SAHİH-İ MÜSLİM

KIYAMET, CENNET, CEHENNEM

 

4 - باب سؤال اليهود النبي صلى الله عليه وسلم عن الروح، وقوله تعالى: {يسألونك عن الروح}، الآية

4- YAHUDİLERİN NEBİ (S.A.V.)'E RUH HAKKINDA SORU SORMALARI VE YÜCE ALLAH'IN: "SANA RUH HAKKINDA SORARLAR" BUYRUĞU BABI

 

32 - (2794) حدثنا عمر بن حفص بن غياث. حدثنا أبي. حدثنا الأعمش. حدثني إبراهيم عن علقمة، عن عبدالله، قال:

 بينما أنا أمشي مع النبي صلى الله عليه وسلم في حرث، وهو متكئ على عسيب، إذ مر بنفر من اليهود. فقال بعضهم لبعض: سلوه عن الروح. فقالوا: ما رابكم إليه؟ لا يستقبلكم بشيء تكرهونه. فقالوا: سلوه. فقام إليه بعضهم فسأله عن الروح. قال فأسكت النبي صلى الله عليه وسلم. فلم يرد عليه شيئا. فعلمت أنه يوحى إليه. قال فقمت مكاني. فلما نزل الوحي قال: {ويسألونك عن الروح، قل الروح من أمر ربي وما أوتيتم من العلم إلا قليلا} [17 /الإسراء /85].

 

6990-32/1- Bize Ömer b. Hafs b. Giyas tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize A'meş tahdis etti, bana İbrahim Alkame'den tahdis etti, o Abdullah'dan şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bir tarlada yürüyordum. Kendisi bir hurma dalına dayanıyordu. Yahudilerden birkaç kişi yanından geçince birbirlerine: Ona ruha dair soru sorun dediler. Sonra: Ona soru sormaya sizi iten nedir? Size hoşunuza gitmeyecek bir karşılık vermesin dediler. Sonra haydi sorun dediler. Onlardan biri onun yanına gidip kendisine ruha dair soru sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir süre sustu. O kişiye hiçbir cevap vermedi. Ben O'na vahiy gelmekte olduğunu bildİm. Hemen yerimde durdum. Vahiy nazil olunca: "Bir de sana ruhu soruyorlar. De ki: Ruh Rabbimin emrindendir. Size bilgiden ancak pek az bir şey verilmiştir" (İsra, 85) buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 125,4721, 7297, 7456, 7462; Tirmizi, 3141

 

 

33 - (2794) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وأبو سعيد الأشج. قالا: حدثنا وكيع. ح وحدثنا إسحاق بن إبراهيم الحنظلي وعلي بن خشرم. قالا: أخبرنا عيسى بن يونس. كلاهما عن الأعمش، عن إبراهيم، عن علقمة، عن عبدالله، قال: كنت أمشي مع النبي صلى الله عليه وسلم في حرث بالمدينة. بنحو حديث حفص. غير أن في حديث وكيع: وما أوتيتم من العلم إلا قليلا. وفي حديث عيسى بن يونس: وما أوتوا، من رواية ابن خشرم.

 

6991-33/2- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Said el-Eşec tahdis edip dedi ki: Bize Veki' tahdis etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim el-Hanzali ve Ali b. Haşrem de tahdis edip dediler ki: Bize İsa b. Yunus haber verdi (Veki' ile) ikisi A'meş'den, o İbrahim'den, o Alkame'den, o Abdullah'dan şöyle dediğini rivayet etti: Medine'deki bir tarlada Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte yürüyordum deyip Hafs'ın hadisine yakın olarak rivayet etti. Ancak Veki'in hadisinde "size bilgiden ancak pek az bir şey verilmiştir" buyruğu, İsa b. Yunus'un hadisinde ise İbn Haşrem'in rivayetinden olmak üzere "vemautu: onlara verilmemiştir" şeklindedir. 

 

 

34 - (2794) حدثنا أبو سعيد الأشج. قال: سمعت عبدالله بن إدريس يقول: سمعت الأعمش يرويه عن عبدالله بن مرة عن مسروق، عن عبدالله. قال: كان النبي صلى الله عليه وسلم في نخل يتوكأ على عسيب. ثم ذكر نحو حديثهم عن الأعمش. وقال في روايته: وما أوتيتم من العلم إلا قليلا.

