SAHİH-İ MÜSLİM

KIYAMET, CENNET, CEHENNEM

 

10 - باب طلب الكافر الفداء بملء الأرض ذهبا

10- KAFİRİN YERYÜZÜ DOLUSU ALTINI FİDYE OLARAK VERMEYİ İSTEYECEĞİ BABI

 

51 - (2805) حدثنا عبيدالله بن معاذ العنبري. حدثنا أبي. حدثنا شعبة عن أبي عمران الجوني، عن أنس بن مالك، عن النبي صلى الله عليه وسلم  قال "يقول الله تبارك وتعالى لأهون أهل النار عذابا: لو كانت لك الدنيا وما فيها، أكنت مفتديا بها؟ فيقول: نعم. فيقول: قد أردت منك أهون من هذا وأنت في صلب آدم: أن لا تشرك (أحسبه قال) ولا أدخلك النار. فأبيت إلا الشرك".

 

7014-51/1- Bize Ubeydullah b. Muaz el-Anberi tahdis etti... Enes b. Malik, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Şanı Yüce ve Mübarek Allah cehennemlikler arasında azabı en hafif olana: Dünya ve içindekiler senin olsaydı onu fidye olarak verir mıydin buyuracak. Kafir: Evet diyecek. Yüce Allah: Sen Adem'in sülbünde iken ben senden bundan kolayını '(bana) şirk koşmamanı -zannederim şöyle dedi- ve seni cehenneme koymamamı istedim. Ama sen şirk koşmaktan başkasını kabul etmedin buyuracak. "

 

Diğer tahric: Buhari, 3334, 6557

 

 

51-م - (2805) حدثناه محمد بن بشار. حدثنا محمد (يعني ابن جعفر). حدثنا شعبة عن أبي عمران. قال: سمعت أنس بن مالك يحدث عن النبي صلى الله عليه وسلم. بمثله. إلا قوله "ولا أدخلك النار" فإنه لم يذكره.

 

7015- .. ./2- Bunu bize Muhammed b. Beşşar da tahdis etti... Enes b.

Malik, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'den "ve seni cehenneme koymamamı" buyruğu dışında aynısını tahdis etti. Ancak bu ibareyi zikretmedi.

 

 

52 - (2805) حدثنا عبيدالله بن عمر القواريري وإسحاق بن إبراهيم ومحمد بن المثنى وابن بشار (قال إسحاق: أخبرنا. وقال الآخرون: حدثنا) معاذ بن هشام. حدثنا أبي عن قتادة. حدثنا أنس بن مالك؛  أن النبي صلى الله عليه وسلم قال "يقال للكافر يوم القيامة: أرأيت لو كان لك ملء الأرض ذهبا، أكنت تفتدي به؟ فيقول نعم. فيقال له: قد سئلت أيسر من ذلك".

 

7016-52/3- Bize Ubeydullah b. Ömer el-Kavarirl tahdis etti... Enes b. Malik'in tahdis ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde kafire: Eğer yeryüzü dolusu altının olsa ne dersin onu fidye olarak verir miydin denilecek. O: Evet diyecek. Bu sefer ona: Senden bundan daha kolayı istenmişti denilecek. "

 

Diğer tahric: Buhari, 6538

 

 

53 - (2805) وحدثنا عبد بن حميد. حدثنا روح بن عبادة. ح وحدثني عمرو بن زرارة. أخبرنا عبدالوهاب (يعني ابن عطاء). كلاهما عن سعيد بن أبي عروبة، عن قتادة، عن أنس، عن النبي صلى الله عليه وسلم بمثله. غير أنه قال "فيقال له: كذبت. قد سئلت ما هو أيسر من ذلك".

