SAHİH-İ MÜSLİM |
ZEKAT |
باب قبول
الصدقة من
الكسب الطيب
وتربيتها
20 HELAL KAZANÇTAN
VERİLEN SADAKANIN KABULÜ VE BU SADAKANIN BÜYÜTÜLMESİ BABI
وحدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
ليث عن سعيد
بن أبي سعيد،
عن سعيد بن
يسار ؛ أنه
سمع أبا هريرة
يقول: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم:
"ما
تصدق أحد
بصدقة من طيب،
ولا
يقبل الله
إلا الطيب،
إلا أخذها
الرحمن
بيمينه. وإن كانت
تمرة. فتربو
في كف الرحمن
حتى تكون أعظم
من الجبل. كما
يربي أحدكم
فلوه أو فصيله".
2339- Bize Kuteybe b.
Said de tahdis etti, bize Leys, Said b. Ebu Said'den tahdis etti, o, Said b.
Yesar'dan rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre'yi şöyle derken dinlemiştir:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bir kimse helal
kazançtan bir sadaka verecek olursa -kiAllah helal olandan başkasını kabul
etmez- mutlaka Rahman o sadakayı -isterse bu bir hurma tanesi olsun- sağ eli
ile alır. Sizden biriniz kendi tayını yahut sütten kesilmiş deve yavrusunu
besleyip büyüttüğü gibi dağdan daha da büyük oluncaya kadar Rahman'ın av ucunda
büyüyüp durur."
Diğer tahric: Buhari,
1410 -muallak olarak-, 7430; Tirmizi, 661; Nesai, 2524; İbn Mace, 1842
حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
يعقوب (يعني
ابن عبدالرحمن
القارئ) عن
سهيل، عن
أبيه، عن أبي
هريرة ؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
"لا
يتصدق أحد
بتمرة من كسب
طيب. إلا
أخذها الله
بيمينه.
فيربيها كما
يربي أحدكم
فلوه أو قلوصه.
حتى تكون مثل
الجبل، أو
أعظم".
2340- Bize Kuteybe b.
Said tahdis etti, bize Yakub -yani b. Abdurrahman el-Kari- Suheyl'den tahdis
etti, o babasİndan, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bir kimse helal bir
kazançtan bir hurma sadaka verecek olursa mutlaka Allah onu sağ eli ile alır ve
onu sizden birinizin kendi tayını yahut da genç dişi devesini büyüttüğü gibi
onu büyütür. Ta ki o sadaka dağ gibi ya da ondan büyük oluncaya kadar. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (2339)
"Ki Allah helal olmayanı kabul etmez." Burada zikredilen
"tayyib"den maksat helaldır.
"Mutlaka Rahman onu
sağı ile alır. Bir hurma dahi olsa ... " el-Mazerı dedi ki: Her türlü
eksiklikten münezzeh yüce Allah hakkında azaların imkansız olduğunu daha önce
belirtmiş idik. Bu hadis ve benzerleri ile söylenenleri anlamaları için
karşılıklı konuşmalarında alışageldikleri şekilde tabirler kullanıldığını,
burada sadakanın kabul edilmesinin kinaye yolu ile avucun içerisine alınması
ile ecrinin kat kat artırılmasının terbiye edilmesi ile anlatıldığını
görüyoruz.
Kadi İyaz dedi ki: Beğenilen
ve değer verilen bir şeyin sağ el ile alınması ile dile getirildiğinden bu gibi
hususlarda bu tabir kullanılmış ve o işin kabul edilip hoşnutlukla
karşılandığını anlatmak için bir istiare olarak kullanılmıştır. Nitekim şair de
şöyle demiştir:
"Bir şan ve şeref
için bir sancak kaldırılacak olursa, 'İrabe onu sağ eli ile alıverir."
Bir diğer açıklamaya
göre burada yemin (sağ) sadakanın kabul ciheti ve hoşnutlukla karşılandığı
anlatılmaktadır. Çünkü böyle bir anlatımda sol Bunun zıddı bir mana ifade eder.
Bir diğer görüşe göre burada Rahman'ın elinden ve sağından kasıt sadakanın
kendisine verildiği eldir. Bunun yüce Allah'a izafe edilmesi ise mülk ve
özellik anlamında bir izafedir. Çünkü bu sadaka verenin eline aziz ve celil
Allah için bırakılır. Sadakanın beslenip dağdan daha büyük oluncaya kadar
büyütülmesi hususunda da şu açıklama yapılmıştır: Bundan maksat ecrinin
büyütülmesi, sevabının katlandırılmasıdır. (Kadi İyaz devamla) dedi ki: Bunun
zahiri anlamı ile olması da ve sadakanın kendisinin büyütülüp yüce Allah'ın onu
mübarek kılarak lütfu ile onu terazide (bu şekilde) ağır basıncaya kadar
artırması da doğru bir anlamdır.
Bu hadis (anlam itibari
ile) yüce Allah'ın: "Allah faizi imha eder. Sadakaları ise artırıp
durur" (Bakara, 276) buyruğuna yakındır.
"Birinizin tayını
yahut sütten kesilmiş deve yavrusunu büyütmesi gibi."
Dil bilginlerinin
dediklerine göre "fuluv: tay" demektir. Ona bu adın veriliş sebebi
annesinden ayrılmış ve uzaklaştırılmış olmasıdır. Fasil ise annesinin sütünü
emmekten kesilen deve yavrusuna denilir. "Fuluv" iki türlü söylenir.
İkisi de fasihtir. Her ikisinin daha fasih ve meşhur olanı ise fe harfi
fethalı, lam ötreli, vav şeddeli (feluvv şeklinde) söyleyişidir. İkincisi ise
fe harfi kesreli lam harfi sakin vav harfi şeddesiz (filuv) şeklidir.
(2340) "Tayını
yahut genç devesini" genç deve anlamındaki "kallıs" kaf harfi
fethalı ve lam harfi ötreli okunur. Genç dişi deve demek olup erkek deve
hakkında kullanılmaz.
وحدثني
أمية بن
بسطام. حدثنا
يزيد (يعني
ابن زريع)
حدثنا روح بن
القاسم. ح
وحدثنيه أحمد
بن عثمان
الأودي. حدثنا
خالد بن مخلد.
حدثني سليمان
(يعني ابن
بلال). كلاهما
عن سهيل، بهذا
الإسناد.
وفي
حديث روح: "من
الكسب الطيب
فيضعها في
حقها" وفي
حديث سليمان
"فيضعها في
موضعها".
2341- Bana Umeyye b.
Bistam da tahdis etti, bize Yezid -yani b. Zuheyr- tahdis etti, bize Rahf b.
el-Kasım tahdis etti (H.) Bunu bana Ahmed b. Osman el-Evd! de tahdis etti, bize
Halid b. Mahled tahdis etti, bana Süleyman -yani b. Bilal- tahdis etti, her
ikisi Suheyl'den bu isnad ile hadisi rivayetetti.
Hadisin Ravh tarafından
gelen rivayetinde "helal kazançtan (sadaka verip) onu hakettiği yerde
koyan"denilirken Süleyman tarafından rivayetinde "onu kendisine ait
yere koyan (veren)" şeklindedir.
Diğer tahric: Hadisin
Umeyye el-Cermi tarafından nakledilen rivayetini Buhari, 1410 -muallak olarak
Ahmed b. Osman yolu
ile gelen rivayetini, Buhari, 7430'da muallak olarak;
Süleyman b. Suheyl
yolu ile gelen rivayetini ise yalnız Müslim rivayet etmiştir
وحدثنيه
أبو الطاهر.
أخبرنا
عبدالله بن
وهب. أحبرني
هشام بن سعد
عن زيد بن
أسلم، عن أبي
صالح، عن أبي
هريرة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم. نحو حديث
يعقوب عن سهيل.
2342- Bunu bana
Ebu't-Tahir de tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb haber verdi, bana Hişam b.
Sa'd, Zeyd b. Eslem'den haber verdi. O Ebu Salih'den, o Ebu Hureyre'den o Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den Yakub'un Süheyl'den diye hadisi rivayetine
yakın olarak rivayet etti.
