SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SUNNE BAHSİ

<< 4617 >>

DEVAM: 6. (İyi Yada Kötü) Bir Yola Çağırman (ın Ve O Yollardan Birini Tutmanın) Hükmü

 

حَدَّثَنَا هِلَالُ بْنُ بِشْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ قَالَ أَخْبَرَنِي حُمَيْدٌ كَانَ الْحَسَنُ يَقُولُ لَأَنْ يُسْقَطَ مِنْ السَّمَاءِ إِلَى الْأَرْضِ أَحَبُّ إِلَيْهِ مِنْ أَنْ يَقُولَ الْأَمْرُ بِيَدِي

 

Hammâd (İbn Zeyd), Humeyd (İbn Ebi Humeyd) in (şöyle) dedi (ğini) söyledi: Hasan-ı Basrî (r.a.): "Gökten yere düşmek bana -iş, kendi elimdedir- demekten daha iyidir" derdi.

 

 

İzah:

Metinde geçen "el-emru biyedî= iş(im) kendi elimdedir" sözü "ben kendi işimi kendim yaratırım. Çünkü insanlar, kendi işlerini kendileri yaratırlar, İnsanların işlerin­de, Allah'ın hiçbir müdâhalesi yoktur. Dolayısıyla ben kader diye birşey tanımıyorum" anlamına gelir.

 

Bu ise İslâm inancının bir rüknü olan kaderi inkâr demek olduğundan tâbiûnun büyüklerinden olan Hasan-ı Basrî gökten yere düşüp hayatını kaybetmeyi bu sözü söylemeye tercih etmiştir.

 

(4613) numaralı hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi kaderi inkâr etmek, büyük bir sapıklıktır. Bu sapık görüşün temsilcisi mutezile

 

mezhebi mensuplarıdır.

 

Bu mezhebe göre kul fiilinin halikıdır. Kulun fiillerinde Allah'ın hiç bir müdahalesi yoktur. Naklî delilleri ise şu âyet-i kerimelerdir:

 

1. "Kim kötülük yaparsa onunla cezalanır"[Nisa 123]

 

2. “Her şahıs kazandığına (mukabil) bir nevi rehinedir."[Araf  23]

 

3. "Ey Rabbimiz! Biz nefislerimize zulm ettik."[Tur 21]

 

4- "Dileyen imân etsin. Dileyen inkâr etsin,"[Kehf 29]

 

Mutezileye göre, bu âyet-i kelimelerdeki fiiller kullara isnâd edilmek­tedirler. Bu durum fiillerin tamamen insan tarafından yaratıldığına delâlet eder.    

 

Hakkın Ve hakikatin temsilcisi olan ehl-i sünnete göre ise bu âyet-i ke­rimelerde geçen fiillerin kula isnâd edilmesi bu fiillerin yaratıcısının kul­lar olduğuna delâlet etmez. Çünkü herhangi bir fiil sâdır olduğu mahalle isnad edilir. O fiili yaratana değil, mesela beyazlık herhangi bir cisme is-nad edilir. Fakat beyazlığı yaratan o cisim değil Hak Teâlâdır. İnsanlara isnâd olunan her fiil de böyledir.

 

Mutezile'nin nakli delillerinden biri de "... yaratanların (suret yapan­ların) en güzeli olan Allah'ın sânı ne yücedir."[Mu'minûn 14] ayet-i kerimesidiı. Mutezileye göre; bu âyet-i kerimede: Hak Teâlâ'nın en güzel halik oldu­ğu beyan olunduğuna göre; Allah'dan başka halik bulunduğu, fakat onla­rın mahlûkâtının noksan ve kusurlu olduğu mânası anlaşılmaktadır.

 

Ehl-i sünnet uleması, bu âyet-i kerimede zikredilen "halk" kelimesi­nin, yaratmak mânasında olmayıp, "takdir", yani mümkini tahdid ve tas­vir mânasına olduğunu söylemişlerdir. Zira: "Allah herşeyin yaratıcısı­dır."[Zümer 62] "Allah'dan başka yaratıcı var mıdır?" [Fatır  3] gibi âyet-i kerimeler, Hak Teâla'mn her şeyin yaratıcısı olduğunu ve O'ndan başka yaratıcı bu­lunmadığını çok açık olarak ifade etmektedir.

 

Kulun, mükellef ve yaptığı işten sorumlu olması için; mutlaka onu ya­ratması gerekmez. Kulun sorumlu olabilmesi için, o işi yapmayı irade et­mesi, ona yönelmesi ve onu kesbetmesi kâfidir. Kul kâsib değil, hâlikdir demekle, kulu hâlikıyyet mertebesine ulaştırmış, bazı mümkinâtm Al­lah'dan başka hâliki olduğunu iddia etmiş ve Allah'a hâlikıyyet sıfatında şerik koşmuş oluruz. Bu ise asla caiz değildir.[Aydın Dr. Ali Aslan, İslam İnançları ve Felsefesi, I, 184-186.]