 

7017-53/4- Bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, bize Ravh b. Ubade tahdis etti. (H.) Bana Amr b. Zurare de tahdis etti, bize Abdulvehhab -yani b. Ata- haber verdi (Ravh ile) ikisi Said b. Ebi Arube'den, o Katade'den, o Enes'den, O Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den aynısını rivayet etti, ancak rivayetinde şöyle buyurduğunu söyledi: "Bunun üzerine ona: Yalan söyledin. Senden bundan daha kolayı istenmişti denilecek. "

 

 

Diğer tahric: Buhari, 6538

 

AÇIKLAMA:          Burada birinci rivayette: "İstedim, istemiştim"in anlamı senden daha kolayını talep etmiştim, sana daha kolayalanını emretmiştim demektir. Nitekim son iki rivayette: "Senden daha kolayı istenmişti" ifadesi ile buna izah getirilmiş bulunmaktadır. Böylelikle burada istedim (irade ettim)in te'vili rivayetlerin arasını cem ve telif etmek için ancak bu şekilde sözkonusu olabilmektedir. Çünkü hak ehline göre yüce Allah'ın bir şeyi dilemesi irade etmesi ve bunun meydana gelmemesi imkansızdır. Hak ehlinin benimsediği görüşe göre şanı yüce Allah hayrı ile şerri ile bütün var olan şeyleri irade edip isteyendir. İman ve küfür de bunlar arasındadır. Şanı yüce Allah müminin iman etmesini de kMirin kMir olmasını da irade edendir. Halbuki Mutezile muhalefet ederek, o kMirin de iman etmesini istemiş, kMir olmasını istememiştir demişlerdir. Şanı yüce Allah onların bu batıl sözlerinden münezzehtir. Çünkü onların bu görüşleri Şanı Yüce Allah'ın aciz olmasını kabul etmeyi ve O'nun mülkünde irade etmediği şeylerin meydana gelmesini gerektirir. Bu hadise gelince, bunun da nasıl te'vil edilmesi gerektiğini açıklamış bulunuyoruz.

 

"Kafire. yalan söyledin" sözüne gelince, zahirden anlaşıldığı üzere anlamı şudur: Ona, seni dünyaya geri döndürsek ve dünyanın tamamı senin olsa onu fidye olarak verirmisin. O evet diyecek. Bunun üzerine kendisine: Yalan söyledin. Çünkü senden bundan daha kolayı istenmişti. Kabul etmemiştin. Bu da şanı yüce Allah'ın: "Eğer geri döndürülürlerse yine kendilerine yasak olana geri dönerler. " (Enam, 28) buyruğunun anlamı içerisinde yerini alır. Bunun ile yüce Allah'ın: "Eğer yeryüzünde olanların hepSi ve onunla birlikte bir o kadarı daha zulmedenlerin olsa, kıyamet gününde azabın şiddetinden onları muhakkakfidye vererek kurtulmak isteyeceklerdi." (Zümer, 47) buyruğunu cem ve telif etmek için mutlaka gereklidir Yani kıyamet gününde yeryüzü ndekilerin tamamı onunla birlikte bir o kadarı olsa ve bunu fidye olarak verme imkanları olsa şüphesiz onu fidye olarak verirlerdi.

 

Bu hadis-i şerifte insanın: Allah şöyle buyuruyor demesinin caiz olduğu anlaşılmaktadır. Seleften bazıları bunu kabul etmeyerek Allah böyle buyuruyor demeyi mekruh görmüşlerdir. Bunun yerine ancak: Allah buyurdu denilir derler. Bu kanaatin tutarsızlığını daha önceden belirttik ve doğru olanın böyle demenin caiz olduğunu açıkladık. Nitekim selef ve haleften genel olarak ilim adamları da böyle demişlerdir, Kur'an-ı Azimuşşanda da Aziz ve Celil Allah: ''Allah hakkı buyuruyor" (Ahzab, 4) buyruğu yer almaktadır. Buhari ve Müslim'in sahihlerinde de bunun gibi pek çok hadis-i şerif vardır. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

11- KAFİRİN YÜZ ÜSTÜ HAŞREDİLECEĞİ BABI