M U V A T T A

 Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-VASİYET

<< 1454 >>

3 - باب الْوَصِيَّةِ فِي الثُّلُثِ لاَ تَتَعَدَّى

3- VASİYET ÜÇTE BİRİ GEÇMEMELİDİR

 

حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدِ بْنِ أبِي وَقَّاصٍ, عَنْ أَبِيهِ، أَنَّهُ قَالَ : جَاءَنِي رَسُولُ اللَّهِ r يَعُودُنِي عَامَ حَجَّةِ الْوَدَاعِ مِنْ وَجَعٍ اشْتَدَّ بِي فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ، قَدْ بَلَغَ بِي مِنَ الْوَجَعِ مَا تَرَى، وَأَنَا ذُو مَالٍ، وَلاَ يَرِثُنِي إِلاَّ ابْنَةٌ لِي، أَفَأَتَصَدَّقُ بِثُلُثَيْ مَالِي ؟ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ r : « لاَ ». فَقُلْتُ فَالشَّطْرُ ؟ قَالَ : « لاَ ». ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ r : « الثُّلُثُ، وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ، إِنَّكَ أَنْ تَذَرَ وَرَثَتَكَ أَغْنِيَاءَ، خَيْرٌ مِنْ أَنْ تَذَرَهُمْ عَالَةً يَتَكَفَّفُونَ النَّاسَ، وَإِنَّكَ لَنْ تُنْفِقَ نَفَقَةً تَبْتَغِي بِهَا وَجْهَ اللَّهِ، إِلاَّ أُجِرْتَ بِهَا، حَتَّى مَا تَجْعَلُ فِي فِي امْرَأَتِكَ ». قَالَ : فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَأُخَلَّفُ بَعْدَ أَصْحَابِي ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ r : « إِنَّكَ لَنْ تُخَلَّفَ فَتَعْمَلَ عَمَلاً صَالِحاً، إِلاَّ ازْدَدْتَ بِهِ دَرَجَةً وَرِفْعَةً، وَلَعَلَّكَ أَنْ تُخَلَّفَ، حَتَّى يَنْتَفِعَ بِكَ أَقْوَامٌ, وَيُضَرَّ بِكَ آخَرُونَ، اللَّهُمَّ أَمْضِ لأَصْحَأبِي هِجْرَتَهُمْ، وَلاَ تَرُدَّهُمْ عَلَى أَعْقَابِهِمْ، لَكِنِ الْبَائِسُ سَعْدُ بْنُ خَوْلَةَ ». يَرْثِى لَهُ رَسُولُ اللَّهِ r أَنْ مَاتَ بِمَكَّةَ»(

 

Amir b. Sa'd b. ebi Vakkas (r.a.)'nın babasından rivayetle şöyle demiştir:

 

"Veda haccı senesi hastalığım ın artması üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni ziyarete gelmişti. Ona:

 

"Ey Allah'ın Rasulü! Gördüğün gibi hastalığım çok şiddetlendi. Ben mal mülk sahibi biriyim. Kızımdan başka da varisim yok. Malımın üçte ikisini ona verebilir miyim?" Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

"Hayır" dedi. Ben de: "Peki yarısını verebilir miyim?" dedim Yine:

 

"Hayır" buyurdu. Sonra Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Üçte birini verebilirsin; o da çoktur ama varislerini zengin bırakman, başkalarına el açacak durumda bırakmandan hayırlıdır. Allah'ın rızasını kazanmak için yapacağın her harcamadan dolayı ecir alırsın. Hatta hanımının ağzına koyduğun her lokmada bile ... " Sa'd dedi ki:

 

"Ey Allah'ın Rasulü! Arkadaşlarım seninle Medine'ye gidecekler, ben burada kalacak mıyım?" dedim. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Hayır sen burada kalıp ölmeyeceksin, iyi ameller işleyeceksin, derecen yükselecek, Müslümanlar senden faydalanıp kafirler zarar görünceye kadar yaşayacaksın. Allah'ım! Ashabırnın hicretini tamamla onları gerisin geriye çevirme, fakat gerçekten üzülmesi gereken Sa'd b. Havle'dir." Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun Mekke'de ölmesine üzüldü."

 

Diğer tahric: Buharı, Cenaiz; Müslim, Vasiyyet

 

 

قَالَ يَحْيَى : سَمِعْتُ مَالِكاً يَقُولُ فِي الرَّجُلِ يُوصِي بِثُلُثِ مَالِهِ لِرَجُلٍ, وَيَقُولُ غُلاَمِى يَخْدُمُ فُلاَناً مَا عَاشَ، ثُمَّ هُوَ حُرٌّ، فَيُنْظَرُ فِي ذَلِكَ، فَيُوجَدُ الْعَبْدُ ثُلُثَ مَالِ الْمَيِّتِ، قَالَ : فَإِنَّ خِدْمَةَ الْعَبْدِ تُقَوَّمُ، ثُمَّ يَتَحَاصَّانِ، يُحَاصُّ الَّذِي أُوصِىَ لَهُ بِالثُّلُثِ بِثُلُثِهِ، وَيُحَاصُّ الَّذِي أُوصِىَ لَهُ بِخِدْمَةِ الْعَبْدِ بِمَا قُوِّمَ لَهُ مِنْ خِدْمَةِ الْعَبْدِ، فَيَأْخُذُ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا مِنْ خِدْمَةِ الْعَبْدِ، أَوْ مِنْ إِجَارَتِهِ إِنْ كَانَتْ لَهُ إِجَارَةٌ بِقَدْرِ حِصَّتِهِ، فَإِذَا مَاتَ الَّذِي جُعِلَتْ لَهُ خِدْمَةُ الْعَبْدِ مَا عَاشَ عَتَقَ الْعَبْدُ(

 

* Yahya dedi ki: "Malik'den işittim şöyle diyordu: "Bir şahıs, malın üçte birini bir kimseye vasiyet eder. Aynı şahıs başka bir kimseye de vasiyette bulunarak: "Kölem falanca yaşadığı müddetçe ona hizmet etsin, sonra hürdür derse bakılır, kölenin değeri ölenin malının üçte biri kadarsa kölenin hizmeti değerlendirilir. Sonra bu iki kişi arasında taksim edilir. Üçte biri malın üçte birini alacak olana; geri kalanı kölenin hizmet edeceği kişiye verilir. Her ikisi de kölenin hizmetinden veya ücretle çalıştırılıyorsa ücretinden hisseleri miktarınca alırlar. Kölenin hizmet edeceği kişi ölünce köle de hür olur."

 

 

قَالَ : وَسَمِعْتُ مَالِكاً يَقُولُ فِي الَّذِي يُوصِي فِي ثُلُثِهِ فَيَقُولُ : لِفُلاَنٍ كَذَا وَكَذَا، وَلِفُلاَنٍ كَذَا وَكَذَا يُسَمِّي مَالاً مِنْ مَالِهِ، فَيَقُولُ وَرَثَتُهُ : قَدْ زَادَ عَلَى ثُلُثِهِ، فَإِنَّ الْوَرَثَةَ يُخَيَّرُونَ بَيْنَ أَنْ يُعْطُوا أَهْلَ الْوَصَايَا وَصَايَاهُمْ وَيَأْخُذُوا جَمِيعَ مَالِ الْمَيِّتِ, وَبَيْنَ أَنْ يَقْسِمُوا لأَهْلِ الْوَصَايَا ثُلُثَ مَالِ الْمَيِّتِ، فَيُسَلِّمُوا إِلَيْهِمْ ثُلُثَهُ، فَتَكُونُ حُقُوقُهُمْ فِيهِ إِنْ أَرَادُوا بَالِغاً مَا بَلَغَ. 

 

* Yahya dedi ki: "Malik'den işittim şöyle diyordu: "Falancaya şu veya şu filancaya da şu veya şu malımı vasiyet ettim diyerek malının üçte birini vasiyet eden ile, bu mal üçte birden fazladır diyen kimseler hakkında Malik şöyle der: "Vereseler vasiyet edilen kişilere vasiyet edilenin tamamını verip geri kalanı kendileri almakta muhayyerdirler. Ölenin malından üçte birini ayırıp vasiyet edilen kişilere verebilirler. İsterlerse vasiyet edilen kişilerin bu üçte birde hakları eşit olur."

 

4 - باب أَمْرِ الْحَامِلِ وَالْمَرِيضِ وَالَّذِي يَحْضُرُ الْقِتَالَ فِي أَمْوَالِهِمْ

4- HAMiLE OLAN KiMSENiN HASTA OLAN KiMSENiN VE SAVAŞTA CEPHEDEKi KiMSENiN MALLARI

 

قَالَ يَحْيَى : سَمِعْتُ مَالِكاً يَقُولُ : أَحْسَنُ مَا سَمِعْتُ فِي وَصِيَّةِ الْحَامِلِ، وَفِي قَضَايَاهَا فِي مَالِهَا، وَمَا يَجُوزُ لَهَا : أَنَّ الْحَامِلَ كَالْمَرِيضِ، فَإِذَا كَانَ الْمَرَضُ الْخَفِيفُ غَيْرُ الْمَخُوفِ عَلَى صَاحِبِهِ، فَإِنَّ صَاحِبَهُ يَصْنَعُ فِي مَالِهِ مَا يَشَاءُ، وَإِذَا كَانَ الْمَرَضُ الْمَخُوفُ عَلَيْهِ لَمْ يَجُزْ لِصَاحِبِهِ شَيْءٌ إِلاَّ فِي ثُلُثِهِ. قَالَ :وَكَذَلِكَ الْمَرْأَةُ الْحَامِلُ أَوَّلُ حَمْلِهَا بِشْرٌ وَسُرُورٌ، وَلَيْسَ بِمَرَضٍ وَلاَ خَوْفٍ، لأَنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى قَالَ فِي كِتَابِهِ :( فَبَشَّرْنَاهَا بِإِسْحَاقَ وَمِنْ وَرَاءِ إِسْحَاقَ يَعْقُوبَ ) [هود : 71] وَقَالَ : ( حَمَلَتْ حَمْلاً خَفِيفاً فَمَرَّتْ بِهِ فَلَمَّا أَثْقَلَتْ دَعَوَا اللَّهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ آتَيْتَنَا صَالِحاً لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ ) [الأعراف : 189]

قَالَ : فَالْمَرْأَةُ الْحَامِلُ إِذَا أَثْقَلَتْ لَمْ يَجُزْ لَهَا قَضَاءٌ إِلاَّ فِي ثُلُثِهَا، فَأَوَّلُ الإِتْمَامِ سِتَّةُ أَشْهُرٍ، قَالَ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى فِي كِتَابِهِ : ( وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ أَوْلاَدَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ ) [البقرة : 233] وَقَالَ : ( وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلاَثُونَ شَهْراً ) [الأحقاف : 15]، فَإِذَا مَضَتْ لِلْحَامِلِ سِتَّةُ أَشْهُرٍ مِنْ يَوْمِ حَمَلَتْ، لَمْ يَجُزْ لَهَا قَضَاءٌ فِي مَالِهَا إِلاَّ فِي الثُّلُثِ.

 

* Yahya (r.a) dedi ki: "Malik'den işittim şöyle diyordu: "Gebe bir kadının vasiyeti ve malında verdiği hükümleri ve bu kadın için caiz olan şeyler hakkında işittiğim en güzeli şudur: "Hamile kadında hastaya benzer hastalık korkulmayacak şekilde hafif ise böyle bir hasta malında istediğini yapar. Eğer hastalık korkulacak derecede şiddetli ise bu kimse malının ancak üçte birinde tasarruf hakkına sahiptir." (Sadece İmam-ı Malik'in Muvatta'ında geçmektedir.)

 

* Malik der ki: "Hamile kadında böyledir. İlk gebeliği müjde ve sevinçten ibarettir. Hastalık ve korkulacak bir şey sayılmaz. Çünkü Allah Kur'an'ı Kerım'in Hud suresi 71. ayetinde: " ... Biz ona İshak'ı ve onun ardından da torunu Yakub'un doğacağını müjdeledik." Araf suresi 189. ayette ise: "Havva, Adem'le birleşince önce hafif bir yük yüklenir, sonra bir süre onu taşır, sonra yükü iyice ağırlaşınca anne baba ikisi birden Allah'a şöyle yalvarırlar: "Bize gerçekten kusursuz bir çocuk bahşedersen muhakkak ki Sana şükredenlerden olacağız" diye."

Hamile kadın yükü ağırlaşınca sadece malının üçte birinde yetki sahibidir. Malının hepsinde tasarruf edebileceği süre ilk altı ayın tamamıdır. Allah Kur'an'ı Kerim'in Bakara suresi 233. ayetinde: " ... Ve anneler eğer emzirme süresini tamamlamak istiyorlarsa tam iki yıl çocuklarını emzirirler" buyuruyor. Yine AhkM suresi 15. ayette: " ... Anası onu güçlük ve sıkıntıyla taşıdı ve onu güçlük ve sıkıntıyla doğurdu. O çocuğun ana karnında taşınması ve sütten kesilme süresi otuz aydır" buyurmuştur. Hamile bir kadının altı ay süre içerisinde malın üçte birinde tasarruf ta yetkilidir."

 

 

قَالَ : وَسَمِعْتُ مَالِكاً يَقُولُ فِي الرَّجُلِ يَحْضُرُ الْقِتَالَ : إِنَّهُ إِذَا زَحَفَ فِي الصَّفِّ لِلْقِتَالِ لَمْ يَجُزْ لَهُ أَنْ يَقْضِيَ فِي مَالِهِ شَيْئاً إِلاَّ فِي الثُّلُثِ، وَإِنَّهُ بِمَنْزِلَةِ الْحَامِلِ وَالْمَرِيضِ الْمَخُوفِ عَلَيْهِ مَا كَانَ بِتِلْكَ الْحَالِ.

 

* Yahya dedi ki: "Malik'den işittim şöyle diyordu: "Cephede harbeden bir kimse cephede savaşırken malının sadece üçte birinde söz sahibi olur. Bu kimsede savaştığı sürece hamile kadın ve ölüm korkusu çeken hastaya benzer."

 

5 - باب الْوَصِيَّةِ لِلْوَارِثِ وَالْحِيَازَةِ

5- V ARİSE VE YAKINLARINA VASİYET

 

قَالَ يَحْيَى : سَمِعْتُ مَالِكاً يَقُولُ فِي هَذِهِ الآيَةِ : إِنَّهَا مَنْسُوخَةٌ. قَوْلُ اللَّهِ تَبَارَكَ وَتَعَالَى : ( إِنْ تَرَكَ خَيْراً الْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ ) [البقرة : 180] نَسَخَهَا مَا نَزَلَ مِنْ قِسْمَةِ الْفَرَائِضِ فِي كِتَابِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ.

 

* Yahya (r.a) der ki: "Malik'den işittim şöyle diyordu: "Bakara sOresi 180. ayeti olan: "Herhangi birinize ölüm yaklaştığında eğer arkasında yeterli bir servet bırakıyorsa o kişiye babasına ve diğer yakın akrabasına vasiyet etmesi gerekir." Ayetinin hükmü, Allah'ın Kitabı'ndaki miras taksimi hakkındaki inen ayetlerle nesh edilmiştir." (Sadece İmam-! Malik'in Muvatla'ında geçmektedir.)

 

 

قَالَ : وَسَمِعْتُ مَالِكاً يَقُولُ : السُّنَّةُ الثَّابِتَةُ عِنْدَنَا الَّتِي لاَ اخْتِلاَفَ فِيهَا : أَنَّهُ لاَ تَجُوزُ وَصِيَّةٌ لِوَارِثٍ، إِلاَّ أَنْ يُجِيزَ لَهُ ذَلِكَ وَرَثَةُ الْمَيِّتِ، وَأَنَّهُ إِنْ أَجَازَ لَهُ بَعْضُهُمْ وَأَبَى بَعْضٌ، جَازَ لَهُ حَقُّ مَنْ أَجَازَ مِنْهُمْ، وَمَنْ أَبَى أَخَذَ حَقَّهُ مِنْ ذَلِكَ.

 

* Yahya dedi ki: "Malik'den işittim şöyle diyordu: "Bizim yanımızdaki sabit olan ve ittifakla kabul edilen hüküm şudur: "Varise herhangi bir vasiyette bulunmak caiz değildir. Ancak varislerin kabul etmesi halinde caiz olur. Varislerin bir kısmı kabul eder de diğer bir kısım kabul etmezlerse vasiyeti kabul edenlerin hisselerinde vasiyet caiz olur. Kabul etmeyenler vasiyet yapılan maldaki haklarını alırlar."

 

 

قَالَ : وَسَمِعْتُ مَالِكاً يَقُولُ فِي الْمَرِيضِ الَّذِي يُوصِي فَيَسْتَأْذِنُ وَرَثَتَهُ فِي وَصِيَّتِهِ وَهُوَ مَرِيضٌ، لَيْسَ لَهُ مِنْ مَالِهِ إِلاَّ ثُلُثُهُ، فَيَأْذَنُونَ لَهُ أَنْ يُوصِيَ لِبَعْضِ وَرَثَتِهِ بِأَكْثَرَ مِنْ ثُلُثِهِ، إِنَّهُ لَيْسَ لَهُمْ أَنْ يَرْجِعُوا فِي ذَلِكَ، وَلَوْ جَازَ ذَلِكَ لَهُمْ صَنَعَ كُلُّ وَارِثٍ ذَلِكَ، فَإِذَا هَلَكَ الْمُوصِي أَخَذُوا ذَلِكَ لأَنْفُسِهِمْ، وَمَنَعُوهُ الْوَصِيَّةَ فِي ثُلُثِهِ وَمَا أُذِنَ لَهُ بِهِ فِي مَالِهِ.

 

* Yahya dedi ki: "Malik'den işittim şöyle diyordu: "Malının yalnız üçte birini vasiyet edebilecek derecede şiddetli hasta, varislerden birine malın üçte birinden fazlasını vasiyet etmesi konusunda diğer varislerden izin istese onlarda bu izini verseler varisler verdikleri bu izinden dönernezler. Eğer varislerin kararından dönmeleri caiz olsa hepsi döner, vasiyet eden ölünce de malın hepsini kendileri alır. Üçte bir ve üçte birden fazla olarak vasiyet etmesine izin verilen malı vasiyet etmesine engelolabilirler."

 

 

قَالَ : فَأَمَّا أَنْ يَسْتَأْذِنَ وَرَثَتَهُ فِي وَصِيَّةٍ يُوصِي بِهَا لِوَارِثٍ فِي صِحَّتِهِ، فَيَأْذَنُونَ لَهُ، فَإِنَّ ذَلِكَ لاَ يَلْزَمُهُمْ، وَلِوَرَثَتِهِ أَنْ يَرُدُّوا ذَلِكَ إِنْ شَاؤُوا، وَذَلِكَ أَنَّ الرَّجُلَ إِذَا كَانَ صَحِيحاً، كَانَ أَحَقَّ بِجَمِيعِ مَالِهِ، يَصْنَعُ فِيهِ مَا شَاءَ، إِنْ شَاءَ أَنْ يَخْرُجَ مِنْ جَمِيعِهِ خَرَجَ، فَيَتَصَدَّقُ بِهِ، أَوْ يُعْطِيهِ مَنْ شَاءَ، وَإِنَّمَا يَكُونُ اسْتِئْذَانُهُ وَرَثَتَهُ جَائِزاً عَلَى الْوَرَثَةِ إِذَا أَذِنُوا لَهُ حِينَ يُحْجَبُ عَنْهُ مَالُهُ، وَلاَ يَجُوزُ لَهُ شَيْءٌ إِلاَّ فِي ثُلُثِهِ، وَحِينَ هُمْ أَحَقُّ بِثُلُثَيْ مَالِهِ مِنْهُ، فَذَلِكَ حِينَ يَجُوزُ عَلَيْهِمْ أَمْرُهُمْ، وَمَا أَذِنُوا لَهُ بِهِ، فَإِنْ سَأَلَ بَعْضُ وَرَثَتِهِ أَنْ يَهَبَ لَهُ مِيرَاثَهُ حِينَ تَحْضُرُهُ الْوَفَاةُ فَيَفْعَلُ، ثُمَّ لاَ يَقْضِي فِيهِ الْهَالِكُ شَيْئاً، فَإِنَّهُ رَدٌّ عَلَى مَنْ وَهَبَهُ، إِلاَّ أَنْ يَقُولَ لَهُ الْمَيِّتُ : فُلاَنٌ - لِبَعْضِ وَرَثَتِهِ – ضَعِيفٌ، وَقَدْ أَحْبَبْتُ أَنْ تَهَبَ لَهُ مِيرَاثَكَ فَأَعْطَاهُ إِيَّاهُ، فَإِنَّ ذَلِكَ جَائِزٌ إِذَا سَمَّاهُ الْمَيِّتُ لَهُ. قَالَ : وَإِنْ وَهَبَ لَهُ مِيرَاثَهُ، ثُمَّ أَنْفَذَ الْهَالِكُ بَعْضَهُ وَبَقِيَ بَعْضٌ، فَهُوَ رَدٌّ عَلَى الَّذِي وَهَبَ يَرْجِعُ إِلَيْهِ مَا بَقِيَ بَعْدَ وَفَاةِ الَّذِي أُعْطِيَهُ.

 

* Malik der ki: "Bir kimse sıhhatli iken varislerden birine yapacağı vasiyette varislerden izin istese onlarda izin verseler bu bağlayıcı olmaz. Varisler isterlerse dönebilirler. Bu hükmün sebebi şudur: "Kişi sıhhatli oldukça malının tamamında harcama yapmak onun en doğal hakkıdır. Malında istediği tasarrufu yapabilir. İsterse malının tamamını sadaka olarak verir. Veya dilediği kimseye verebilir. Ancak diğer varislerin varlığı sebebi ile mirastan pay alamayan varislere vasiyet ederken varislerden izin istemesi halinde izin verirlerse vasiyet caizdir. Bu takdirde malın üçte birinde yapmış olduğu vasiyet caizdir. Üçte ikisinde diğer varisler mirastan mahrum olan kişiden daha fazla hak sahibidirler. Bu hüküm varislerin durumları ve izin verdikleri malın müsaid olması halindedir. Vasiyet eden ölmek üzere iken varislerden biri ona mal bağışlamak isterse bağışlayabilir. Sonra bu malda ölen tasarruf ta bulunmamışsa mal bağışlayana döner. Ancak ölen, bir varisi hakkında: "falanca zayıftır. Mirasını ona bağışlamanı istiyorum" demişse ve bağışlayanda mirasını bu zayıf kimseye bağışlamışsa ölenin bu kişinin adını vermesi halinde bu vasiyet caizdir. Varislerden biri mirasını bağışladıktan sonra ölmek üzere olan kişi bir kısmında tasarrufta bulunup diğer bir kısmında tasarruf ta bulunmadan ölürse geri kalan mal bağışlayana döner. Bağışlayan bağışladığı kimsenin ölümünden sonra geri kalan bu malı alır."

 

 

قَالَ : وَسَمِعْتُ مَالِكاً يَقُولُ فِيمَنْ أَوْصَى بِوَصِيَّةٍ، فَذَكَرَ أَنَّهُ قَدْ كَانَ أَعْطَى بَعْضَ وَرَثَتِهِ شَيْئاً لَمْ يَقْبِضْهُ، فَأَبَى الْوَرَثَةُ أَنْ يُجِيزُوا ذَلِكَ، فَإِنَّ ذَلِكَ يَرْجِعُ إِلَى الْوَرَثَةِ مِيرَاثاً عَلَى كِتَابِ اللَّهِ، لأَنَّ الْمَيِّتَ لَمْ يُرِدْ أَنْ يَقَعَ شَيْءٌ مِنْ ذَلِكَ فِي ثُلُثِهِ, وَلاَ يُحَاصُّ أَهْلُ الْوَصَايَا فِي ثُلُثِهِ بِشَيْءٍ مِنْ ذَلِكَ.

 

* Yahya dedi ki: "Malik'den işittim şöyle diyordu: "Bir kimse bir vasiyette bulunsa varislerden birine bir şey verdiğini fakat o varisin bunu almadığını söylese bu durumda bu mal Allah'ın Kitabı'na uygun olarak taksim edilmek üzere varislere miras olarak döner. Çünkü ölen bu malın üçte birinden olmasını istememiştir. Bundan dolayı üçte biri kendilerine vasiyet edilen kişiler, bu malı taksim edemezler."