DEVAM: 6. (İyi Yada
Kötü) Bir Yola Çağırman (ın Ve O Yollardan Birini Tutmanın) Hükmü
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
قَالَ أَخْبَرَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ رَجُلٍ
قَدْ سَمَّاهُ
غَيْرِ ابْنِ
كَثِيرٍ عَنْ
سُفْيَانَ
عَنْ
عُبَيْدٍ
الصِّيدِ
عَنْ
الْحَسَنِ
فِي قَوْلِ
اللَّهِ
عَزَّ
وَجَلَّ
وَحِيلَ
بَيْنَهُمْ
وَبَيْنَ مَا
يَشْتَهُونَ
قَالَ بَيْنَهُمْ
وَبَيْنَ
الْإِيمَانِ
Ubeyd es-Sayd'dan;
demiştir ki: Hasan (el Basrî hazretleri) Yüce Allah'ın: "Ve kendileriyle
arzu ettikleri şey arasına perde çekılmistir"[Sebe' 54] ayeti hakkında şu
açıklamayı yapmıştır: "(Yâni) onlarla iman arasına perde
çekilmiştir."
İzah:
Bu hâdis-i şerif,
kaderi inkâr eden Mutezilenin aleyhine
ve kadere imanı İslâm inanç sisteminin
bir rüknü sayan ehl-i sünnetin lehine bir delildir.
Bir önceki hadis-i
şerifin şerhinde açıkladığımız gibi Hasan-ı Basrî hazretlerinin bu sözünden
Cebriye'nin anladığı manada bir kader inancı çıkarmak da asla doğru olmaz.
Çünkü bu cümlede o manaya gelen bir ifade yoktur.
Metinde geçen âyet-i
kerimede anlatılmak istenen, öldükten sonra dirilme ile başlayan âhiret
alemindeki kâfirlerin durumudur. Söz konusu ayet-i kerime kendinden önceki
ayetlerle birlikte okununca bu durum kolayca anlaşılır: Mevzumuzu teşkil eden
bu âyet-i kerime ile kendisinden önceki âyetlerin meali şöyledir: "-Ey
Muhammed -telaşa düştükleri zaman (onları) bir görsen: Hiç kaçamak yoktur. Ona
yakın yerden yakalanmışlardır. Ona inandık demektedirler, ama uzak yerden (tâ
dünyadan imanı almak) nasıl mümkün olur? Halbuki daha önce onu inkâr etmişlerdi.
Uzak yerden görünmeyene taş atıyorlardı. Artık kendileriyle arzu ettikleri şey
arasına perde çekilmiştir. Tıpkı bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi.
Çünkü onları endişeye düşüren bir kuşku idi."[Sebe' 52-54]