SAHİH-İ MÜSLİM |
ZÜHD |
10- AKSIRIP
ELHAMDULİLLAH DİYENE YERHAMUKALLAH DEMEK VE ESNEMENİN MEKRUH GÖRÜLMESİ BABI
Aksıranın Teşmiti
(Aksırıp da
Elhamdulillah diyene yerhamukallah demek anlamına gelen teşmitin mazi kökü
olan) "şemete" şin harfi iledir. Sin harfi ile "semete" de
söylenir. Bunlar iki meşhur söyleyiştir. Ama sin ile söyleyiş daha fasihtir.
Saleb'in dediğine göre şin harfi ile anlamı Allah senden şemate (denilen
düşmanın başına gelene sevinmesi) şemateyi senden uzaklaştırsın demektir. Sin harfi
ile ise kastetmek (mutedil ve orta halli olmak) ve hidayet anlamındaki
"semt" den gelmektedir.
Teşmit ile ilgili
açıklamalar ve hükümleri daha önce Selam Kitabı'nda ve daha başka yerlerde
geçti.
Ümmet, teşmitin meşru
olduğunu icma ile kabul etmekle birlikte vacip olup olmadığı hususunda ihtilaf
etmişlerdir. Zahiri mezhebi alimleri ile Malikilerden
İbn Meryem, her işitenin yerhamukallah demesinin vaÇlp olduğunu kabul
etmişlerdir. Çünkü Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Onu
(elhamdulillah dediğini) işiten her müslümanın ona teşmitte bulunması
(yerhamukallah demesi) her müslümanın üzerine bir haktır" buyruğunun
zahiri bunu ifade eder.
Kadı Iyaz dedi ki:
Maliki mezhebinin meşhur görüşü ise bunun farz-ı kifaye olduğudur. ilim
adamlarından bir topluluk da bu görüştedir. Tıpkı selamı almak gibi. Şafii
mezhebi, mezhebine mensup ilim adamları ve başkalarının kanaatine göre ise
teşmit bir sünnettir, bir edebtir, vacip değildir. Bunlar hadisi, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şu buyruğunda olduğu gibi mendubluk ve bir
edeb anlamında yorumlarlar: "Her yedi günde gusletmek her müslümanın
üzerinde bir haktır. "
Kadı Iyaz dedi ki: ilim
adamları aksıranın nasıl hamd edeceği ve ona nasıl cevap verileceği hususunda
ihtilaf ettikleri gibi buna dair rivayetlerde de farklılık vardır. Denildiğine
göre aksıran elhamdulillah der. Bir görüşe göre elhamdulillahi Rabbilalemin
der. Bir başka görüşe göre elhamdulillah ala kulli hal der. İbn Cerir dedi ki:
Aksıran bunlardan birisini söylemekte serbesttir. Sahih olan da budur. İcma ile
aksıranın elhamdulillah demekle emrolunduğunu kabul etmişlerdir.
Teşmit lafzına gelince,
denildiğine göre kişi, aksırıp elhamdulillah diyene yerhamukallah der.
Elhamdulillah yerhamukallah der denileceği, yerhamunallahu ve iyyakum: Allah
bize de size de rahmet buyursun denileceği de söylenmiştir. Bu sefer aksıranın
kendisine yerhamukallah diyene nasıl cevap vereceği hususunda da ihtilaf
etmişlerdir. Bir görüşe göre yehdikumullahu ve yusluhibalekum: Allah size
hidayet versin ve halinizi ıslah edip düzeltsin denileceği, bir diğer görüşe
göre yağfirullahu le na velekum: Allah bize de size de mağfiret buyursun diye
cevap vereceği söylenmiştir. Malik ve Şafii bu ikisinden birisini söylemekte
serbesttir demişlerdir. Doğrusu da budur. Buna dair hadisler sahih olarak
gelmiştir.
(Kadı Iyaz devamla) dedi
ki: Eğer aksırma tekrarlanacak olursa Malik:
Ona üç defa
yerhamukallah der sonrasında ise susar demiştir.
7411-5311- Bana Muhammed
b. Abdullah b. Numeyr tahdis etti, bize Hafs -ki o b. Giyas'dır- Süleyman
et-Teymi'den tahdis etti, o Enes b. Malik'den şöyle dediğini rivayet etti: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında iki adam aksırdI. Onlardan birisine
(yerhamukallah diyerek) teşmit etti, diğerine ise teşmit etmedi. Teşmit etmediği
kişi: Filan aksırdı ona teşmit ettiğin halde ben aksırdım bana teşmitte
bulunmadın deyince Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz bu
Allah'a hamd etti ama sen Allah'a hamd etmedin" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
6221, 6225; Ebu Davud, 5039; Tirmizi, 2742; İbn Mace, 3713;
7412- .. ./2- Bize Ebu
Kureyb de tahdis etti, bize Ebu Halid -yani elAhmer- Süleyman et-Teymı’DEN
tahdis etti, o Enes'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den aynısını
rivayet etti.
7413-54/3- Bana Zuheyr
b. Harb ve Muhammed b. Abdullah b. Numeyr -lafız Zuheyr'e ait olmak üzere-
tahdis edip dediler ki: Bize Kasım b. Malik, Asım b. Kuleyb'den tahdis etti, o
Ebu Burde'den şöyle dediğini rivayet etti:
Ebu Musa, el-Fadl b.
Abbas'ın kızının evinde iken huzuruna girdim. Aksırdığım halde bana
yerhamukallah demedi. Ama Fadl'ın kızı aksınnca ona yerhamukillah dedi. Ben de
annemin yanına dönüp ona durumu haber verdim. Ebu Musa annemin yanına gelince
o: Oğlum senin yanında aksırdı sen ona yerhamukallah demediğin halde o (Fadım
kızı) senin yanında aksınnca ona yerhamukillah dedin dedi: Ebu Musa: Senin
oğlun aksırdı ama elhamdulillah demedi. Bundan dolayı ben de ona yerhamukallah
demedim. Fadl'ın kızı ise aksırdı ve Allah'a hamd etti. Ben de ona
yerhamukillah dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i de:
"Biriniz aksırıp da elhamdulillah derse siz de ona yerhamukallah deyin.
Eğer elhamdulillah demeyip Allah'a ham d etmez ise siz de ona yerhamukallah
demeyin" buyururken dinledim dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Biriniz
aksırıp da elhamdulillah derse ... " bu hadis-i şerif, aksıran kimseye
elhamdulillah demesi halinde yerhamukallah demenin emrolunduğu ve elhamdulillah
dememesi halinde de ona yerhamukallah demenin nehy olunduğu hususunda açık bir
ifadedir. Bu sebeple elhamdulillah demeyecek olursa ona yerhamukallah demek
mekruhtur. Şayet aksıran elhamdulillah demekle birlikte bir kimse onun o
dediğini işitmez ise ona yerhamukallah demez. Malik ise onun elhamdulillah
dediğini işitmedikçe ona yerhamukallah demez. Eğer onun yanındakinin ona
yerhamukallah dediğini görürsen sen de ona yerhamukallah de demiştir.
Kadı Iyaz dedi ki: Kimi
üstadımız şöyle demiştir: Aksırana elhamdulillah demesinin emredilmesi
dimağında sıkışıp kalmış buharların çıkması sebebi ile kendisi içın gerçekleşen
faydadan dolayıdır.
"Fadl b. Abbas'ın
kızının evinde iken Ebu Musa'nın yanına girdim" ibaresinde geçen bu kız,
el-Fadl b. Abbas'ın kızı ve Ebu Musa el-Eş'ari'nin zevcesi Um Kulsüm'dür. Hasan
b. Ali'nin ondan ayrılmasından sonra Ebu Musa onunla evlendi. Ebu Musa’DAN
çocukları oldu ve Um Kulsüm hayatta iken kendisi vefat etti. Ondan sonra da
onunla İmran b. Talha evlendi. O da ondan ayrıldı. Kufe'de vefat etti. Kufe'nin
dış taraflarında defn edildi.
7414-55/4- Bize Muhammed
b. Abdullah b. Numeyr tahdis etti, bize Veki' tahdis etti, bize İkrime b.
Ammar, İyas b. Seleme b. el-Ekva'dan, o babasından tahdis etti. (H.) Bize İshak
b. İbrahim de -lafız kendisine ait olmak üzere- tahdis etti, bize Ebu Nadr
Haşim b. el-Kasım haber verdi, bize İkrime b. Ammar tahdis etti, bize İyas b.
Seleme b. el-Ekva'ın tahdis ettiğine göre babası da kendisine şunu tahdis etti:
O Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında bir adamın aksırması üzerine
ona: Yerhamukallah dediğini sonra bir defa daha aksırınca bu sefer Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun için: ''Adam nezlelidir" buyurduğunu
tahdis etmiştir.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 5037; Tirmizi, 2743; İbn Mace, 3714
7415-56/5- Bize Yahya b.
Eyyub, Kuteybe b. Said ve Ali b. Hucr esSa'dı tahdis edip dediler ki: Bize
İsmail-yani b. Cafer- el-Ala’DAN tahdis etti, o babasından, o Ebu Hureyre’DEN
rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Esnemek
şeytandandır. Bu sebeple birinizin esnemesi gelince elinden geldiği kadar onu
tutsun" buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi,
270
AÇIKLAMA: "Esnemek
şeytandandır" yani onun verdiği tembellikten gelir, onun sebep olmasının
bir sonucudur. Ona izafe edilmesinin onu hoşnut etmesi dolayısı ile olduğu da
söylenmiştir.
Buhari'deki bir rivayete
göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz yüce Allah aksırmayı
sever, esnemekten de hoşlanmaz" buYurmuştur. İlim adamlarının dediklerine
göre çünkü aksırmak çalışkanlığa, bedenin hafifliğine, esnemek ise bunun aksine
delildir. Çünkü çoğunlukla esnemek bedenın ağırlığı, dolgun olması, gevşemesi,
tembelliğe meyli dolayısıyla sözkonusu olur. Şeytana izafe edilmesinin sebebi
ise arzu edilen şeylere şeytanın davetkar olmasından dolayıdır. Kasıt ise
esnemeyi doğuran sebeplerden sakındırmaktır. Bu da yemekte aşırıya gitmek ve
çokça yemektir.
Bir de şunu belirtelim
ki "tesaul: esnemek" lafzı medlidir.
"Birinizin esnemesi
gelirse elinden geldiği kadar tutsun." Burada (esnemesi gelirse
anlamındaki) lafız bazı nüshalarda med ile ve şeddesiz olarak
"tesaebe" diye kaydedilmiştir. Çoğu nüshalarda ise vav ile
"tesavebe" diye kaydedilmiştir. Bundan sonraki üç rivayette de bu
şekilde vav ile "tesavebe" diye gelmiştir.
Kadı Iyaz dedi ki:
Sabifin dediğine göre medli ve şeddesiz olarak "tesaebe" denilmez.
Aksine herrıze şeddeli olarak "tese'ebe'' denilir. İbn Düreyd de şöyle
demiştir: Bunun aslı şeddeli olarak "teseebe" den gelmektedir. Bu da
bir kişinin gevşeyip tembelleşmesi halini anlatmak için kullanılır. el-Cevheri
dedi ki: Med ile ve şeddesiz olarak "tesaebe" denilir ama
"tesavebe" denilmez.
"Kendisini
tutsun" deki "kezb: tutmak" demektir. İlim adamları der ki:
Esneyenin suretini
çirkinleştirmek, ağzının içine girip, ona girmek şeklindeki maksadına şeytanın
ulaşamaması için esnemeyi tutup geri çevirmek ve eli ağıza koymak emri
verilmiştir. Allah en iyi bilendir.
7416:.57/6- Bana Ebu
Gassan el-Mismai Malik b. Abdulvahid tahdis etti, bize Bişr b. el-Mufaddal
tahdis etti, bana Suheyl b. Ebu Salih tahdis edip dedi ki: Ebu Said el-Hudri'nin
bir oğlunu babama tahdis ederken dinledim. O babasından şöyle dediğini rivayet
etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Biriniz esnediği zaman
elini ağzının üzerine tutsun. Çünkü şeytan içeri girer" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 5026, 5027;
7417-58/7- Bize Kuteybe
b. Said tahdis etti, bize Abdulaziz, Suheyl'den tahdis etti, o Abdurrahman b.
Ebu Said'den, o babasından rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Biriniz esnediği zaman elini (ağzına) koysun. Çünkü şeytan
içeri girer" buyurdu.
7418-59/8- Bana Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Veki', Süfyan'dan tahdis etti, o Suheyl b. Ebu
Salih'den, o Ebu Said el-Hudri'nin oğlundan, o babasından şöyle dediğini
rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Namazda iken
biriniz esneyecek olursa elinden geldiği kadar (kendisini) tutsun. Çünkü şeytan
içeri girer" buyurdu.
7419- .. ./9- Bunu bize
Osman b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Cerir, Suheyl'den tahdis etti, o
babasından ve Ebu Said'in oğlundan rivayet etti, ikisi Ebu Said’DEN şöyle
dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu
deyip Bişr ve Abdulaziz'in hadisinin aynısını rivayet etti.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
11- ÇEŞİTLİ
HADİSLER HAKKINDA BİR BAB (CİNLER - MELEKLER)