SAHİH-İ MÜSLİM

FİTNELER – KIYAMET ALAMETLERİ

 

11 - باب إقبال الروم في كثرة القتل عند خروج الدجال

11- DECCAL'İN ÇIKACAĞI ZAMANDA RUMLARIN ÇOK SAYIDA MAKTÜL ARASINDA GELMESİ BABI

 

37 - (2899) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وعلي بن حجر. كلاهما عن ابن علية (واللفظ لابن حجر). حدثنا إسماعيل بن إبراهيم عن أيوب، عن حميد بن هلال، عن أبي قتادة العدوي، عن يسير بن جابر قال:

 هاجت ريح حمراء بالكوفة. فجاء رجل ليس له هجيري إلا: يا عبدالله بن مسعود! جاءت الساعة. قال فقعد وكان متكئا. فقال: إن الساعة لا تقوم، حتى لا يقسم ميراث، ولا يفرح بغنيمة. ثم قال بيده هكذا (ونحاها نحو الشام) فقال: عدو يجمعون لأهل الإسلام ويجمع لهم أهل الإسلام. قلت: الروم تعني؟ قال: نعم. وتكون عند ذاكم القتال ردة شديدة. فيشترط المسلمون شرطة للموت لا ترجع إلا غالبة. فيقتتلون حتى يحجز بينهم الليل. فيفيء هؤلاء وهؤلاء. كل غير غالب. وتفنى الشرطة. ثم يشترط المسلمون شرطة للموت. لا ترجع إلا غالبة. فيقتتلون. حتى يحجز بينهم الليل. فيفيء هؤلاء وهؤلاء. كل غير غالب. وتفنى الشرطة. ثم يشترط المسلمون شرطة للموت. لا ترجع إلا غالبة. فيقتتلون حتى يمسوا. فيفيء هؤلاء وهؤلاء. كل غير غالب. وتفنى الشرطة. فإذا كان يوم الرابع، نهد إليهم بقية أهل الإسلام. فيجعل الله الدبرة عليهم. فيقتلون مقتلة - إما قال لا يرى مثلها، وإما قال لم ير مثلها - حتى إن الطائر ليمر بجنباتهم، فما يخلفهم حتى يخر ميتا. فيتعاد بنو الأب، كانوا مائة. فلا يجدونه بقي منهم إلا الرجل الواحد. فبأي غنيمة يفرح؟ أو أي ميراث يقاسم؟ فبينما هم كذلك إذ سمعوا ببأس، هو أكبر من ذلك. فجاءهم الصريخ؛ إن الدجال قد خلفهم في ذراريهم. فيرفضون ما في أيديهم. ويقبلون. فيبعثون عشرة فوارس طليعة. قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "إني لأعرف أسمائهم، وأسماء آبائهم، وألوان خيولهم. هم خير فوارس على ظهر الأرض يومئذ. أو من خير فوارس على ظهر الأرض يومئذ".

قال ابن أبي شيبة في روايته: عن أسير بن جابر.

 

7210-3711 - Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Ali b. Hucr ikisi İbn Uleyye’DEN -lafız İbn Hucr'a ait olmak üzere- tahdis etti. Bize İsmail b. İbrahim, Eyyub’DAN tahdis etti, o Humeyd b. Hilal'den, o Ebu Katade el-Adevi'den, o Yuseyr b. Cabir’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Kufe'de kızıl bir rüzgar esti. Derken: Ey Abdullah b. Mesud! Kıyamet geldi demekten başka bir şey söylemeyen bir adam geldi. Bunun üzerine Abdullah b. Mesud yaslanmış iken oturdu ve: Mirasın taksim edilmesi terk edilmedikçe, ganimet sebebi ile sevinilmez hale gelinmedikçe kıyamet kopmayacaktır dedi. Sonra eli ile şöyle yaptı -ve Şam tarafına doğru yönlendirdi- ve dedi ki: Bir düşman müslümanlar için asker toplayacak. Müslümanlar da onlar için asker toplayacak. Ben (Yuseyr): Rumları mı kastediyorsun dedim. Evet, işte o savaş esnasında olduça şiddetli bir hücum olacak. Müslümanlar ancak galip dönmek üzere ölümüne bir birlik çıkaracaklar. Bunlar gece aralarında engel oluncaya kadar savaşacaklar. Sonra bunlar da ötekiler de galip gelmemiş olduğu halde çekilecekler. O birlik yok olacak. Sonra müslümanlar ancak galip olarak dönmek üzere ölümüne bir birlik daha çıkaracaklar. Bunlar da gece aralarına engel oluncaya kadar savaşacaklar. Sonra hiçbiri galip gelmemiş olduğu halde bunlar ve ötekiler geri çekilecekler. Sonra müslümanlar bir daha ancak galip olarak dönmek üzere ölümüne bir birlik daha çıkaracak. Bunlar da akşam oluncaya kadar savaşacaklar. Sonra hiçbiri galip gelmeksizin bunlar da ötekiler de geri çekilecek ve bu birlik de yok olacak. Dördüncü gün gelince İslam ehlinden geriye kalanlar onların karşılarına çıkacak. Allah da düşmanlar üzerine yenilgiyi takdir buyuracak. Sonra -ya benzeri görülmeyen ya da benzeri görülmemiş -dedi- bir şekilde öldürülecekler. Hatta kuş yanlarından geçeceği zaman o dahi ölmüş olarak düşmeden onları geri bırakmayacak. yüz kişi olan bir babanın evlatları sayışacaklar da aralarından yalnızca tek bir adamın geri kalmış olduğunu görecekler. Artık hangi ganimet dolayısı ile sevinilsin yahut hangi miras paylaştırılsın. Onlar bu halde iken ansızın öbüründen daha büyük olan bir musibet işitecekler. Feryad eden kişi onlara gelecek, deccal'in çoluk çocukları arasında kendilerine halef olduğunu (yerlerini aldığını) söyleyecek. Onlar derhal ellerinde ne varsa atacaklar ve yola koyulacaklar. Öncü birlik olarak on süvari gönderecekler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gerçekten ben onların da isimlerini babalarının da isimlerini atlarının dahi renklerini biliyorum. Onlar o gün yeryüzü üzerindeki atlıların en hayırlılandır -yahut o gün yeryüzü üzerindeki atlıların hayırlılarındandır-" buyurdu.

 

İbn Ebi Şeybe rivayetinde: "(Yuseyr yerine) Useyr b. Cabir'den" dedi.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Yuseyr b. Amr" ye harfi ötreli sin fethalıdır. Şeyban b. Ferruh'un rivayetinde ise ötreli hemze ile "Useyr" şeklindedir. Her ikisi de onun adına dair meşhur iki görüştür.

 

"Ey Abdullah b. Mesud demekten başka bir şey bilmeyen bir adam geldi." Yani onun hali ve durumu bu idi. Hiccira, hiccir: söyleyen kişi ile aynı anlamdadır.

 

"Müslümanlar ölümüne bir birlik çıkarırlar." Şin harfi ötreli olarak şurta, savaşmak için ordudan öne çıkan bir kesim, bir birlik demektir.

 

"Feyeşteritu: Öne çıkarırlar" fiilini iki şekilde zaptetmişlerdir. Birincisi ye, şin ve te harfleri ile, ikincisi ise feyeşerratu yani ye sonra te sonra fethalı şin ve şeddeli re iledir.

 

"Bunlar da ötekiler de geri dönerler ... " Müslümanların geri kalanları onlara karşı çıkar" nehede, nun ve he harfi fethalı, onlara karşı çıkar, öne ablır demektir.

 

"Allah düşman aleyhine yenilgiyi takdir eder." Buradaki "eddeyre: yenilgi" dal ve ye harfleri ile olup bozguna uğramak, yenilmek demektir. Müslim'in bazı ravileri ise bunu elif ile "eddaire" diye rivayet etmişlerdir. O da aynı anlamdadır. el-Ezheri dedi ki: ed-Daire" düşman aleyhine dönen (yenilgi) demektir. Hadise anlamında olduğu da söylenmiştir.

 

"Hatta kuş o dahi ölmüş olarak düşmeden onları geri bırakmayacak."

 

Buradaki "cenbatihim: onların etrafları yanlan" demektir. Kadı Iyaz kendi diyarlarındaki bazı ravilerden bu lafız cim harfi ötreli ve sakin se ile cüsmanihim" diye nakletmiştir ki o kişilerin (ölmüş) cüsseleri, şahısları anlamındadır. "Onları geride bırakmayacak" ise onların bulundukları yerden daha ileriye gitmeyecek demektir. Kadı Iyaz kendi diyarlarındaki kimi raviden "femayelhakuhum" diye nakletmiştirki onların sonuncularına yetişmez anlamındadır.

 

"Derken bundan daha büyük bir musibetin haberini işitirler." Diyarımızdaki nüshalarda bu şekilde "bibe'sin huve ekber: daha büyük bir musibet" diye kaydedilmiştir. Kadı Iyaz da kendi ravilerinin muhakkiklerinden bu şekilde her iki kelimeyi de tek noktalı be ile nakletmiş olmakla birlikte bazıları ndan "binasin ekser: daha çok insanlarla" diye rivayet etmişlerdir. Raviler der ki: Doğrusu birincisidir. Ebu Davud'un: "Bundan daha büyük bir durumu işitirler" rivayeti de bunu desteklemektedir.

 

 

 

37-م - (2899) وحدثني محمد بن عبيد الغبري. حدثنا حماد بن زيد عن أيوب، عن حميد بن هلال، عن أبي قتادة، عن يسير بن جابر قال: كنت عند ابن مسعود فهبت ريح حمراء. وساق الحديث بنحوه. وحديث ابن علية أتم وأشبع.

 

7211- .. ./2- Bana Muhammed b. Ubeyd el-Guberi de tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd, Eyyub’DAN tahdis etti, o Humeyd b Hilal'den, o Ebu Katade'den, o Yuseyr b. Cabir'den şöyle dediğini rivayet etti: İbn Mesud'un yanında idim. Kızıl bir rüzgar esti deyip hadisi buna yakın olarak rivayet etti.

İbn Uleyye'nin hadisi daha tam ve daha doyurucudur.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

37-م 2 - (2899) وحدثنا شيبان بن فروخ. حدثنا سليمان (يعني ابن المغيرة). حدثنا حميد (يعني ابن هلال) عن أبي قتادة، عن أسير بن جابر، قال: كنت في بيت عبدالله بن مسعود. والبيت ملآن. قال فهاجت ريح حمراء بالكوفة. فذكر نحو حديث ابن علية.

 

7212- .. ./3- Bize Şeyban b. Ferruh da tahdis etti, bize Süleyman -yani b. el-Muğire- tahdis etti, bize Humeyd -yani b. Hilal- Ebu Katade'den tahdis etti, o Useyr b. Cabir'den şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah b. Mesud'un evinde idim. Ev de dolu idi. (Useyr) dedi ki: Derken Kufe'de kızıl bir rüzgar esti deyip hadisi İbn Uleyye'nin hadisine yakın olarak zikretti.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

12- DECCAL'DEN ÖNCE MÜSLÜMANLARIN GERÇEKLEŞTİRECEKLERİ FETİHLER BABI