SAHİH-İ MÜSLİM |
SÜT EMME |
(16) باب
استحباب نكاح
البكر
16/40- BAKİRE İLE
EVLENMENİN MÜSTEHAP OLDUĞU BABI
55 - (715) حدثنا
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. حدثنا
شعبة عن
محارب، عن
جابر بن
عبدالله. قال:
تزوجت
امرأة. فقال
لي رسول الله
صلى الله عليه
وسلم "هل
تزوجت ؟" قلت:
نعم. قال "
أبكرا أم ثيبا
؟" قلت: ثيبا.
قال "فأين أنت
من العذارى
ولعابها ؟". قال
شعبة: فذكرته
لعمرو بن
دينار. فقال:
قد سمعته من
جابر. وإنما
قال "فهلا
جارية
تلاعبها وتلاعبك
؟".
3622-55/1-
Bize Ubeydullah b. Muaz tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be,
Muharib b. Disar'dan tahdis etti, o Cabir b. Abdullah'tan şöyle dediğini
rivayet etti: Bir kadın ile evlendim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bana: "Evlendin mi?" sordu. Ben: Evet dedim. O: "Bakire mi yoksa
dul mu?" buyurdu. Ben, dul deyince. Allah Rasulü: "Bakireler ve
onlarla oynaşmak nerede kaldı?" buyurdu.
Şu'be dedi ki: Ben bu
hadisi Amr b. Dinar'a zikrettim o: Ben bunu Cabir’DEN dinledim, o ancak:
"Neden seninle oynaşacak, senin de kendisi ile oynaşacağın bir kız almadın"
buyurdu (dedi).
Diğer tahric: Buhari,
5080
56 - (715) حدثنا
يحيى بن يحيى
وأبو الربيع
الزهراني. قال
يحيى: أخبرنا
حماد بن زيد
عن عمرو بن
دينار، عن
جابر بن
عبدالله ؛ أن
عبدالله هلك
وترك تسع بنات
(أو قال: سبع)
فتزوجت امرأة
ثيبا. فقال لي
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "يا جابر
تزوجت ؟" قال
قلت: نعم. قال
"فبكر أم ثيب
؟" قال قلت: بل
ثيب. يا رسول
الله قال
"فهلا جارية
تلاعبها
وتلاعبك" (أو
قال: تضاحكها
وتضاحكك) قال
قلت له، إن
عبدالله هلك وترك
تسع بنات (أو
سبع) وإني
كرهت أن آتيهن
أو أجيئهن
بمثلهن.
فأحببت أن
أجيء بامرأة
تقوم عليهن
وتصلحهن. قال
"فبارك الله لك"
أو قال لي
خيرا. وفي
رواية أبي
الربيع " تلاعبها
وتلاعبك
وتضاحكها
وتضاحك".
3623-56/2- Bize Yahya b.
Yahya ve Ebu Rabi' ez-Zehrani tahdis etti.
Yahya dedi ki: Bize
Hammad b. Zeyd, Amr b. Dinar'dan haber verdi. O Cabir b. Abdullah'tan rivayet
ettiğine göre (babam) Abdullah vefat etti ve geriye dokuz -yahut yedi dedi- kız
çocuğu bıraktı. Ben de dul bir kadın ile evlendim. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bana: "Ey Cabir! Evlendin mi?" diye sordu. Ben:
Evet dedim. O: "Bakire ile mi, dul ile mi?" buyurdu. Ben: Hayır dul
ile ey Allah'ın Rasulü dedim.
O: "Neden seninle
oynaşacak, senin de kendisi ile oynaşacağın kız almadın ki" yahut da
"seninle gülüşecek senin de kendisi ile gülüşeceğin" buyurdu. Ben
ona: (Babam) Abdullah vefat etti ve geriye dokuz -yahut yedi- kız çocuğu
bıraktı. Ben ise onların yanına kendileri gibi birisini almaktan -yahut
getirmekten- hoşlanmadım. Bunun yerine onlara göz kulak olacak, onların hallerini
düzeltecek bir kadın getirmeyi arzu ettim, dedim. Allah Rasulü: "O halde
Allah mübarek eylesin" ya da bana: "hayırlı olsun" buyurdu.
Ebu Rabi'in rivayetinde:
"Seninle oynaşacak, senin de kendisi ile oynaşacağın, seninle gülüşecek,
senin de kendisi ile gülüşeceğin" dedi.
