SAHİH-İ MÜSLİM |
ADAK - YEMİN |
10- İSTİSNA YAPMAK
(YEMİN EDİP İNŞAALLAH DİYEREK) BABI
4261-22/1- Bana Ebu Rabi' el-Ateki ve Ebu Kamil el-Cahderi Fudayl
b. Huseyn -lafız Ebu Rabi'e ait olmak üzere- tahdis edip, dediler ki: Bize
Hammad -ki o b. Zeyd'dir- bize Eyyub, Muhammed'den tahdis etti, o Ebu
Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etti: Süleyman'ın altmış hanımı vardı. Bir
sefer: Andolsun ki bu
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
4262-23/2- Bize Muhammed
b. Abbad ve İbn Ebu Ömer -lafız İbn Ebu Ömer'e ait olmak üzere- tahdis edip,
dediler ki: Bize Süfyan, Hişam b. Huceyr’den tahdis etti, o Tavus'dan, o Ebu
Hureyre'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet
etti: "Davud oğlu Süleyman -a.s.- bu
Diğer tahric: Buhari,
6720
4263- .. ./3- Bize İbn
Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan, Ebu Zinad’DAN tahdis etti, o A'rec'den, o
Ebu Hureyre'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’DEN aynısını ya da buna
yakın olarak rivayet etti.
Diğer tahric: Buhari,
6720 -muallak olarak-;
4264-24/4- Bize
Abdülhamid de tahdis etti. .. Ebu Hureyre, dedi ki: Davud oğlu Süleyman
-ikisine de selam olsun-: Andolsun bu
Diğer tahric: Buhari,
5242; Nesai, 3865
4265-25/5- Bize Zuheyr
b. Harb tahdis etti. .. Ebu Hureyre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Davud oğlu Süleyman:
Andolsun ki bu
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
4266- .. ./6- Bunu bana
Suveyd b. Said de tahdis etti, bize Havs b. Meysere, Musa b. Ukbe'den tahdis
etti, o Ebu Zinad'dan bu isnad ile aynısını rivayet etti ancak o rivayetinde:
"Her birisi Allah yolunda cihad edecek bir çocuğa gebe kalırdı" dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Bu babta
Davud oğlu Süleyman'ın (ikisine de selam olsun) hadisini zikretmektedir.
Bu hadisten çeşitli
hükümler çıkarılmıştır:
1. Bir kimse şunu
yapacağım diyecek olursa yüce Allah'ın izni ile (inşaallahu Teala) demelidir.
Çünkü yüce Allah: "Sakın inşaallah demedikçe herhangi bir şey için bunu
ben yarın yapacağım deme" (Kehf, 63) buyruğu ile bu hadis-i şerif bunu
gerektirmektedir.
2. Bir kimse yemin edip
de yemini ile arasında bir kopukluk olmaksızın inşaallah diyecek olursa,
yapmayacağına dair yemin ettiği hususu yapacak olursa yeminini bozmuş olmaz.
Ayrıca böyle bir istisna (inşaallah demek) yeminin akit olarak gerçekleşmesine
engeldir. Çünkü Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu hadiste: "Eğer
inşaallah demiş olsaydı yeminini bozmuş olmazdı ve bu yolla ihtiyacını da
karşılamış olurdu" buyurmaktadır. Şu kadar var ki böyle bir istisnanın
sahih olması için iki şart aranır: Birisi yemini ile arada bir fasıla
olmaksızın inşaallah demesi, ikincisi ise yeminini bitirmeden önce inşaallah
demeyi niyet etmiş olmasıdır.
Kadı Iyaz, dedi ki:
Müslümanlar inşaallah demesinin yeminine bitişik olması şartı ile yemin akdinin
gerçekleşmesine engel olduğu üzerinde icma etmişlerdir. Eğer seleften
bazılarından rivayet edildiği gibi ayrı olması halinde caiz olsaydı hiçbir
kimse yeminini bozmuş olmaz ve ayrıca kefarete ihtiyaç olmazdı.
Kadı Iyaz devamla, dedi
ki: Fakat yemini ile birlikte inşaallah demesinin hususunda farklı görüşlere
sahiptirler. Malik, Evzai, Şafii ve cumhur şöyle demektedir: İnşaallah sözünün
arada bir suskunluk olmaksızın yemin ile bitişik olması gerekir. Nefes almak
için susmanın bir zararı olmaz.
Tavus, Hasan ve
tabiinden bir topluluktan rivayete göre meclisinden kalkmadığı sürece inşaallah
diyerek istisna yapmak hakkı vardır. Katade ise yerinden kalkmadığı yahut
konuşmadığı sürece derken Ata: Bir dişi devenin sağımlığı kadar bir süre, Said
b. Cübeyr de dört ay demiştir. İbn Abbas'dan rivayete göre ise (inşaallah)
demeyi ne zaman hatırlarsa sonsuza kadar istisna yapabilir demiştir.
Bazıları bu zatlardan
nakledilen bu rivayetleri onların bundan maksatları teberrüken inşaallah demesi
müstehaptır diye yorumlamışlardır. Nitekim yüce Allah: "Unuttuğun taktirde
Rabbini an" (Kehf, 24) buyurmuştur. Bunlara göre bu zatlar yeminlerini
çözmeyi ve yemininin bozulmayacağını kastetmemişlerdir. Şayet hanımını
boşamakta, kölesini hürriyete kavuşturmakta ve bunun dışında yüce Allah adına
yemin dışındaki hallerde istisna yaparak:
İnşaallah sen boşsun, ya
da inşaallah sen hürsün, yahut inşaallah sen benim için annemin sırtı gibisin,
yahut da Zeyd'in bende inşaallah bin dirhem alacağı vardır ya da eğer hastam
şifa bulursa inşaallah Allah için bir ayaruç tutmak boynumun borcu olsun ya da
buna benzer bir söz söyleyecek olursa Şafii'ye, Kufelilere, Ebu Sevr'e ve
başkalarına göre her hususta istisna yapmak sahihtir. Tıpkı yüce Allah adına
yemin halinde bunun sıhhati üzerinde icma ettikleri gibi hanımını boşarken,
kölesini hürriyete kavuştururken de yemini bozamaz. Aynı zamanda yaptığı zihar
da, adağı da, borç ikrarı da buna benzer inşaallah sözü ile birlikte söylediği
benzeri diğer hususlar da gerçekleşmez. Malik ve Evzai ise: Yüce Allah adına
yemin dışında bu hususların hiçbirisinde istisna sahih değildir demişlerdir.
Resulullah {Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer inşaallah demiş olsaydı yeminini
bozmazdı" buyruğunda istisnanın sözlü olarak yapılacağına ve niyetin bunun
için yeterli olmadığına delil vardır. Nitekim Şafii, Ebu Hanife, Malik, Ahmed
ve genellikle bütün ilim adamları böyle demişlerdir. Bazı Maliki alimlerinden
nakledilen Malik'in görüşüne göre kıyas lafzen söylenmeden niyet ile istisnanın
sahih olmasını gerektirir şeklindeki nakil bundan müstesnadır.
"Bunun üzerine
arkadaşı ona: İnşaallah de, dedi." ibaresini istisnanın yeminden ayrı
yapılmasının caiz olduğunu söyleyenler bunu delil gösterebilirler. Ama cumhur
buna onun arkadaşının bu sözü kendisine henüz yeminini yapmakta iken söylemiş
olması yahut da onun bu söylediği sözün yemin olmama ihtimali vardır. Çünkü
hadis-i şerifte açık bir şekilde yemin sözkonusu edilmemiştir. Allah en iyi
bilendir.
"Le etufenne:
andolsun ki dolaşacağım" ifadesi bazı nüshalarda:
"Le utifenne"
şeklindedir. Her ikisi de fasih iki söyleyiştir. TMe ve etMe fiilleri bir şeyin
etrafında tekrar tekrar dönmek demektir. Burada ise cima'dan kinayedir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in (4261) "Süleyman'ın altmış hanımı vardı" bir
rivayette (4262,4264) "yetmiş" bir diğer rivayette (4265)
"doksan" Müslim'in Sahihi'nin dışındaki başka kaynaklarda
"doksandokuz" bir diğer rivayette de "yüz" buyurmaktadır.
Bütün bunlar birbirleri ile çelişkili değildir. Çünkü azın sözkonusu edilmesi
çoğun nefy edilmesini gerektirmez. Bu hususa dair açıklamalar defalarca geçmiş
bulunmaktadır. Böyle bir ifade adet mefhumu türündendir ve usül bilginlerinin
çoğunluğuna göre onunla amel olunmaz. Ayrıca bu ifadelerde yüce Allah'ın
nebilerine -Allah'ın salat ve selamları onlara- özel olarak verilen böyle bir
işi bir gecede yapabilme gücü de açıklanmaktadır. Bizim Nebi'miz (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'de sahih hadiste sabit olduğu üzere bir zaman içerisinde
onbir hanımını dolaşırdı. Bütün bunlar ise gücün fazlalığından gelmektedir.
Allah en iyi bilendir.
"Onların her biri
gebe kalacak ve onların her biri Allah yolunda savaşacak bir atlı çocuk
doğuracak" sözlerini Süleyman (aleyhisselam) hayrı temenni etmek maksadı
ile söylemiş ve bununla ahireti, yüce Allah yolunda cihad etmeyi amaç
edinmiştir. Yoksa bunu dünyevi bir maksat için söylemiş değildir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Onlardan sadece birisi gebe kaldı ve o da yarım bir
insan doğurdu. " Bir diğer rivayette "yarım bir çocuk doğurdu"
denilmektedir. Bunun yüce Allah'ın onun tahtı üzerine bırakıldığını yüce
Allah'ın sözkonusu ettiği ceset olduğu söylenmiştir.
Resulullah {Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer istisna yapmış olsaydı onların her biri yüce
Allah yolunda savaşacak atlı bir çocuk doğuracaktı" buyruğu ise Nebi
{Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Süleyman (aleyhisselam) hakkında bunun
vahyedildiği şeklinde yorumlanır. Yoksa böyle bir iş yapan herkese bu maksadı
hasılalacaktır anlamında değildir.
''Arkadaşı -yahut
melek-: İnşaallah de, dedi. ama o demeyip unuttu."
Denildiğine göre
arkadaşından kasıt melektir. Zaten hadisin zahirinden anlaşılan da budur. Bunun
P'demoğullarından bir arkadaşı olduğu da söylenmiştir.
"Nesiye:
Unuttu" lafzını bazı imamlar nun harfi ötreli, sin harfi şeddeli (nüssiye:
unutturuldu) diye zaptetmişlerdir ki anlamı gayet açıktır ve güzeldir. Allah en
iyi bilendir.
"Ve ihtiyacını da
karşılamış olurdu" buradaki "derek" idrak etmekten (bir şeyi
elde etmekten, karşılamaktan) isimdir. Nitekim yüce Allah: "Sana
yetişilmesinden korkmaksızın" (Taha, 77) buyruğunda bu lafzı kullanmıştır.
(4265) Rasulullah
{Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Muhammed'in nefsi elinde olana yemin
ederim ki: ... " bu buyrukta da bu lafzı kullanarak yemin etmenin caiz
olduğu anlaşılmaktadır ki bu da eymullah ve eymunullah: Allah adına yemin
ederim ile aynı şeydir. İlim adamları bu hususta farklı kanaatlere sahip olup
Malik ve Ebu Hanife bu bir yemindir derken, bizim (Şafii) mezhep alimlerimiz:
Eğer bunu söylerken yemin niyeti ile söylerse yemindir, değilse yemin değildir
demişlerdir.
Rasulullah {Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer inşaallah demiş olsaydı. .. cihad
edeceklerdi" buyruğundan da "eğer olsaydı, eğer olmasa ... "
lafızlarım kullanmanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. Kadı Iyaz, dedi ki: Bu,
eğer olsa eğer olmasa gibi lafızları kullanmanın caiz olduğuna delil
gösterilmektedir. Kur'an-ı Kerim'de de bu çokça geldiği gibi ashab-ı kiramın ve
selefin sözlerinde de çokça kullanılmıştır. Buhari bu hususta "Lev: şayet
olsa" demenin caiz olması babı diye bir başlık açmış ve bunun kapsamına:
"Keşke benim size karşı duracak gücüm olsaydı" (Hud, 80) buyruğunu ve
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer delilsiz birisini recm edecek
olsaydım bu kadını recm edecektim" sözleri ile: "Eğer ay daha da
devam etseydi ben de visal orucuma devam edecektim"; "Eğer senin
kavmin küfürden henüz yeni kurtulmamış olsaydı Beyt'i İbrabimrın temelleri
iizerine tamamlayacaktım"; "Ve eğer hicret olmasaydı Bende Erısar'dan
bir kişi olurdum" hadislerinLve bunun benzetlerini bu babın kapsamına sokmuştur.
Kadı Iyaz devamla, dedi ki: Buhari'nin bu başlığından ve bu babın {başlığın}
kapsamı içerisinde sözünü ettiği Kur'an ayeti ve rivayetlerinden anlaşıldığı
üzere (lev ve levla: eğer olsa, eğer olmasa) lafızlarını başka bir hususun
imkansızlığı dolayısı ile gerçekleştirilmesi imkansız olan hususlar için
gelecek kipi halinde kullanmanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. Bu ise başkasının
varlığı dolayısıyla yapılması imkansız olan işler kabilindendir. İşte kendisi
için "Lev La: olmasaydı" lafzının kullanılacağı türdendir. Çünkü bu
gibi ifadelerin kapsamına gelecek için söylenenler dışındaki bir husus yahut da
kesin olarak bilinen sahih bir haktan başkası için kullanılmaz. "Hicret
olmasaydı Ensar’DAN bir kişi olurdum" hadisinde olduğu gibi. Ancak olup
bitmiş için bu kullanım yahut da gayba ve geçmişte gerçekleşmiş kadere itiraz
mahiyetinde olmak üzere bu ibare kullanılmaz. Müslim'in Sahihi'ndeki bir diğer
hadiste de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Başına bir
musibet gelecek olursa eğer bunu yapmamış olsaydım şöyle olurdu deme, ama:
Allah taktir buyurdu ve O'nun, dediği olur de" hadisi sabittir.
Kadı Iyaz, dedi ki: Kimi
ilim adamı şöyle demiştir: Bu, eğer böyle olsaydı mutlaka böyle olurdu deyip,
yüce Allah'ın meşietini sözkonusu etmeden (inşaallah demeden, Allah'ın
geçmişteki kaderine ve bizim için bilinmesi gizli ve saklı olan hususlara
bakmadan söylemesi halinde kesin ve gayb hakkında kafi olarak söyleyecek olursa
böyledir. Ama bir kimse bunu teslimiyet arzetmek ve işi Allah'ın meşietine bağlamak
üslubu ile söyleyecek olursa bunda kerahet yoktur. Kadı Iyaz (devamla), dedi
ki: Bazıları da "levla: olmasa"ın "Lev" dan farklı olduğuna
da işaret etmişlerdir. Ama bana göre insanın bilgisinin kuşatmadığı ve söyleyen
kimsenin gücü içerisinde kalmayan hususlar hakkında kullanılmaları halinde
aralarında bir fark yoktur. Çünkü bu şekildeki söyleyişler gayb hakkında ahkam
kesmek ve kadere itiraz etmek kabilindendir. Nitekim hadis-i şerifte de bu
hususa böylece dikkat çekilmiştir. Ayrıca münafıkların: "Bize itaat etmiş
olsalardı öldürülmezlerdi" (Ali İmran, 168); "yanımızda bulunsalar
ölmezler ve öldürülmezlerdi" (Ali İmran, 156); "Eğer emirden payımıza
düşen bir şeyolsaydı burada öldürülmezdik" (Ali İmran, 154) şeklindeki
sözleri buna benzer. Yüce Allah ise onların bu batı! iddialarını reddederek:
"Eğer doğru söyleyenler iseniz kendi nefislerinizden ölümü
uzaklaştırınız" (Ali İmran, 168) buyruğu ile reddetmektedir. İşte bunu
(olsa, olmasa ... ) kullanmanın yasak olduğu hususlar bunun gibi hususlardır.
Açıklamakta olduğumuz
hadise gelince, bu hadiste Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisi hakkında
eğer Süleyman inşaallah demiş olsaydı. .. cihad edeceklerdi diye kesin bir
kanaatini haber vermektedir. Çünkü böyle bir bilgi zan ve içtihat ile
bilinebilecek bilgilerden değildir. O ancak yüce Allah'ın kendisine bildirmiş
olduğu bir gerçeği haber vermiş olmaktadır. Bu da Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in: "İsrailoğulları olmasaydı hiçbir et kokmazdı, Havva da
olmasaydı hiçbir kadın kocasına hainlik etmezdi" buyruğu türündendir. O
halde bununla "Lev: eğer, se, sa" demeyi yasaklayan hadis arasında
herhangi bir çelişki bulunmamaktadır. Nitekim yüce Allah da: "De ki eğer
evlerinizde bulunsaydınız haklarında öldürülmeleri yazılmış olanlar yıkılıp
devrilecekleri yerlere çıkarlardı." (Ali İmran, 154); "Eğer geri
döndürülecek olsalar hiç şüphesiz kendilerine yasaklanmış olanlara geri
dönerlerdi" (En'am, 28) buyurmaktadır. Yine "Levla: olmasaydı"
lafzının kullanılmış olduğu çeşitli buyruklara yüce Allah'ın şu buyrukları
örnektir: "Eğer Allah tarafından önceden bir yazı (taktir olunmuş bir
kader) olmasaydı. .. şüphesiz size dokunacaktı" (Enfal, 68) "Ve eğer
insanlar tek bir ümmet olmayacak olsaydı. .. " (Zuhruf, 33) "Eğer o
tesbih edenlerden olmasaydı balığın karnında ... kalacaktı." (Saffat,
143,144) buyrukları örnektir. Çünkü şanı yüce Allah bütün bu hususlarda ya
geçmiş ya da gelecekler ile ilgili olarak ilmine dayalı kat'i bir haber olarak
vermektedir. Buna göre insanın yapılıp gerçekleştirilmesi yüce Allah'ın kudreti
çerçevesinde olup olmamasının sebebi ile alakalı haber verdiği hususlar
hakkında kullanılan olsa ve olmasa lafızlarının kullanılmasında bir mekruhluk
yoktur. Çünkü bu bir şeyin sebep olması dolayısı ile imkansızlığı ve yine bir
şeyin olmaması sebebi ile meydana gelmesinin gerçek mahiyeti hakkında bir haber
vermekten ibarettir. Çoğu zaman da "Lev: eğer olsa ... " gerektirici
ya da gerektirmeyici (nefy edici) sebebi açıklamak için de kullanılır. Bu
türden olan bütün kullanımlarda bir mekruhluk yoktur. Ancak bu hususta yalan
söylüyor olma hali müstesnadır. Münafıkların: "Eğer biz savaşmayı
bilseydik andolsun size tabi olurduk" (Ali İmran, 167) buyruğunda
söyledikleri nakledilen sözleri gibi. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: