SAHİH-İ MÜSLİM |
İMAN |
باب
تفاضل أهل
الإيمان فيه،
ورجحان أهل
اليمن فيه
21- iMAN EHLİNİN İMAN
BAKIMINDAN BİRBİRLERİNDEN ÜSTÜN OLUŞLARI VE YEMENLİLERİN BU HUSUSTAKİ
ÜSTÜNLÜKLERİ
81 - (51) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا أبو
أسامة. ح وحدثنا
ابن نمير. حدثنا
أبي. ح وحدثنا
أبو كريب.
حدثنا ابن
إدريس. كلهم
عن إسماعيل بن
أبي خالد. ح
وحدثنا يحيى بن
حبيب
الحارثي،
واللفظ له.
حدثنا معتمر،
عن إسماعيل،
قال: سمعت
قيسا يروي عن
أبي مسعود.
قال: أشار
النبي صلى
الله عليه
وسلم بيده نحو
اليمن، فقال:
"ألا إن
الإيمان ههنا.
وإن القسوة
وغلظ القلوب
في الفدادين.
عند أصول أذناب
الإبل. حيث
يطلع قرنا
الشيطان. في
ربيعة ومضر".
179- Bize Ebu Bekr b. Ebi
Şeybe tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Usame tahdis etti. (H) Bize İbn Numeyr de
tahdis edip dedi ki: Bize babam tahdis etti. (H) Bize Ebu Kureyb de tahdis edip
dedi ki: Bize İbn İdris tahdis etti. Hepsi İsmail b. Ebu Halid'den (H) Bize
Yahya b. Habib Harisı de -lafız onun olmak üzere- tahdis edip dedi ki: Bize
Mu'temir, İsmail' den şöyle dediğini tahdis etti: Kays'ı, Ebu Mesud'dan şöyle dedi diye rivayet ederken dinledim: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Eliyle Yemen'e doğru işaret edip şöyle buyurdu:
"Dikkat edin şüphesiz iman bu taraftadır. Muhakkak sertlik ve katı
kalplilik de develerin kuyrukları dibinde bağrışıp çağıran {ekincillarda ve
şeytanın boynuzlarının çıktığı Rabia ile Mudarlılardadır. "
Diğer tahric: Buhari,
3126, 3307, 4126, 4997; Tuhfetu'l-Eşraf, 10005
82 - (52) حدثنا
أبو الربيع
الزهراني
أنبأنا حماد.
حدثنا أيوب.
حدثنا محمد عن
أبي هريرة.
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم" جاء أهل
اليمن. هم أرق
أفئدة.
الإيمان يمان.
والفقه يمان. والحكمة
يمانية".
180- Bize Ebu Rabi'
ez-Zehrani tahdis etti, bize Hammad bildirdi. Bize Eyyub tahdis etti, bize
Muhammed, Ebu Hureyre'den şöyle
dediğini tahdis etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Yemenliler geldi, onlar kalpleri en ince olanlardır. İman Yemenlidir,
fıkıh Yemenlidir, hikmet Yemenlidir. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'I-Eşraf, 14421
83 - (52) حدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
ابن أبي عدي. ح
وحدثني عمرو
الناقد. حدثنا
إسحاق بن يوسف
الأزرق.
كلاهما عن ابن
عون، عن محمد،
عن أبي هريرة؛
قال: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بمثله.
181- Bize Muhammed b.
el-Müsenna tahdis etti. Bize İbn Ebu Adiyy tahdis etti. (H) Bana Amr en-Nakid
de tahdis etti. Bize İshak b. Yusuf el-Ezrak tahdis etti. Her ikisi (Amr ile
İshak), İbn Avn'dan, o Muhammed'den, o Ebu
Hureyre' den şöyle dediğini nakletti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu deyip, hadisi aynen zikretti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'I-Eşraf, 14473
84 - (52) وحدثني
عمرو الناقد
وحسن
الحلواني،
قالا: حدثنا
يعقوب (وهو
ابن إبراهيم
ابن سعد) .
حدثنا أبي عن
صالح، عن
الأعرج، قال:
قال
أبو هريرة:
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم" أتاكم
أهل اليمن. هم
أضعف قلوبا
وأرق أفئدة. الفقه
يمان والحكمة
يمانية".
182- Bana Amru'n-Nâfcıd ile
Hasen el-Hulvânî rivayet ettiler. Dediler ki: Bize Ya'kub —ki İbni İbrahim b.
Sa'd'dır— rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebu Salih, A'rac'dan naklen rivayet etti. Dedi ki: Ebu Hureyre dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: "Size Yemenliler geldi. Onlar kalpleri pek zayıf,
yürekleri pek yufkadır. Fıkıh Yemenlidir, hikmet Yemenlidir. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 13653
85 - (52) حدثنا
يحيى بن يحيى
قال: قرأت على
مالك، عن أبي
الزناد، عن
الأعرج، عن
أبي هريرة؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
"رأس
الكفر نحو
الشرق. والفخر
والخيلاء في
أهل الخيل
والإبل،
الفدادين،
أهل الوبر.
والسكينة في
أهل الغنم".
183- Bize Yahya b. Yahya
rivayet etti. Dedi ki: Mâlik'e Ebu'z Zinâd'dan dinlediğim, onun da
el-A'rac'dan, onun da Ebu Hureyre' den
rivayetine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Küfrün başı doğu tarafındadır. Kendini beğenmek ve böbürlenmek ise bağırıp
çağıran at ve deve sahipleri olan bedevilerde, ağır başlılık da koyun sahibi
kimselerdedir. "
Diğer tahric: Buhari
3125; Tuhfetu'l-Eşraf, 13823
86 - (52) وحدثني
يحيى بن أيوب
وقتيبة وابن
حجر، عن إسماعيل
بن جعفر، قال
ابن أيوب:
حدثنا
إسماعيل. قال:
أخبرني
العلاء عن
أبيه، عن أبي
هريرة. أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم قال: "الإيمان
يمان. والكفر
قبل المشرق.
والسكينة في
أهل الغنم.
والفخر
والرياء في
الفدادين أهل الخيل
والوبر".
184- Bize Yahya b. Eyyub
ile Kuteybe ve İbni Hucr, İsmail b. Ca'fer'den rivayet ettiler. İbni Eyyub dedi
ki: Bize İsmail rivayet etti. Dediki: Bana el-Alâ', babasından, o da
Ebu Hüreyre'den naklen
haber verdi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"İman Yemenlidir, küfür doğu tarafındadır. Vakar ise koyun
sahiplerindedir. Böbürlenmek ve riyakarlık ise at ve deve sahibi bağırışıp
çağıranıardadır. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 13991
87 - (52) وحدثني
حرملة بن
يحيى. أخبرنا
ابن وهب؛ قال:
أخبرني يونس
عن ابن شهاب؛
قال: أخبرني
أبو سلمة بن عبدالرحمن؛
أن أبا هريرة
قال: سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول: "الفخر
والخيلاء في
الفدادين أهل
الوبر. والسكينة
في أهل الغنم".
185- Bana Hammdtü'bnü Yahya
rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Vehb haber verdi. Dediki: Bana Yunus, İbni
Şihâb'dan rivayet etti. Demişki: Bana Ebu Seleme b. Abdîrrâhmân haber verdi ki,
Ebu Hureyre dedi ki: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Kendini beğenme ve
büyüklenme bağırıp çağıran bedevilerde, ağırbaşlılık ise koyun sahiplerindedir.
"
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'!-Eşraf, 15340
88 - (52) وحدثنا
عبدالله بن
عبدالرحمن
الدارمي. أخبرنا
أبو اليمان.
أخبرنا شعيب
عن الزهري،
بهذا الإسناد.
