SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SUNNE BAHSİ

<< 4607 >>

DEVAM: 5. Sünnete Sarılmanın Lüzumu

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ حَدَّثَنَا ثَوْرُ بْنُ يَزِيدَ قَالَ حَدَّثَنِي خَالِدُ بْنُ مَعْدَانَ قَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَمْرٍو السُّلَمِيُّ وَحُجْرُ بْنُ حُجْرٍ قَالَا أَتَيْنَا الْعِرْبَاضَ بْنَ سَارِيَةَ وَهُوَ مِمَّنْ نَزَلَ فِيهِ وَلَا عَلَى الَّذِينَ إِذَا مَا أَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَا أَجِدُ مَا أَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِ فَسَلَّمْنَا وَقُلْنَا أَتَيْنَاكَ زَائِرِينَ وَعَائِدِينَ وَمُقْتَبِسِينَ فَقَالَ الْعِرْبَاضُ صَلَّى بِنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَاتَ يَوْمٍ ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَيْنَا فَوَعَظَنَا مَوْعِظَةً بَلِيغَةً ذَرَفَتْ مِنْهَا الْعُيُونُ وَوَجِلَتْ مِنْهَا الْقُلُوبُ فَقَالَ قَائِلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَأَنَّ هَذِهِ مَوْعِظَةُ مُوَدِّعٍ فَمَاذَا تَعْهَدُ إِلَيْنَا فَقَالَ أُوصِيكُمْ بِتَقْوَى اللَّهِ وَالسَّمْعِ وَالطَّاعَةِ وَإِنْ عَبْدًا حَبَشِيًّا فَإِنَّهُ مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ بَعْدِي فَسَيَرَى اخْتِلَافًا كَثِيرًا فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الْمَهْدِيِّينَ الرَّاشِدِينَ تَمَسَّكُوا بِهَا وَعَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ وَإِيَّاكُمْ وَمُحْدَثَاتِ الْأُمُورِ فَإِنَّ كُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٌ وَكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلَالَةٌ

 

İbn Amr es-Sülemî ile Hucr (un şöyle) dedi (k)ler (i rivayet edilmiştir): Hakkında: "Sen, sizi bindirecek birşey bulamıyorum deyince, harcayacak birşey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözlerinden yaş akarak dönen kimselerin aleyhine de bir yol yoktur."[Tevbe 92] (âyeti) inen el-Irbaz b. Sâriye'nin yanına varmıştık. Selam verdik ve "Seni ziyarete, hastalığın için geçmiş olsun demeye ve (senden) ilim almaya geldik" dedik. Bunun üzerine Irbaz (şöyle) dedi: "Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) bize namaz kıldırdı. Sonra bize dönüp çok tesirli bir va'z etti. Bu va'z'dan dolayı gözler yaşarıp kalpler ürperdi. Derken bir konuşmacı:  

 

"Ey Allah'ın rasulü (senin) bu (va'zın yolculuğa çıkacağı için kalanlara) veda eden bir kimse'nin va'zına benziyor. Binaenaleyh bize neyi tavsiye edersiniz?" (söyleyin de bilelim), dedi. (Fahr-i kainat efendimiz de): "Size Allah'dan korkmanızı (başınızdaki idareciler) Habeşli bir köle olsa bile (onlan) dinleyip, itaat etmenizi tavsiye ederim. Çünkü benden sonra sizden kim yaşarsa o, pek çok (dini) ihtilaflara şahid olacaktır. Binaenaleyh size gereken, sünnetime ve doğru yolum üzerinde bulunan halifelerimin sünnetine sarılınız. Bu sünnetlere (adeta) dişlerinizi (bir daha çıkmamak üzere iyice) batırınız. Sizi (din adına) sonradan ortaya atılan işlerden sakındırırım. Çünkü sonradan ortaya atılan her iş bid'attır ve her bid'at sapıklıktır" buyurdu.

 

 

İzah:

Tirmîzî, ilim; îbn Mâce, mukaddime; Ahmed b. Hanbel, IV, 126, 127.

 

Metinde geçen "Bu sünnetlere dişlerinizi batırıniz>, sözü oıan]ara bütün varlığınızla, olanca gücünüzle ciddi bir şekilde sarılınız" anlamında kullanılmıştır.

 

Bu hadis-i şerif, ümmet-i Muhammed'in mü'min ve müslüman olarak kalmalarının ancak sünnet çizgisinden ayrılmamaları ile mümkün olaca­ğını, Hz. Nebi'in vefatından sonra (4596 numaralı hadis-i şerifte de ifade edildiği gibi) müslümanlar arasında pek çok dini ihtilaflar doğaca­ğını ve bu fitnelerden korunmanın ancak Hz. Nebiin ve dört halife­nin sünnetine sarılmakla mümkün olacağını haber vermektedir. Sözü ge­çen hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi, bir kimsenin veya top­lumun sünnet üzerinde yürüdüğünü iddia edip kendisinin dışındaki kim­selerin sünnetin dışında olduklarını söylemesi Önemli değildir. Önemli olan, Allah'ın ve rasulünün bu hususta koymuş oldukları ölçülere uymak­tır, bu ölçüleri bir düstur olarak almak ve onları eksiksiz uygulamaktır.

 

"Çünkü sürinet-i seniyye gemilerde hatt-i hareketi gösteren kıble nümali bir pusula, hadsiz, zararlı, zulümatlı yollar içinde birer düğme hük­mündedir."[Bak. Mirkâtü's-Sünne, 79.] Hz. Nebiin sünnetine sarılmanın nasıl olacağını yü­ce Allah şöyle açıklıyor:

 

"Hayır, rabbına andolsun ki aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip sonra haklarında verdiğin hükümden dolayı içle­rinde bir sıkıntı duymadan, kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar."[Nisa 65]

 

Bu âyet-i kerime'ye göre bir kimsenin mü'min sayılabilmesi için onun bütün ihtilaflarının çözümünde Hz. Nebii hakem tayin etmesi yani Hz. Nebiin sağlığında ortaya çıkan tüm anlaşmazlıkların hall-ü fas­lında bizzat onun hakemliğine başvurması, vefatından sonra da bu ihtila­fın çözümünü onun sünnetinde ve dolayısıyla Allah'ın Kitabında araması ve Hz. Nebiin verdiği hükümden ya da sünnetinin getirdiği çözüm şeklinden dolayı kalbinde en ufak bir sıkıntı veya bir itiraz hissinin doğ­maması şarttır.[Bak. Hadimi. Muhammed Ebu Said. Berika I. 74; Karlığa. Dr. Bekir, Hadislerle Kur'ân-ı Kerim Tefsiri, IV, 1751.]

 

Cenab-ı vacibu'l-vücud hazretleri diğer bir ayet-i kerimesinde de şöy­le buyurmuştur. "Kim Allah'a ve Rasul(ün)e itaat ederse işte onlar Al­lah'ın kendilerine nimet bahşettiği Nebilerle, siddıklarla, şe-hidlerle ve iyi kimselerle beraberdirler. Arkadaş olarak bunlar ne güzeldir!"[Nisa 69]

 

Bu mevzuda şu iki ayet-i kerimeyi de hatırlamak gerekir: "Kim Nebie itaat ederse o, gerçekten Allah'a itaat etmiş olur..."[Nisa 80]

 

"Rahmetim her şeyi kuşatmıştır. Onu (bilhassa) sakınanlara, zekât verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım. Onlar öyle kimseler­dir ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları ümmi Ne­bi olan Nebie uyarlar ki o Nebi, onlara iyilikle emreder, onları kötülükten meneder, iyi ve temiz olan şeyleri helal, kötü ve za­rarlı şeyleri haram kılar, onların ağır yüklerini, sırtlarında olan zin­cirleri indirir.

 

İşte ona iman edenler, ona saygı gösterip onu İ'zaz edenler, ona yardım edenler ve onunla indirilen nura uyanlar yok mu, onlar felâ-ha kavuşanların ta kendileridir."[Araf 156-157.]

 

Metinde geçen "Raşid halifeler" den maksad, Hz. Ebu Bekir Sıddık (r.a.) ile Hz. Ömer İbn Hattab, Hz. Osman ve Hz. Ali (r.anhüm) dür. Ha­dis-i şerifte bu raşid halifelerin yoluna uymak emredilmiştir. Çünkü bun­ların hepsi de Hz. Nebiin yolundadırlar.

 

Fıkıh ve usul alimleri 4657 numaralı hadis-i şerif ve benzerlerine ba­karak Hz. Nebiin sahabilerinin tümünün sünnetinin de raşid halife­lerin sünnetleri gibi bir delil olduğunu söylemişlerdir.[Bak. Muhammed Ebu Said el-Hadimî, Berika, I, 84.]