ''el-Acul'' adını vermişti. Bu kuyu Kureyş Kabilesi'nin Mekke'de ilk açtığı kuyudur .

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

İBN KİLAB – İBN MÜRRE – İBN KA’AB - İBN LÜEYY