SAHİH-İ MÜSLİM |
İMAN |
باب الحث
على إكرام
الجار والضيف
ولزوم الصمت
إلا عن الخير،
وكون ذلك كله
من الإيمان
19- KOMŞUYA VE MİSAFİRE
İKRAMA, HAYIR DIŞINDA SUSMAYA TEŞVİK VE BUNLARIN İMANDAN OLDUĞU BABI
74 - (47) حدثني
حرملة بن
يحيى. أنبأنا
ابن وهب. قال: أخبرني
يونس عن ابن
شهاب، عن أبي
سلمة بن عبدالرحمن،
عن أبي هريرة،
عن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قال "من
كان يؤمن
بالله واليوم
الآخر فليقل
خيرا أو
ليصمت. ومن
كان يؤمن
بالله واليوم
الآخر فليكرم
جاره. ومن كان
يؤمن بالله
واليوم الآخر
فليكرم ضيفه".
171- Bana Harmeletü'bnü
Yahya rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Vehb anlattı. Dediki: Bana Yunus, İbni Şihab'dan, o da Ebu Selemete'bni
Abdirrahman'dan, o da Ebu Hureyre'den, o da
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den naklen haber verdi. ''Allah'a ve
ahiret gününe iman eden bir kimse ya hayır söylesin yahut sussun. Allah'a ve
ahiret gününe iman eden bir kimse komşusuna ikram etsin. Allah'a ve ahiret
gününe iman eden bir kimse misafirine ikram etsin. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 15339
75 - (47) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا أبو
الأحوص عن أبي
حصين، عن أبي
صالح، عن أبي
هريرة؛ قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم" من كان
يؤمن بالله
واليوم الآخر
فلا يؤذي جاره
ومن كان يؤمن
بالله واليوم
الآخر فليكرم
ضيفه. ومن كان يؤمن
بالله واليوم الآخر
فليقل خيرا أو
ليسكت".
172- Bize Ebu Bekir b. Ebî
Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Ebu'l-Ahvas, Ebu Hasîn'den, o da Ebu
Salih'den, o da Ebu Hureyre'den naklen rivayet eyledi. Ebu Hureyre dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden komşusuna
eziyet etmesin, Allah'a ve ahiret gününe iman eden misafirine ikram etsin,
Allah'a ve ahiret gününe iman eden ya hayır söylesin yahut sussun. "
Diğer tahric: Buhari, 6018;
İbn Mace, 3971 muhtasar olarak; Tuhfetu'l-Eşraf, 12843
76 - (47) وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا عيسى
بن يونس عن
الأعمش، عن
أبي صالح، عن
أبي هريرة؛
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بمثل
حديث أبي
حصين. غير أنه
قال: "فليحسن
إلى جاره".
173- Bize İshak b. İbrahim
rivayet etti. (Dedi ki): Bİze İsa b. Yunus, A'meş'den, o da Ebu Salih'den,'o da
Ebu Hureyre'den naklen baber verdi. Ebu
Hüreyre dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu, deyip
(bundan önceki) Ebu Hasin hadisini aynen nakletti, ancak: "Komşusuna ihsan
etsin (iyilik yapsın)" diye rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'I-Eşraf, 124S0
77 - (48) حدثنا
زهير بن حرب
ومحمد بن
عبدالله بن
نمير، جميعا
عن ابن عيينة،
قال ابن نمير:
حدثنا سفيان
بن عمرو؛ أنه
سمع نافع بن
جبير يخبر عن
ابن شريح
الخزاعي؛ أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال "من
كان يؤمن
بالله واليوم
الآخر فليحسن
إلى جاره. ومن
كان يؤمن
بالله واليوم
الآخر فلكرم ضيفه.
ومن كان يؤمن
بالله واليوم
الآخر فليقل خيرا
أو ليسكت".
174- Bize Züheyr b. Harb
ile Muhammed b. Abdillah b. Numeyr ikisi birden İbni Uyeyne'den rivayet
ettiler, İbn-i Numeyr dediki: Bize Süfyân, Amr'dan rivayet etti ki, Amr Nâfi' b. Cübeyr'i, Ebu Şüreyh el-Huzâi'den naklen şöyle haber verirken
dinlemiş: Nebi (Sallalhhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Allah'a ve ahiret
gününe iman eden bir kimse komşusuna ihsan etsin (iyilik yapsın), Allah'a ve
ahiret gününe iman eden misafirine ikram etsin, Allah'a ve ahiret gününe iman
eden ya hayır söylesin yahut sussun. "
Diğer tahric: Buhari,
6019, 6135, 6136, 6476; Müslim, 4488 -muhtasar olarak-, 4489, 4490 -buna yakın
olarak- Ayrıca: "Bir müslümanın kardeşinin yanında onu günaha sokuncaya
kadar kalmaya devam etmesi de helal olmaz" ibaresini de ziyade ederek
rivayet etmiştir; Ebu Davud, 3748; Tirmizi, 1967, 1968. Misafirlik kıssası ile
birlikte; İbn Mace, 3672, 3685; Tuhfetu'l-Eşraf, 12056
AÇIKLAMA: ''Allah'a ve ahiret gününe iman
eden ya hayır söylesin yahut sussun ...
