DEVAM: 80. Yalan
Hakkında Gelen Şiddetli Tehdidler
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدُ
بْنُ
مُسَرْهَدٍ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
بَهْزِ بْنِ
حَكِيمٍ
قَالَ
حَدَّثَنِي
أَبِي عَنْ
أَبِيهِ قَالَ
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ
وَيْلٌ
لِلَّذِي
يُحَدِّثُ
فَيَكْذِبُ
لِيُضْحِكَ
بِهِ الْقَوْمَ
وَيْلٌ لَهُ
وَيْلٌ لَهُ
(Hakim,
ibn Muaviye îbn Hayde'nin) babasından demiştirki: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i
şöyle derken işittim: "Sözleriyle bir toplumu güldürmek için konuşup da yalan söyleyen
kimseye yazıklar olsun. Yazıklar olsun, yazıklar olsun."
İzah:
Darimî, istizan; Ahmed
b. Hanbel, V, 3, 5, 7; Tirmizî, zühd 8.
Bu hadis-i şerif
insanları güldürmek için yalan
söylemenin vebalinin diğer yalanların vebalinden daha büyük olduğuna
delalet etmektedir. Çünkü metinde bulunan "veyl" sözü akibeti son
derece korkunç olan hâdiseler için kullanılır.
Esasen şu üç yalanın
dışında yalan söylemek asla caiz değildir:
a. Kocanın geçimsiz
eşini yatıştırmak için söylediği yalan,
b. Taktik olarak harpte
düşmana karşı söylenen yalan,
c. İki kişinin arasını
düzeltmek için söylenen yalan. Bu konuda İmam Nevevî şöyle demiştir: Alimler
mubah olan yalanları tayin edip tesbit etmişlerdir. Gördüğüm kadarıyla bunları
en iyi zabt eden de imam Ebu Hamid el-Gazzalî'dir. O şöyle dedi: Söz maksatlara
varma vasıtasıdır. Doğru ve yalanın ikisiyle de ulaşılabilen bir maksat için
yalana ihtiyaç yoktur. Doğru söylemekle varılmayan ve ancak yalana ihtiyaç
duyulan bir maksadın tahsili mubah ise onda yalan söylemek mubah, tahsili
vacib ise yalan da vacibdir. Mesela bir müslüman bir zâlimden kaçıp saklandığı
zaman zâlim, onun yerini sorarsa yalan söyleyerek onu gizlemek vacibdir. Bunun
gibi kendisinin ya da başkasının yanında bir emanet bulunduğu zaman onu
gasbetmek isteyen bir zalim, onu veya yerini sorarsa onu saklamak ve korumak
için yalan söylemek vacibdir. Hatta yanındaki bir emaneti zalime söyler ve o da
onu zorla alırsa onun tazminatını ödemek kendisinin üzerine vacip olur. Yanında
bir emanetin olmadığını söylediği zaman zâlim yemin etmesini isterse, yemin
etmesi ve fakat tariz yapması (yani kendini yeminin vebalinden kurtaracak şekilde
bir söz söyleyip yemini doğru çıkaracak olan manayı kast etmesi) la-zımdıı'.
Ta'riz yapmadan yemin ederse sahih görüşe göre keffâret ödemesi gerekir. Kimi
âlimler de keffâret ödemesinin gerekmediğini söylediler ve yine harp maslahatı,
arayı bulmak veya kendisine cinayet işlenen kimseyi , hakkını affetmeye
yanaştırmak gibi maksatlar ancak yalanla hâsıl olursa onu söylemek haram
değildir.
Fakat ihtiyat olarak
(tevriye, tariz) yapmalıdır... Kendisine veya başkasına ait sahih bir
gayenin.bağlandığı bir yalanın hükmü budur. Kendisine ait gayenin misali şudur:
Bir zalim onu yakalar ve almak için malını sorarsa o bunu inkâr edebilir veya
kendisi ile Allah arasında kalan bir günahı sultan sorarsa, inkâr edip
"zina etmedim, içki içmedim" diyebilir. Had gerektiren suçlarını
söyleyenlerin itiraflarından dönmelerini telkîn eden hadisler meşhurdur.
Başkasına ait gayenin mahalli ise; tıpkı kendisinden bir müslümanın sırrının
sorulması ve onun bunu inkar etmesi gibidir. Yalan söylemek durumunda olanın,
yalanının kötülüğü ile doğru söylemekten doğacak zararı karşılaştırması
gerekir. Doğru söylemekteki zarar daha büyükse yalan söyleyebilir. İş bunun
aksi ise veya hangi tarafın daha zararlı olduğunu kestiremiyorsa yalan
söylemesi haramdır. Yalanın caiz olduğu yerde onu mubah kılan maslahat kendi
şahsına ait ise yalan söylemesi müstehabdır. Fakat bu, başkası ile ilgili ise onun
hakkının zayi olmasına göz yumması caiz değildir. En sağlam hareket ise yalan
söylemek vacib olmadıkça onun mubah olduğu heryerde doğru söylemeyi tercih
etmektir.