DEVAM:
78. Kurban Kesmeden Tıraş Olanın Ödeyeceği Fidye
وَحَدَّثَنِي
عَنْ
مَالِكٍ،
عَنْ عَطَاءِ بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ
الْخُرَاسَانِيِّ
أَنَّهُ
قَالَ :
حَدَّثَنِي
شَيْخٌ
بِسُوقِ
الْبُرَمِ
بِالْكُوفَةِ،
عَنْ كَعْبِ
بْنِ
عُجْرَةَ
أَنَّهُ
قَالَ : جَاءَنِي
رَسُولُ
اللَّهِ r وَأَنَا
أَنْفُخُ
تَحْتَ
قِدْرٍ
لأَصْحَأبِي،
وَقَدِ
امْتَلأَ
رَأْسِي
وَلِحْيَتِي
قَمْلاً،
فَأَخَذَ
بِجَبْهَتِي،
ثُمَّ قَالَ : «
احْلِقْ
هَذَا
الشَّعَرَ، وَصُمْ
ثَلاَثَةَ
أَيَّامٍ،
أَوْ
أَطْعِمْ سِتَّةَ
مَسَاكِينَ ».
وَقَدْ كَانَ
رَسُولُ اللَّهِ
r
عَلِمَ
أَنَّهُ
لَيْسَ
عِنْدِي مَا
أَنْسُكُ
بِهِ(
Ka*b b. Ucre
anlatıyor: Ben arkadaşlarıma ait bir çömleğin altını üflerken Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana geldi. Benim saç ve sakallarım haşerelerle
dolmuştu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem alnımdan kaldırarak:
«— Bu saçları
kestir. Fidye olarak da, ya üç gün oruç tut, ya da altı fakiri doyur» buyurdu.
Nebi s.a.v. yanımda kesilecek kurbanlık olmadığını biliyordu.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
فِدْيَةِ
الأَذَى :
إِنَّ الأَمْرَ
فِيهِ : أَنَّ
أَحَداً لاَ
يَفْتَدِي
حَتَّى يَفْعَلَ
مَا يُوجِبُ
عَلَيْهِ
الْفِدْيَةَ،
وَإِنَّ
الْكَفَّارَةَ
إِنَّمَا
تَكُونُ بَعْدَ
وُجُوبِهَا
عَلَى
صَاحِبِهَا،
وَأَنَّهُ
يَضَعُ
فِدْيَتَهُ
حَيْثُ مَا
شَاءَ، النُّسُكَ،
أَوِ
الصِّيَامَ،
أَوِ الصَّدَقَةَ
بِمَكَّةَ،
أَوْ
بِغَيْرِهَا
مِنَ
الْبِلاَدِ.
İnsanı rahatsız
edici durumların fidyeleriyle ilgili olarak imam Malik şöyle der: Zaruri bir
durum olmadıkça kişiye fidye vermek düşmez. Kefaretler farz olduktan sonra
ödenirler. Kefaret yüklenen kişi bunu dilerse kurban olarak, dilerse oruç
olarak, dilerse sadaka olarak Mekke'de veya başka bir yerde ödeyebilir.
قَالَ
مَالِكٌ : لاَ
يَصْلُحُ
لِلْمُحْرِمِ
أَنْ
يَنْتِفَ
مِنْ
شَعْرِهِ
شَيْئاً، وَلاَ
يَحْلِقَهُ,
وَلاَ
يُقَصِّرَهُ
حَتَّى يَحِلَّ،
إِلاَّ أَنْ
يُصِيبَهُ
أَذًى فِي رَأْسِهِ،
فَعَلَيْهِ
فِدْيَةٌ
كَمَا أَمَرَهُ
اللَّهُ
تَعَالَى،
وَلاَ
يَصْلُحُ
لَهُ أَنْ يُقَلِّمَ
أَظْفَارَهُ،
وَلاَ
يَقْتُلَ قَمْلَةً،
وَلاَ
يَطْرَحَهَا
مِنْ
رَأْسِهِ إِلَى
الأَرْضِ،
وَلاَ مِنْ
جِلْدِهِ،
وَلاَ مِنْ
ثَوْبِهِ،
فَإِنْ
طَرَحَهَا
الْمُحْرِمُ
مِنْ
جِلْدِهِ،
أَوْ مِنْ
ثَوْبِهِ, فَلْيُطْعِمْ
حَفْنَةً
مِنْ طَعَامٍ.
İmam Malik'ten:
İhramda bulunan bir kimsenin ihramdan çıkıncaya kadar saçlarını yolması, onları
tıraş etmesi, kısaltması doğru değildir. Şayet bu durum başına sıkıntı
veriyorsa gerekeni yapar, Allahın emrettiği gibi de fidyesini verir. Yine
ihramda bulunan kimsenin tırnaklarını kesmesi, haşere öldürmesi, üzerindeki,
başındaki ve elbisesindeki haşereleri yere atması da doğru değildir. $ayet
ihramda bulunan kimse üzerindeki veya elbisesindeki bir haşereyi yere atarsa,
bir avuç yemekliği fidye olarak vermesi icap eder.
قَالَ
مَالِكٌ :
مَنْ نَتَفَ
شَعَراً مِنْ
أَنْفِهِ،
أَوْ مِنْ
إِبْطِهِ،
أَوِ اطَّلَى جَسَدُهُ
بِنُورَةٍ،
أَوْ
يَحْلِقُ
عَنْ شَجَّةٍ
فِي رَأْسِهِ
لِضَرُورَةٍ،
أَوْ يَحْلِقُ
قَفَاهُ
لِمَوْضِعِ
الْمَحَاجِمِ،
وَهُوَ
مُحْرِمٌ،
نَاسِياً
أَوْ
جَاهِلاً،
إِنَّ مَنْ
فَعَلَ شَيْئاً
مِنْ ذَلِكَ،
فَعَلَيْهِ
الْفِدْيَةُ
فِي ذَلِكَ
كُلِّهِ,
وَلاَ
يَنْبَغِي
لَهُ أَنْ
يَحْلِقَ
مَوْضِعَ
الْمَحَاجِمِ.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَمَنْ
جَهِلَ
فَحَلَقَ رَأْسَهُ
قَبْلَ أَنْ
يَرْمِيَ
الْجَمْرَةَ
افْتَدَى(
. imam Malik'ten:
Yine ihramda
bulunan bir kimsenin unutarak veya bilmiye-rek burnundan, koltuk altından kıl
koparması, hamam otu ile bedeninden kıl ayıklaması, mecburiyet altında başındaki
bir yaranın etrafını tıraş etmesi, kan aldırmak için kafasındaki bir yerin
kıllarını kesmesi gibi durumların hepsinde, her bir durum için ayrı ayrı fidye
vermesi lazımdır. Ancak, başından kan aldırmak için başının o kısmındaki
saçları kesmesi gerekmez. Herhangi bir kimse cemreleri taşlamadan önce
bilmeyerek tıraş olsa fidye vermesi lazımdır.