6 - باب
جِرَاحِ
الْمُدَبَّرِ
6- MÜDEBBER'İN YARALAMASI
حَدَّثَنِي
مَالِكٌ،
أَنَّهُ
بَلَغَهُ : أَنَّ
عُمَرَ بْنَ
عَبْدِ
الْعَزِيزِ
قَضَى فِي
الْمُدَبَّرِ
إِذَا جَرَحَ
: أَنَّ لِسَيِّدِهِ
أَنْ
يُسَلِّمَ
مَا يَمْلِكُ
مِنْهُ إِلَى
الْمَجْرُوحِ،
فَيَخْتَدِمُهُ
الْمَجْرُوحُ
وَيُقَاصُّهُ
بِجِرَاحِهِ
مِنْ دِيَةِ
جَرْحِه،
فَإِنْ
أَدَّى
قَبْلَ أَنْ
يَهْلِكَ
سَيِّدُهُ،
رَجَعَ إِلَى
سَيِّدِهِ.
Malik (r.a)'e
ulaşan bilgilere göre, Ömer b. Abdulaziz birisini yaralayan müdebber hakkında
şöyle hükmetti: "Efendisi kölenin malik olduğu hizmetini yaralıya teslim eder,
yaralı müdebberi kendisine hizmet ettirir ve yaralamasının diyeti olan borcunu
ceza olarak ödetir. Eğer müdebber efendisi ölmeden borcunu öderse tekrar
efendisinin kölesi olur."
(Sadece İmam-ı
Malik'in Muvatta'ında geçmektedir.)
قَالَ
مَالِكٌ :
وَالأَمْرُ
عِنْدَنَا
فِي الْمُدَبَّرِ
إِذَا
جَرَحَ،
ثُمَّ هَلَكَ
سَيِّدُهُ،
وَلَيْسَ
لَهُ مَالٌ
غَيْرُهُ، أَنَّهُ
يُعْتَقُ
ثُلُثُهُ،
ثُمَّ يُقْسَمُ
عَقْلُ
الْجَرْحِ
أَثْلاَثاً،
فَيَكُونُ
ثُلُثُ
الْعَقْلِ
عَلَى
الثُّلُثِ
الَّذِي عَتَقَ
مِنْهُ،
وَيَكُونُ
ثُلُثَاهُ
عَلَى الثُّلُثَيْنِ
اللَّذَيْنِ
بِأَيْدِى
الْوَرَثَةِ،
إِنْ شَاءُوا
أَسْلَمُوا
الَّذِي
لَهُمْ
مِنْهُ إِلَى
صَاحِبِ
الْجَرْحِ، وَإِنْ
شَاؤُوا أَعْطَوْهُ
ثُلُثَيِ
الْعَقْلِ
وَأَمْسَكُوا
نَصِيبَهُمْ
مِنَ
الْعَبْدِ،
وَذَلِكَ أَنَّ
عَقْلَ
ذَلِكَ
الْجَرْحِ،
إِنَّمَا كَانَتْ
جِنَايَتُهُ
مِنَ
الْعَبْدِ,
وَلَمْ تَكُنْ
دَيْناً
عَلَى
السَّيِّدِ،
فَلَمْ يَكُنْ
ذَلِكَ
الَّذِي
أَحْدَثَ
الْعَبْدُ
بِالَّذِي
يُبْطِلُ مَا
صَنَعَ
السَّيِّدُ
مِنْ
عِتْقِهِ وَتَدْبِيرِهِ،
فَإِنْ كَانَ
عَلَى
سَيِّدِ الْعَبْدِ
دَيْنٌ
لِلنَّاسِ
مَعَ جِنَايَةِ
الْعَبْدِ،
بِيعَ مِنَ
الْمُدَبَّرِ
بِقَدْرِ
عَقْلِ
الْجَرْحِ،
وَقَدْرِ
الدَّيْنِ،
ثُمَّ
يُبَدَّأُ
بِالْعَقْلِ
الَّذِي
كَانَ فِي
جِنَايَةِ
الْعَبْدِ,
فَيُقْضَى
مِنْ ثَمَنِ
الْعَبْدِ،
ثُمَّ
يُقْضَى
دَيْنُ
سَيِّدِهِ، ثُمَّ
يُنْظَرُ
إِلَى مَا
بَقِيَ
بَعْدَ ذَلِكَ
مِنَ
الْعَبْدِ،
فَيَعْتِقُ
ثُلُثُهُ،
وَيَبْقَى
ثُلُثَاهُ
لِلْوَرَثَةِ،
وَذَلِكَ
أَنَّ
جِنَايَةَ
الْعَبْدِ
هِيَ أَوْلَى
مِنْ دَيْنِ
سَيِّدِهِ
وَذَلِكَ
أَنَّ
الرَّجُلَ
إِذَا هَلَكَ
وَتَرَكَ
عَبْداً
مُدَبَّراً،
قِيمَتُهُ خَمْسُونَ
وَمِئَةُ
دِينَارٍ،
وَكَانَ الْعَبْدُ
قَدْ شَجَّ
رَجُلاً
حُرًّا
مُوضِحَةً،
عَقْلُهَا
خَمْسُونَ
دِينَاراً،
وَكَانَ
عَلَى
سَيِّدِ
الْعَبْدِ
مِنَ
الدَّيْنِ
خَمْسُونَ
دِينَاراً.
قَالَ
مَالِكٌ :
فَإِنَّهُ يُبْدَأُ
بِالْخَمْسِينَ
دِينَاراً
الَّتِي فِي
عَقْلِ
الشَّجَّةِ
فَتُقْضَى
مِنْ ثَمَنِ
الْعَبْدِ،
ثُمَّ
يُقْضَى
دَيْنُ سَيِّدِهِ،
ثُمَّ
يُنْظَرُ
إِلَى مَا
بَقِيَ مِنَ
الْعَبْدِ,
فَيَعْتِقُ
ثُلُثُهُ، وَيَبْقَى
ثُلُثَاهُ
لِلْوَرَثَةِ،
فَالْعَقْلُ
أَوْجَبُ فِي
رَقَبَتِهِ
مِنْ دَيْنِ
سَيِّدِهِ، وَدَيْنُ
سَيِّدِهِ
أَوْجَبُ
مِنَ التَّدْبِيرِ،
الَّذِي
إِنَّمَا
هُوَ
وَصِيَّةٌ فِي
ثُلُثِ مَالِ
الْمَيِّتِ،
فَلاَ يَنْبَغِي
أَنْ يَجُوزَ
شَيْءٌ مِنَ
التَّدْبِيرِ
وَعَلَى
سَيِّدِ الْمُدَبَّرِ
دَيْنٌ لَمْ
يُقْضَ،
وَإِنَّمَا
هُوَ
وَصِيَّةٌ،
وَذَلِكَ
أَنَّ اللَّهَ
تَبَارَكَ
وَتَعَالَى
قَالَ فِي
كِتَابِهِ : (
مِنْ بَعْدِ
وَصِيَّةٍ
يُوصَى بِهَا أَوْ
دَيْنٍ )
[النساء : 12](
قَالَ
مَالِكٌ :
فَإِنْ كَانَ
فِي ثُلُثِ
الْمَيِّتِ
مَا يَعْتِقُ
فِيهِ
الْمُدَبَّرُ
كُلُّهُ
عَتَقَ، وَكَانَ
عَقْلُ
جِنَايَتِهِ
دَيْناً عَلَيْهِ،
يُتَّبَعُ
بِهِ بَعْدَ
عِتْقِهِ، وَإِنْ
كَانَ ذَلِكَ
الْعَقْلُ
الدِّيَةَ كَامِلَةً،
وَذَلِكَ
إِذَا لَمْ
يَكُنْ عَلَى
سَيِّدِهِ
دَيْنٌ.
* Malik der ki: "Bizce
ittifakla verilen hüküm şudur: "Müdebber birini yaralarsa sonra da
efendisi ölürse efendisinin de müdebberden başka malı yoksa müdebberin üçte
biri hür olur. Yaralama diyeti üçe taksim edilir. Diyetin üçte bir parçasını
üçte biri hür olan kölenin ödemesi gerekir. Diyetinin üçte ikisi ise kölenin
üçte ikisine sahip olan verese tarafından ödenmelidir. Varisler isterlerse
kölenin kendilerine ait kısmını yaralıya verirler. İsterlerse yaralıya diyetin
üçte ikisini verip müdebber köledeki hisselerine sahip olurlar. Çünkü bu
diyetin cinayeti köle tarafından işlenmiş olup efendisinin borcu değildir.
Müdebber tarafından işlenen cinayet efendinin yapmış olduğu azad etme ve tedbir
akdini geçersiz kılmaz. Müdebberi cinayet işleyen efendinin borcuda varsa
müdebberin diyeti ile efendinin borcunu karşılayacak kısmı satılır. Bu paradan
önce diyet sonra da efendisinin borcu ödenir. Diyet ve borç ödendikten sonra
müdebberin satılmayan kısmına bakılır. Bu kısmın üçte biri hür olur, geri kalan
üçte ikisi de varislere kalır. Çünkü müdebberin işlediği cinayetin dıyeti
efendinin borcundan önce gelir. Zira bir adam ölüp geride bir müdebber köle
bıraksa ve bu müdebberin kıymeti yüz elli dinar olsa ve aynı köle hür bir adamı
kemiğine kadar yaralasa ve bu cinayetin diyeti de elli dinar olsa bu müdebberin
efendisinin de elli dinar borcu olsa; Malik der ki:
"Müdebberin
parasından ilk önce cinayetin bedeli olan elli dinar ödenir. Sonra efendinin
elli dinar borcu ödenir. Sonra da müdebberin geri kalan satılmayan kısmına
bakılır ve bunun üçte biri üzerine vacip olması bakımından diyeti ödemek
efendinin borcunu ödemekten daha önemlidir. Efendinin borcunu ödemesi de tedbir
anlaşmasından daha önemlidir ki tedbir anlaşması efendinin malının üçte birini
vasiyet etmesi demektir. Zira tedbir anlaşması bir vasiyet demektir. Nitekim
Allah, Nisa suresi 12. ayette: " ... Bütün bunlar yaptıkları vasiyet ve
üzerlerindeki borcun ödenip yerine getirilmesinden sonradır ... " buyurur.
وَقَالَ
مَالِكٌ فِي
الْمُدَبَّرِ
إِذَا جَرَحَ
رَجُلاً،
فَأَسْلَمَهُ
سَيِّدُهُ
إِلَى
الْمَجْرُوحِ،
ثُمَّ هَلَكَ
سَيِّدُهُ
وَعَلَيْهِ
دَيْنٌ،
وَلَمْ يَتْرُكْ
مَالاً
غَيْرَهُ،
فَقَالَ
الْوَرَثَةُ
نَحْنُ
نُسَلِّمُهُ
إِلَى
صَاحِبِ الْجُرْحِ.
وَقَالَ
صَاحِبُ
الدَّيْنِ :
أَنَا
أَزِيدُ
عَلَى ذَلِكَ
: إِنَّهُ
إِذَا زَادَ
الْغَرِيمُ
شَيْئاً
فَهُوَ
أَوْلَى
بِهِ،
وَيُحَطُّ
عَنِ الَّذِي
عَلَيْهِ
الدَّيْنُ
قَدْرُ مَا زَادَ
الْغَرِيمُ
عَلَى دِيَةِ
الْجَرْحِ، فَإِنْ
لَمْ يَزِدْ
شَيْئاً لَمْ
يَأْخُذِ الْعَبْدَ(
وَقَالَ
مَالِكٌ فِي
الْمُدَبَّرِ
إِذَا جَرَحَ
وَلَهُ
مَالٌ،
فَأَبَى سَيِّدُهُ
أَنْ
يَفْتَدِيَهُ،
فَإِنَّ الْمَجْرُوحَ
يَأْخُذُ
مَالَ
الْمُدَبَّرِ
فِي دِيَةِ
جُرْحِهِ،
فَإِنْ كَانَ
فِيهِ وَفَاءٌ
اسْتَوْفَى
الْمَجْرُوحُ
دِيَةَ جُرْحِهِ،
وَرَدَّ
الْمُدَبَّرَ
إِلَى سَيِّدِهِ،
وَإِنْ لَمْ
يَكُنْ فِيهِ
وَفَاءٌ
اقْتَضَاهُ
مِنْ دِيَةِ
جُرْحِهِ،
وَاسْتَعْمَلَ
الْمُدَبَّرَ
بِمَا بَقِيَ
لَهُ مِنْ
دِيَةِ
جُرْحِهِ(
* Malik der ki:
"Ölenin malının üçte biri müdebberin tamamının hürriyetine kavuşmasına
yetmiyorsa müdebber hürriyetine kavuşur. Yaptığı cinayetin diyeti üzerine borç
kalır. Diyet tam bir diyette olsa müdebber hürriyetine kavuştuktan sonra bu
borcu kendisinden istenir. Müdebberin efendisinin borcu yoksa verilen hüküm böyledir."
* Malik der ki:
"Müdebber köle bir kimseyi yaralasa efendisi onu yaralıya teslim etse,
sonra efendisi borçlu olarak ölse ve o köleden başka malı da olmasa varisler:
"Biz onu yaralıya teslim ettik dese alacaklı da: "Ben daha fazla
veririm dese alacaklı diyetten biraz olsun fazla verir ise müdebberi almak
yaralıdan ziyade onun hakkıdır. Bu hak karşılığında borçlunun borcundan
diyetten fazla kısmı düşülür. Şayet alacaklı diyetten fazla vermese müdebberi
alamaz."
* Malik der ki:
"Malı olan bir müdebber birisini yaralasa efendisi de bu yaralının
diyetini vermek istemezse yaralı yarasının diyetine karşılık müdebberin malını
alır. Eğer müdebberin malı diyetini ödemeye kafi gelmiyorsa yaralı bu malı
alır, müdebberi efendisine geri verir. Eğer müdebberin malı diyeti ödemeye
yetmiyorsa yarasının diyetine karşılık hem o malı alır hem de geri kalan diyet
bedeline karşılık müdebberi kendisine hizmet ettirir."