SAHİH-İ MÜSLİM |
İMAN |
باب تألف
قلب من يخاف
على إيمانه
لضعفه، والنهي
عن القطع
بالإيمان من
غير دليل قاطع
68- (İMAN'NIN) ZAYIFLlĞI DOLAYISIYLA İMANINDAN (ZARAR GÖRMESİNDEN) KORKULAN
KİMSENİN KALBİNİN ISINDIRILMASI VE KESİN BİR DELİL BULUNMADAN (KİMSE HAKKINDA)
KESİN İMAN (SAHİBİ OLDUĞU) HÜKMÜNÜ VERMENİN YASAK OLUŞU BABI
236 - (150) حدثنا
ابن أبي عمر.
حدثنا سفيان
عن الزهري، عن
عامر بن سعد،
عن أبيه؛ قال:
قسم رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قسما.
فقلت: يا رسول
الله! أعط
فلانا فإنه
مؤمن. فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم "أو مسلم"
أقولها ثلاثا.
ويرددها على
ثلاثا "أو مسلم"
ثم قال "إني
لأعطي الرجل
وغيره أحب إلي
منه. مخافة أن
يكبه الله في
النار".
376- Bize İbn Ebi Ömer tahdis
etti. Bize Süfyan, Zühri'den
tahdis etti. O Amir b. Sa'd'dan, o babasından şöyle dediğini nakletti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir (miktar mal) paylaştırdı. Ben: Ey Allah'ın
Resulü, filan kişiye ver, çünkü o bir mü'mindir,
dedim. (Sa'd b. Ebi Vakkas) dedi ki:
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Yahut müslümandır" buyurdu. Ben sözümü üç
defa tekrar ettim, O'da bana üç defa "yahut müslümandır"
buyruğunu tekrar etti.
Sonra: "Ben, bazen
bir adama, Allah onu yüz üstü cehenneme atar korkusu ile -başkasını ondan daha
çok sevdiğim halde- bir şeyler verdiğim olur" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari, 27, 1478; Müslim,
2430, 2431; Ebu Davud,
4683, 4885; Nesai, 5007, 5008; Tuhfetu'l-Eşraf,
3890
237 - (150) حدثني
زهير بن حرب.
حدثنا يعقوب
بن إبراهيم. حدثنا
ابن أخي ابن
شهاب عن عمه؛
قال: أخبرني
عامر ابن سعد بن
أبي وقاص، عن
أبيه سعد؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أعطى
رهطا. وسعد
جالس فيهم.
قال سعد: فترك
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم منهم من
لم يعطه. وهو
أعجبهم إلي.
فقلت: يا رسول
الله! ما لك عن
فلان؟ فوالله
إني لأراه
مؤمنا. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "أو
مسلما" قال،
فسكت قليلا.
ثم غلبني ما
أعلم منه.
فقلت: يا رسول
الله! ما لك عن
فلان. فوالله
إني لأراه
مؤمنا. فقال
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
"أو مسلما"
قال، فسكت
قليلا. ثم
غلبني ما علمت
منه. فقلت: يا
رسول الله! ما
لك عن فلان،
فوالله إني
لأراه مؤمنا.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
"أو
مسلما. إني
لأعطي الرجل
وغيره أحب إلي
منه. خشية أن
يكب في النار
على وجهه".
377- Bana Züheyr b. Harb rivayet etti.
(Dedi ki): Bize Yâkub b. İbrahim rivayet etti. (Dedi
ki): Bize İbni Şihâb'ın
kardeşi oğlu, Amcasın-rivâyet etti. Demiş ki: Bana
Amir b. Sa'd b. Ebi Vakkas'ın babası Sa'd'dan rivayet
ettiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): Birkaç kişiye (dağıttığı mallardan
bir şeyler) verdi. Sa'd da aralarında oturuyordu. Sa'd dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
aralarından kendisine bir şeyler vermediği birisini bıraktı. Halbuki
aralarında benim en beğendiğim kişi o idi. Bunun üzerine: Ey Allah'ın Resulü
neden filana bir şey vermedin? Allah'a yemin olsun ki ben onu bir mümin olarak
görüyorum, dedim. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Yahut bir Müslüman olarak
(de)" buyurdu. (Sa'd) dedi ki: Kısa bir süre
sustum sonra onun hakkında bildiklerime yenik düştüm ve: Ey Allah'ın Resulü
neden filan'a bir şey vermedin? Allah'a yemin ederim ki ben onu bir mümin
olarak görüyorum, dedim.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yahut bir Müslüman olarak (de)"
buyurdu. (Sa'd) dedi ki: Kısa bir süre sustum sonra
onun hakkında bildiklerime yenik düştüm ve: Ey Allah'ın Resulü neden filan
kimseye bir şeyler vermedin? Allah'a yemin olsun ki ben onu bir mümin olarak
görüyorum, dedim.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yahut bir Müslüman olarak (de). Şüphesiz ki
ben bir adama -başkasını ondan daha çok sevdiğim halde- bir şeyler veririm
çünkü onun yüz üstü cehenneme yıkılacağından korkarım" buyurdu.
(150) حدثنا
الحسن بن علي
الحلواني،
وعبد بن حميد
قالا: حدثنا
يعقوب (وهو
ابن إبراهيم
بن سعد) حدثنا
أبي عن صالح،
عن ابن شهاب؛
قال: حدثني
عامر بن سعد،
عن أبيه سعد؛
أنه قال: أعطى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم رهطا
وأنا جالس
فيهم. بمثل
حديث ابن أخي
ابن شهاب عن
عمه. وزاد
فقمت إلى رسول
الله فساررته.
فقلت: ما لك عن
فلان؟
378- Bize Hasen b. Aliy el-Hulvani ile Abd. b. Humeyd rivayet ettiler. Dediler
ki: Bize Ya'kub —ki İbni
İbrahim b. Sa'd'dır — rivayet etti. (Dedi ki): Bize
Babam, Salîh'den, o da İbni
Şihâb'dan naklen rivayet etti. Demiş ki: Bana Amir b.
Sa'd babası
Sad'dan şöyle dediğini tahdis etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birkaç kişiye bir şeyler verdi. Ben de aralarında
oturuyordum deyip, hadisi İbn Şihab'ın
kardeşinin oğlunun amcasından diye naklettiği (bir önceki) hadisi ile aynen
rivayet etti ve ayrıca: Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
yanına kalkıp ona gizlice söyleyerek: Ey Allah'ın Resulü neden filana bir
şeyler vermedin dedim, ibaresini ekledi.
م (150) وحدثنا
الحسن
الحلواني.
حدثنا يعقوب.
حدثنا أبي عن
صالح، عن
إسماعيل بن
محمد؛ قال:
سمعت محمد بن
سعد يحدث هذا.
فقال في
حديثه: فضرب
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بيده بين
عنقي وكتفي.
ثم قال
"أقتالا؟ أي
سعد! إني
لأعطي الرجل".
379- Bize el-Hasan el-Hulvani de tahdis etti. Bize Yakub tahdis etti, bize babam
Salih'ten tahdis etti. O İsmail b. Muhammed'den
(şöyle dediğini) nakletti: Muhammed b. Sa'd'ı bu
hadisi tahdis ederken dinledim sonra hadisi
rivayetinde dedi ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eliyle omzumla ensem arasına dokundu sonra da:
"(Onun için) savaşmak mı (istiyorsun) ey Sa'd?
Ben adama veriyorum işte" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari, 1478; Müslim,
2432; Tuhfetu'l-Eşraf, 3921
AÇIKLAMA: (376-379
numaralı hadisler): Bu babta (376) Sa'd b. Ebu Vakkas
(radıyalIahu anh)'ın rivayet ettiği hadis vardır. Hadisin lafızlarına gelince
''Allah'ın onu yüz üstü ateşe yıkması korkusuyla" ibaresindeki 'bnu yıkması" fiilindeki zamir kendisine bir şeyler
verilen kimseye aittir. Yani ben kendisine bir şeyler verilmeyecek olursa kafir olacağından korktuğum için ona bir şeyler vermekle
kalbini ısındırıyorum, demektir.
(377) "Bir grup
kişiye bir şeyler verdi" ibaresindeki "raht" topluluk demektir.
Asıl anlamı on kişiden az topluluk içindir. "Halbuki
o aralarında en beğendiğim kişi idi" ifadesi benim inancıma göre en
faziletlileri, en salih olanları idi, demektir.
"Muhakkak ben onu
bir mümin olarak görüyorum" yani ben onu böyle biliyorum. Buradaki
"onu görüyorum" fiilin hemzesinin fethalı okunması gerekir. Ötreli
okunması caiz değildir. (Ötreli okunması halinde öyle zannediyorum, bana öyle
görünüyor anlamında olur.) Çünkü kendisi "onun hakkında bildiklerime yenik
düştüm" demiş ve üç defa Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'e müracaat etmiştir. Eğer bu hususta
inancı kesin olmamış olsaydı tekrar tekrar ona
müracaat etmezdi.
(378) "Salih'ten, o
İbn Şihab'dan dedi ki: Bana
Amir b. Sa'd tahdis
etti."
Bu üç kişi birbirinden
rivayet• nakleden tabiinden üç zattır. Aynı zamanda bu büyüklerin küçüklerden
rivayeti türündendir. Çünkü Salih, ez-Zühri'den yaşça
daha büyüktür.
Hadislerin Fıkhi ve Anlamları
1- İman ile İslam arasında
fark vardır. Bu mesele hakkında uzunca bir görüş ayrılığı ve açıklamalar
yapılmıştır. Bu meseleye dair açıklama ve geniş izahlar iman bölümünün baş
taraflarında geçmiş bulunmaktadır.
2- Hak ehli olanların
kalp ile itikatIa birlikte olmadığı sürece dil ile
ikrarın faydası yoktur, şeklindeki görüşlerine delil vardır. Hak ehlinin bu
görüşü de ikrar yeterlidir diyen Kerramiye'nin ve
aşırı Mürcie'nin görüşüne muhaliftir. Onların bu
görüşü ise açık bir hatadır. Müslümanların icmaı, bu
nitelikleri taşıyan münafıkların kafir olduklarına
dair naslar bunu reddetmektedir.
3- Haram olmayan
hususlarda yöneticiler nezdinde şefaatte bulunmak mümkündür (iltimas
yapılabilir).
4- Aynı hususta
kendisine bir şeyler söylenen kişiye bunu tekrarlamak caizdir.
5- Fazileti daha az
olanın daha faziletli olana masıahat olarak gördüğü
hususa dikkat çekmesi caizdir.
6- Üstün (fazilet
sahibi) kişi kendisine gösterileni kayıtsız ve şartsız kabul etmez. Aksine onun
üzerinde düşünür. Şayet belirtilen görüşün maslahatı açıkça görülmezse gereğini
yapmaz.
7 - Hakkında kesin bilgi
olmadığı hususlarda kesin kanaat belirtmeyi terk etmek ve işi sağlamca
araştırmak gerekir.
8- İmam, malı
Müslümanların maslahatı uğrunda önem sırasına göre harcar.
9- Aşere-i mübeşşere ve benzerleri gibi hakkında nas
sabit olmuş kimseler dışında muayyen olarak herhangi bir kimsenin cennetlik
olduğuna kesin hüküm vermemek. Bu ehl-i sünnet
tarafından üzerinde icma olunmuş bir hükümdür.
ResululIah {Sallallahu aleyhi ve Sellemı'in: "Yahut müslümandır"
buyruğunda mümin olduğu inkar edilmemektedir. Bunun
anlamı kesin olarak iman sahibi olduğunu söylemenin yasaklanması ve böyle bir
kimse için Müslüman demenin daha uygun olduğuna dikkat çekilmesidir. Çünkü
İslam zahirin hükmü gereğince bilinen bir husustur. İman ise içte gizlidir, onu
yüce Allah'tan başkası bilemez.
et-Tahrir sahibi ise, bu hadiste o adamın mümin olmadığına bir
işaret bulunduğunu ileri sürmüş ise de, durum onun zannettiği gibi değildir.
Aksine hadiste onun mümin olduğuna işaret vardır. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Sa'd'a verdiği cevabında: "Ben adama başkasını ondan
daha çok sevdiğim halde bir şeyler veririm" buyurmuştur. Yani ben imanı
zayıf olduğu için kafir olacağından korktuğum kimseye
bir şeyler verirken, kalbinin iman ile huzur bulmuş ve imanı sapasağlam
olduğunu bildiğim için, kendisini daha çok sevdiğim diğerlerine bir şeyler
vermem.
Müslim (rahimehullah)'ın babın başında
(376): "Bize İbn Ebu
Ömer tahdis etti. Bize Süfyan,
ez-Zühri'den tahdis etti. O
Amir'den" Senedi hakkında Ebu Ali el-Gassani şöyle demektedir: Hafız Ebu
Mesud ed-Dımaşki dedi ki:
Bu hadisi ancak Süfyan b. Uyeyne, Mamer'den, o ez-Zühri'den diye
rivayet etmektedir. el-Humeydi,
Said b. Abdurrahman ve
Muhammed b. el-Cürcani böyle demişlerdir. Hepsi de Süfyan'dan, o Mamer' den, o ez-Zühri' den onun isnadıyla rivayet etmektedirler. Süfyan'dan mahfuz olan işte budur. Aynı şekilde Ebu'l-Hasan ed-Darakutni de el-İstidrakat adlı eserinde böyle demiştir.
Derim ki: Bunların bu
isnat hakkında bu söyledikleri ile ilgili olarak şöyle denilebilir: Bu hususta
onlara muvafakat etmek gerekmez. Çünkü Süfyan'ın bu
hadisi bir defa ez-Zühri'den, bir başka sefer Ma'mer'den, o ez-Zührı'den diye
duymuş olması ve her iki şekilde de rivayet etmiş olması ihtimali vardır. Bu
durumda bunların biri diğerini olumsuz olarak etkilemez. Fakat onların
söylediklerini gerektiren birtakım hususlar birbirine eklenmiş bulunmaktadır. Süfyan'ın tedlis yapan bir ravi olup, burada "an" lafzmı
kullanmış olması, ondan rivayet nakledenlerin çoğunlukla bunu Ma'mer' den diye rivayet etmiş olmaları bunu gerektiren
hususlardandır. Bunlara daha önce kaydettiğimiz şu şekilde cevap verilebilir:
Müslim (rahimehullah) tedlis
yapan bir raviden "an" diye rivayet etmiş
ise kendisinden an lafzı ile rivayet ettiği kişiden dinlemiş olduğu sabit
olmadıkça rivayet nakletmez.
Durum her ne olursa
olsun isnat ile ilgili bu söylenenlerin metin üzerinde bir etkisi yoktur. Çünkü
metin her durumda sahih ve muttasıldır. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
69- DELİLLERİN BiRBiRİNİ PEKİŞTİRMESİYLE KALBİN HUZURUNUN ARTMASI BABI