İBNÜ’L-ESİR

1. CİLT

 İSLAM ÖNCESİ      ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

ŞEMSÜN (SAMSON)

 

Mülükü't-tavaif döneminde meydana gelen hadislerden biri de Şemsün hadisesi idi. Şemsün bir Rum kasabasındandı ve iman etmiş bir kişiydi. Bulunduğu kasabanın ahalisi ise putperestti. Kendisi şehre bir kaç millik bir mesafede kalıyordu. Kasabasının putperest halkına karşı yanında bulundurduğu bir devenin çene kemiğiyle karşı kor ve onlarla savaşırdı. Susadığı zaman ise içinde tatlı su bulunan bir taş yarılır ve suyunu buradan içerdi. Kendisine Allah tarafından öyle bir kuvvet ve güç verilmişti ki, zincir ve benzeri şeylerle onu bağlayıp zapt etmek imkansızdı. O, bu güç ve kuvvetiyle onlarla savaşıyor, aldığı ganimet mallarıyla geçimini temin ediyor, fakat onlar bir türlü Şemsun ile başa çıkamıyorlardı. Nihayet bir gün Şemsun'un hanımına kocasını bağlayıp kendilerine teslim etmesi için yüklü bir mükafat vermeyi kararlaştırdılar. Şemsun'un hanımı onların bu teklifini kabul etti. Onlar da kendisine onu bağlaması için sağlam bir ip verdiler. Neticede kadın kocası Şemsun'u uyuması için yalnız bıraktı ve uyuduktan sonra gelip kollarını bu iple bağladı. Şemsun uyanınca kollarıyla ipi çekip kopardı. Bunun üzerine karısı onlara haber gönderip durumu kendilerine bildirdi. Bu defa kocasını bağlaması için ona demirden yapılmış bir bağ gönderdiler. Şemsun uykuda iken karısı onun ellerini bu bağla boynuna bağladı, fakat Şemsun uykudan uyanıp kollarını çekmesiyle bu bağ kopup boynundan ve ellerinden yere düştü. Nihayet Şemsun her iki durumda da karısına: "Seni bu şekilde hareket etmeğe sevk eden sebep nedir?" diye sordu Karısı: "Senin güç ve kuvvetini denemek istedim; dünyada güç ve kuvvet bakımından senin bir benzerini görmedim." diye cevap verdi ve arkasından: "Seni yeryüzünde mağlup edecek bir şey var mı?" diye sordu. Bunu üzerine Şemsun: "Evet, var" diye cevap verdi. Karısının ısrarla bunun ne olduğunu sorması üzerine de: "Beni saçımdan başka hiç bir kuvvet zapt edemez." diyerek bu sırrı açıkladı. Bu defa karısı, uyuduğu zaman -saçları uzun olduğu için- ellerini kendi saçlarıyla bağladı ve haber gönderdi, gelip Şemsun'u yakaladılar, burnunu ve kulaklarını kesip gözlerini oydular, sonra halka teşhir ettiler. Bu sırada onu seyretmek için hükümdar da oraya gelmişti. İçinde yaşadıkları şehir ise sütunlar üzerine kurulmuştu. Şemsun kendisini bu hale sokan putperest halka musallat olması için Allah'a duada bulundu, bunun üzerine Allah tarafından kendisine, sütunlar üzerinde duran şehrin iki direğini tutup çekmesi emredildi. Bu arada oyulan gözleri ve kesilen organları Allah tarafından kendisine iade edildi. Nihayet Şemsun'un bu iki direği çekmesiyle üzerinde bulunan hükümdar ve halkla birlikte şehir çöktü; hepsi şehrin yıkıntıları arasında kalıp helak oldular(1). Şemsun da MüIükü't-Tavaif döneminde yaşamıştı.

 

(1) Burada şehir manasına gelen ''medine'' kelimesi Taberi Tarihinde minare ve kule manasına gelen ''mi 'zene'' şeklinde geçmektedir. Bu itibarla sütunları çekilerek yıkılanın şehir değil, kule olması gerekir. Bak. Taberi Tarihi, ilgili bölüm. (Mütercim).

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

CERCİS