 

6992-34/3- Bize Ebu Said el-Eşec tahdis edip dedi ki: Abdullah b. İdris'i şöyle derken dinledim: A'meş'i bunu Abdullah b. Murre'den diye rivayet ederken dinledim, o Mesruk'dan, o Abdullah’DAN şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir hurmalık içerisinde bir hurma dalına dayanıyor iken deyip, sonra da hadisi öncekilerin A' meş’DEN rivayet ettikleri hadislerine yakın olarak zikretti ve rivayetinde: "Size bilgiden ancak pek az bir şey verilmiştir" dedi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

35 - (2795) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وعبدالله بن سعيد الأشج (واللفظ لعبدالله). قالا: حدثنا وكيع. حدثنا الأعمش عن أبي الضحى، عن مسروق عن خباب قال : كان لي على العاص بن وائل دين. فأتيته أتقاضاه. فقال لي: لن أقضيك حتى تكفر بمحمد. قال فقلت له: إني لن أكفر بمحمد حتى تموت ثم تبعث. قال: وإني لمبعوث من بعد الموت؟ فسوف أقضيك إذا رجعت إلى مال وولد.

قال وكيع: كذا قال الأعمش. قال فنزلت هذه الآية: {أفرأيت الذي كفر بآياتنا وقال لأوتين مالا وولدا} [19 /مريم /77] إلى قوله: {ويأتينا فردا}.

 

6993-35/4- Bize' Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Abdullah b. Said el-Eşec -lafız Abdullah'a ait olmak üzere- tahdis edip dedi ki: Bize Veki' tahdis etti, bize A'meş, Ebu Duha’DAN tahdis etti, o Mesruk'dan, o Habbab’DAN şöyle dediğini rivayet etti: el-As b. Vail üzerinde bir alacağım vardı. Ona alacağımı ödemesini istemek üzere gittim'. O da bana: Muhammed'i inkar etmediğin sürece borcumu ödemeyeceğim dedi. Ben de ona: Sen ölünce sonra da diriltilinceye kadar dahi Muhammed'i asla inkar etmeyeceğim dedim. O: Ben ölümden sonra diriltilecek miymişim. O halde mala ve çoluk çocuğa döneceğim zaman senin de borcunu ödeyeceği m dedi.

Veki' dedi ki: A'meş böyle dedi. Bunun üzerine şu: "O ayetlerimizi inkar eden ve: Elbette bana mal ve evlat verilecektir diyen kimseyi gördün mü" buyruğundan itibaren "ve bize tek başına gelecektir" (Meryem, 77-80) ayeti nazil oldu dedi. 

 

Diğer tahric: Buhari, 2091, 2275, 4732, 4733, 4734, 4735; Tirmizi, 3162

 

 

36 - (2795) حدثنا أبو كريب. حدثنا أبو معاوية. ح وحدثنا ابن نمير. حدثنا أبي. ح وحدثنا إسحاق بن إبراهيم. أخبرنا جرير. ح وحدثنا ابن أبي عمر. حدثنا سفيان. كلهم عن الأعمش، بهذا الإسناد، نحو حديث وكيع. وفي حديث جرير: قال: كنت قينا في الجاهلية. فعملت للعاص بن وائل عملا. فأتيته أتقاضاه.

 

6994-36/5- Bize Ebu Kureyb tahdis etti, bize Ebu Muaviye tahdis etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Cerir haber verdi. (H.) Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan tahdis etti, hepsi A'meş'den bu isnad ile Veki'in hadisine yakın olarak rivayet etti. Cerir'in hadisinde şöyle denilmektedir: (HabbSb) dedi ki: Cahiliye döneminde demirci idim. As b. Vail'e bir iş yapmıştım. Ona gidip ondan alacağımı ödemesini istedim.

 

 

AÇIKLAMA:          (6990) "Bir tarlada Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte yürüyordum. O da bir hurma dalına dayanıyordu."

 

Hars (tarla) ekin ekilen yerdir. Diğer rivayetteki (6992) "hurmalıkta" ifadesi ile de kastedilen aynı şeydir. Müslim'in sahihinin bütün nüshaları "hars"in üç noktalı peltek se ile ittifak halinde kaydetmişlerdir. Buhari de bir kaç yerde bunu böylece rivayet etmiştir. Ama kitabın baş taraflarında: "Size ancak ilimden pek az bir şey verilmiştir" (İsra, 85) de "hirab: harabeler" denilmektedir fakat ilim adamları birincisi daha doğrudur, diğerinin de açıklanabilir bir tarafı vardır. O yerde her iki niteliğin de bulunması da mümkündür demişlerdir.

 

Asib (hurma dalı) ise kuru hurma dalına denilir.

 

"Ona ruha dair soru sorun. Onlar ... hoşunuza gitmeyecek bir şeyle karşılık vermesin dediler." Bütün nüshalarda bu şekilde "merabekum ileyhi: sizi O'na soru sormaya iten nedir" şeklindedir. Yani sizi O'na soru sormaya iten yahut O'nun hakkında sizi tereddüte düşüren ne oldu ki O'na soru sorma gereğini duydunuz. Yahut da sizi kötü sonucundan korktuğunuz bir soru sormaya iten nedir demektir.

 

"Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sustu." Başını önüne eğdi, ondan yüz çevinli diye de açıklanmıştır.

 

"Vahiy nazil olunca "sana ruha dair soru soruyorlar ... " buyurdu." Buhari de bu hadisi zikrettiği babların birçoğunda bunu bu şekilde zikretmiştir. Kadı Iyaz dedi ki: Bu bir yanılmadır. Doğrusu ise daha önce İbn Mahan' ın rivayetinde geçen: "Vahiy hali ondan açılınca / gidince" ifadeleridir. Nitekim Buhari de bir yerde bunu böyle rivayet etmiştir. Bir yerde de "vahiy hali kalkınca" diye rivayet etmiş ve: uygun şekil budur demiştir. Çünkü bundan önce üzerine vahyin nüzulünü zikretmiştir.

 

Derim ki: Bununla birlikte bütün rivayetler sahihtir. Muslim'in rivayetinin anlamı: Vahiy nazil olunca ifadesinde sözün tamam olduğu, sonra da yüce Allah'ın: "De ki: Ruh Rabbimin emrindendir, size ilimden ancak pek azı verilmiştir" (İsra, 85) buyruğu nazil olmuştur. Nitekim bazı nüshalarda da -meşhur kıraate uygun olarak- "size ... verilmiştir" şeklindedir. Buhari ve Müslim'in nüshalarının bir çoğunda da: "Size ilimden ancak pek az bir pay verilmiştir" şeklindedir.

 

el-Mazerı dedi ki: Ruh ve nefis hakkında söz söylemek kapalı ve hassas konulardan birisidir. Bununla birlikte insanlar bu hususta çokça söz söylemiş ve eserler telif etmişlerdir. Ebu'} Hasan el-Eşari dedi ki: Ruh iç ve dış nefis demektir. İbnu'l Bakillani ise Eşari'nin bu söyledikleri ile hayat olduğu arasında müteredditdir. Ruhun zahir cisimler ve zahir organlar ile ortak latif bir cisim olduğu söylendiği gibi kimisi de ruhu yüce Allah'tan başkası bilmez demiştir. Çünkü yüce Allah: "De ki: Ruh Rabbimin emrindendir." (İsra, 85) buyurmuştur.

Cumhur ise şöyle demektedir: Ruh bilinen bir şeydir. Fakat sözü geçen bu görüşler çerçevesinde hakkında ihtilaf etmişlerdir. Onun kan olduğu söylendiği gibi başka şeyler de söylenmiştir. Ayet-i kerimede onun bilinmeyeceğine ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in de bunu bilmediğine delil bulunmamaktadır. Ama O ancak ayet-i kerimede bulunan ifadelerle cevap vermiştir. Çünkü kendilerine göre eğer ruhu açıklayacak şekilde cevap verirse nebi değildi.

 

Ruhun iki söylenişi vardır. Müzekker ve müennes olarak kullanılır. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

5- YÜCE ALLAH'IN: "SEN İÇLERİNDE iKEN ALLAH ONLARA AZAP EDECEK DEĞİLDİR" (ENFAL, 33) BUYRUĞU HAKKINDA BİR BAB