4 - باب
دِيَةِ
الْخَطَإِ
فِي
الْقَتْلِ
4. Kasıt Olmaksızın Hataen Adam Öldürmede Diyet
حَدَّثَنِي
يَحْيَى،
عَنْ
مَالِكٍ،
عَنِ ابْنِ
شِهَابٍ،
عَنْ عِرَاكِ
بْنِ
مَالِكٍ، وَسُلَيْمَانَ
بْنِ يَسَارٍ :
أَنَّ
رَجُلاً مِنْ
بَنِي سَعْدِ
بْنِ لَيْثٍ
أَجْرَى
فَرَساً،
فَوَطِئَ
عَلَى إِصْبَعِ
رَجُلٍ مِنْ
جُهَيْنَةَ،
فَنُزِىَ مِنْهَا
فَمَاتَ.
فَقَالَ
عُمَرُ بْنُ
الْخَطَّابِ
لِلَّذِينَ
ادُّعِىَ
عَلَيْهِمْ
:أَتَحْلِفُونَ
بِاللَّهِ
خَمْسِينَ
يَمِيناً مَا
مَاتَ مِنْهَا
؟ فَأَبَوْا
وَتَحَرَّجُوا،
وَقَالَ
لِلآخَرِينَ :
أَتَحْلِفُونَ
أَنْتُمْ ؟ فَأَبَوْا،
فَقَضَى
عُمَرُ بْنُ
الْخَطَّابِ
بِشَطْرِ
الدِّيَةِ
عَلَى
السَّعْدِيِّينَ(
قَالَ
مَالِكٌ :
وَلَيْسَ
الْعَمَلُ
عَلَى هَذَا.
Malik oğlu Irak
ve Süleyman b. Yesar'dan: Sa'd
b. Leys oğullarından bir adam atını koşturdu. Cüheyne kabilesinden bir adam'ın parmağına bastı, yaraladı.
Kan kaybından adam öldü. Mesele Hz. Ömer (r.a.)'e arzedilince,
Ömer (r.a.) at sahibinin yakınlarına:
«— Adamın
parmağının kanamasından ölmediğine dair elli yemin eder misiniz?» deyince,
onlar yemin edip günaha girmekten kaçındılar. Sonra ölenin yakınlarına:
«— Siz kan
kaybından öldüğüne yemin eder misiniz?» dedi. Onlar da yeminden çekindiler.
Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) Sa'dilerin yarım diyet
vermesine hükmetti.
İmam Malik der
ki: Tatbikat böyle değildir.
وَحَدَّثَنِي
عَنْ
مَالِكٍ، أَنَّ
ابْنَ
شِهَابٍ،
وَسُلَيْمَانَ
بْنَ يَسَارٍ،
وَرَبِيعَةَ
بْنَ أبِي
عَبْدِ الرَّحْمَنِ
كَانُوا
يَقُولُونَ :
دِيَةُ الْخَطَإِ
عِشْرُونَ
بِنْتَ
مَخَاضٍ،
وَعِشْرُونَ
بِنْتَ
لَبُونٍ،
وَعِشْرُونَ
ابْنَ لَبُونٍ
ذَكَراً،
وَعِشْرُونَ
حِقَّةً، وَعِشْرُونَ
جَذَعَةً.
İmam Malik'ten: Ibn Şihab, Yesar
oğlu Süleyman ve Ebu Ab-durrahman
oğlu Rebia: «Hataen adam
öldürmenin diyeti iki yaşına girmiş yirmi dişi deve, üç yaşına girmiş yirmi
dişi deve ve yirmi de erkek deve ile dört yaşına basmış yirmi dişi deve ve beş
yaşına basmış yirmi dişi devedir,» diyorlardı.
قَالَ
مَالِكٌ :
الأَمْرُ
الْمُجْتَمَعُ
عَلَيْهِ
عِنْدَنَا :
أَنَّهُ لاَ
قَوَدَ بَيْنَ
الصِّبْيَانِ،
وَإِنَّ
عَمْدَهُمْ
خَطَأٌ مَا
لَمْ تَجِبْ
عَلَيْهِمُ
الْحُدُودُ،
وَيَبْلُغُوا
الْحُلُمَ،
وَإِنَّ قَتْلَ
الصَّبِيِّ
لاَ يَكُونُ
إِلاَّ
خَطَأً، وَذَلِكَ
لَوْ أَنَّ
صَبِيًّا
وَكَبِيراً
قَتَلاَ
رَجُلاً
حُرًّا
خَطَأً،
كَانَ عَلَى
عَاقِلَةِ
كُلِّ
وَاحِدٍ
مِنْهُمَا
نِصْفُ الدِّيَةِ(
İmam Malik der
ki: Bizdeki ittifaka göre, çocuklar arasında kısas gerekmez. Zira onların kasden adam öldürmeleri buluğ çağına erip üzerlerine had
gerekmedikçe hataen öldürme kabul edilir. Bir küçük
çocuk ile bir büyük adam hür bir adamı hataen beraberce
öldürseler, herbinnin asabesi
(= baba tarafından olan akrabaları) ölenin yarı diyetini Öder.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَمَنْ
قَتَلَ
خَطَأً فَإِنَّمَا
عَقْلُهُ
مَالٌ لاَ
قَوَدَ
فِيهِ، وَإِنَّمَا
هُوَ
كَغَيْرِهِ
مِنْ
مَالِهِ،
يُقْضَى بِهِ
دَيْنُهُ،
وَتَجُوزُ
فِيهِ
وَصِيَّتُهُ،
فَإِنْ كَانَ
لَهُ مَالٌ
تَكُونُ
الدِّيَةُ
قَدْرَ
ثُلُثِهِ، ثُمَّ
عُفِي عَنْ
دِيَتِهِ،
فَذَلِكَ
جَائِزٌ
لَهُ، وَإِنْ
لَمْ يَكُنْ
لَهُ مَالٌ غَيْرُ
دِيَتِهِ،
جَازَ لَهُ
مِنْ ذَلِكَ
الثُّلُثُ
إِذَا عُفِي
عَنْهُ
وَأَوْصَى
بِهِ(
İmanı Malik der
İd: Kim hataen bir adamı öldürürse, kısas yapılmaz, malından
diyet ödenir. Çünkü o mal hususunda diğerleri gibidir. (Onun malına, ölünün
malına yapılan muamele yapılır). Borcu ödenir, vasiyyeti
yerine getirilir ve malı varsa diyeti malının üçte biri kadar olur. Diyetin
kalan kısmı düşer. Bu onun için caizdir. Diyetinden başka malı yoksa onun üçte
birinin verilmesi caizdir. Bu, ona bağışlandığı veya vasiyet ettiği zaman
böyledir.
5 - باب
عَقْلِ
الْجِرَاحِ
فِي
الْخَطَإِ
5.
Hataen Yaralama Diyeti
حَدَّثَنِي
مَالِكٌ :
أَنَّ
الأَمْرَ
الْمُجْتَمَعُ
عَلَيْهِ
عِنْدَهُمْ
فِي الْخَطَإِ
: أَنَّهُ لاَ
يُعْقَلُ
حَتَّى
يَبْرَأَ الْمَجْرُوحُ
وَيَصِحَّ،
وَأَنَّهُ
إِنْ كُسِرَ
عَظْمٌ مِنَ
الإِنْسَانِ
يَدٌ أَوْ رِجْلٌ،
أَوْ غَيْرُ
ذَلِكَ مِنَ
الْجَسَدِ
خَطَأً،
فَبَرَأَ
وَصَحَّ
وَعَادَ
لِهَيْئَتِهِ،
فَلَيْسَ
فِيهِ
عَقْلٌ،
فَإِنْ نَقَصَ
أَوْ كَانَ
فِيهِ
عَثَلٌ،
فَفِيهِ مِنْ
عَقْلِهِ
بِحِسَابِ
مَا نَقَصَ
مِنْهُ.
