SAHİH-İ MÜSLİM

SÜT EMME

 

16/40- BAKİRE İLE EVLENMENİN MÜSTEHAP OLDUĞU BABI

 

3622-55/1- Bize Ubeydullah b. Muaz tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be, Muharib b. Disar'dan tahdis etti, o Cabir b. Abdullah'tan şöyle dediğini rivayet etti: Bir kadın ile evlendim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Evlendin mi?" sordu. Ben: Evet dedim. O: "Bakire mi yoksa dul mu?" buyurdu. Ben, dul deyince. Allah Rasulü: "Bakireler ve onlarla oynaşmak nerede kaldı?" buyurdu.

 

Şu'be dedi ki: Ben bu hadisi Amr b. Dinar'a zikrettim o: Ben bunu Cabir’DEN dinledim, o ancak: "Neden seninle oynaşacak, senin de kendisi ile oynaşacağın bir kız almadın" buyurdu (dedi).

 

Diğer tahric: Buhari, 5080

 

 

 

3623-56/2- Bize Yahya b. Yahya ve Ebu Rabi' ez-Zehrani tahdis etti.

Yahya dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd, Amr b. Dinar'dan haber verdi. O Cabir b. Abdullah'tan rivayet ettiğine göre (babam) Abdullah vefat etti ve geriye dokuz -yahut yedi dedi- kız çocuğu bıraktı. Ben de dul bir kadın ile evlendim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Ey Cabir! Evlendin mi?" diye sordu. Ben: Evet dedim. O: "Bakire ile mi, dul ile mi?" buyurdu. Ben: Hayır dul ile ey Allah'ın Rasulü dedim.

 

O: "Neden seninle oynaşacak, senin de kendisi ile oynaşacağın kız almadın ki" yahut da "seninle gülüşecek senin de kendisi ile gülüşeceğin" buyurdu. Ben ona: (Babam) Abdullah vefat etti ve geriye dokuz -yahut yedi- kız çocuğu bıraktı. Ben ise onların yanına kendileri gibi birisini almaktan -yahut getirmekten- hoşlanmadım. Bunun yerine onlara göz kulak olacak, onların hallerini düzeltecek bir kadın getirmeyi arzu ettim, dedim. Allah Rasulü: "O halde Allah mübarek eylesin" ya da bana: "hayırlı olsun" buyurdu.

Ebu Rabi'in rivayetinde: "Seninle oynaşacak, senin de kendisi ile oynaşacağın, seninle gülüşecek, senin de kendisi ile gülüşeceğin" dedi. 

 

Diğer tahric: Buhari, 5367, 6387; Tirmizi, 1100; Nesai, 3219

 

 

 

3624- .. ./3- Bunu bize Kuteybe b. Said de tahdis etti, bize Süfyan, Amr’DAN tahdis etti, o Cabir b. Abdullah'tan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "nikahlandın mı ey Cabir? buyurdu" ve hadisi "onlara göz kulak olacak, onları tarayacak bir kadın" ibaresine kadar hadisi nakletti. Allah Rasulü: "İsabet ettin" buyurdu ve sonrasını zikretmedi. 

 

 

Diğer tahric: Buhari, 4052

 

AÇIKLAMA:          Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (3622) Cabir'e: "Evlendin mi? diye sordu o: Evet dedi..." Bir diğer rivayette (3622) "Neden seninle oynaşacak, senin de kendisi ile oynaşacağın bir kız değil" diğer rivayette (3623) "seninle gülüşecek, senin de kendisi ile gülüşeceğin, seninle oynaşacak, senin de kendisi ile oynaşacağın bir bakire ile evlenseydin ya"

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Liab: oynaşmak" lam harfi kesreli iledir. Buhari'nin bazı rivayetlerinde lam harfi ötrelidir. (Anlamı salya olur) Kadı Iyaz dedi ki: Müslim'in kitabındaki rivayet sadece kesre iledir. Bu da oynaşmak anlamındaki "mulaabe" den gelir. Bu hadisin şerhine dair söz söyleyenlerin çoğunluğu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Tülaibuha: kendisi ile oynaşacağın" lafzını bildiğimiz oyun ile açıklamışlardır. Esasen "seninle gülüşe cek, senin de kendisi ile gülüşeceğin" ibaresi de bunu desteklemektedir.

 

Bazı ilim adamlarının dediklerine göre bunun salya anlamındaki "luab"den gelme ihtimali de vardır.

 

Bu hadisten:

 

1. Bakireler ile evlenmenin fazileti ve onlarla evlenmenin sevabının daha üstün olduğu,

 

2. Erkeğin zevcesi ile oynaşacağı, ona güzel ve yumuşak davranıp onunla gülüşeceği, onunla güzel geçineceği,

 

3. İmamın ve büyük zatın arkadaşlarına hallerini sorup durumlarını yakından inceleyeceği, onları kendi faydaları na olan işlere yönlendirip bu işlerdeki fayda yönüne dikkatlerini çekeceği hükümleri anlaşılmaktadır.

 

(3623) "Ben ona: (babam) Abdullah vefat etti... O da bana hayırlı olsun buyurdu."

 

Bu hadisten:

 

1. Cabir'in fazileti ve kızkardeşlerinin maslahatını kendi nefsinin payına tercih ettiği,

 

2. Hayır ve itaat olan bir işi yapan kimseye ister dua edenle alakalı olsun ister olmasın hayırlı dua edileceği,

 

3. Kadının kocasına da onun çocuklarına ve aile fertlerine kendi rızası ile hizmet etmesinin caiz olduğu, rızası yoksa olmadığı hükümleri anlaşılmaktadır.

 

 

 

 

3625-57/4- Bize Yahya b. Yahya tahdis etti, bize Huşeym, Seyyar'dan haber verdi, o eş-Şa'bi'den, o Cabir b. Abdullah'tan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bir gazada idik. Gazadan döndüğümüzde pek hızlı gitmeyen bir deve üzerinde acele gitmek istedim. Arkamdan bir binekli bana yetişti. Beraberindeki bir harbe ile benim devemi dürttü. Bu sefer benim devem senin görebildiğin en asil bir deve gibi yola koyuldu. Dönüp baktığımda Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i görüverdim. O: "Neden acele ediyorsun ey Cabir?" buyurdu. Ben: Ey Allah'ın Rasulü! Yeni evlendim de dedim. Allah Rasulü: "Sen bakire ile mi yoksa dul ile mi evlendin?" buyurdu. Hayır dul ile dedim. Allah Rasulü: "Neden seninle oynaşacak, senin de kendisi ile oynaşacağın bir kız ile değil?" buyurdu.

 

(Cabir) devamla dedi ki: Medine'ye geldiğimiz zaman (evlerimize) girecek olduk. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Acele etmeyin. Gece vakti girelim. -Yahut akşam vakti- ki saçları dağınık olan saçlarını tarasın, kocası yanında olmayan kadın da üstünü başını temizlesin" buyurdu.

 

(Cabir) dedi ki: "Vardığın zaman cima et, cima et" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 5079, 5245, 5246, 5247; Müslim, 4941, 4942, 4943 -muhtasar-; Ebu Davud, 2778 -muhtasar-

 

AÇIKLAMA:          "Döndüğümüz zaman acele ettim." Bu bütün diyarımızdaki nüshalarda bu şekilde: Akbelna: Döndüğümüz (zaman)" şeklindedir. Kadı Iyaz da bunu İbn Süfyan'ın Müslim'den rivayetinden böylece nakletmiş ve şunları söylemiştir: İbn Mahhan'ın rivayetinde ise fe ile "Akfelna: geri döndüğümüz zaman" şeklindedir. İfadenin açıklamasına gelince bu (başına hemze getirilmeksizin" kafelna: döndük anlamındadır. Bununla birlikte lam harfi fethalı olarak "akfelena" diye kaydedilmesi de sahihtir. Yani Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizim geri dönmemizi sağlayınca demek olur. Ayrıca meçhul bir fiil olarak ukfilna: geri döndürüldüğümüz zaman şekli de mümkündür.

