M U V A T T A

 Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-CUM’A

<< 233 >>

DEVAM: 7. Cuma Gününün Eşref Saati

 

وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْهَادِ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ الْحَارِثِ التَّيْمِيِّ، عَنْ أبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّهُ قَالَ : خَرَجْتُ إِلَى الطُّورِ، فَلَقِيتُ كَعْبَ الأَحْبَارِ، فَجَلَسْتُ مَعَهُ، فَحَدَّثَنِي عَنِ التَّوْرَاةِ، وَحَدَّثْتُهُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ r، فَكَانَ فِيمَا حَدَّثْتُهُ أَنْ قُلْتُ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ r : « خَيْرُ يَوْمٍ طَلَعَتْ عَلَيْهِ الشَّمْسُ، يَوْمُ الْجُمُعَةِ، فِيهِ خُلِقَ آدَمُ، وَفِيهِ أُهْبِطَ مِنَ الْجَنَّةِ، وَفِيهِ تِيبَ عَلَيْهِ، وَفِيهِ مَاتَ، وَفِيهِ تَقُومُ السَّاعَةُ، وَمَا مِنْ دَابَّةٍ إِلاَّ وَهِيَ مُصِيخَةٌ يَوْمَ الْجُمُعَةِ، مِنْ حِينِ تُصْبِحُ حَتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ، شَفَقاً مِنَ السَّاعَةِ، إِلاَّ الْجِنَّ وَالإِنْسَ، وَفِيهِ سَاعَةٌ لاَ يُصَادِفُهَا عَبْدٌ مُسْلِمٌ، وَهُوَ يُصَلِّي، يَسْأَلُ اللَّهَ شَيْئاً إِلاَّ أَعْطَاهُ إِيَّاهُ ». قَالَ كَعْبٌ : ذَلِكَ فِي كُلِّ سَنَةٍ يَوْمٌ. فَقُلْتُ : بَلْ فِي كُلِّ جُمُعَةٍ. فَقَرَأَ كَعْبٌ التَّوْرَاةَ فَقَالَ : صَدَقَ رَسُولُ اللَّهِ r. قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ : فَلَقِيتُ بَصْرَةَ بْنَ أبِي بَصْرَةَ الْغِفَارِي فَقَالَ : مِنْ أَيْنَ أَقْبَلْتَ ؟ فَقُلْتُ : مِنَ الطُّورِ، فَقَالَ لَوْ أَدْرَكْتُكَ قَبْلَ أَنْ تَخْرُجَ إِلَيْهِ مَا خَرَجْتَ، سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ r يَقُولُ : « لاَ تُعْمَلُ الْمَطِىُّ إِلاَّ إِلَى ثَلاَثَةِ مَسَاجِدَ، إِلَى الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ، وَإِلَى مَسْجِدِي هَذَا، وَإِلَى مَسْجِدِ إِيلْيَاءَ، أَوْ بَيْتِ الْمَقْدِسِ ». يَشُكُّ. قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ، ثُمَّ لَقِيتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ سَلاَمٍ فَحَدَّثْتُهُ بِمَجْلِسِي مَعَ كَعْبِ الأَحْبَار، وَمَا حَدَّثْتُهُ بِهِ فِي يَوْمِ الْجُمُعَةِ، فَقُلْتُ : قَالَ كَعْبٌ ذَلِكَ فِي كُلِّ سَنَةٍ يَوْمٌ. قَالَ : قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَلاَمٍ : كَذَبَ كَعْبٌ. فَقُلْتُ : ثُمَّ قَرَأَ كَعْبٌ التَّوْرَاةَ فَقَالَ : بَلْ هِيَ فِي كُلِّ جُمُعَةٍ، فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَلاَمٍ : صَدَقَ كَعْبٌ، ثُمَّ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَلاَمٍ : قَدْ عَلِمْتُ أَيَّةَ سَاعَةٍ هِيَ، قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ : فَقُلْتُ لَهُ أَخْبِرْنِي بِهَا وَلاَ تَضَنَّ عَلَىَّ، فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَلاَمٍ : هِيَ آخِرُ سَاعَةٍ فِي يَوْمِ الْجُمُعَةِ، قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ : فَقُلْتُ وَكَيْفَ تَكُونُ آخِرُ سَاعَةٍ فِي يَوْمِ الْجُمُعَةِ، وَقَدْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ r : « لاَ يُصَادِفُهَا عَبْدٌ مُسْلِمٌ وَهُوَ يُصَلِّي ». وَتِلْكَ السَّاعَةُ سَاعَةٌ لاَ يُصَلَّى فِيهَا ؟ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَلاَم :ٍ أَلَمْ يَقُلْ رَسُولُ اللَّهِ r : « مَنْ جَلَسَ مَجْلِساً يَنْتَظِرُ الصَّلاَةَ، فَهُوَ فِي صَلاَةٍ حَتَّى يُصَلِّيَ ». قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ : فَقُلْتُ بَلَى، قَالَ فَهُوَ ذَلِكَ(

 

Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: Tur-i Sina'ya gitmiştim, orada Ka'bu'l-Ahbar'a rastladım. Beraber oturduk, bana Tevrat'tan anlattı. Ben de ona Resulullah'ın hadislerini anlattım. Ona söylediğim hadislerden biri de şuydu:

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki:

 

«Üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısı Cuma günüdür. adem o gün yaratıldı. Cennetten o gün çıkarıldı. Tevbesi o gün kabul edildi. O gün öldü, kıyamet de o gün kopacak. Cuma günü bütün hayvanlar şafaktan güneş doğuncaya kadar acaba kıyamet kopacakmı diye korkularından kulaklarını verir dinlerler. Yalnız cinlerle insanlar bundan gafildirler. Cuma günü bir vakit vardır, müslüman bir kimse o vakitte namazda olur, Allah'tan bir dilekte bulu­nursa Allah mutlaka dileğini verir,» Ka'b:

 

«— O faziletli vakit, senede bir gündür.» deyince:

 

«— Hayır, her cuma öyle bir vakit vardır.» dedim. Bunun üze­rine Kab, Tevratı okuyarak:

 

*— Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem doğru söylemiş,» dedi. Ebu Hureyre devam ederek der ki:

 

Oradan ayrıldıktan sonra Basra b. Ebi Basra el-Giffari'ye rastladım. Bana:

 

«— Nereden geliyorsun?» dedi. Ben de: «— Tur(-i sina)'dan» dedim. Bunu duyunca:

 

«—Oraya gitmeden önce sana rastlasaydım gitmezdin. Resu-lullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki:

 

«Üç mescid’den başka yere (ziyaret maksadiyle) sefer yapılmaz: Mescidi Harama, bu mescidime ve İyliya (Kudüs) mescidine yahut Beytil Makdise.»

 

Ebu Hureyre der ki: Daha sonra Abdullah b. Selam r.a.'a rastladım, ona Kabu'l-Ahbar'la buluştuğumu, kendisine Cuma günündeki faziletli vakti söyleyince;

 

«O vakit senenin bir gününde olur,» dediğini anlattım. Abdullah b. Selam (r.a.):

 

«K'ab yalan söylemiş» dedi. Ben de:

 

«K'ab'ın, Tevratı okuduktan sonra: «Evet o hayırlı vakit her cuma günü vardır,» dediğini söyledim. Abdullah b. Selam:

 

«K'ab doğru söylemiş,» dedikten sonra:

 

«— o vaktin hangisi olduğunu biliyorum.» dedi. Ona:

 

«— Onun hangi vakit olduğunu bana söyle, benden gizleme.» deyince Abdullah b. Selam: (r.a.):

 

«— O, Cuma gününün son vaktidir,» dedi. Ben de:

 

«— Nasıl Cuma gününün son vakti olur?» Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

«Müslüman bir kimse namaz kılarak o vakitte bulunursa...» buyurdu.

 

«Dediğin vakitte ise namaz kılınmaz.» dedim. Bunun üzerine Abdullah b. Selam (r.a.):

 

«— Resulullah: Oturup namazı bekleyen kimse namazı kılıncaya kadar namazda sayılır, demedi mi?» dedi. Ben de:

 

«— Evet,» dedim.

 

«— O işte böyledir.» dedi.

 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, Salat; Tirmizî, Cuma; Nesaî, Cuma

 

 

AÇIKLAMA:

 

Cuma günü içinde, duaların kabul edildiği zamana "saatu'l-icabet" denir. En kuvvetli görüşe göre, imamın minbere çıkmasından, namazın kılınmasına kadar olan süreyi kapsar.