Diğer tahric: Buhari,
1411
وحدثني
أو كريب محمد
بن العلاء.
حدثنا أبو أسامة.
حدثنا فضيل بن
مرزوق. حدثني
عدي بن ثابت
عن أبي حازم،
عن أبي هريرة
؛ قال:
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم:
"أيها
الناس ! إن
الله طيب لا
يقبل
إلا طيبا.
وإن الله أمر
المؤمنين بما
أمر به
المرسلين.
فقال: { يا أيها
الرسل كلوا من
الطيبات
واعملوا
صالحا إني بما
تعملون عليم}.[23 /
المؤمنون/ الآية
51] وقال: { يا أيها
الذين آمنوا
كلوا من طيبات
ما رزقناكم} [2 /
البقرة / الآية
172]". ثم ذكر
الرجل يطيل
السفر. أشعث
أغبر. يمد
يديه إلى
السماء. يا رب !
يا رب ! ومطعمة
حرام، ومشربه
حرام، وملبسه
حرام، وغذي
بالحرام. فأنى
يستجاب لذلك ؟
".
2343- Bana Ebu Kureyb
Muhammed b. el-A'la da tahdis etti, bize Ebu Usame tahdis etti, bize Fudayl b.
Merzuktahdis etti, bana Adiy'b. Sabit, Ebu Hazim'den tahdis etti, o Ebu
Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Şüphesiz Allah pek temizdir. Helal ve
temiz olandan başkasını kabul etmez ve muhakkak Allah Resullere verdiği emrin
aynısını müminlere emretmiştir. Aziz ve celil Allah: "Ey Resuller, temiz
olan şeylerden yeyin ve salih am el işleyin. Çünkü şüphe yok ki ben
yaptıklarınızı çok iyi bilenim" (Mu'minun, 51) ve: "Ey iman edenler!
Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz olanlarından yeyin" (Bakara,
172) buyurmaktadır. Sonra uzun süre saçları dağınık toza toprağa bulanmış
olduğu halde yolculuk yapıp ellerini semaya uzatarak: Rabbim! Rabbim! diye
yalvaran, Bununla birlikte yediği haram, içtiği haram, giydiği haram olan,
haram ile beslenen bir adamı sözkonusu ederek: Böylesinin duası nasıl kabul
olunabilir?" buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi,
2989
AÇIKLAMA: (2343)
"Muhakkak Allah temizdir (helal ve) temiz olanından başkasını kabul
etmez." Kadi İyaz dedi ki: Tayyib (temiz) yüce Allah'ın sıfatı olarak
kullanılırsa eksikliklerden münezzeh anlamına gelir. Bu anlamı ile (el-Kuddus) isminin
anlamı ile aynı olur. Tayyibin asıl anlamı ap arı ve ter temiz olmak, pislikten
uzak bulunmaktır.
Bu hadis-i şerif
İslam'ın temel dayanaklarından, hükümlerin üzerine bina edildiği esaslardan
birisidir. Ben bu gibi hadislerden kırk hadisi ayrı bir cüzde bir.araya getirip
topladım.
Bu hadiste çeşitli
hükümleryer almaktadır:
1. Helal maldan infak
etmek teşvik edilirken böyle olmayandan infak yasaklanmaktadır.
2. Yiyilen, içilen,
giyilen ve benzeri şeylerin herhangi bir şüphenin bulunmadığı katıksız helalden
olması gerekir,
3. Dua etmek isteyen bir
kimsenin ise bu gibi hususlara başkasından daha çok itina göstermesi gerekir.
"Sonra da saçı başı
dağınık toza bulanmış halde uzunca yolculuk yapan bir adamı sözkonusu
etti.." Allah en iyi bilendir. Bunun anlamı muhtemelen hacc, müstehab olan
bir ziyaret, sı la-i rahim ve buna benzer çeşitli itaat türlerini yerine
getirmek maksadı ile uzunca yolculuk yapan kişi kastedilmektedir.
"Böyle birisinin
duası nasıl kabul olunabilir?" Yani bu nitelikte olan bir kimsenin duası
nereden ve nasıl kabul edilecek?
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: