DEVAM:
10. ÖLÜ’NÜN DEFNEDİLMESİ
وَحَدَّثَنِي
عَنْ
مَالِكٍ،
عَنْ هِشَامِ بْنِ
عُرْوَةَ،
عَنْ
أَبِيهِ،
أَنَّهُ قَالَ
: مَا أُحِبُّ
أَنْ
أُدْفَنَ
بِالْبَقِيعِ،
لأَنْ أُدْفَنَ
بِغَيْرِهِ
أَحَبُّ
إِلَيَّ مِنْ
أَنْ
أُدْفَنَ
بِهِ،
إِنَّمَا
هُوَ أَحَدُ رَجُلَيْنِ،
إِمَّا
ظَالِمٌ
فَلاَ
أُحِبُّ أَنْ
أُدْفَنَ
مَعَهُ،
وَإِمَّا
صَالِحٌ فَلاَ
أُحِبُّ أَنْ
تُنْبَشَ لِي
عِظَامُهُ.
Hişam b. Urve,
babasından naklediyor: Mezarımın Bakî kabristanında olmasını istemem. Başka yere
defnedilmem benim için oraya defnedilmemden daha sevimlidir. Çünkü benimki ya
zalim birinin yerinde olacak ki onunla beraber bulunmayı istemem, ya da salih
birinin yerinde olacak, benim için onun kemiklerinin yerinden çıkarılmasına da
gönlüm razı olmaz.