SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SUNNE BAHSİ

<< 4737 >>

DEVAM: 19-20 Kur'an-ı Kerim'in Allah Sözü Olduğu Hakkında (Gelen Hadisler)

 

حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ الْمِنْهَالِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُعَوِّذُ الْحَسَنَ وَالْحُسَيْنَ أُعِيذُكُمَا بِكَلِمَاتِ اللَّهِ التَّامَّةِ مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ وَهَامَّةٍ وَمِنْ كُلِّ عَيْنٍ لَامَّةٍ ثُمَّ يَقُولُ كَانَ أَبُوكُمْ يُعَوِّذُ بِهِمَا إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ

 

قَالَ أَبُو دَاوُد هَذَا دَلِيلٌ عَلَى أَنَّ الْقُرْآنَ لَيْسَ بِمَخْلُوقٍ

 

İbn Abbas (r.a.)'dan (rivayet edilmiştir): "Nebi (Sallallahu aleyhi ve sellem torunları) Hasan ile Hüseyin'e: şeytan'ın, zararlı böceklerin ve zararlı gözlerin zararlarından korunmaları için): "ikinizi de her şeytan'a ve zehirli haşerelere ve değen her göze karşı Allah'ın mükemmel olan kelimeleriyle afsunlarım" diye dua eder sonra; "Sizin (büyük) babanız (İbrahim aleyhisselam da oğulları) İsmail ile İshak'ı bu kelimelerle afsunlardı" buyururdu.

 

Ebu Davud der ki: "Bu (hadis) Kur'an'ın mahluk olmadığına bir delildir.

 

 

İzah:

Buhari, enbiya; Tirmizi, Tıbb; İbn Mâce, Tıbb; Ahmed b. Hanbel, I, 236, 270.

 

Hâmme Yılan, akrep gibi zehirli böcekler anlamına gelir.

 

Aynün Lâmnıe: Nazar değen göz demektir.

 

Hattabî'nin açıklamasına göre, İmam-ı Ahmed (r.a.) metinde geçen "Allah'ın mükemmel kelimeleri" anlamına gelen "Kelimatil-lah-it-tâmme" kelimesine dayanarak bu hadisin Kur'an-ı Kerim'in mahluk ol­madığına delalet ettiğini söylermiş ve: "Çünkü bu kelimeyle kasdedilen Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an-ı Kerim'in mükemmel olmasından maksat, onun mahluk olmamasıdır. Ayrıca Rasûlullah (s.a.v.)'ın bir mahluka sığın­dığı görülmemiştir. Eğer Kur'an mahluk olsa idi, ona da sığımazdı" der­miş. Musannif Ebu Davud'un hadisin sonuna ilave ettiği, cümleye bakı­lırsa onun da bu görüşte olduğu anlaşılır.

 

Hafız İbn Hacer'in "Fethu'1-Bari" isimli eserindeki açıklamasına göre İmam-ı Buhari"... Nihayet kalplerinden korku giderildiği zaman Rabbiniz ne buyurdu? derler..."[Nahl 40] Ayet-i kerimesine dayanarak Al­lah'ın kelam sıfatının ezeli olan zatıyla birlikte ebedi olduğunu ve zatının da ezeli ve ebedî olarak kemal sıfatlarıyla kaim olduğunu ve Allah'ın sı­fatlarının hiç bir zaman mahlukatın sıfatlarına benzemediğini söylemiştir. Mutezile fırkası ise teaddüd-i kudamâ (kadîmlerin birden çok olması) la­zım geleceği gerekçesiyle Allah'ın sıfatları olamayacağını iddia etmekte­dir. Oysa kelam, ilim, semi gibi sıfatlar mastar oldukları ve zamanla ilgi­leri olmadığı için bunların varlığı teaddüd-i kudemayı gerektirmez.

 

Nitekim 4732 numaralı hadisin şerhinde açıklamıştık. İmam-ı Beyhaki'nin "Kitabü'l-İ'tikad" isimli eserindeki açıklamasına göre:

 

"Kur'an-ı Kerim, Allah kelmıdır. Allah kelamı ise, Allah'ın sıfatların­dan bir sıfattır. Allah'ın sıfatlarının ise, mahluk ve fani olmaları mümkün değildir. Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'inde: "Biz bir şeyi dilediğimiz za­man ona sözümüz sadece "ol!" dememizdir; o da hemen oluverir."[Nahl 40] buyurduğuna göre;

 

Eğer Kur'an-ı Kerim, mahluk olsaydı, onun da "kün" sözüyle yaratıl­mış olması gerekirdi. Allah'ın sözünün yine Allah'ın sözüyle yaratılmış olması ise aklen imkansızdır. Çünkü teselsülü gerektirir. Teselsül ise ba­tıldır. Ayrıca Yüce Allah Kur'an-ı Kerimin'de: "Rahman (olan Allah) Kur'an-ı öğretti, insanı da yarattı."[er-Rahman 1,2,3] buyurarak Kur'anı öğrettiğini insanı ise yarattığını ifade etmiştir ki; bu durum Kur'an-ı Kerim'in mah­luk olmayıp Allah'ın sıfatlarından bir sıfat, insanın da Allah'ın yarattıkla­rından bir yaratık olduğunu gösterir. Eğer Mutezile fırkasının iddia ettiği gibi Kur'ân-ı Kerim mahluk olsaydı, o zaman Cenabı hak bu ayetinde "Kur'ân'ı öğretti" cümlesi yerine "Kur'ân'ı yarattı" buyururdu.

 

Yine Cenabı Hak Kur'an-ı Keriminde: "Ve Allah Musa ile konuş­tu."[Nisa 164] buyuruyor. Konuşanın sözü kendisinin dışında başka bir varlıkla kaim olamayacağına göre, Allah'ın sözünün de kendisinden başka bir varlıkla kaim olacağı düşünülemez. Öyleyse Allah'ın sözü de kendisiyle kaimdir. Allah ezelî olduğuna göre Allah ile kaim olan sözü de ezelîdir, sonradan yaratılmış değildir.

 

Yüce Allah bir başka ayet-i kerimesinde de "Allah bir insanla ancak ya vahiy yoluyla konuşur ya perde arkasından..."[Şura 51] buyuruyor.

 

Eğer Allah'ın sözü mahluk varlıklarla kaim bir mahluk olsaydı, Al­lah'ın kullarıyla konuşması için bu ayet-i kerimede açıklamış olduğu şart­ları koymasının bir manası kalmazdı. Çünkü bütün yaratıklar, Allah'dan gayrisini işitmede hemen hemen eşittirler. Binaenaleyh Allah'ın vahyini bütün insanların işitmesi icabederdi.

 

Cehmiyye'nin: "Allah ağaçta bir söz yarattı da Hz. Musa o söze muhatab oldu" demesi ise çok daha büyük bir hatadir.Çünkü bu iddiaya göre,

 

"Gerçekten, ben Allah'ım; benden başka hiçbir ilah yok­tur.."[Taha 14] ayet-i kerimesinin Hz. Musa ile konuştuğu iddia edilen ağacın sözü olması gerekir. Bu ise ağacın haşa yegane mabud olmasını icabetti-rir ki bunun İslam akidesine aykırı olduğunu söylemeye lüzum bile yok­tur.

 

İbn Hazm'ın da "el-Milel ve'n-nihal" isimli eserinde belirttiği gibi; "İslam uleması Allah'ü teala'nın muşa Aleyhisselam ile konuştuğunda Kur?an-ı Kerim'le diğer semavi kitapların ve sahifelerin Allah'ın sözü ol­duğunda ittifak etmişlerdir."