DEVAM:
28. Hayvanların Başkalarının Malına Zarar Vermesi
وَحَدَّثَنِي
مَالِكٌ،
عَنْ هِشَامِ
بْنِ عُرْوَةَ،
عَنْ
أَبِيهِ،
عَنْ يَحْيَى
بْنِ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ
حَاطِبٍ،
أَنَّ رَقِيقاً
لِحَاطِبٍ
سَرَقُوا
نَاقَةً لِرَجُلٍ
مِنْ
مُزَيْنَةَ،
فَانْتَحَرُوهَا
فَرُفِعَ
ذَلِكَ إِلَى
عُمَرَ بْنِ
الْخَطَّابِ،
فَأَمَرَ
عُمَرُ كَثِيرَ
بْنَ
الصَّلْتِ
أَنْ
يَقْطَعَ
أَيْدِيَهُمْ،
ثُمَّ قَالَ
عُمَرُ :
أَرَاكَ
تُجِيعُهُمْ.
ثُمَّ قَالَ
عُمَرُ :
وَاللَّهِ
لأُغَرِّمَنَّكَ
غُرْماً
يَشُقُّ
عَلَيْكَ.
ثُمَّ قَالَ :
لِلْمُزَنِيِّ
كَمْ ثَمَنُ
نَاقَتِكَ ؟
فَقَالَ
الْمُزَنِيُّ
: قَدْ كُنْتُ
وَاللَّهِ أَمْنَعُهَا
مِنْ
أَرْبَعِ
مِئَةِ
دِرْهَمٍ.
فَقَالَ
عُمَرُ :
أَعْطِهِ
ثَمَانَ
مِئَةِ
دِرْهَمٍ(
Abdurrahman b. Hatıb'in oğlu
Yahya'dan: Hatib'in köleleri, Müzeyne
kabilesinden bir şahsa ait deveyi çaldılar ve onu kestiler. Durum Ömer b. Hattab'a bildirildi. Hz. Ömer, Kesir b. es-Salt'a hırsızların elini kesmesini emretti. Sonra (bundan
vazgeçerek) Hz. Ömer, (Hatıb'a)
«Sanırım onları
aç bırakıyorsun» dedi. Sonra devamla Hz. Ömer: «Vallahi, sana ağır gelecek
şekilde bunu ödettireceğim» dedi. Sonra Müzeni'ye:
«Devenin fiyatı ne kadar?» deyince, Müzeni, «Vallahi Onu dörtyüz
dirheme vermezdim» dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer, (Hatiba
hitaben) «Ona sekizyüz dirhem ver» dedi.
قَالَ
يَحْيَى :
سَمِعْتُ
مَالِكاً
يَقُولُ : وَلَيْسَ
عَلَى هَذَا
الْعَمَلُ
عِنْدَنَا
فِي
تَضْعِيفِ
الْقِيمَةِ،
وَلَكِنْ
مَضَى أَمْرُ
النَّاسِ
عِنْدَنَا،
عَلَى
أَنَّهُ
إِنَّمَا
يَغْرَمُ الرَّجُلُ
قِيمَةَ
الْبَعِيرِ
أَوِ الدَّابَّةِ
يَوْمَ
يَأْخُذُهَا.
İmam Malik der
ki: Bizdeki amel kıymetin ikiye katlanarak ödenmesi şeklinde değildir. Fakat
bizce hüküm, bir şahsın deve ya da hayvanı aldığı günkü değeri üzerinden
ödemesi şeklindedir.
29 - باب
الْقَضَاءِ
فِيمَنْ
أَصَابَ
شَيْئاً مِنَ
الْبَهَائِمِ
29.
Hayvanlara Zarar Verenler
قَالَ
يَحْيَى :
سَمِعْتُ
مَالِكاً
يَقُولُ :
الأَمْرُ
عِنْدَنَا
فِيمَنْ
أَصَابَ شَيْئاً
مِنَ
الْبَهَائِمِ
: إِنَّ عَلَى
الَّذِي
أَصَابَهَا
قَدْرَ مَا
نَقَصَ مِنْ
ثَمَنِهَا.
îmam Malik der ki: Bizce hayvanlara zarar veren kişi,
o hayvanın zarardan Önceki ile sonraki kıymetleri arasındaki farkı öder.
قَالَ
يَحْيَى :
وَسَمِعْتُ
مَالِكاً
يَقُولُ فِي
الْجَمَلِ
يَصُولُ
عَلَى
الرَّجُلِ،
فَيَخَافُهُ
عَلَى
نَفْسِهِ
فَيَقْتُلُهُ،
أَوْ
يَعْقِرُهُ :
فَإِنَّهُ
إِنْ كَانَتْ
لَهُ
بَيِّنَةٌ
عَلَى
أَنَّهُ أَرَادَهُ
وَصَالَ
عَلَيْهِ،
فَلاَ غُرْمَ
عَلَيْهِ،
وَإِنْ لَمْ
تَقُمْ لَهُ
بَيِّنَةٌ إِلاَّ
مَقَالَتُهُ،
فَهُوَ
ضَامِنٌ لِلْجَمَلِ(
İmam Malik der
ki: Devenin saldırısına uğrayan bir kişi kendisine zarar vereceğinden korkarak
deveyi Öldürür ya da bacaklarını kırarsa ve bu kişinin devenin kendisine
saldırmak istediğine dair bir delili de varsa deveyi ödemesi gerekmez. Şayet
kendi sözünden başka delili yoksa o zaman devenin bedelini Öder.
30 - باب
الْقَضَاءِ
فِيمَا
يُعْطَى
الْعُمَّالُ
30.
İşçilere (Sanatkarlara) Verilen Şeyler
قَالَ
يَحْيَى :
سَمِعْتُ
مَالِكاً
يَقُولُ فِيمَنْ
دَفَعَ إِلَى
الْغَسَّالِ
ثَوْباً
يَصْبُغُهُ,
فَصَبَغَهُ
فَقَالَ
صَاحِبُ الثَّوْبِ
: لَمْ
آمُرْكَ
بِهَذَا
الصِّبْغِ.
وَقَالَ
الْغَسَّالُ :
بَلْ أَنْتَ
أَمَرْتَنِي
بِذَلِكَ،
فَإِنَّ
الْغَسَّالَ
مُصَدَّقٌ
فِي ذَلِكَ.
وَالْخَيَّاطُ
مِثْلُ
ذَلِكَ،
وَالصَّائِغُ
مِثْلُ
ذَلِكَ، وَيَحْلِفُونَ
عَلَى
ذَلِكَ،
إِلاَّ أَنْ يَأْتُوا
بِأَمْرٍ لاَ
يُسْتَعْمَلُونَ
فِي
مِثْلِهِ،
فَلاَ
يَجُوزُ
قَوْلُهُمْ
فِي ذَلِكَ،
وَلْيَحْلِفْ
صَاحِبُ
الثَّوْبِ،
فَإِنْ
رَدَّهَا
وَأَبَى أَنْ
يَحْلِفَ،
حُلِّفَ
الصَّبَّاغُ(
imam Malik der ki: Bir kişi, boyacıya boyaması için
bir elbise vermiş ve o da boyamıştır. Elbise sahibi:
«—Bu şekilde
boyamanı istememiştim.» demiştir. Boyacı da:
«—Hayır sen böyle istemiştin» demiştir. Bu hususta boyaca-nın sözü kabul edilir. Terzi ve kuyumcu da böyledir. Hepsi
de sözlerinin doğruluğuna yemin ederler. Ancak yaptıkları işin, kusurlu
olması halinde, sözleri kabul edilmez. Bu takdirde, kumaş sahibi yemin eder.
Eğer yemin etmekten de çekinirse, boyacıya yemin ettirilir.
قَالَ
: وَسَمِعْتُ
مَالِكاً
يَقُولُ فِي
الصَّبَّاغِ
يُدْفَعُ
إِلَيْهِ
الثَّوْبُ، فَيُخْطِئُ
بِهِ
فَيَدْفَعُهُ
إِلَى رَجُلٍ
آخَرَ،
حَتَّى
يَلْبَسَهُ
الَّذِي أَعْطَاهُ
إِيَّاهُ :
إِنَّهُ لاَ
غُرْمَ عَلَى
الَّذِي
لَبِسَهُ,
وَيَغْرَمُ
الْغَسَّالُ
لِصَاحِبِ
الثَّوْبِ،
وَذَلِكَ
إِذَا لَبِسَ
الثَّوْبَ
الَّذِي
دُفِعَ
إِلَيْهِ،
عَلَى غَيْرِ
مَعْرِفَةٍ
بِأَنَّهُ لَيْسَ
لَهُ، فَإِنْ
لَبِسَهُ
وَهُوَ
يَعْرِفُ
أَنَّهُ
لَيْسَ
ثَوْبَهُ،
فَهُوَ ضَامِنٌ
لَهُ.
İmam Malik der
ki: Bir boyacıya (boyaması için) kumaş verilir, o da kumaşı bozar, sonra da
özürlü kumaşı başka birine verir, verdiği adam da o elbiseyi giyerse, elbiseyi
giyen elbisenin kıymetini ödemez. Elbiseyi giyen, boyacıya ait olmadığını
bilmiyorsa hüküm böyledir. Elbisenin boyacıya ait olmadığını bilerek giyerse,
kıymetini sahibine öder.
31 - باب
الْقَضَاءِ
فِي
الْحَمَالَةِ
وَالْحَوْلِ(
31.
Borcu Havale Etme Ve Yüklenme
قَالَ
يَحْيَى :
سَمِعْتُ
مَالِكاً
يَقُولُ : الأَمْرُ
عِنْدَنَا
فِي
الرَّجُلِ
يُحِيلُ
الرَّجُلَ
عَلَى
الرَّجُلِ
بِدَيْنٍ لَهُ
عَلَيْهِ :
أَنَّهُ إِنْ
أَفْلَسَ
الَّذِي أُحِيلَ
عَلَيْهِ
أَوْ مَاتَ،
فَلَمْ
يَدَعْ
وَفَاءً،
فَلَيْسَ
لِلْمُحْتَالِ
عَلَى
الَّذِي
أَحَالَهُ
شَيْءٌ،
وَأَنَّهُ
لاَ يَرْجِعُ
عَلَى
صَاحِبِهِ
الأَوَّلِ.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَهَذَا
الأَمْرُ
الَّذِي لاَ
اخْتِلاَفَ
فِيهِ
عِنْدَنَا.
imam Malik der ki: Bize göre, borçlu alacaklıyı
borcunu ödemesi için kendisine borcu olan diğer bir kişiye havale eder, havaleyi
kabul eden kişi borcu ödemeden iflas eder ya da ölüp borcu kapatacak mal
bırakmazsa, alacaklının havale edende hiç bir hakkı olmaz ve ondan hiçbir şey
istemez.
Bizdeki hüküm
ittifakla böyledir.
قَالَ
مَالِكٌ :
فَأَمَّا
الرَّجُلُ
يَتَحَمَّلُ
لَهُ
الرَّجُلُ
بِدَيْنٍ
لَهُ عَلَى
رَجُلٍ آخَرَ،
ثُمَّ
يَهْلِكُ
الْمُتَحَمِّلُ
أَوْ يُفْلِسُ،
فَإِنَّ
الَّذِي
تُحُمِّلَ
لَهُ يَرْجِعُ
عَلَى
غَرِيمِهِ
الأَوَّلِ.
İmam Malik der
ki: Bir adam birinin borcunu üzerine aldıktan sonra Ölür veya iflas ederse,
ilk alacaklı alacağını ilk borçludan ister.
32 - باب
الْقَضَاءِ
فِيمَنِ
ابْتَاعَ
ثَوْباً
وَبِهِ
عَيْبٌ
32.
Özürlü Bir Kumaşı Almak
قَالَ
يَحْيَى :
سَمِعْتُ
مَالِكاً
يَقُولُ :
إِذَا
ابْتَاعَ
الرَّجُلُ ثَوْباً
وَبِهِ
عَيْبٌ، مِنْ
حَرْقٍ أَوْ
غَيْرِهِ،
قَدْ
عَلِمَهُ
الْبَائِعُ،
فَشُهِدَ
عَلَيْهِ
بِذَلِكَ،
أَوْ أَقَرَّ
بِهِ، فَأَحْدَثَ
فِيهِ
الَّذِي
ابْتَاعَهُ
حَدَثاً،
مِنْ
تَقْطِيعٍ
يُنَقِّصُ
ثَمَنَ الثَّوْبِ،
ثُمَّ عَلِمَ
الْمُبْتَاعُ
بِالْعَيْبِ،
فَهُوَ رَدٌّ
عَلَى
الْبَائِعِ،
وَلَيْسَ
عَلَى الَّذِي
ابْتَاعَهُ
غُرْمٌ فِي
تَقْطِيعِهِ
إِيَّاهُ.
İmam Malik der
ki: Bir kişi, kendisine haber verilmesi ya da bizzat tesbit
edeceği satıcının bildiği yırtık veya benzen bir özürü
olan kumaşı satın alsa, sonra bu kumaşı fiatını
düşürecek derecede biçse, bilahare müşteri kumaşın özürünü
öğrense, onu gerisin geri satıcıya verebilir. Biçtiğinden dolayı, satıcıya bir
Ödeme yapmaz.
قَالَ
: وَإِنِ
ابْتَاعَ
رَجُلٌ
ثَوْباً وَبِهِ
عَيْبٌ مِنْ
حَرْقٍ أَوْ
عَوَارٍ،
فَزَعَمَ
الَّذِي
بَاعَهُ
أَنَّهُ لَمْ
يَعْلَمْ
بِذَلِكَ،
وَقَدْ
قَطَعَ
الثَّوْبَ
الَّذِي
ابْتَاعَهُ،
أَوْ
صَبَغَهُ، فَالْمُبْتَاعُ
بِالْخِيَارِ،
إِنْ شَاءَ أَنْ
يُوضَعَ
عَنْهُ
قَدْرُ مَا
نَقَصَ الْحَرْقُ
أَوِ
الْعَوَارُ
مِنْ ثَمَنِ
الثَّوْبِ
وَيُمْسِكُ
الثَّوْبَ
فَعَلَ،
وَإِنْ شَاءَ
أَنْ يَغْرَمَ
مَا نَقَصَ
التَّقْطِيعُ
أَوِ الصِّبْغُ
مِنْ ثَمَنِ
الثَّوْبِ
وَيَرُدُّهُ
فَعَلَ،
وَهُوَ فِي
ذَلِكَ
بِالْخِيَارِ،
فَإِنْ كَانَ
الْمُبْتَاعُ
قَدْ صَبَغَ
الثَّوْبَ
صِبْغاً
يَزِيدُ فِي
ثَمَنِهِ،
فَالْمُبْتَاعُ
بِالْخِيَارِ،
إِنْ شَاءَ
أَنْ يُوضَعَ
عَنْهُ قَدْرُ
مَا نَقَصَ
الْعَيْبُ
مِنْ ثَمَنِ، الثَّوْبِ
وَإِنْ شَاءَ
أَنْ يَكُونَ
شَرِيكاً
لِلَّذِى
بَاعَهُ
الثَّوْبَ
فَعَلَ، وَيُنْظَرُ
كَمْ ثَمَنُ
الثَّوْبِ
وَفِيهِ
الْحَرْقُ
أَوِ
الْعَوَارُ،
فَإِنْ كَانَ
ثَمَنُهُ
عَشَرَةَ
دَرَاهِمَ،
وَثَمَنُ مَا
زَادَ فِيهِ الصِّبْغُ
خَمْسَةَ
دَرَاهِمَ
كَانَا شَرِيكَيْنِ
فِي
الثَّوْبِ،
لِكُلِّ
وَاحِدِ مِنْهُمَا
بِقَدْرِ
حِصَّتِهِ،
فَعَلَى حِسَابِ
هَذَا
يَكُونُ مَا
زَادَ
الصِّبْغُ فِي
ثَمَنِ
الثَّوْبِ(
Bir kimse, yırtık
ve kesik gibi bir özürü olan kumaşı satın alsa da
satan, özürü bilmediğini ve kumaşı satın alanın veya
boyacının kesmiş olduğunu iddia etse, müşteri muhayyerdir. İsterse, yırtık ve
kesiğin, kumaşın bedelinden eksilttiği miktarı düşürüp kumaşı alır. İsterse,
biçme ve boyamanın kumaşın bedelinden eksilttiği miktarı öder, kumaşını geri
verir. Müşteri, kumaşı boyayınca fıatı artmış ise,
müşteri yine muhayyerdir. İsterse kumaşın fiatını
özürün eksilttiği kadar düşürür isterse kumaşı satanla
kumaşta ortak olur. Bu takdirde, yırtık ve kesik olan kumaşın değerine bakılır.
Eğer kumaş on dirhem, boyanın kumaşa eklediği değer de beş dirhem ise, taraflardan
her biri hisseleri miktannca kumaşta ortak olurlar.
Bu hesaba göre, boyanın elbiseye eklediği fazlalık da elbisenin (yeni) fıatı içersinde bulunmuş olur.