12 - باب
مَا جَاءَ فِي
صَدَقَةِ
الْبَقَرِ
12. SIĞIRLARIN ZEKATI
حَدَّثَنِي
يَحْيَى،
عَنْ
مَالِكٍ،
عَنْ حُمَيْدِ
بْنِ قَيْسٍ
الْمَكِّيِّ،
عَنْ طَاوُوسٍ
الْيَمَانِيِّ،
أَنَّ
مُعَاذَ بْنَ
جَبَلٍ
الأَنْصَارِيَّ،
أَخَذَ مِنْ
ثَلاَثِينَ
بَقَرَةً
تَبِيعاً،
وَمِنْ
أَرْبَعِينَ
بَقَرَةً مُسِنَّةً،
وَأُتِىَ
بِمَا دُونَ
ذَلِكَ، فَأَبَى
أَنْ
يَأْخُذَ
مِنْهُ
شَيْئاً وَقَالَ
: لَمْ
أَسْمَعْ
مِنْ رَسُولِ
اللَّهِ r فِيهِ
شَيْئاً،
حَتَّى
أَلْقَاهُ
فَأَسْأَلَهُ،
فَتُوُفِّي
رَسُولُ
اللَّهِ r قَبْلَ
أَنْ يَقْدُمَ
مُعَاذُ بْنُ
جَبَلٍ(
Tavus elYemanî
anlatıyor: Muaz b. Cebel elEnsarî, otuz tane sığırdan iki yaşında, kırk tanede
üçdort yaşlarında büyük baş hayvanı zekat olarak aldı. Kendisine daha az sayıda
hayvan getirilince bunlardan zekat almadı ve «Bu konuda Resulullah'tan bir şey
duymadım. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e sorayım» diyerek yola çıktı.
Ancak ne yazık ki, Muaz gelmeden Hz. Peygamber vefat etmişti.
قَالَ
يَحْيَى :
قَالَ
مَالِكٌ :
أَحْسَنُ مَا
سَمِعْتُ
فِيمَنْ
كَانَتْ لَهُ
غَنَمٌ عَلَى
رَاعِيَيْنِ
مُفْتَرِقَيْنِ،
أَوْ عَلَى
رِعَاءٍ
مُفْتَرِقِينَ
فِي
بُلْدَانٍ شَتَّى،
أَنَّ ذَلِكَ
يُجْمَعُ
كُلُّهُ عَلَى
صَاحِبِهِ،
فَيُؤَدِّي
مِنْهُ
صَدَقَتَهُ،
وَمِثْلُ ذَلِكَ
الرَّجُلُ،
يَكُونُ لَهُ
الذَّهَبُ أَوِ
الْوَرِقُ،
مُتَفَرِّقَةً
فِي أَيْدِي
نَاسٍ
شَتَّى،
أَنَّهُ
يَنْبَغِي
لَهُ أَنْ
يَجْمَعَهَا،
فَيُخْرِجَ
مِنْهَا مَا وَجَبَ
عَلَيْهِ فِي
ذَلِكَ مِنْ
زَكَاتِهَا.
imam Malik der ki:
îki çobanın güttüğü veya muhtelif beldelerde çeşitli çobanların güttüğü bir
adama ait koyunların zekatıyle ilgili duyduğum en güzel hüküm, bütün bu
koyunların miktarı tesbit edilerek zekatlarının verilmesidir. Çeşitli
şahıslarda altın ve gümüş alacağı olan mükellef de böyle yapar. Herkeste ne
kadar alacağı varsa bunların toplamının zekatlarını verir.
وَقَالَ
يَحْيَى :
قَالَ
مَالِكٌ فِي
الرَّجُلِ
يَكُونُ لَهُ
الضَّأْنُ
وَالْمَعْزُ :
أَنَّهَا تُجْمَعُ
عَلَيْهِ فِي
الصَّدَقَةِ،
فَإِنْ كَانَ
فِيهَا مَا
تَجِبُ فِيهِ
الصَّدَقَةُ
صُدِّقَتْ،
وَقَالَ :
إِنَّمَا
هِيَ غَنَمٌ
كُلُّهَا،
وَفِي
كِتَابِ
عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ
: وَفِي
سَائِمَةِ
الْغَنَمِ
إِذَا بَلَغَتْ
أَرْبَعِينَ
شَاةً شَاةٌ(
İmam Malik, koyun
ve keçi karışımının zekatıyla ilgili olarak da şöyle der: Koyun ve keçisi olan
adam bunların sayılarını i,oplar, şayet her ikisinin toplamı zekat nisabını
dolduruyorsa zekatını verir. Bu takdirde nisabın tesbiti hepsinin koyun gibi
sayılmasıyla mümkün olur. Bunun ölçüsü de Hz. Ömer'in belirttiği gibi şudur:
«— Otlaklarda
yayılarak beslenen koyun sürüsünün sayısı kırka varınca bir tanesi zekat olarak
verilir.»
قَالَ
مَالِكٌ :
فَإِنْ
كَانَتِ
الضَّأْنُ هِيَ
أَكْثَرَ
مِنَ
الْمَعْزِ،
وَلَمْ يَجِبْ
عَلَى
رَبِّهَا
إِلاَّ شَاةٌ
وَاحِدَةٌ،
أَخَذَ
الْمُصَدِّقُ
تِلْكَ
الشَّاةَ الَّتِي
وَجَبَتْ
عَلَى رَبِّ
الْمَالِ
مِنَ
الضَّأْنِ، وَإِنْ
كَانَتِ
الْمَعْزُ
أَكْثَرَ
مِنَ الضَّأْنِ،
أُخِذَ
مِنْهَا،
فَإِنِ
اسْتَوَى
الضَّأْنُ
وَالْمَعْزُ
أَخَذَ مِنْ
أَيَّتِهِمَا
شَاءَ(
قَالَ
يَحْيَى :
قَالَ
مَالِكٌ :
وَكَذَلِكَ الإِبِلُ
الْعِرَابُ
وَالْبُخْتُ
يُجْمَعَانِ
عَلَى
رَبِّهِمَا
فِي
الصَّدَقَةِ.
وَقَالَ :
إِنَّمَا
هِيَ إِبِلٌ
كُلُّهَا،
فَإِنْ
كَانَتِ
الْعِرَابُ هِيَ
أَكْثَرَ
مِنَ
الْبُخْتِ،
وَلَمْ يَجِبْ
عَلَى
رَبِّهَا
إِلاَّ
بَعِيرٌ
وَاحِدٌ،
فَلْيَأْخُذْ
مِنَ
الْعِرَابِ
صَدَقَتَهَا،
فَإِنْ كَانَتِ
الْبُخْتُ
أَكْثَرَ،
فَلْيَأْخُذْ
مِنْهَا،
فَإِنِ
اسْتَوَتْ
فَلْيَأْخُذْ
مِنْ
أَيَّتِهِمَا
شَاءَ(
İmam Malik der
ki: Koyun, keçi karışımında koyunların sayısı fazla ise mal sahibinin koyundan
zekat vermesi icap eder. Zekat memuru da kendisine zekat olarak koyun vermesi
gereken bu adamdan koyun alır. Şayet keçi koyundan fazla ise keçiden alınır.
Koyunla keçinin sayısı eşitse zekat memuru dilediğinden alır. Arap develeriyle
uzun boyunlu develer de aynıdır. Her ikisinden de varsa toplamlarının zekat
nisabına ulaşıp ulaşmadığına bakılır ve hepsi de aynı cins deveymiş gibi hüküm
verilir. Şayet Arap develeri uzun boyunlu develerden sayıca fazla ise zekat
olarak bir tane Arap devesi verilir. Uzun boyunlu develerin sayısı fazla ise
zekatı onlardan verilir. Her ikisinin de sayıları eşitse zekat merr.uru
istediğinden alır.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَكَذَلِكَ
الْبَقَرُ
وَالْجَوَامِيسُ
تُجْمَعُ فِي
الصَّدَقَةِ
عَلَى
رَبِّهَا.
وَقَالَ :
إِنَّمَا
هِيَ بَقَرٌ
كُلُّهَا،
فَإِنْ كَانَتِ
الْبَقَرُ
هِيَ
أَكْثَرَ
مِنَ الْجَوَامِيسِ،
وَلاَ تَجِبُ
عَلَى
رَبِّهَا إِلاَّ
بَقَرَةٌ
وَاحِدَةٌ،
فَلْيَأْخُذْ
مِنَ
الْبَقَرِ
صَدَقَتَهُمَا،
وَإِنْ كَانَتِ
الْجَوَامِيسُ
أَكْثَرَ
فَلْيَأْخُذْ
مِنْهَا،
فَإِنِ
اسْتَوَتْ
فَلْيَأْخُذْ
مِنْ
أَيَّتِهِمَا
شَاءَ،
فَإِذَا
وَجَبَتْ فِي
ذَلِكَ الصَّدَقَةُ
صُدِّقَ
الصِّنْفَانِ
جَمِيعاً(
İmam Malik der ki:
Sığır ile mandaların karışımlarında da zekat bu şekilde tesbit edilir. Her
ikisinin toplamı sığır nisabına ulaşırsa zekat verilir. Sığırların sayısı
mandalardan fazla ise bir tane sığır zekat olarak verilir. Mandaların sayısı
fazla ise ondan verilir. Şayet her ikisinin de sayıları denkse memur
istediğinden alır. Her iki cins de ayrı ayrı nisaba malik olmuşsa her ikisinden
de zekat alır.
قَالَ
يَحْيَى :
قَالَ
مَالِكٌ :
مَنْ أَفَادَ
مَاشِيَةً
مِنْ إِبِلٍ،
أَوْ بَقَرٍ،
أَوْ غَنَمٍ،
فَلاَ
صَدَقَةَ
عَلَيْهِ
فِيهَا، حَتَّى
يَحُولَ
عَلَيْهَا
الْحَوْلُ
مِنْ يَوْمَ
أَفَادَهَا،
إِلاَّ أَنْ
يَكُونَ لَهُ
قَبْلَهَا
نِصَابُ
مَاشِيَةٍ،
وَالنِّصَابُ
مَا تَجِبُ
فِيهِ
الصَّدَقَةُ،
إِمَّا
خَمْسُ
ذَوْدٍ مِنَ
الإِبِلِ،
وَإِمَّا
ثَلاَثُونَ
بَقَرَةً،
وَإِمَّا
أَرْبَعُونَ
شَاةً،
فَإِذَا
كَانَ
لِلرَّجُلِ
خَمْسُ
ذَوْدٍ مِنَ الإِبِل،
أَوْ
ثَلاَثُونَ
بَقَرَةً،
أَوْ أَرْبَعُونَ
شَاةً، ثُمَّ
أَفَادَ
إِلَيْهَا
إِبِلاً،
أَوْ
بَقَراً،
أَوْ
غَنَماً، بِاشْتِرَاءٍ
أَوْ هِبَةٍ
أَوْ
مِيرَاثٍ، فَإِنَّهُ
يُصَدِّقُهَا
مَعَ
مَاشِيَتِهِ حِينَ
يُصَدِّقُهَا،
وَإِنْ لَمْ
يَحُلْ عَلَى
الْفَائِدَةِ
الْحَوْلُ،
وَإِنْ كَانَ
مَا أَفَادَ
مِنَ الْمَاشِيَةِ
إِلَى
مَاشِيَتِهِ،
قَدْ صُدِّقَتْ
قَبْلَ أَنْ
يَشْتَرِيَهَا
بِيَوْمٍ
وَاحِدٍ،
أَوْ قَبْلَ
أَنْ
يَرِثَهَا بِيَوْمٍ
وَاحِدٍ،
فَإِنَّهُ
يُصَدِّقُهَا
مَعَ
مَاشِيَتِهِ
حِينَ
يُصَدِّقُ
مَاشِيَتَهُ(460).
قَالَ
يَحْيَى :
قَالَ
مَالِكٌ :
وَإِنَّمَا
مَثَلُ
ذَلِكَ،
مَثَلُ
الْوَرِقِ
يُزَكِّيهَا الرَّجُلُ،
ثُمَّ
يَشْتَرِي
بِهَا مِنْ رَجُلٍ
آخَرَ
عَرْضاً،
وَقَدْ
وَجَبَتْ
عَلَيْهِ فِي
عَرْضِهِ
ذَلِكَ إِذَا
بَاعَهُ الصَّدَقَةُ،
فَيُخْرِجُ
الرَّجُلُ
الآخَرُ
صَدَقَتَهَا،
فيَكُونُ
الأوَّل قَدْ
صَدَّقَها(460/1)
هَذَا
الْيَوْمَ،
وَيَكُونُ
الآخَرُ قَدْ صَدَّقَهَا
مِنَ الْغَدِ.
İmam Malik şöyle
der: Sonradan'deve, koyun ve sığır kazanan bir kimse bunları edindikten tam bir
sene sonra zekatlarını verir. Ancak daha önceden elinde nisap miktarına ulaşmış
aynı cins hayvanların bulunmaması şarttır. Bu hayvanlar da nisap (zekat)
miktarı devede beşte bir, sığırda, otuzda bir, koyunda ise kırkta birdir.
Elinde beş deve, otuz sığır ve kırk tane de koyunu olan bir adam sonradan satın
alma, hibe veya miras yoluyla biraz daha deve, sığır ve koyun elde etse,
sonradan hibe, miras veya satın almayla kazandığı malların üzerinden verirken
onların da zekatlarını verir. Şayet sonradan kazandığı bu hayvanların zekatını
önceki sahibi bir gün evvel vermiş bile olsa, sonraki sahibi tekrar kendisine
düşen zekatını vermek mecburiyetindedir. Bu şuna benzer: Adam elindeki
gümüşünün zekatını veriyor, sonra da zekatını verdiği bu gümüşle başka bir
adamdan eşya. satın alıyor. Bu eşyayı sattığı zaman tekrar bunun zekatını
vermesi lazımdır. Her ne kadar ilk sahibi dün, ikinci sahibi de aynı malın
bugün zekatını vemıiş oluyorsa da, bu böyledir.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
رَجُلٍ
كَانَتْ لَهُ
غَنَمٌ لاَ
تَجِبُ
فِيهَا
الصَّدَقَةُ،
فَاشْتَرَى
إِلَيْهَا
غَنَماً
كَثِيرَةً
تَجِبُ فِي
دُونِهَا
الصَّدَقَةُ،
أَوْ
وَرِثَهَا :
أَنَّهُ لاَ
تَجِبُ عَلَيْهِ
فِي
الْغَنَمِ
كُلِّهَا
الصَّدَقَةُ،
حَتَّى
يَحُولَ
عَلَيْهَا
الْحَوْلُ مِنْ
يَوْمَ
أَفَادَهَا،
بِاشْتِرَاءٍ
أَوْ مِيرَاثٍ،
وَذَلِكَ
أَنَّ كُلَّ
مَا كَانَ عِنْدَ
الرَّجُلِ
مِنْ
مَاشِيَةٍ
لاَ تَجِبُ
فِيهَا الصَّدَقَةُ،
مِنْ إِبِلٍ،
أَوْ بَقَرٍ،
أَوْ غَنَمٍ،
فَلَيْسَ
يُعَدُّ
ذَلِكَ
نِصَابَ مَالٍ،
حَتَّى
يَكُونَ فِي
كُلِّ صِنْفٍ
مِنْهَا مَا
تَجِبُ فِيهِ
الصَّدَقَةُ،
فَذَلِكَ
النِّصَابُ
الَّذِي
يُصَدِّقُ
مَعَهُ مَا
أَفَادَ
إِلَيْهِ
صَاحِبُهُ،
مِنْ قَلِيلٍ
أَوْ كَثِيرٍ
مِنَ
الْمَاشِيَةِ.
İmam Malik der
ki: Zekat nisabına ulaşmayacak miktarda elinde koyunu bulunan adam nisaba
ulaşacak kadar çok sayıda koyun satın alsa, ya da bu kadar koyuna varis olsa,
bu durumda satın alarak veya miras yoluyla elde ettiği koyunların üzerinden bir
sene geçmedikçe bunlara zekat düşmez. Şu misalde de durum aynıdır: Adamın
elinde sayılan nisaba ulaşmayacak kadar deve, koyun ve sığır var. Bunların
hiçbir cinsi de tek başına nisaba ulaşmıyor. Her bi?i ayrı ayrı nisabı
doldurmadıkça bunlara zekat düşmez.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَلَوْ
كَانَتْ
لِرَجُلٍ إِبِلٌ،
أَوْ بَقَرٌ،
أَوْ غَنَمٌ،
تَجِبُ فِي
كُلِّ صِنْفٍ
مِنْهَا
الصَّدَقَةُ،
ثُمَّ
أَفَادَ
إِلَيْهَا
بَعِيراً،
أَوْ بَقَرَةً،
أَوْ شَاةً،
صَدَّقَهَا
مَعَ مَاشِيَتِهِ
حِينَ
يُصَدِّقُهَا.
قَالَ
يَحْيَى :
قَالَ
مَالِكٌ :
وَهَذَا أَحَبُّ
مَا سَمِعْتُ
إِلَيَّ فِي
هَذَا.
İmam Malik der
ki: Adamın sayılan zekat nisabını dolduran deve, sığır ve koyunu var. Sonradan
bunlara biraz daha deve, sığır ve koyun katıyor, bu durumda eskiden elinde olan
mallarının zekatını verirken, sonradan kattıklarınınkini de vermek zorundadır.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
الْفَرِيضَةِ
تَجِبُ عَلَى
الرَّجُلِ،
فَلاَ
تُوجَدُ
عِنْدَهُ : أَنَّهَا
إِنْ كَانَتِ
ابْنَةَ
مَخَاضٍ، فَلَمْ
تُوجَدْ
أُخِذَ
مَكَانَهَا
ابْنُ لَبُونٍ
ذَكَرٌ،
وَإِنْ
كَانَتْ
بِنْتَ
لَبُونٍ، أَوْ
حِقَّةً،
أَوْ
جَذَعَةً،
وَلَمْ يَكُنْ
عِنْدَهُ،
كَانَ عَلَى
رَبِّ
الإِبِلِ أَنْ
يَبْتَاعَهَا
لَهُ حَتَّى
يَأْتِيَهُ بِهَا،
وَلاَ
أُحِبُّ أَنْ
يُعْطِيَهُ
قِيمَتَهَا.
Yukarıda
zikredilen meselelerle ilgili olarak îmam Malik şöyle der: «Bu konularda
duyduğum en güzel hükümler bunlardır.»istenen zekatın bulunmamasıyla ilgili
olarak imam Mal: şöyle der: Şayet iki yaşında bir deve zekat olarak vermek icap
eo yor da böylesi bulunmuyorsa, yerine üç yaşında erkek bir deve v rilebilir.
Üç yaşında dişi bir deve, yahut dört yaşında bir deve, v yahut beş yaşında bir
deve zekat vermekicap ediyor bu da bulu, muyorsa verecek olanın başkasından
satın alıp vermesi lazımdı Değerinin verilmesini ben şahsen uygun bulmam.
وَقَالَ
مَالِكٌ فِي
الإِبِلِ
النَّوَاضِحِ،
وَالْبَقَرِ
السَّوَانِي،
وَبَقَرِ الْحَرْثِ
: إنِّي أَرَى
أَنْ
يُؤْخَذَ
مِنْ ذَلِكَ
كُلِّهِ
إِذَا
وَجَبَتْ
فِيهِ الصَّدَقَةُ(
İmam Malik der
ki: Tarlaları sulamak için nehir ve kuyuda su taşıyan develer, kuyudan su çeken
koşu öküzlerine ayrı ay zekat farz olunca hepsinden ayrı ayrı alınır.