مثله. وزاد
"الإيمان
يمان والحكمة
يمانية".
186- Bize Abdullah b.
Abdirrahman ed-Dârimî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebu'I-Yemân haber verdi.
(Dedi ki): Bize, Şuayb ez-Zühri'den bu isnad ile
hadisi aynen rivayet etti ve ayrıca: "İman Yemenlidir, hikmet de
Yemenlidir" ziyadesini ekledi.
Diğer tahric: Buhari,
3308; Tuhfetu'l-Eşraf, 15160
89 - (52) حدثنا
عبدالله بن
عبدالرحمن.
أخبرنا أبو
اليمان عن
شعيب، عن
الزهري. حدثني
سعيد بن
المسيب؛ أن
أبا هريرة
قال: سمعت
النبي صلى
الله عليه وسلم
يقول: "جاء
أهل اليمن. هم
أرق أفئدة
وأضعف قلوبا.
الإيمان يمان
والحكمة
يمانية.
السكينة في
أهل الغنم.
والفخر
والخيلاء في الفدادين
أهل الوبر.
قبل مطلع
الشمس".
187- Bize Abdullah b.
Abdirrahman rivayet etti: (Dediki): Bize Ebu'l-Yemân, Şuayb'dan, o da Zühri'den
naklen haber verdi. (Demiş ki): Bana Saidü'bnü'l Müseyyeb rivayet etti ki, Ebu Hureyre dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Yemenliler geldi. Onlar yufka
yürekli, yumuşak kalplidirler. İman Yemenlidir, hikmet Yemenlidir. Ağır
başlılık koyun sahiplerinde kendini beğenmek ve büyüklenmek ise bağrışıp
çağrışan bedevilerde, güneşin doğduğu yerdedir. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 13169
90 - (52) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
كريب، قالا: حدثنا
أبو معاوية عن
الأعمش، عن
أبي صالح، عن
أبي هريرة؛
قال: قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: "أتاكم
أهل اليمن. هم
ألين قلوبا
وأرق أفئدة. الإيمان
يمان والحكمة
يمانية. رأس
الكفر قبل المشرق".
188- Bize Ebu Bekir İbni
Ebî Şeybe ile Ebu Küreyb rivayet etliler. Dediler ki: Bize Ebu Muâviye,
A'meş'den, o da Ebu Salih'ten, o da Ebu
Hüreyre'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: "Size Yemenliler geldi. Onlar yumuşak kalpli, yufka
yüreklidir. İman Yemenlidir, hikmet Yemenlidir, küfrün başı da doğu
tarafındadır. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 12530
(52) وحدثنا
قتيبة بن سعيد
وزهير بن حرب،
قالا: حدثنا
جرير عن
الأعمش بهذا
الإسناد. ولم
يذكر "رأس
الكفر قبل
المشرق".
189- Bize Kuteybe b. Said ve
Zuheyr b. Harb da tahdis edip dediler ki: Bize Cerir A'meş'ten bu isnad ile
hadisi buna yakın olarak tahdis etti ve: "Küfrün başı doğu
tarafındadır" ibaresini zikretmedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 12343
91 - (52) وحدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
ابن أبي عدي. ح
وحدثني بشر بن
خالد. حدثنا
محمد (يعني
ابن جعفر)
قالا: حدثنا
شعبة عن الأعمش
بهذا الإسناد.
مثل حديث
جرير. وزاد
"والفخر
والخيلاء في
أصحاب الإبل.
والسكينة
والوقار في
أصحاب الشاء".
190- Bize
Muhammedü'bnü'l-Müsennâ rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Ebî Adiy rivayet
eyledi. H. Bana Bişrü'bnü Hâlid' dahi
rivayet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed yani İbni Ca'fer rivayet etti. Her ikisi
de dediler ki: Bize Şu'be, A'meş'den bu
isnadla Cerir hadisinin benzerini rivayet etti. Ve şunları ekledi: "Kendini
beğenmek ve büyüklenmek deve sahiplerinde, ağırbaşlılık ve vakar ise koyun
sahiplerindedir. "
Diğer tahric: Buhari,
4127; Tuhfetu'l-Eşraf, 12396
92 - (53) وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا
عبدالله بن الحارث
المخزومي، عن
ابن جريج،
قال: أخبرني أبو
الزبير؛ أنه
سمع جابر بن
عبدالله يقول:
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم: "غلظ
القلوب،
والجفاء، في
المشرق.
والإيمان في
أهل الحجاز".
191- Bize İshâk b. İbrahim
rivayet etti. (Dediki): Bize Abdullah b. el-Hâris el-Mahzumî, İbni Cüreyc'den
naklen haber verdi. Demişki: Bana Ebu'z-Zübeyr
haber verdi. Kendisi Câbir b. Abdillâh'ı
şöyle derken işitmiş: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Kalp katılığı ve kabalık meşrikta, iman ise Hicaz ehli arasındadır.
"
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 2839
AÇIKLAMA: (179 -
191): Baptaki Rivayetlerin Lafızları ve
Anlamı
Bu bapta(ki ilk hadiste)
"Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eliyle Yemen' e doğru işaret etti. ..
İman şu taraftadır ... buyurdu." Ondan sonraki rivayette: "Yemenliler
geldi. .. Hikmet Yemenlidir." (182) bir diğer rivayette: "Size
Yemenliler geldi. .. Hikmet Yemenlidir." Bir diğer rivayette (183):
"Küfrün başı doğu tarafındadır ... Koyun sahiplerindedir." başka bir
rivayette (184) de:
"İman Yemenlidir
... At ve deve sahipleri arasındadır." Başka bir rivayette (188):
"Yemenliler size geldi. Küfrün başı doğu tarafındadır." Diğer
rivayette (191) ise: "Kalp katılığı. .. İman da Hicazlılardadır"
buyurmuştur. Görüldüğü gibi bu hadisin rivayetinde farklı yerlerde ihtilaf
bulunmaktadır. Kadı Iyaz (rahimehullah) bu ihtilafları bir araya getirmiş,
ondan sonra ise Şeyh Ebu Amr İbnu's-Salah (rahimehullah) bunları muhtasar bir
şekilde güzel bir süzgeçten geçirmiştir. Ben de onun söylediklerini
aktaracağım. O şöyle diyor:
İmanın Yemenlilere
nispet edilerek sözkonusu edilmesini ilim adamları zahiri anlamından ayırarak
açıklamışlardır çünkü imanın başlangıç yeri Mekke sonra Medine'dir. -Yüce Allah
her ikisini de korusun- (Kur'an ve sünnetteki) garip lafızlara dair eser yazanların
imamı Ebu Ubeyd sonra da ondan sonra gelenler bu hususta değişik görüşler
nakletmişlerdir:
1- O bununla Mekke'yi
kastetmiştir çünkü Mekke'nin Tihame'den, Tihame'nin de Yemen topraklarından
olduğu söylenir.
2- Maksat Mekke ve
Medine' dir çünkü hadiste rivayet edildiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bu sözlerini Tebuk'ta iken söylemiştir. Mekke ve Medine ise o zaman
kendisi ile Yemen arasında bulunuyordu. Allah Resulü Yemen tarafına işaret
ettiğinde Mekke ile Medine'yi kastederek: İman Yemenlidir buyurmuş ve
böylelikle iki şehri o zaman Yemen tarafında bulundukları için Yemen' e nispet
etmiştir. Nitekim Mekke' de bulunan Rükn-i Yemanı'ye böyle denilmesi de Yemen
cihetinde oluşundan dolayıdır.
3- İnsanların çoğunlukla
benimsediği ve Ebu Ubeyd tarafından en güzelleri kabul edilen görüş, bundan
kastın Ensar olduklarıdır çünkü onlar asılları itibariyle Yemenlidirler.
Böylelikle kendileri imanın Ensar'ı (yardımcıları) olduklarından dolayı iman
onlara nispet edilmiştir.
Şeyh Ebu Amr (rahimehullah)
dedi ki: Şayet Ebu Ubeyd ve onun yolunu izleyenler hadisin rivayet yollarını
Müslim'in ve diğerlerinin yaptığı gibi lafızlarıyla bir araya getirme yolunu
izlemiş ve bu yollar üzerinde iyice düşünmüş olsalardı sözünü ettikleri
yorumlardan başka açıklamalara ulaşacaklar ve hadisin zahir anlamını
bırakmazlar, Yemen ve Yemenliler lafızları ile mutlak olarak kullanıldıkları
vakit ne anlaşılıyorsa onun kastedildiği neticesine varırlardı. Çünkü hadisin
lafızlarından birisinde: "Size Yemenliler geldi" denilirken, Ensar da
bu hitabın muhatapları arasında idi. O halde gelenler onlardan başkalarıdır.
Aynı şekilde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Yemenliler
geldi" buyruğunda da, geldiklerinden o zaman için söz edilenler Ensar'dan başkaları
idi. Diğer taraftan Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları imanlarının kamil
olmasını gerektiren ifadelerle nitelendirmiş ve buna bağlı olarak imanın
Yemenli olduğunu ifade buyurmuştur. İşte bu da Mekke ve Medine' den değil de
Yemen halkından yanına gelenlerin imamlarına bir işaret idi. Sözün zahirine
göre alınıp, gerçek olarak Yemenliler hakkında kabul edilmesinin önünde de bir
engel yoktur çünkü herhangi bir niteliğe sahip olup, o niteliğin onunla varlığı
güç kazanıp, o kişiden bu niteliğin görülmesi pekişecek olursa kendisi de
onunla başkalarından ayırt edildiğini ve bu vasıftaki halinin kemalini
hissettirmek için o şeye nispet edilir. İşte Yemenlilerin de o zamanda imandaki
halleri ve Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hayatında olsun, onun
vefabnın hemen akabinde olsun oradan gelenlerin durumu hep bu idi. Uveys
el-Karani ve Ebu Müslim el-Havlani -Allah ikisinden de razı olsun- ve kalbi
teslim olup, imanı güçlü diğer benzerlerinde görüldüğü gibi. İşte bu sebepten
dolayı iman onlara nispet edilerek imanlarının kemalini ifade etmek ve bununla
birlikte başkalarında iman bulunmadığı anlamını vermemek suretiyle iman
kendilerine nispet edilmiştir. O halde bu şekildeki lafız ile Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in, "iman Hicaz/ı/ar arasındadır" buyruğu arasında
bir aykırılık yoktur.
Diğer taraftan bu
ifadeden maksat o zaman için onlardan bulunanlardır.
Yoksa bütün zamanlarda
bütün Yemen halkı kastedilmiş değildir çünkü lafız böyle bir şeyi
gerektirmemektedir. İşte bu hususta hak olan budur, bizi hakka ilettiği için
Allah'a şükrederiz. Allah en iyi bilendir.
(İbnu's-Salah) dedi ki:
(Hadiste) sözkonusu edilen fıkıh ve hikmete gelince, fıkıh burada dinde anlayış
sahibi olmaktan ibarettir ama daha sonraları fukaha ve fıkıh usulü alimleri
fıkıhın özelolarak muayyen hükümlere istidlal yoluyla şer'i, ameli hükümleri
idrak etmek olduğunu kabul etmişlerdir. Hikmete gelince, onunla ilgili
birbiriyle çatışan değişik görüşler bulunmaktadır. Bu tanım sahiplerinin her
biri yalnızca hikmetin bazı niteliklerini göz önünde bulundurmuştur. Bu
tanımlar arasında bize göre en özlü tanım şudur: Hikmet şanı yüce ve mübarek
Allah'ı bilip tanımayı kapsayan derin basireti, nefsin ahlaki bakımdan
güzelleştirilmesini, hakkın hak bilinip, gereğince amel edilmesini, heva ve
batıla uymaktan alıkonulmasını da beraberinde taşıyan hükümler ile nitelenen
ilimden ibarettir. Hakım de bu vasıfta olan kişiye denilir. Ebu Bekr b. Bureyd
dedi ki: Öğüt almanı sağlayan bir kötülükten seni alıkoyan, seni bir fazilete
çağıran yahut çirkin bir işten seni alıkoyan her bir söz hikmettir,
hikmetlerdir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Şüphesiz şiirin bir
kısmı hikmettir" buyruğu da, bu anlamdadır. Bazı rivayetlerde ise (çoğul
olarak) "hikmet/erdir" denilmiştir. Allah en iyi bilendir.
(Şeyh) İbnu's-Salah dedi
ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Kalpleri en yumuşak, yürekleri
en yufka" buyruğuna gelince, meşhur olan fuad (yürek) in kalbin kendisi
olduğudur. Buna göre Allah Raslilü kalbi iki ayrı lafızIa tekrarlamış olur.
Böyle bir ifade ise aynı lafzın tekrarından daha uygundur. Fuad (yüreklin
kalpten farklı olduğu, kalbin bizzat kendisi olduğu, kalbin içi olduğu, kalbin
zarı olduğu da söylenmiştir.
Kalplerinin yumuşak ve
yufka olmakla, zayıf olmakla nitelendirilmesinin anlamına gelince, kalplerinde
haşyet ve daveti hızlıca kabul etmeye hazır bir itaat vardır. O kalpleri
başkalarının kalplerini nitelendirdiği sertlik, kabalık ve katılıktan uzak,
öğüdün etkileri ile etkilenmeye hazır kalplerdir.
... lafzında Ebu Amr
eş-Şeybani, dal harfinin şeddesiz olup, tekili olan "feddad"ın
şeddeli dal ile olduğunu ileri sürmüştür. Çift sürmekte kullanılan inekler
demektir. Bu açıklamayı ondan, Ebu Ubeyd nakletmiş ancak bu açıklamasını kabul
etmemiştir. Buna göre maksat onların sahipleridir, muzaf hazfedilmiş
durumdadır. Doğrusu bu kelimenin dal harfinin "feddad"ın çoğulu
olarak şeddeli okunacağıdır. Hadis ehlinin el-Esmai'nin ve dilcilerin
çoğunluğunun görüşü budur. Bu kelime yüksek ses demek olan
"el-fedid"den gelmektedir. Bunlar ise develerini, atlarını,
çiftlerini sürerken ve benzeri hallerde seslerini yükselten, bağrışıp çağrışan
kimseler demektir. Ebu Ubeyde Ma'mer b. el-Müsenna dedi ki: Bunlar her birileri
iki yüz ila bin arası deveye sahip olan çok sayıda deve sahibi kimseler
demektir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in "Şüphesiz katılık
develerin kuyrukları dibinde bağrışıp çağrışan kimselerdedir" buyruğunun
anlamı ise, bunları sürerken yüksek sesle bağırıp çağıran, gürültü çıkartan
kimselerdir, demektir.
Allah Raslilünün
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şey tan ın boynuzlarının çıktığı yerde
Rabia ve Mudar'da" buyruğu da "Rabia ve Mudar" isimleri
"bağrışıp çağıranıar" dan bedeldir. Şeytanın boynuzları ise başının
iki yanıdır. İnsanları saptırmak için kışkırttığı iki grubu olduğu söylendiği
gibi, kafirlerden taraftarları olan iki grubu diye de açıklanmıştır. Bundan kas
ıt ise şeytanın tasallutunun ve küfrün özellikle doğu tarafında daha fazla
olduğudur. Nitekim başka bir hadiste: "Küfrün başı doğu tarafındadır"
buyurmuştur. Bu ise o hayatta iken bu sözü söylediği zaman ile ilgilidir. Bir
de Deccal'in doğudan çıkacağı zaman da böyle olacaktır. Doğu ayrıca bu iki
vakit arasında pek büyük fitneleri n menşei, çetin güç sahibi, azgın, kaba
kuwet kullanan kafir Moğolların da harekete geçtikleri yerdir.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Öğünmek ve büyüklenmek" buyruğuna gelince, öğünmek (el-fahr) iftihar
etmek, tazim kastı ile anlı şan lı eski durumları sayıp dökmek demektir.
Büyüklenmek (huyela) de
kibir ve insanları küçük görmektir.
'At ve deve sahipleri
bağırıp, çağrışan bedeviler arasındadır" buyruğuna gelince, vebar (tüy)
her ne kadar atlarda değil sadece develerde ise de onların atlara, develere ve
vebar (denilen deve tüyünden yapılmış bedevi çadırlarına) birlikte sahip
olmakla nitelendirmiş olmasına da engel değildir.
Rasulullah (s.a.v.)'in:
"Vakar da koyun sahipleri arasındadır" buyruğuna gelince, vakar
(sekinet) rahat, huzur ve sükun demektir. Bu ise bağrışıp çağrışanların
nitelikleri ile ilgili söylediklerinden farklıdır.
İşte bunlar Şeyh Ebu Amr
(İbnu's-Salah rahimehullah)'ın açıklamalarıdır. Bu açıklamalar da yeterli
olduğundan ötürü bunlara bir şeyler ekleyerek uzatmak istemiyoruz. Allah en iyi
bilendir.
Bu Baptaki Senetler
(179) Müslim
(rahimehullah) dedi (1134) ki: "Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti,
İbn Mesud'dan ... " Bu senette geçen ravilerin hepsi Yahya b. Habib ile
Mutemir dışında Kufelidirler. İkisi ise Basralıdırlar.
İbn Ebu Şeybe'nin adının
Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Ebu Şeybe olduğu, Ebu Usame'nin ise Hammad
b. Usame'nin kendisi olduğu, İbn Numeyr'in, Muhammed b. Abdullah b. Numeyr
olduğu, Ebu Kureyb'in, Muhammed b. el-Ala, İbn İdris'in Abdullah, Ebu Halid'in
Hürmüz olduğu geçmiş bulunmaktadır. Adının Sa' d ve Kt;sir olduğu da
söylenmiştir. Ebu Mesud'un adı ise Ukbe b. Amr el-Ensari el-Bedri
(r.anhum)'dur.
(186) Diğer isnatta ise
"ed-Darimı" geçmektedir ki kitabın mukaddimesinde onun Darim adındaki
kabilenin büyük atasına nispet edildiğine dair açıklama geçmişti. Yine o
senette geçen Ebu Yeman'ın adı Hakem b. Nafi'dir.
Ondan sonraki (188)
hadisin senedinde geçen Ebu Muaviye'nin adı ise Muhammed b. Hilzim -noktalı hı
ile-'dir. A'meş, Süleyman b. Mihran'dır. Ebu Salih, Zekvan'dır. İbn Cureye,
Abdulmelik b. Abdulaziz b. Cureye'dir. Ebu'zZubeyr, Muhammed b. Müslim b.
Tedrus'dur.
Bütün bunlar her ne
kadar açıkça bilinen ve daha önce de geçen hususlar ise de bunları tekrar edip,
hatırlatıp, açıklamak istemem bu babı inceleyen bir kimse eğer bazılarının
biyografisini mutalaa etmek, durumunu öğrenmek ya da başka bir maksada ulaşmak
için ismini öğrenmek isterse kısa ifadelerle onun yolunu ben de kısaltmak
istedim. Allah doğruyu en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: