DEVAM: 19-20 Kur'an-ı
Kerim'in Allah Sözü Olduğu Hakkında (Gelen Hadisler)
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
جَرِيرٌ عَنْ
مَنْصُورٍ
عَنْ الْمِنْهَالِ
بْنِ عَمْرٍو
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ
جُبَيْرٍ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ كَانَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ يُعَوِّذُ
الْحَسَنَ
وَالْحُسَيْنَ
أُعِيذُكُمَا
بِكَلِمَاتِ
اللَّهِ
التَّامَّةِ
مِنْ كُلِّ
شَيْطَانٍ
وَهَامَّةٍ
وَمِنْ كُلِّ
عَيْنٍ
لَامَّةٍ
ثُمَّ
يَقُولُ كَانَ
أَبُوكُمْ
يُعَوِّذُ
بِهِمَا
إِسْمَاعِيلَ
وَإِسْحَقَ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
هَذَا
دَلِيلٌ
عَلَى أَنَّ
الْقُرْآنَ
لَيْسَ
بِمَخْلُوقٍ
İbn Abbas (r.a.)'dan
(rivayet edilmiştir): "Nebi (Sallallahu aleyhi ve sellem torunları) Hasan
ile Hüseyin'e: şeytan'ın, zararlı böceklerin ve zararlı gözlerin zararlarından
korunmaları için): "ikinizi de her şeytan'a ve zehirli haşerelere ve değen
her göze karşı Allah'ın mükemmel olan kelimeleriyle afsunlarım" diye dua
eder sonra; "Sizin (büyük) babanız (İbrahim aleyhisselam da oğulları)
İsmail ile İshak'ı bu kelimelerle afsunlardı" buyururdu.
Ebu Davud der ki:
"Bu (hadis) Kur'an'ın mahluk olmadığına bir delildir.
İzah:
Buhari, enbiya;
Tirmizi, Tıbb; İbn Mâce, Tıbb; Ahmed b. Hanbel, I, 236, 270.
Hâmme Yılan, akrep gibi
zehirli böcekler anlamına gelir.
Aynün Lâmnıe: Nazar değen
göz demektir.
Hattabî'nin
açıklamasına göre, İmam-ı Ahmed (r.a.) metinde geçen "Allah'ın mükemmel
kelimeleri" anlamına gelen "Kelimatil-lah-it-tâmme" kelimesine
dayanarak bu hadisin Kur'an-ı Kerim'in mahluk olmadığına delalet ettiğini
söylermiş ve: "Çünkü bu kelimeyle kasdedilen Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an-ı
Kerim'in mükemmel olmasından maksat, onun mahluk olmamasıdır. Ayrıca Rasûlullah
(s.a.v.)'ın bir mahluka sığındığı görülmemiştir. Eğer Kur'an mahluk olsa idi,
ona da sığımazdı" dermiş. Musannif Ebu Davud'un hadisin sonuna ilave
ettiği, cümleye bakılırsa onun da bu görüşte olduğu anlaşılır.
Hafız İbn Hacer'in
"Fethu'1-Bari" isimli eserindeki açıklamasına göre İmam-ı
Buhari"... Nihayet kalplerinden korku giderildiği zaman Rabbiniz ne
buyurdu? derler..."[Nahl 40] Ayet-i kerimesine dayanarak Allah'ın kelam
sıfatının ezeli olan zatıyla birlikte ebedi olduğunu ve zatının da ezeli ve
ebedî olarak kemal sıfatlarıyla kaim olduğunu ve Allah'ın sıfatlarının hiç bir
zaman mahlukatın sıfatlarına benzemediğini söylemiştir. Mutezile fırkası ise
teaddüd-i kudamâ (kadîmlerin birden çok olması) lazım geleceği gerekçesiyle
Allah'ın sıfatları olamayacağını iddia etmektedir. Oysa kelam, ilim, semi gibi
sıfatlar mastar oldukları ve zamanla ilgileri olmadığı için bunların varlığı
teaddüd-i kudemayı gerektirmez.
