SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SUNNE BAHSİ

<< 4626 >>

DEVAM: 6. (İyi Yada Kötü) Bir Yola Çağırman (ın Ve O Yollardan Birini Tutmanın) Hükmü

 

حَدَّثَنَا هِلَالُ بْنُ بِشْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُثْمَانَ عَنْ عُثْمَانَ الْبَتِّيِّ قَالَ مَا فَسَّرَ الْحَسَنُ آيَةً قَطُّ إِلَّا عَنْ الْإِثْبَاتِ

 

Osman - el-Bettî'den demiştir ki: "Hasan (-ı Basrî tefsir ettiği) her âyeti kaderin varlığına dair tefsir etti."

 

 

İzah:

Mevzûmuzu teşkil eden, hadis-i şerifler; Hasan-ı Basrî hazretleri, aslında

sünnetten kupayı sapma­yan ve dolayısıyla kaza ve kadere inanan dini bütün bir müslüman oldu­ğu halde, onu kendilerinden göstermeye çalışan istismarcı kaderiyeciler ile kendisine özel kinleri olan bazı sapık kimselerin kaza ve kaderi inkâr eden bir kimse olarak gösterme gayretine düştüklerini ve bu uğurda onun te'vile müsait bazı sözlerini malzeme yapmaya yeltendiklerini ifade et­mektedirler.

 

İslâmin bu güzide âliminin vefatından sonra bu gibi sözlerinin, sözü geçen kötü niyetli kimseler tarafından malzeme yapılmak istendiğini farkeden bazı müslümanlar bu durumdan çok rahatsız olmuşlar. "Keşke onun sözlerinin bu şekilde sû-i te'vile uğrayacağını tahmin edebilseydik de bu sözlerle böyle bir mana kasdetmediğine dair bir belge hazırlasay-dik" demekten kendilerini alamamışlardır.

 

(6425) numaralı hadis-i şeriften anlaşıldığı üzere, Hasan-ı Basrî kendi­sinin, kaderi kabul etmediği izlenimini uyandıran sözlerini söyledikten sonra, bu sözleri bilerek ve şuurla söylediğini, binâenaleyh doğruluğuna inandığı bu sözlerden dönmesinin asla sözkonusu olamayacağını yeri gel­dikçe ifade etmekten geri durmamıştır.

 

Bezl-ül-Mechûd yazarının "Tehzibu't-Tehzib"den naklettiğine göre Hasan-ı Basri (r.a.)'in bu sözlerinden birisi "Hayır kader iledir ama, şerr kader ile değildir" sözüymüş ve Eyyüb-es-Sahtiyânî bu hususta onunla

 

münazara yapmış ta kendisine "Ben bu sözümden asla dönmem" cevabı­nı vermiş."[eş-Şeyh Halil Ahmed es-Seharenfûrî, Bezlu'l-Mechûd, XVIII, 144.]

 

Ancak Hasan-ı Basrî Hazretlerinin bu sözünden kaderi kabul etmedi­ğini anlamı çıkarılamaz. Hatta "Hayır kader iledir" sözü onun kadere inandığını açıkça ortaya koymaktadır.

 

Fakat onun kader konusunda şerri hayırdan ayrı mütalaa etmesi, sade­ce Allah'ın şerre rızası olmadığı noktasından ileri gelebilir.

 

Çünkü her ne kadar şerri de Allah yaratırsa da ona rızâsı yoktur. Bu­nunla beraber Allah kulun kesbi ve iradesi sebebiyle yine kulun elinde şerri yaratır.

 

Hayra gelince; Allah'ın ona rızâsı olduğu için onu kulun kesbi ve ira­desine bağlı olarak yarattığı gibi, bazan kulun kesbi olmadığı halde sırf kendi lütuf ve ihsanı ile de yaratır. Binaenaleyh Yüce Allah'ın "...De ki: Hepsi de Allah tarafındandır...."[Nisa 78] ayetinde açıklandığı üzere herşeyi bir kader planında yaratan AH ah tır. Fakat hayra rızası var şerre ise yok­tur. Hayır ile şerr arasında yaratılış bakımından böyle bir fark vardır. Bu bakımdan Hasan-ı Basrî Hazretlerinin: "Şer kader ile değildir" sözünü "Allah'ın şerre rızası yoktur" şeklinde anlamak gerekir. Çünkü bunca âyât-ı beyyinât ve onun kaderi kabul ettiğine dair (4621, 4622, 4623, 4624, 4626) numaralı hadis-i şerifler varken bu ümmetin hüccet mesele­sindeki tüm alimlerinin lehine şâhidlik ettiği Hasan-ı Basrî (r.a.) gibi bir zâtın kaderi inkâr ettiğini söylemek büyük bir haksızlık ve zulüm olur.

 

İslâm tarihinde kaderi inkâr edenler bellidirler. (4613) numaralı hadi­sin şerhinde de açıkladığımız gibi bunlara "kaderiyeciler" denir.

 

Mezheb imanımız Ebu Mansûr Mâtûrîdi'nin buyurduğu gibi kaderiye­ciler kader konusundaki inkarcı görüşlerinden dolayı Allah'ın açık beyan­larını, Nuh Aleyhisselami, Cennet ve Cehennem ehlinin sözlerini ve hat­ta şeytanların bile itiraf ettiği bir gerçeği yalanlamışlardır. Şöyle ki kade-riyyeciler bu sözleriyle:

 

1. Allah'ın: "...Allah dilediğini sapıklık içinde bırakır, dilediğini de doğru yola iletir..."[Fâtır 8] mealindeki beyanına,

 

2. Nuh aleyhisselâm'ın: "Eğer Allah sizi azdırmak dilemişse ben, size nasihat etmek istesem de nasihatim size fayda vermez"[Hûd 32] mealin­deki sözüne,

 

3. Cennet ehlinin: "Lütfedip bizi buraya getiren Allah'a hamdol-sun. Allah, bizi getirmeseydi, biz bunu (bu nimeti) bulamazdık”[A'râf 43]  mealindeki sözlerine,

 

4. Cehennem ehlinin: "Allah bize yol gösterseydi, biz de size yol gösterirdik"[İbrahim 21] mealindeki sözlerine,

 

5. Şeytanın dile getirdiği: "Beni azdırdın..."[A'raf 16] mealindeki gerçeğe ters düşmüşlerdir.[Bezlu'l-Mechûd. XVIII. 140.]

 

Hasan-ı Basrî gibi bir alim-i yektanın böyle bir hataya düştüğünü söy­lemek gerçekten hakka ve hakikate aykırılığın ötesinde büyük bir gaflet ve hamakat olur.