DEVAM:
14. Başa Gelen Felaketlerin Ecrini Allahtan Beklemenin Faziletiyle İlgili Diğer
Rivayetler
وَحَدَّثَنِي
عَنْ
مَالِكٍ،
عَنْ يَحْيَى بْنِ
سَعِيدٍ،
عَنِ الْقَاسِمِ
بْنِ
مُحَمَّدٍ،
أَنَّهُ قَال
:َ هَلَكَتِ
امْرَأَةٌ
لِي،
فَأَتَانِي
مُحَمَّدُ
بْنُ كَعْبٍ
الْقُرَظِيُّ
يُعَزِّينِي
بِهَا،
فَقَالَ :
إِنَّهُ
كَانَ فِي
بَنِي
إِسْرَائِيلَ
رَجُلٌ
فَقِيهٌ،
عَالِمٌ عَابِدٌ
مُجْتَهِدٌ،
وَكَانَتْ
لَهُ امْرَأَةٌ،
وَكَانَ بِهَا
مُعْجَباً
وَلَهَا
مُحِبًّا،
فَمَاتَتْ
فَوَجَدَ
عَلَيْهَا
وَجْداً
شَدِيداً،
وَلَقِيَ
عَلَيْهَا
أَسَفاً،
حَتَّى خَلاَ
فِي بَيْتٍ
وَغَلَّقَ
عَلَى
نَفْسِهِ، وَاحْتَجَبَ
مِنَ
النَّاسِ،
فَلَمْ يَكُنْ
يَدْخُلُ
عَلَيْهِ
أَحَدٌ،
وَإِنَّ امْرَأَةً
سَمِعَتْ بِهِ
فَجَاءَتْهُ،
فَقَالَتْ :
إِنَّ لِي
إِلَيْهِ
حَاجَةً
أَسْتَفْتِيهِ
فِيهَا،
لَيْسَ
يُجْزِينِي
فِيهَا
إِلاَّ
مُشَافَهَتُه،
فَذَهَبَ
النَّاسُ
وَلَزِمَتْ
بَابَهُ، وَقَالَتْ
: مَا لِي
مِنْهُ
بُدٌّ،
فَقَالَ لَهُ
قَائِلٌ :
إِنَّ هَا
هُنَا
امْرَأَةً
أَرَادَتْ
أَنْ
تَسْتَفْتِيَكَ،
وَقَالَتْ :
إِنْ أَرَدْتُ
إِلاَّ
مُشَافَهَتَه،
وَقَدْ
ذَهَبَ النَّاسُ
وَهِيَ لاَ
تُفَارِقُ
الْبَابَ. فَقَالَ
: ائْذَنُوا
لَهَا،
فَدَخَلَتْ
عَلَيْهِ،
فَقَالَتْ :
إنِّي
جِئْتُكَ
أَسْتَفْتِيكَ
فِي أَمْرٍ،
قَالَ : وَمَا
هُوَ ؟
قَالَتْ :
إنِّي
اسْتَعَرْتُ
مِنْ جَارَةٍ
لِي حَلْياً،
فَكُنْتُ
أَلْبَسُهُ
وَأُعِيرُهُ
زَمَاناً،
ثُمَّ
إِنَّهُمْ
أَرْسَلُوا
إِلَيَّ فِيهِ،
أَفَأُؤَدِّيهِ
إِلَيْهِمْ ؟
فَقَالَ : نَعَمْ
وَاللَّهِ.
فَقَالَتْ :
إِنَّهُ قَدْ مَكَثَ
عِنْدِي
زَمَاناً،
فَقَال :َ
ذَلِكَ أَحَقُّ
لِرَدِّكِ
إِيَّاهُ
إِلَيْهِمْ
حِينَ أَعَارُوكِيهِ
زَمَاناً.
فَقَالَتْ :
أَىْ يَرْحَمُكَ
اللَّهُ،
أَفَتَأْسَفُ
عَلَى مَا أَعَارَكَ
اللَّهُ،
ثُمَّ
أَخَذَهُ
مِنْكَ، وَهُوَ
أَحَقُّ بِهِ
مِنْكَ.
فَأَبْصَرَ
مَا كَانَ
فِيهِ،
وَنَفَعَهُ
اللَّهُ
بِقَوْلِهَا(
Kasım b. Muhammed
anlatıyor: Karım vefat etmişti, Muhammed b. Ka'b el-Kurazî ta'ziyeye gelerek
bana şunları anlattı:
İsrail
oğullarından alim, anlayışlı, ibadetine düşkün müctehid bir adam vardı. Bunun
bir de hanımı vardı. Birbirlerini çok seviyorlardı. Bir gün kadın vefat etti.
Adam çok üzüldü; üzüntüsünden eve çekilip kapıyı kapattı, halktan tamamen
uzaklaştı, öyle ki evine hiç kimse girip çıkmaz oldu. Bu durumu duyan bir kadın
gelerek kapıcıya:
«— Ona işim
düştü, bir fetva soracağım, ancak mutlaka kendisiyle görüşmem lazım! dedi.
Kapıya gelen herkes dönüp gittiği halde, kadın kapıdan ayrılmıyor ve:
«— Mutlaka
kendisiyle görüşmem lazım!» diye diretiyordu. Kapıcı durumu içerdeki zata
bildirerek:
«— Burada bir
kadın var, sizden bir şey sormak istiyor ve mutlaka görüşmem şart diyor. Herkes
dağıldığı halde o hala kapıdan ayrılmadı.» dedi. Bunun üzerine hanımı vefat
eden zat:
«— Alın içeri!»
diye emir verdi. Kadın içeri girdi.
«— Ben size bir
konuda bir şey danışmak için geldim!» diye söze başladı. Adam:
«— Nedir o mesele?»
dedi. Kadın anlattı:
«— Ben
komşularımdan bir kadından (ödünç olarak) bir süs eşyası almıştım. Bunu bazen
giyer, bazen de ödünç olarak başkalarına verirdim. Bir zaman sonra sahibi bu
zinet eşyasını geri veı memi istedi. Geri vereyim mi?»
Alim zat:
«— Evet mutlaka
vermelisin!» diye cevap verince kadın:
«— Ama bu bende
hayli zaman kaldı!» diye mukabele etti Adam:
«— Aldığın gibi
vermen de lazımdır.» dedi, kesti attı. Kadın:
«— Mademki öyle,
Allahu Teala'nın sana ödünç olarak veripde, sonra haklı olarak geri aldığı şeye
neden böyle üzülüyorsun?» diyerek asıl maksadını belirtti.
Alim zat durumdan
ibret alarak kadın vasıtasiyle doğruyu gördü.