قَالَ
مَالِكٌ :
فَإِنْ كَانَ
ذَلِكَ
الْعَظْمُ
مِمَّا جَاءَ
فِيهِ عَنِ
النَّبِيِّ r عَقْلٌ
مُسَمًّى،
فَبِحِسَابِ
مَا فَرَضَ فِيهِ
النَّبِيُّ r، وَمَا
كَانَ مِمَّا
لَمْ يَأْتِ
فِيهِ عَنِ
النَّبِيِّ r عَقْلٌ
مُسَمًّى,
وَلَمْ
تَمْضِ فِيهِ
سُنَّةٌ
وَلاَ عَقْلٌ
مُسَمًّى،
فَإِنَّهُ
يُجْتَهَدُ
فِيهِ.
قَالَ
مَالِكٌ : وَلَيْسَ
فِي
الْجِرَاحِ
فِي
الْجَسَدِ
إِذَا
كَانَتْ
خَطَأً
عَقْلٌ إِذَا
بَرَأَ الْجُرْحُ
وَعَادَ
لِهَيْئَتِهِ،
فَإِنْ كَانَ
فِي شَيْءٍ
مِنْ ذَلِكَ
عَثَلٌ، أَوْ
شَيْنٌ،
فَإِنَّهُ
يُجْتَهَدُ
فِيهِ،
إِلاَّ الْجَائِفَةَ،
فَإِنَّ
فِيهَا
ثُلُثَ دِيَةِ
النَّفْسِ.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَلَيْسَ فِي
مُنَقَّلَةِ
الْجَسَدِ
عَقْلٌ،
وَهِيَ
مِثْلُ
مُوضِحَةِ
الْجَسَدِ
İmam Malik der
ki: Bizdeki ittifak edilen görüş hataen yaralamada
yaralı kimse iyileşip sağlığına kavuşuncaya kadar diyet ödenmez. İnsanın
elinden, ayağından ve bedeninin başka bir yerinden hataen
kınlan kemik iyileşip eski haline dönerse diyet gerekmez. Fakat geride bir
kusur ve iz kalırsa o zaman bu kusur miktannea diyet
gerekir,
imam Malik der ki: Kırılan bu kemik hakkında Resulullah (s.a.v.)'in miktarını belirttiği bir diyet
miktarı varsa o ödenir. Fakat kemik hakkında Resulullah
(s.a.v.)'in miktarını belirttiği bir diyet yok ve bu hususta bir uygulama da
geçmemişse, o zaman diyetin miktarı ictihadla tayin
edilir.
imam Malik der ki: Hataen
bedeni yaralamada, yara iyileşir ve eski haline dönerse diyet yoktur. Fakat
yarada iz ve kusur kalırsa, o zaman diyet takdir edilir. Ancak karın boşluğuna
kadar ulaşacak yaralamada adam öldürme diyetinin üçte biri ödenir.
îmam Malik der ki: Vücuttaki kemiğin yaralanmasından
dolayı diyet yoktur. Bu, etin sıyrılarak kemiğin meydana çıkması gibidir.
قَالَ
مَالِكٌ :
الأَمْرُ
الْمُجْتَمَعُ
عَلَيْهِ
عِنْدَنَا :
أَنَّ
الطَّبِيبَ
إِذَا خَتَنَ
فَقَطَعَ
الْحَشَفَةَ :
إِنَّ عَلَيْهِ
الْعَقْلَ،
وَأَنَّ ذَلِكَ
مِنَ
الْخَطَإِ
الَّذِي
تَحْمِلُهُ الْعَاقِلَةُ،
وَأَنَّ
كُلَّ مَا
أَخْطَأَ بِهِ
الطَّبِيبُ
أَوْ
تَعَدَّى
إِذَا لَمْ يَتَعَمَّدْ
ذَلِكَ،
فَفِيهِ
الْعَقْلُ(
îmam Malik der ki: Bizdeki ittifaka göre tabib sünnet yaparken tenasül uzvunu sünnet yerinden kesse
diyet gerekir. Bu, diyetini akılenin (akrabanın)
ödemesi gereken hatadandır. Doktorun kasıtsız olarak yapmış olduğu her hatada
diyet gerekir.
6 - باب
عَقْلِ
الْمَرْأَةِ
6.
Kadının Diyeti
وَحَدَّثَنِي
يَحْيَى،
عَنْ
مَالِكٍ، عَنْ
يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ،
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ
الْمُسَيَّبِ،أَنَّهُ
كَانَ
يَقُولُ :
تُعَاقِلُ
الْمَرْأَةُ
الرَّجُلَ
إِلَى ثُلُثِ
الدِّيَةِ إِصْبَعُهَا
كَإِصْبَعِهِ،
وَسِنُّهَا
كَسِنِّهِ،
وَمُوضِحَتُهَا
كَمُوضِحَتِهِ،
وَمُنَقِّلَتُهَا
كَمُنَقَّلَتِهِ(
Said b. Museyyeb'den şöyle
rivayet edildi: Diyetin üçte biri miktarına ulaşıncaya kadar kadının azalarının
diyeti erkeğinki gibidir. Kadının parmağının diyeti, erkeğin parmağı, dişi,
erkeğin dişi, baş ve yüzdeki kemiğe kadar işleyen yaralarda ve kemiklerde arıza
yapan yaralamalarda da kadın erkek gibidir.
وَحَدَّثَنِي
عَنْ
مَالِكٍ،
عَنِ ابْنِ
شِهَابٍ
وَبَلَغَهُ،
عَنْ
عُرْوَةَ
بْنِ
الزُّبَيْرِ:
أَنَّهُمَا
كَانَا
يَقُولاَنِ
مِثْلَ
قَوْلِ سَعِيدِ
بْنِ
الْمُسَيَّبِ
فِي
الْمَرْأَةِ :
أَنَّهَا
تُعَاقِلُ
الرَّجُلَ
إِلَى ثُلُثِ
دِيَةِ
الرَّجُلِ،
فَإِذَا
بَلَغَتْ ثُلُثَ
دِيَةِ الرَّجُلِ
كَانَتْ
إِلَى
النِّصْفِ
مِنْ دِيَةِ
الرَّجُلِ.
îmam Malik, îbn Şihab'la Urve b. Zübeyr'in de kadının diyeti hakkında, Said
b. Müseyyeb gibi düşündüklerini rivayet etmiştir.
Bunlar: «Adam öldürme diyeti miktarının üçte birine
kadar kadının diyeti erkeğin diyetine eşittir. Erkeğin diyetinin üçte birine
ulaşınca o zaman kadının diyeti erkeğin diyetinin yarısı kadar olur.» dediler.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَتَفْسِيرُ
ذَلِكَ
أَنَّهَا
تُعَاقِلُهُ
فِي
الْمُوضِحَةِ
وَالْمُنَقَّلَةِ
وَمَا دُونَ
الْمَأْمُومَةِ
وَالْجَائِفَةِ
وَأَشْبَاهِهِمَا،
مِمَّا يَكُونُ
فِيهِ ثُلُثُ
الدِّيَةِ
فَصَاعِداً،
فَإِذَا
بَلَغَتْ
ذَلِكَ كَانَ
عَقْلُهَا
فِي ذَلِكَ
النِّصْفَ
مِنْ عَقْلِ
الرَّجُلِ.
imam Malik der ki: Bunun izahı şöyledir: Baş ve
yüzdeki kemik meydana çıkacak kadar yaralama, kemiğin kırılıp yer değiştirmesi,
dimağ ve iç boşluğa kadar ulaşan yaralamalardan daha hafif yaralar ve bunlar
gibi diyeti üçte bire kadar olan yaralamalarda kadının diyeti erkeğin diyetine
eşittir. Fakat üçte bire ulaşırsa, o zaman kadının diyeti erkeğin diyetinin
yarısı kadar olur.
وَحَدَّثَنِي
عَنْ
مَالِكٍ،
أَنَّهُ سَمِعَ
ابْنَ
شِهَابٍ
يَقُولُ :
مَضَتِ
السُّنَّةُ
أَنَّ
الرَّجُلَ
إِذَا
أَصَابَ
امْرَأَتَهُ
بِجُرْحٍ :
أَنَّ
عَلَيْهِ عَقْلَ
ذَلِكَ
الْجُرْحِ،
وَلاَ
يُقَادُ مِنْهُ(
İmam Malik, îbn Şihab'ın: «Karısını yaralayan
adama diyet gerekip kısas yapılmayacağı hakkında tatbikat devam edegeldi» dediğini rivayet etmiştir.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَإِنَّمَا
ذَلِكَ فِي
الْخَطَإِ،
أَنْ
يَضْرِبَ
الرَّجُلُ
امْرَأَتَهُ
فَيُصِيبَهَا
مِنْ
ضَرْبِهِ مَا
لَمْ يَتَعَمَّدْ،
كَمَا
يَضْرِبُهَا
بِسَوْطٍ فَيَفْقَأُ
عَيْنَهَا،
وَنَحْوَ
ذَلِكَ.
îmam Malik der ki: Bu kasden
değil de kişinin hataen karısına vurup yaralamasında
olur. Karısına kırbaçla vurup gözünü çıkarması ve benzeri gibi
قَالَ
مَالِكٌ فِي
الْمَرْأَةِ
يَكُونُ لَهَا
زَوْجٌ
وَوَلَدٌ
مِنْ غَيْرِ
عَصَبَتِهَا
وَلاَ
قَوْمِهَا،
فَلَيْسَ
عَلَى زَوْجِهَا
إِذَا كَانَ
مِنْ
قِبِيلَةٍ
أُخْرَى مِنْ
عَقْلِ
جِنَايَتِهَا
شَيْءٌ،
وَلاَ عَلَى
وَلَدِهَا
إِذَا
كَانُوا مِنْ
غَيْرِ قَوْمِهَا،
وَلاَ عَلَى
إِخْوَتِهَا
مِنْ أُمِّهَا
إِذَا
كَانُوا مِنْ
غَيْرِ
عَصَبَتِهَا
وَلاَ
قَوْمِهَا،
فَهَؤُلاَءِ
أَحَقُّ بِمِيرَاثِهَا،
وَالْعَصَبَةُ
عَلَيْهِمُ
الْعَقْلُ
مُنْذُ
زَمَانِ
رَسُولِ
اللَّهِ r إِلَى
الْيَوْمِ،
وَكَذَلِكَ
مَوَالِي الْمَرْأَةِ،
مِيرَاثُهُمْ
لِوَلَدِ
الْمَرْأَةِ
وَإِنْ كَانُوا
مِنْ غَيْرِ
قَبِيلَتِهَا،
وَعَقْلُ
جِنَايَةِ
الْمَوَالِي
عَلَى
قَبِيلَتِهَا(
İmam Malik der
ki: Bir kadının asabesi (baba tarafından akrabası) ve
kabilesinden olmayan kocası ve aynı kocadan çocuğu kadının işlediği cinayetin
diyetini ödemesi gerekmez. Ana bir erkek kardeşleri de diyetini ödemekle
sorumlu değildir. Fakat bunlar kadının mirasına daha fazla müstahakdırlar.
Diyet ödeme Resulullah (s.a.v.) zamanından günümüze
kadar asabeye aittir. Kadının azad
ettiği kölelerin durumu da böyledir. Her ne kadar bunlar kadının kabilesinden
değillerse de, mirasları kadının çocuğuna aittir. Bunların cinayetinin diyeti
ise, kadının kabilesine düşer.