DEVAM: 84. Şaka
Hakkında Gelen (Hadisler)
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
مَعِينٍ
حَدَّثَنَا
حَجَّاجُ
بْنُ
مُحَمَّدٍ
حَدَّثَنَا يُونُسُ
بْنُ أَبِي
إِسْحَقَ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ
عَنْ
الْعَيْزَارِ
بْنِ
حُرَيْثٍ عَنْ
النُّعْمَانِ
بْنِ بَشِيرٍ
قَالَ
اسْتَأْذَنَ
أَبُو بَكْرٍ
رَحْمَةُ
اللَّهِ
عَلَيْهِ
عَلَى
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَسَمِعَ
صَوْتَ
عَائِشَةَ
عَالِيًا
فَلَمَّا
دَخَلَ
تَنَاوَلَهَا
لِيَلْطِمَهَا
وَقَالَ
أَلَا
أَرَاكِ
تَرْفَعِينَ
صَوْتَكِ
عَلَى رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَجَعَلَ
النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَحْجِزُهُ
وَخَرَجَ
أَبُو بَكْرٍ
مُغْضَبًا
فَقَالَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ حِينَ
خَرَجَ أَبُو
بَكْرٍ
كَيْفَ
رَأَيْتِنِي
أَنْقَذْتُكِ
مِنْ
الرَّجُلِ
قَالَ
فَمَكَثَ
أَبُو بَكْرٍ
أَيَّامًا
ثُمَّ
اسْتَأْذَنَ
عَلَى رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَوَجَدَهُمَا
قَدْ
اصْطَلَحَا
فَقَالَ
لَهُمَا
أَدْخِلَانِي
فِي سِلْمِكُمَا
كَمَا
أَدْخَلْتُمَانِي
فِي حَرْبِكُمَا
فَقَالَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ قَدْ
فَعَلْنَا
قَدْ
فَعَلْنَا
en-Nu'mân ibn Beşir'den
demiştir ki: Ebu Bekir (r.a.) Peygamber (s.a.v.)'in yanına girmek üzere izin
istedi. Hemen arkasından (kızı) Aişe'nin. yükselen sesini işitti. Bunun üzerine
içeri girince hemen yüzüne tokat atmak için Aişe'yi yakaladı ve:
Bir daha seni (böyle-)
sesini Rasûlullah (s.a.v.)'in sesinden daha fazla çıkarırken görmeyeceğim
(tamam mı)? dedi. O sırada Nebi (s.a.v.) kendisine engel oldu (da Aişe'yi
dövülmekten kurtardı). Hz. Ebu Bekir de öfkeli olarak çıkıp gitti. Hz. Ebu
Bekir, çıkınca Nebi (s.a.v.) (Hz. Aişe'ye): Adam(ın dayağın)dan seni nasıl
kurtardım, gördün mü? diye şaka yaptı.
Hz. Ebu Bekir günlerce
durduktan sonra (tekrar gelip) Rasûlullah (s.a.v.)'in huzuruna girmek için izin
istedi ve Hz. Nebi ile Hz. Aişe'yi barışmış olarak buldu. Bunun üzerine onlara:
Beni kavganızın arasına soktuğunuz gibi barışınıza da sokunuz! diye şaka yaptı,
Nebi de: (Gel istediğin gibi) yaptık, (kavgamızın içine soktuğumuz gibi
barışımızın içine sokma işini de) yaptık, cevabını verdi.
İzah:
Metinde geçen "elâ
eraki" kelimesi aslında "seni daha) görmeyecek miyim?" anlamına
gelir.Çünkü müzâri bir fiil olan "erâki" kelimesiyle başına gelmiş
olan, nefy (olumsuzluk) "lâ"sı ve istifham (soru) hemzesinden
oluşmaktadır. Bu haliyle bir kelime başında soru edatı bulunan olumsuz bir
fiil-i müzari'dir. Ancak bu kelime bu haliyle olumsuz fiili muzari kalıbında
bir "nehy-i hazır" da olabilir. Bu takdirde mana şöyle olur:
"Seni (bir daha böyle) görmeyeceğim e mi?" Hemzesinin istifham-i
inkari için olup asıl yerinin de "terfeîne" kelimesinin başı olduğu
söylenebilir. Buna göre mana şöyledir:
"Seni bir daha
böyle görmeyeyim, demek sen sesini Rasûlullah'ın sesinden daha fazla
çıkartıyorsun, öyle mi?"
Tîbî (r.a.)'ye göre bu
cümle "sus sakın bana bir de sesini yükseltmene sebep olan şeyleri
anlatmaya kalkma” anlamına gelir.
"Letama"
kelimesi yüze tokat attı demektir. Aslında yüze tokat vurmak dinen yasaktır.[Ebû
Davud, nikah, hudud] Fakat, henüz o sıralarda bu yasak gelmediği için Hz. Ebu
Bekir buna yeltenmiş olabilir. Ya da aslında bu yasağı bildiği halde öfkesinin
şiddetinden bu yasağı bir anda hatırlayamamış fakat biraz sonra hatırladığı
için bundan vazgeçmiş olabilir. Çünkü metinde her ne kadar Hz. Ebu Bekir'in Hz.
Aişe'ye tokat atmaya teşebbüs ettiğinden bah-sediliyorsa da tokat attığından
söz edilmiyor. Gerçi Hz. Nebiin Hz. Aişe'yi dövmesine engel olduğundan söz
ediliyor. Ama bu "eğer Hz. Peygamber araya girmeseydi mutlaka yüzüne
tokat atacaktı" anlamına gelmez. Kesin olan şu ki, Hz. Ebu Bekir ona
tokat vurmaya teşebbüs etmiş fakat her nasılsa bunu gerçekleştirememiştir.
Hz. Nebiin Hz. Aişe'ye:
"Gördün ya seni babanın elinden nasıl kurtardım demesi" gerekirken,
"Gördün ya seni adamın elinden nasıl kurtardım" diyerek şaka yapması
aslında bir şaka olmakla beraber aynı zamanda "Hz. Ebu Bekir'in Allah ve
Resulü için öfkelenen kâmil bir erkek olduğu, hakiki mertliğin en şaşmaz ölçünün
de sevdiğini Allah ve Rasulü için sevmek yerdiğini de Allah ve Rasulü için
yermek olduğu" gerçeklerini de ifade eden bir vecizedir. Binaenaleyh bir
önceki hadisin şerhinde de ayrıntılı biçimde açıkladığımız gibi Hz. Nebi özel
hayatında kabalıktan, yalandan uzak, lâtif olan latifelere yer verirdi. Fakat
bunu sık sık yapmaz, tadında bırakırdı.