Misafirine ikram
etsin." Diğer rivayette ise "Komşusuna eziyet etmesin"
buyurmuştur. Kadı Iyaz (rahimehullah) dedi ki: Hadisin anlamı şudur: İslam'ın
şer'i hükümlerine riayet eden bir kimsenin komşusuna ve misafirine ikramda ve
onlara iyilikte bulunması gerekir. Bütün bu buyruklarla komşunun hakkı
bildirilmekte, bu hakkın korunması teşvik edilmektedir. Yüce Allah aziz
kitabında da komşuya iyilikte bulunmayı tavsiye buyurmuş, Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'de: "Cebrail (aleyhisselam) komşuyu bana o kadar tavsiye
etti ki sonunda onu neredeyse mirasçı yapacak sandım" buyurmuştur.
Misafiri ağırlamak da
İslam'ın adabından, nebilerin ve salihlerin ahlakındandır. Leys (b. Sa'd), bir
geceliğine misafiri ağırlamayı farz kabul etmiş ve: "Misafirin ilk gecesi,
her Müslüman üzerine vacip bir haktır" hadisi ile Ukbe'nin rivayet ettiği şu
hadisi delil göstermiştir: "Bir kavmin bulunduğu yere konaklayacak
olursanız, onlar da size misafirin hakkının verilmesini emredecek olurlarsa siz
de kabul ediniz. Eğer bunu yapmayacak olurlarsa onlann yerine getirmeleri
gereken misafir hakkını onlardan alınız." Ama genel olarak fakihler
misafir ağırlamanın üstün ahlaki bir değer olduğunu kabul etmişlerdir.
Delilleri de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Onun caizesi bir gün
ve bir gecedir" buyruğudur. Caize ise atiyye, bağış ve gözetmektir. Bu ise
ancak tercih halinde sözkonusu olur.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in "ikramda bulunsun, iyilik yapsın" buyrukları da aynı
zamanda buna delildir çünkü bunun gibi buyruklar farz hakkında kullanılmaz.
Ayrıca bu, komşuya ikram ve ona yapılan iyilikle birlikte sözkonusu edilmiştir.
Komşuya bu şekilde iyilik ve ikram ise vacip değildir. Hadisleri de İslam'ın
ilk dönemi hakkındadır diye tevil etmişlerdir. Çünkü o sırada iyilikle gözetmek
bir farz idi.
ilim adamlan misafir
ağırlama yükümlülüğünün hem şehirde, hem kırsalda yaşayanlar için mi yoksa
sadece kırsalda yaşayanlar için mi olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Şafii
(r.a.) ile Muhammed b. Hakem her ikisine de düştüğünü kabul ederken, Malik ve
Suhnun bu sorumluluk yalnızca kırsal kesimde yaşayanlaradır çünkü misafir
şehirde, hanlarda (otellerde) ve diğer konaklama yerlerinde kalacak yer
bulabilir, çarşı pazardan yiyeceklerini satın alabilir. Hadiste de
"Misafir ağırlamak kırsalda yaşayanlar üzerine bir yükümlülüktür, şehirde
yaşayanlar üzerine değildir" denilmiş olmakla birlikte bu hadis, hadis
bilginlerine göre uydurmadır. Misafir ağırlamak muhtaç bir kimsenin yanından
geçen ve ona zarar geleceğinden korkulan kimse üzerine muayyen (bir farz)
haline gelebilir. Zimmet ehli için de eğer kendilerine şart koşulmuş ise
muayyen bir yükümlülük olur. -Kadı Iyaz'ın sözleri burada bitmektedir.-
Nebi (s.a.v.)'in:
"Ya hayır söylesin yahut sussun" buyruğunun anlamı şudur: Eğer
konuşmak isterse söyleyecekleri kesinlikle karşılığında sevap alacağı hayır
vacip ya da mendub bir söz ise konuşsun. Eğer konuştuğundan ötürü sevap alacağı
bir hayır olduğunu görmeyecek olursa konuşmayıp, sussun. Bu konuştuğunun haram
olduğunu, mekruh ya da her iki tarafı eşit bir mubah olduğunu görmesi arasında
da bir fark yoktur. Buna göre mubah söz terk edilmesi emredilmiş, harama ya da
mekruha çekme korkusu dolayısıyla söylenmemesi teşvik edilmiştir. Böyle bir hal
ise adeten çok ya da çoğunlukla görülen bir husustur. Yüce Allah da: "O
bir söz söylemeye dursun mutlaka onun yanında görüp gözetlemeye hazır biri
vardır. " (Kaf, 18)
Selef ve alimler kulun
ağzından çıkanların hepsi sevabı ve cezayı gerektirmeyen mubah sözler olsa dahi
-ayetin genelolması dolayısıyla- yazılır mı yoksa ancak sevap ya da ceza
türünden karşılığı olanlann mı sadece yazıldığı hususunda görüş ayrılığı
içerisindedirier. İbn Abbas (r.a.) ve onun dışındaki diğer ilim adamları ikinci
kanaattedir. Buna göre ayet-i kerime tahsis edilmiş olur. Yani kişi karşılık
görmeyi gerektiren her ne söz söylerse ... demek olur.
Kişinin haramlara yahut
mekruhlara çekilmemesi için şeriat pek çok mubahlardan uzak durmayı teşvik
etmiştir. imam Şafii (r.a.) bu hadisin anlamından hareketle şöyle demiştir:
Konuşmak isterse önce düşünsün. Konuşmasından dolayı aleyhine bir zarar
olmadığını görürse konuşsun. Şayet onda bir zarar olduğunu görür yahut şüphe
ederse konuşmaktan vazgeçer. Oldukça değerli imam Ebu Muhammed Abdullah b. Ebu
Zeyd -döneminde Mağribte Malikilerin imamı idi- şöyle demiştir: Bütün hayırlı
adabı bir arada toplayan dört tane hadis vardır ve hayır adabının tamamı
bunlardan dallanır, budaklanır:
1- Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden ya hayır
söylesin yahut sussun. "
2- "Kişinin
kendisini ilgilendirmeyen hususları terk etmesi Müslümanlığının
güzelliğindendir" hadisi.
3- Çok kısa bir
tavsiyede bulunduğu kimseye söylediği "Kızma" buyruğu ile,
4- "Kendisi için
sevdiğini, kardeşi için de sevmedikçe sizden herhangi bir kimse iman etmiş
olmaz" hadisidir. Allah en iyi bilendir.
Üstad Ebu'l-Kasım
el-Kuşeyri (rahimehullah)'dan şöyle dediğini rivayet ettik: Esenlikle susmak
asılolandır. Zamanında susmak erkeklerin niteliğidir. Tıpkı yerinde konuşmanın
en şerefli hasletlerinden oluşu gibi. (Kuşeyri) dedi ki: Ebu Ali ed-Dekkak'ı
şöyle derken dinledim: Hakkı söylemeyip sus an dilsiz bir şeytandır. (Kuşeyri
devamla) dedi ki: Mücahede ile (nefislerini terbiye eden) kimselerin susmayı
tercih etmelerine gelince, onlar konuşmanın sebep olduğu afetleri
bildiklerinden dolayı bunu tercih ederler. Diğer taraftan konşumakta nefsin
payı ve övülecek sıfatların ortaya çıkarılması, benzerleri arasında güzel
konuşması ile ayırt edilme eğilimi ve buna benzer afetleri olduğundan
dolayıdır. İşte riyazet erbabının niteliği budur. Susmak, aynı zamanda onların
haklarından fedakarlık etmek ve ahlakı güzelleştirmek hükmünde temel
esaslarından birisidir.
Ayrıca Fudayl b. Iyaz
(rahimehullah)'dan şöyle dediğini rivayet etmekteyiz:
Konuşmasının amelinden
olduğunu kabul eden kimsenin kendisini ilgilendirmeyen faydasız hususlarda
konuşması da azalır.
Zünnun (rahimehullah)'
dan da şöyle dediğini rivayet ettik: İnsanlar arasında kendisini en iyi koruyan
kişi dilini en çok tutabilendir. Allah en iyi bilendir.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in: "Komşusuna eziyet etmesin" ibaresinde: "(.....):
Eziyet etmesin" lafzı, asıl nüshalarda bu şekilde, sonunda ye harfi ile
gelmiştir. Ama biz bunu Müslim'in dışındaki kitapların rivayetinde ye harfi
olmaksızın rivayet etmiş bulunmaktayız. Her ikisi de sahihtir. Ye' nin olmaması
halinde fiilnehy ifade eder. Ye bulunması halinde ise nehy maksadıyla haber
(eziyet etmez) demek olur ve bu da beliğ bir ifadedir. Yüce Allah'ın
"(....): Ne bir anneye çocuğundan dolayı zarar veri/sin" (Bakara,
233)' anlarrundaki buyruğu (zarar vermek anlamındaki fiili) ref ile okuyanların
okuyuşuna göre de buradan gelmektedir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Sizden herhangi bir kimse kardeşinizin satışı üzerine satış yapmaz
(yapmasın anlamında)" buyruğu da bu türdendir, benzeri pek çoktur. Allah
en iyi bilendir.
Bu Baptaki Hadislerin
Senetleri Müslim (rahimehullah) dedi ki: "Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe
tahdis etti. ..
Ebu Hureyre' den ...
" Ebu Hureyre dışında bu isnattaki ravilerin hepsi KOfi ve Mekki' dir, o
Medeni' dir. Hepsinin isimleri ile ilgili açıklama daha önce çeşitli yerlerde
geçti. "Hasın" isminde ha harfi fethalıdır.
Diğer isnatta "Ebu
Şureyh el-Huzaı" denilmektedir ki bizler kitabın mukaddimesi şerhinin
sonlarında ismi hakkındaki ihtilafları kaydetmiş, adının Huveylid b. Amr
olduğu, Abdurrahman Amr b. Huveylid, Hani b. Amr olduğu, Ka'b olduğu söylendiği
gibi, nispetinin el-Huzai, el-Adevi, el-Ka'bi, olduğu da ifade edilmiştir.
Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: