SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EDEB BAHSİ

<< 5031 >>

بَاب مَا جَاءَ فِي تَشْمِيتِ الْعَاطِسِ

91. Aksırana Dua Etmek (Teşmit) Hakkında

 

حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ هِلَالِ بْنِ يَسَافٍ قَالَ كُنَّا مَعَ سَالِمِ بْنِ عُبَيْدٍ فَعَطَسَ رَجُلٌ مِنْ الْقَوْمِ فَقَالَ السَّلَامُ عَلَيْكُمْ فَقَالَ سَالِمٌ وَعَلَيْكَ وَعَلَى أُمِّكَ ثُمَّ قَالَ بَعْدُ لَعَلَّكَ وَجَدْتَ مِمَّا قُلْتُ لَكَ قَالَ لَوَدِدْتُ أَنَّكَ لَمْ تَذْكُرْ أُمِّي بِخَيْرٍ وَلَا بِشَرٍّ قَالَ إِنَّمَا قُلْتُ لَكَ كَمَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّا بَيْنَا نَحْنُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذْ عَطَسَ رَجُلٌ مِنْ الْقَوْمِ فَقَالَ السَّلَامُ عَلَيْكُمْ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعَلَيْكَ وَعَلَى أُمِّكَ ثُمَّ قَالَ إِذَا عَطَسَ أَحَدُكُمْ فَلْيَحْمَدْ اللَّهَ قَالَ فَذَكَرَ بَعْضَ الْمَحَامِدِ وَلْيَقُلْ لَهُ مَنْ عِنْدَهُ يَرْحَمُكَ اللَّهُ وَلْيَرُدَّ يَعْنِي عَلَيْهِمْ يَغْفِرُ اللَّهُ لَنَا وَلَكُمْ

 

Hilâl b. Yesaf'dan demiştir ki: (Birgün) Salim b. Ubeyd'le birlikte bulunuyorduk. (Orada bulunan) cemaatten biri aksirdı ve hemen arkasından: "esselamu aleykum" dedi. Bunun üzerine Salim: Sana da, anana da, (selam olsun) diye mukabedele bulundu. (Bu mukabeleden) sonra (adamın bu mukabeleden alındığını hissettiği için)  "Her halde sen benim söylediğim (bu söz)den alındın" dedi. (Adam da):

 

Annemin ismini hayırla da şerle de anmamanı isterdim, karşılığını verdi. (Bunun üzerine Salim) şöyle dedi: Ben sana (bu hususta) sadece Rasûlullah (s.a.v.)'in söylediğini söyledim. Biz (bir gün) Rasûlullah (s.a.v.)'in yanında bulunuyorduk. Topluluktan birisi aksırmışti da akabinde "Esselâmu aleykum" demişti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) (Ona): "Sana da anana da" diye karşılık vermişti ve sonra (bize hitab ederek): "Sizden biriniz aksırdiğı zaman Allah'a hamdetsin"

 

(Ravi Hilal, Salim'in Hz. Nebi'den naklettiği hamd şekillerini hafızasında iyice muhafaza edemediği için) bir takım hamdler rivayet etti. Sonra (rivayetine devam ederek, Salim'in Hz. Nebi'den) şu sözleri (naklettiğini) söyledi: "... ve yanında bulunan kimse de ona - Allah sana merhamet etsin desin, (aksıran kimse de) onlara: "Allah bize de size de mağfiret etsin" diye karşılık versin."

 

 

İzah:

Tirmizî edeb

 

Bu hadis-i şerif aksırınca elhamdülillah dediği için  kendisine dua edilen kimsenin "yağfirullahü lenâ ve leküm: (Allah bize de size de mağfiret etsin" diye mukabele etmesi gerektiğini söyleyen Küfe ulemasının delilidir. Nitekim bir önceki hadi­sin şerhinde ayrıntılı bir şekilde açıklamıştık. Görüldüğü gibi hadis-i şe­rifte ismi açıklanmayan bir kimse Hz. Nebi'in huzurunda aksırınca "elhamdülillah" demesi gerekirken "esselamü aleyküm" demiş, Hz. Pey­gamber de ona bu yanlış duayı annesinin Öğretmiş olduğunu tahmin etti­ği için hem kendisinin hem de annesinin bu gibi yanlışlıklardan kurtul­mak için duaya ihtiyaçları olduğunu düşünerek ona: "Allah'ın selamı se­nin ve annenin üzerine olsun" diye dua etmiştir. Bu durum gösteriyor ki aksıran bir kimsenin "elhamdülillah" yerine "esselamü aleyküm" deme­si kötü bir bid'attir. Sünnete uygun olan aksıran kimsenin "elhamdülil­lah" demesidir.

 

İmam Nevevî'nin açıklamasına göre ulema aksıran bir kimsenin aksır­masından sonra "elhamdülillah" demesinin vacib olmayıp müsteheb ol­duğunda ittifak etmişlerdir. Nitekim bir önceki hadisin şerhinde açıkla­mıştık. Yine orada açıkladığımız gibi "Elhamdülillahi Rabbil âlemin" demek daha da faziletlidir.

 

Bu hadis-i şerif, aksırmanın aksıran kimseye Allah'ın büyük bir nimeti olduğuna delildir, Bu da aksırık üzerine terettüb ettirdiği hamdden anla­şılmaktadır.   

 

Ayrıca hadiste Allah'ın kuluna olan fazl-u kereminin büyüklüğüne de işaret vardır. Şöyle ki:

 

1. Aksırık nimeti sayesinde ondan zararı gidermiştir,

 

2. Aksırana hamdetmeyi meşru kılmıştır.

 

3. Hamdedene yanındakilerin dua etmesini meşru kılmıştır.

 

4. Aksırık sebebiyle, o kimseye bir nimet ve menfaat hasıl olmuştur. Çünkü aksırık olmasa içerideki boğucu gaz ve buharlar dışarıya çıkamaz ve belki de içeride kalmış olsa çeşitli ihtilaflara, güçlüklere sebep olabilir. İşte yerin zelzelesine benzeyen bu beden zelzelesi ile o gaz ve buharlar birden dışarıya atılır. Fakat bu müthiş zelzeleden bedenin tek bir uzvunda en ufak bir arıza vuku bulmaz. Bu cidden şâyan-i şükran bir şeydir. Onun için de aksırıktan sonra hamdetmek meşru olmuştur.