Nitekim 4732 numaralı
hadisin şerhinde açıklamıştık. İmam-ı Beyhaki'nin "Kitabü'l-İ'tikad"
isimli eserindeki açıklamasına göre:
"Kur'an-ı Kerim,
Allah kelmıdır. Allah kelamı ise, Allah'ın sıfatlarından bir sıfattır.
Allah'ın sıfatlarının ise, mahluk ve fani olmaları mümkün değildir. Yüce Allah,
Kur'an-ı Kerim'inde: "Biz bir şeyi dilediğimiz zaman ona sözümüz sadece
"ol!" dememizdir; o da hemen oluverir."[Nahl 40] buyurduğuna
göre;
Eğer Kur'an-ı Kerim,
mahluk olsaydı, onun da "kün" sözüyle yaratılmış olması gerekirdi.
Allah'ın sözünün yine Allah'ın sözüyle yaratılmış olması ise aklen imkansızdır.
Çünkü teselsülü gerektirir. Teselsül ise batıldır. Ayrıca Yüce Allah Kur'an-ı
Kerimin'de: "Rahman (olan Allah) Kur'an-ı öğretti, insanı da
yarattı."[er-Rahman 1,2,3] buyurarak Kur'anı öğrettiğini insanı ise
yarattığını ifade etmiştir ki; bu durum Kur'an-ı Kerim'in mahluk olmayıp
Allah'ın sıfatlarından bir sıfat, insanın da Allah'ın yarattıklarından bir
yaratık olduğunu gösterir. Eğer Mutezile fırkasının iddia ettiği gibi Kur'ân-ı
Kerim mahluk olsaydı, o zaman Cenabı hak bu ayetinde "Kur'ân'ı
öğretti" cümlesi yerine "Kur'ân'ı yarattı" buyururdu.
Yine Cenabı Hak
Kur'an-ı Keriminde: "Ve Allah Musa ile konuştu."[Nisa 164]
buyuruyor. Konuşanın sözü kendisinin dışında başka bir varlıkla kaim
olamayacağına göre, Allah'ın sözünün de kendisinden başka bir varlıkla kaim
olacağı düşünülemez. Öyleyse Allah'ın sözü de kendisiyle kaimdir. Allah ezelî
olduğuna göre Allah ile kaim olan sözü de ezelîdir, sonradan yaratılmış
değildir.
Yüce Allah bir başka
ayet-i kerimesinde de "Allah bir insanla ancak ya vahiy yoluyla konuşur ya
perde arkasından..."[Şura 51] buyuruyor.
Eğer Allah'ın sözü
mahluk varlıklarla kaim bir mahluk olsaydı, Allah'ın kullarıyla konuşması için
bu ayet-i kerimede açıklamış olduğu şartları koymasının bir manası kalmazdı.
Çünkü bütün yaratıklar, Allah'dan gayrisini işitmede hemen hemen eşittirler.
Binaenaleyh Allah'ın vahyini bütün insanların işitmesi icabederdi.
Cehmiyye'nin:
"Allah ağaçta bir söz yarattı da Hz. Musa o söze muhatab oldu" demesi
ise çok daha büyük bir hatadir.Çünkü bu iddiaya göre,
"Gerçekten, ben
Allah'ım; benden başka hiçbir ilah yoktur.."[Taha 14] ayet-i kerimesinin
Hz. Musa ile konuştuğu iddia edilen ağacın sözü olması gerekir. Bu ise ağacın
haşa yegane mabud olmasını icabetti-rir ki bunun İslam akidesine aykırı
olduğunu söylemeye lüzum bile yoktur.
İbn Hazm'ın da
"el-Milel ve'n-nihal" isimli eserinde belirttiği gibi; "İslam
uleması Allah'ü teala'nın muşa Aleyhisselam ile konuştuğunda Kur?an-ı Kerim'le
diğer semavi kitapların ve sahifelerin Allah'ın sözü olduğunda ittifak
etmişlerdir."