Diğer tahric: Buhari,
5367, 6387; Tirmizi, 1100; Nesai, 3219
(715) وحدثناه
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
سفيان عن
عمرو، عن جابر
بن عبدالله،
قال: قال لي
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم:
"هل
نكحت يا جابر
؟" وساق
الحديث. إلى
قوله: امرأة
تقوم عليهن
وتمشطهن. قال
"أصبت" ولم
يذكر ما بعده.
3624-
.. ./3- Bunu bize Kuteybe b. Said de tahdis etti, bize Süfyan, Amr’DAN tahdis
etti, o Cabir b. Abdullah'tan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "nikahlandın mı ey Cabir?
buyurdu" ve hadisi "onlara göz kulak olacak, onları tarayacak bir
kadın" ibaresine kadar hadisi nakletti. Allah Rasulü: "İsabet
ettin" buyurdu ve sonrasını zikretmedi.
Diğer tahric: Buhari,
4052
AÇIKLAMA: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (3622) Cabir'e: "Evlendin mi? diye sordu
o: Evet dedi..." Bir diğer rivayette (3622) "Neden seninle oynaşacak,
senin de kendisi ile oynaşacağın bir kız değil" diğer rivayette (3623)
"seninle gülüşecek, senin de kendisi ile gülüşeceğin, seninle oynaşacak,
senin de kendisi ile oynaşacağın bir bakire ile evlenseydin ya"
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Liab: oynaşmak" lam harfi kesreli iledir.
Buhari'nin bazı rivayetlerinde lam harfi ötrelidir. (Anlamı salya olur) Kadı
Iyaz dedi ki: Müslim'in kitabındaki rivayet sadece kesre iledir. Bu da oynaşmak
anlamındaki "mulaabe" den gelir. Bu hadisin şerhine dair söz
söyleyenlerin çoğunluğu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Tülaibuha:
kendisi ile oynaşacağın" lafzını bildiğimiz oyun ile açıklamışlardır. Esasen
"seninle gülüşe cek, senin de kendisi ile gülüşeceğin" ibaresi de
bunu desteklemektedir.
Bazı ilim adamlarının
dediklerine göre bunun salya anlamındaki "luab"den gelme ihtimali de
vardır.
Bu hadisten:
1. Bakireler ile
evlenmenin fazileti ve onlarla evlenmenin sevabının daha üstün olduğu,
2. Erkeğin zevcesi ile
oynaşacağı, ona güzel ve yumuşak davranıp onunla gülüşeceği, onunla güzel
geçineceği,
3. İmamın ve büyük zatın
arkadaşlarına hallerini sorup durumlarını yakından inceleyeceği, onları kendi
faydaları na olan işlere yönlendirip bu işlerdeki fayda yönüne dikkatlerini
çekeceği hükümleri anlaşılmaktadır.
(3623) "Ben ona:
(babam) Abdullah vefat etti... O da bana hayırlı olsun buyurdu."
Bu hadisten:
1. Cabir'in fazileti ve
kızkardeşlerinin maslahatını kendi nefsinin payına tercih ettiği,
2. Hayır ve itaat olan
bir işi yapan kimseye ister dua edenle alakalı olsun ister olmasın hayırlı dua
edileceği,
3. Kadının kocasına da
onun çocuklarına ve aile fertlerine kendi rızası ile hizmet etmesinin caiz
olduğu, rızası yoksa olmadığı hükümleri anlaşılmaktadır.
57 - (715) حدثنا
يحيى بن يحيى.
أخبرنا هشيم
عن سيار، عن الشعبي،
عن جابر بن
عبدالله. قال:
كنا
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم في غزاة.
فلما أقبلنا
تعجلت على
بعير لي قطوف.
فلحقني راكب
خلفي. فنخس
بعيري بعنزة
كانت معه.
فانطلق بعيري
كأجود ما أنت
راء من الإبل.
فالتفت فإذا
أنا برسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فقال "ما
يعجلك يا جابر
؟" قلت: يا
رسول الله !
إني حديث عهد
بعرس. فقال "
أبكرا
تزوجتها أم
ثيبا ؟" قال
قلت: بل ثيبا.
قال "هلا
جارية
تلاعبها
وتلاعبك ؟".
قال: فلما
قدمنا
المدينة
ذهبنا لندخل.
فقال "أمهلوا حتى
ندخل ليلا (أي
عشاء) كي
تمتشط الشعثة
وتستحد
المغيبة". قال:
وقال " إذا
قدمت فالكيس!
الكيس ! ".
3625-57/4-
Bize Yahya b. Yahya tahdis etti, bize Huşeym, Seyyar'dan haber verdi, o
eş-Şa'bi'den, o Cabir b. Abdullah'tan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bir gazada idik. Gazadan
döndüğümüzde pek hızlı gitmeyen bir deve üzerinde acele gitmek istedim.
Arkamdan bir binekli bana yetişti. Beraberindeki bir harbe ile benim devemi
dürttü. Bu sefer benim devem senin görebildiğin en asil bir deve gibi yola
koyuldu. Dönüp baktığımda Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i
görüverdim. O: "Neden acele ediyorsun ey Cabir?" buyurdu. Ben: Ey
Allah'ın Rasulü! Yeni evlendim de dedim. Allah Rasulü: "Sen bakire ile mi
yoksa dul ile mi evlendin?" buyurdu. Hayır dul ile dedim. Allah Rasulü:
"Neden seninle oynaşacak, senin de kendisi ile oynaşacağın bir kız ile
değil?" buyurdu.
(Cabir) devamla dedi ki:
Medine'ye geldiğimiz zaman (evlerimize) girecek olduk. Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Acele etmeyin. Gece vakti girelim. -Yahut akşam vakti- ki
saçları dağınık olan saçlarını tarasın, kocası yanında olmayan kadın da üstünü
başını temizlesin" buyurdu.
(Cabir) dedi ki:
"Vardığın zaman cima et, cima et" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
5079, 5245, 5246, 5247; Müslim, 4941, 4942, 4943 -muhtasar-; Ebu Davud, 2778
-muhtasar-
AÇIKLAMA: "Döndüğümüz
zaman acele ettim." Bu bütün diyarımızdaki nüshalarda bu şekilde: Akbelna:
Döndüğümüz (zaman)" şeklindedir. Kadı Iyaz da bunu İbn Süfyan'ın
Müslim'den rivayetinden böylece nakletmiş ve şunları söylemiştir: İbn Mahhan'ın
rivayetinde ise fe ile "Akfelna: geri döndüğümüz zaman" şeklindedir.
İfadenin açıklamasına gelince bu (başına hemze getirilmeksizin" kafelna:
döndük anlamındadır. Bununla birlikte lam harfi fethalı olarak
"akfelena" diye kaydedilmesi de sahihtir. Yani Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bizim geri dönmemizi sağlayınca demek olur. Ayrıca meçhul bir
fiil olarak ukfilna: geri döndürüldüğümüz zaman şekli de mümkündür.
"Pek hızlı gitmeyen
bir devem üzerinde acele ettim." Katuf, ağır yürüyen demektir.
"Bir harbe ile
devemi dürttü." Burada harbe (aneze) alt tarafı demirli yaklaşık yarım
mızrak uzunluğunda bir sopadır.
"Devem senin
gördüğün en asil bir deve gibi hızlandı." Bu da Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem}'in açık bir mucizesi ve bereketinin bir etkisidir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem}'in: "Bekleyin ... kocası yanında olmayan üstünü başını
temizlesin" İstihdad (tercümede üstünü başını temizlesin) aslında etek
traşı için demir (ustura) kullanmak ve o tüyleri ustura ile gidermek demektir.
Burada kasıt ise her ne yolla olursa olsun tüyleri almaktır.
"Muhayyebe" ise kocası yanında olmayan demektir. Eğer kocası başka
yerde değilse sonuna he (yuvarlak te) getirilmeksizin buşhid denilir.
Bu hadiste üstün ahlak
ile ahlaklanmak, müslümanlara şefkatli olmak, ayıpları, kusurları araştırmaktan
uzak durmak ve arkadaşlığın ve beraberliğin devamını gerektirecek hususları
yerine getirip onlara dikkat etmek gereği anlaşılmaktadır.
Bu hadis-i şerifte
geceleyin eve baskın yaparcasına gitmeyi yasaklayan sahih hadislerle çelişki sözkonusu
değildir. Çünkü o yasaklar beklenmedik bir zamanda ansızın gelen kimseler
hakkındadır. Burada ise onların geldiklerinin haberi önceden işitilmiş ve
insanlar onların vardıklarını ve akşam şehre gireceklerini öğrenmişlerdi. İşte
bunun için kocası yanında bulunmayan kadın hazırlanır, üstü başı temiz olmayan
kadın üstünü başını düzeltir, kocasını karşılamaya hazırlanır. Allah en iyi
bilendir.
"Vardığın zaman
cima yap, cima" İbnu'l-A'rabi der ki: Hadisteki "elkeys" cima
demektir. Aynı zamanda akıl anlamına da gelir. Maksat ise onu çocuk sahibi
olmaya teşvik etmektir.
(715) حدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
عبدالوهاب
(يعني ابن
عبدالمجيد
الثقفي).
حدثنا
عبيدالله عن
وهب بن كيسان،
عن جابر بن
عبدالله. قال:
خرجت
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم في غزاة.
فأبطأ بي
جملي. فأتى
على رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فقال لي
"يا جابر!" قلت:
نعم. قال "ما
شأنك ؟" قلت:
أبطأ بي جملي
وأعيا فتخلفت
فنزل فحجنه
بمحجنه. ثم
قال "اركب"
فركبت. فلقد
رأيتني أكفه
عن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. فقال:
"أتزوجت ؟"
فقلت: نعم.
فقال "أبكرا
أم ثيبا ؟"
فقلت: بل ثيب.
قال: "فهلا
جارية
تلاعبها وتلاعبك
؟" قلت: إن لي
أخوات. فأحببت
أن أتزوج امرأة
تجمعهن
وتمشطهن
وتقوم عليهن.
قال: "أما إنك
قادم. فإذا
قدمت فالكيس !
الكيس!". ثم
قال " أتبيع
جملك ؟" قلت:
نعم. فاشتراه
مني بأوقية.
ثم قدم رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
وقدمت
بالغداة. فجئت
المسجد
فوجدته على باب
المسجد. فقال:
" الآن حين
قدمت ؟" قلت:
نعم. قال: "فدع
جملك وادخل
فصل ركعتين"
قال: فدخلت فصليت
ثم رجعت. فأمر
بلالا أن يزن
لي أوقية.
فوزن لي بلال.
فأرجح في
الميزان. قال
فانطلقت. فلما
وليت قال " ادع
لي جابرا" فدعيت.
فقلت: الآن
يرد على
الجمل. ولم
يكن شيء أبغض إلي
منه. فقال: "خذ
جملك. ولك
ثمنه".
3626-
.. ./5- Bize Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Abdülvehhab -yani b.
Abdülmecid es-Sekafi- tahdis etti, bize UbeyduIlah, Vehb b. Keysan'dan tahdis
etti, o Cabir b. Abdullah'tan şöyle dediğini rivayet etti: Bir gazada
ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıkmıştım. Devem beni
geciktirdi. ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma gelerek bana:
"Ey Cabir" dedi. Ben: Buyur dedim. O: "Nasılsın" buyurdu.
Ben: Devem beni geciktirdi ve yoruldu. Bundan dolayı geri kaldım dedim. Bunun
üzerine Allah Resulü inip bastonu ile onu dürttü. Sonra: "Bin"
buyurdu. Ben de bindim. Bu sefer ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
önüne geçmesin diye onun yularını kısmaya başladığımı gördüm. ResuluIlah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evlendin mi" buyurdu. Ben: Evet,
dedim. O: "Bakire ile mi dul ile mi" buyurdu. Ben: Hayır, dul ile
dedim. Allah Rasulü: "Neden seninle oynaşacak, senin de kendisi ile
oynaşacağın bir kız almadın" buyurdu. Ben: Benim kızkardeşlerim var, bu
sebeple onları toparlayacak, onları tarayacak, onların başında duracak bir
kadın ile evlenmeyi arzu ettim dedim. Allah Resulü: "Madem Medine'ye
geleceksin. Medine'ye vardığında cima etmeye bak, cima etmeye" buyurdu.
Sonra da: "Deveni satar mısın" buyurdu. Ben: Evet dedim. Benden onu
bir ukiyeye satın aldı. Sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de
Medine'ye geldi, ben de sabah vakti vardım. Mescide geldim. Onu mescidin kapısında
gördüm. "Şimdi mi geldin" buyurdu. Ben: Evet dedim. Allah Rasulü:
"Deveni bırak ve içeri girip iki rekat namaz kıl" buyurdu. Ben de
içeri girip namaz kıldıktan sonra döndüm. Bilal'e bana bir ukiye tartıp
vermesini emretti. O da bana tarttı. Teraziyi de ağır bastırdı. Ben arkamı
dönüp gidince Allah Rasulü:
"Bana Cabir'i
çağırın" buyurdu. Beni çağırdılar. Şimdi deveyi bana geri verecek dedim.
Bundan daha çok sevmediğim bir şey yoktu. O: "Deveni al, paran da senin
olsun" buyurdu.
AÇIKLAMA: "Bastonu
ile onu dürttü." Mihcem mim harfi kesreli olarak ucu bükülmüş bineklinin
düşürdüklerini kendisi ile aldığı bir sopaya denilir.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in: "İçeri gir, iki rekat namaz kıl" buyruğundan,
yolculuktan gelinince iki rekat namaz kılmanın müstehap olduğu hükmü
anlaşılmaktadır.
"Bilal bana tarttı
ve teraziyi ağır bastırdı." Buradan da bedel borç ve benzeri ödemeler
yapılırken terazinin ağır tutulmasının müstehap olduğu hükmü anlaşılmaktadır.
İleride Cabir'in rivayet ettiği bu hadis ile onun deveyi satması ile ilgili
açıklamalar yüce Allah'ın izni ile Buyu Kitabı'nda gelecektir.
58 - (715) حدثنا
محمد بن
عبدالأعلى.
حدثنا
المعتمر. قال:
سمعت أبي.
حدثنا أبو
نضرة عن جابر
بن عبدالله. قال:
كنا
في مسير مع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. وأنا
على ناضح.
إنما هو في
أخريات الناس.
قال فضربه
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. أو قال
نخسه. (أراه
قال) بشيء كان
معه. قال: فجعل
بعد ذلك يتقدم
الناس ينازعني
حتى إني
لأكفه. قال:
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: " أتبيعينه
بكذا وكذا ؟
والله يغفر
لك" قال قلت:
هو لك. يا نبي
الله ! قال: "
أتبيعينه
بكذا وكذا؟
والله يغفر
لك" قال قلت:
هو لك. يا نبي
الله ! قال:
وقال لي. " أتزوجت
بعد أبيك ؟".
قلت: نعم. قال:
"ثيبا أم بكرا
؟".
قال
قلت: ثيبا. قال:
"فهلا تزوجت
بكرا تضاحكك وتضاحكها،
وتلاعبك
وتلاعبها ؟".
قال أبو نضرة:
فكانت كلمة
يقولها
المسلمون.
افعل كذا
وكذا. والله
يغفر لك.
3627-58/6-
Bize Muhammed b. Abdu'I-A'IS. tahdis etti, bize el-Mu'temir tahdis edip dedi
ki: Babamı şöyle derken dinledim: Bize Ebu Nadra, Cabir b. Abdullah'tan şöyle dediğini
tahdis etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile bir yolculukda idik.
Ben de su taşıyan bir deveye binmiştim. O bindiğim deve ise yolcu kafilesinin
arkalarında idi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona vurdu -ya da onu
dürttü dedi- zannederim beraberindeki bir şeyle (dürttü) dedi. Artık bundan
sonra o deve herkesin önüne geçmeye ve beni yularını kısmak zorunda bırakacak
kadar ileri gitmeye koyuldu. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şu
kadara şu kadara Allah da sana mağfiret buyursun" buyurdu. Ben de: O
senindir ey Allah'ın Nebisi dedim. Allah Rasulü: "Bunu bana şu kadara şu
kadara satıyor musun. Allah da sana mağfiret buyursun. " buyurdu. Ben: Ey
Allah'ın Nebisi! O senindir. Yine bana: "Babandan sonra evlendin mi"
buyurdu. Ben, evet dedim. O: "Dul ile mi, bakire ile mi" buyurdu.
Ben: Dul ile dedim. Allah Rasulü: "Neden seninle gülüşecek, senin de
kendisi ile gülüşeceğin; seninle oynaşacak, senin de kendisi ile oynaşacağın
bakire birisi ile evlenmedin" buyurdu.
Ebu Nadra dedi ki: Bu
müslümanların söyledikleri bir sözdü. Şunu şunu yap, Allah da sana mağfiret
buyursun, (derlerdi).
Diğer tahric: Buhari,
2718; Müslim, 4078; Nesai, 4655; İbn Mace, 2205
AÇIKLAMA: "Ben
su taşıyan bir deveye binmiştim." Nadıh, üzerinde su taşınan deve
demektir. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
17/41- DÜNYA
METAININ EN HAYIRLISI SALİHA KADINDIR BABI