 

"Pek hızlı gitmeyen bir devem üzerinde acele ettim." Katuf, ağır yürüyen demektir.

"Bir harbe ile devemi dürttü." Burada harbe (aneze) alt tarafı demirli yaklaşık yarım mızrak uzunluğunda bir sopadır.

 

"Devem senin gördüğün en asil bir deve gibi hızlandı." Bu da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'in açık bir mucizesi ve bereketinin bir etkisidir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'in: "Bekleyin ... kocası yanında olmayan üstünü başını temizlesin" İstihdad (tercümede üstünü başını temizlesin) aslında etek traşı için demir (ustura) kullanmak ve o tüyleri ustura ile gidermek demektir. Burada kasıt ise her ne yolla olursa olsun tüyleri almaktır. "Muhayyebe" ise kocası yanında olmayan demektir. Eğer kocası başka yerde değilse sonuna he (yuvarlak te) getirilmeksizin buşhid denilir.

Bu hadiste üstün ahlak ile ahlaklanmak, müslümanlara şefkatli olmak, ayıpları, kusurları araştırmaktan uzak durmak ve arkadaşlığın ve beraberliğin devamını gerektirecek hususları yerine getirip onlara dikkat etmek gereği anlaşılmaktadır.

 

Bu hadis-i şerifte geceleyin eve baskın yaparcasına gitmeyi yasaklayan sahih hadislerle çelişki sözkonusu değildir. Çünkü o yasaklar beklenmedik bir zamanda ansızın gelen kimseler hakkındadır. Burada ise onların geldiklerinin haberi önceden işitilmiş ve insanlar onların vardıklarını ve akşam şehre gireceklerini öğrenmişlerdi. İşte bunun için kocası yanında bulunmayan kadın hazırlanır, üstü başı temiz olmayan kadın üstünü başını düzeltir, kocasını karşılamaya hazırlanır. Allah en iyi bilendir.

 

"Vardığın zaman cima yap, cima" İbnu'l-A'rabi der ki: Hadisteki "elkeys" cima demektir. Aynı zamanda akıl anlamına da gelir. Maksat ise onu çocuk sahibi olmaya teşvik etmektir.

 

 

 

 

3626- .. ./5- Bize Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Abdülvehhab -yani b. Abdülmecid es-Sekafi- tahdis etti, bize UbeyduIlah, Vehb b. Keysan'dan tahdis etti, o Cabir b. Abdullah'tan şöyle dediğini rivayet etti: Bir gazada ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıkmıştım. Devem beni geciktirdi. ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma gelerek bana: "Ey Cabir" dedi. Ben: Buyur dedim. O: "Nasılsın" buyurdu. Ben: Devem beni geciktirdi ve yoruldu. Bundan dolayı geri kaldım dedim. Bunun üzerine Allah Resulü inip bastonu ile onu dürttü. Sonra: "Bin" buyurdu. Ben de bindim. Bu sefer ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önüne geçmesin diye onun yularını kısmaya başladığımı gördüm. ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evlendin mi" buyurdu. Ben: Evet, dedim. O: "Bakire ile mi dul ile mi" buyurdu. Ben: Hayır, dul ile dedim. Allah Rasulü: "Neden seninle oynaşacak, senin de kendisi ile oynaşacağın bir kız almadın" buyurdu. Ben: Benim kızkardeşlerim var, bu sebeple onları toparlayacak, onları tarayacak, onların başında duracak bir kadın ile evlenmeyi arzu ettim dedim. Allah Resulü: "Madem Medine'ye geleceksin. Medine'ye vardığında cima etmeye bak, cima etmeye" buyurdu. Sonra da: "Deveni satar mısın" buyurdu. Ben: Evet dedim. Benden onu bir ukiyeye satın aldı. Sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de Medine'ye geldi, ben de sabah vakti vardım. Mescide geldim. Onu mescidin kapısında gördüm. "Şimdi mi geldin" buyurdu. Ben: Evet dedim. Allah Rasulü: "Deveni bırak ve içeri girip iki rekat namaz kıl" buyurdu. Ben de içeri girip namaz kıldıktan sonra döndüm. Bilal'e bana bir ukiye tartıp vermesini emretti. O da bana tarttı. Teraziyi de ağır bastırdı. Ben arkamı dönüp gidince Allah Rasulü:

 

"Bana Cabir'i çağırın" buyurdu. Beni çağırdılar. Şimdi deveyi bana geri verecek dedim. Bundan daha çok sevmediğim bir şey yoktu. O: "Deveni al, paran da senin olsun" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:          "Bastonu ile onu dürttü." Mihcem mim harfi kesreli olarak ucu bükülmüş bineklinin düşürdüklerini kendisi ile aldığı bir sopaya denilir.

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "İçeri gir, iki rekat namaz kıl" buyruğundan, yolculuktan gelinince iki rekat namaz kılmanın müstehap olduğu hükmü anlaşılmaktadır.

 

"Bilal bana tarttı ve teraziyi ağır bastırdı." Buradan da bedel borç ve benzeri ödemeler yapılırken terazinin ağır tutulmasının müstehap olduğu hükmü anlaşılmaktadır. İleride Cabir'in rivayet ettiği bu hadis ile onun deveyi satması ile ilgili açıklamalar yüce Allah'ın izni ile Buyu Kitabı'nda gelecektir.

 

 

 

 

3627-58/6- Bize Muhammed b. Abdu'I-A'IS. tahdis etti, bize el-Mu'temir tahdis edip dedi ki: Babamı şöyle derken dinledim: Bize Ebu Nadra, Cabir b. Abdullah'tan şöyle dediğini tahdis etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile bir yolculukda idik. Ben de su taşıyan bir deveye binmiştim. O bindiğim deve ise yolcu kafilesinin arkalarında idi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona vurdu -ya da onu dürttü dedi- zannederim beraberindeki bir şeyle (dürttü) dedi. Artık bundan sonra o deve herkesin önüne geçmeye ve beni yularını kısmak zorunda bırakacak kadar ileri gitmeye koyuldu. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şu kadara şu kadara Allah da sana mağfiret buyursun" buyurdu. Ben de: O senindir ey Allah'ın Nebisi dedim. Allah Rasulü: "Bunu bana şu kadara şu kadara satıyor musun. Allah da sana mağfiret buyursun. " buyurdu. Ben: Ey Allah'ın Nebisi! O senindir. Yine bana: "Babandan sonra evlendin mi" buyurdu. Ben, evet dedim. O: "Dul ile mi, bakire ile mi" buyurdu. Ben: Dul ile dedim. Allah Rasulü: "Neden seninle gülüşecek, senin de kendisi ile gülüşeceğin; seninle oynaşacak, senin de kendisi ile oynaşacağın bakire birisi ile evlenmedin" buyurdu.

Ebu Nadra dedi ki: Bu müslümanların söyledikleri bir sözdü. Şunu şunu yap, Allah da sana mağfiret buyursun, (derlerdi). 

 

 

Diğer tahric: Buhari, 2718; Müslim, 4078; Nesai, 4655; İbn Mace, 2205

 

AÇIKLAMA:          "Ben su taşıyan bir deveye binmiştim." Nadıh, üzerinde su taşınan deve demektir.  Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

17/41- DÜNYA METAININ EN HAYIRLISI SALİHA KADINDIR BABI