DEVAM: 17. Müşrik
Çocukları (Nın Ahiretteki Durumu)
قَالَ
أَبُو دَاوُد
قُرِئَ عَلَى
الْحَارِثِ
بْنِ
مِسْكِينٍ
وَأَنَا
أَسْمَعُ
أَخْبَرَكَ
يُوسُفُ بْنُ
عَمْرٍو
أَخْبَرَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
قَالَ
سَمِعْتُ
مَالِكًا
قِيلَ لَهُ
إِنَّ أَهْلَ
الْأَهْوَاءِ
يَحْتَجُّونَ
عَلَيْنَا
بِهَذَا
الْحَدِيثِ
قَالَ
مَالِكٌ احْتَجَّ
عَلَيْهِمْ
بِآخِرِهِ
قَالُوا أَرَأَيْتَ
مَنْ يَمُوتُ
وَهُوَ
صَغِيرٌ قَالَ
اللَّهُ
أَعْلَمُ
بِمَا
كَانُوا
عَامِلِينَ
Ebu Davud der ki (bir
önceki 4714. hadis) Haris b. Miskin'e okundu. Ben de dinliyordum. Kendisine
"Yusuf b. Vehb rivayet etti." (ve şöyle) dedi:
"Ben, Malik' e
nevalarına tabi olan kimseler (yahudîleştirmeyi ve hıristiyanlaştırmayı
anne-babaya nisbet eden) şu (bir önceki) hadisi bizim aleyhimize delil getiriyorlar,
dendiğini ve Malik'in de (sözkonusu hadiste geçen): "Küçükken ölenler
hakkında ne buyurursunuz? dediler. Allah onların ne işleyeceklerini en iyi
bilendir" (cümlelerini kasdederek hadisin) son tarafı da onların aleyhine
delil getir, dediğini işittim."
İzah:
Fıtrat: İlk yaratılış
tarzı ve heyeti anlamına gelir. Mevzumuzu teşkil eden bu hadisler üzerinde
Hattabi (r.a.) şöyle diyor:
"Hammad İbn Seleme
ye göre metinde geçen "fıtrat" tan maksat: "Rabbin,
AdemoğuIIanndan, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine
şahit tutarak: Ben sizin Rabbiniz değil mi-yim?(demişti). Evet (buna) şahidiz,
dediler"[A'raf 172] âyet-i kerimesinde ifade edilen Allah'ın, insanlar
daha babalarının sulblerinde iken kendilerinden aldığı ezelî ahddir.
Bu ahde göre, insanlar
Allah'ı ezelde "rabb" kendilerini kul olarak tanımışlar ve bunu
ikrar etmişlerdir. Binaenaleyh insanların hepsinde müşterek olan Fitrat-ı
külliye, kendisini kul, Allah'ın da Rabb olduğunu kabul etme meleke ve
istidadıdır."
Hattabi'ye göre Hammad
b. Seleme'nin fıtrat hakkındaki bu anlayış ve izahı çok doğru ve isabetlidir.
Çünkü Hammad bu açıklamasıyla "Birisi, fıtrî iman diğeri de kesbî iman
olmak üzere insanda iki türlü iman olduğunu, dünyevi hükümlerde fıtrî imana
itibar edilmeyip, ancak kesbi imana itibar edildiğini" söylemek
istemiştir. Nitekim metinde bulunan: "Sonra anne ve babası onu
yahudileştirir ya da hristiyanlaştmr" cümlesi de dünyaya gelen bir çocukta
fıtri iman bulunmakla beraber anne ve babasının tesiriyle başka bir inanç
sistemini benimseyebileceğim, böyle bir durumda, çocuğun inancına göre
değerlendirileceğini ifade etmektedir.
Abdullah b. Mübarek de
metinde geçen "Allah onların ne işleyecek olduklarını en iyi
bilendir" cümlesine bakarak; "Her çocuk fıtrat üzere doğar"
cümlesini "Çocuk dünyada kazanacağı saadet veya şekavet fıtratı üzere
doğar, bir başka ifadeyle, Allah'ın müslüman olacağını bildiği çocuk, müslüman
fıtratı üzere; kafir olacağını bildiği çocuk da kafir fıtratı üzere dünyaya
gelir" şeklinde tefsir etmiştir. Ki netice itibarıyla iki tefsir arasında
bir fark yoktur.
Binaenaleyh bir çocuğun
şakîlik (İslam inancını tadamama talihsizliği) alameti, onun müşrik bir aile
içerisinde doğup müşriklik telkinleriyle yetişmesi ve İslama girmeden ölüp
gitmesidir. İşte bu çocuk, bu haliyle dünyada anne ve babasının hükmüne
tabidir. 4703 numaralı hadis-i şerifle 4706 numaralı hadis-i şerif te buna
delâlet eder. Çünkü Hz. Musa, çocuğun anne ve babasının müslüman olduğunu
nazar-ı itibara alarak onun mü'minli-ğine hükmedip, Hızır'ın o çocuğu
Öldürmesine karşı çıktı. Şurasına dikkat etmek gerekir ki; bütün bu
söylediklerimiz çocuklar hakkında verilecek ve uyulacak dünyevi hükümlerle
ilgilidir. Ahirette cennetlik mi yoksa cehennemlik mi oldukları konusu ayrı
bir konudur. Biz konuyu 4712 numaralı hadisin şerhinde açıkladık. Diğer bir
görüşe göre bu hadisin manası şudur: "Her çocuk ilk yaratılışında İslam
akidesini kabul edecek kabiliyette yaratılır. Eğer bu çocuk harici tesirlerden
muhafaza edilirse İslam inancı üzerinde gelişir ve yetişir. Çünkü İslam inancı,
akla ve mantığa uygun olduğundan akıl'İslamın güzelliklerini kendiliğinden ve
kolayca kavrar. Fakat harici tesirler onun dikkatini başka taraflara çekerek
gerçeği onun gözünden gizleyip, diğer inanç sistemleri içerisine
itilir."[Bk. Aliyyü'l-Kari, Mirkat I, 136.]
İbn Kayyim
el-Cevziyye'nin açıklamasına göre, ulemânın bu "fıtrat" kelimesi
üzerinde ihtilaf etmelerinin sebebi, Kaderiyye mezhebi mensuplarının küfrü ve
isyanı Allah'ın yaratmayıp kulların yarattığı inancından kaynaklanmaktadır.
Kaderiyyecilere göre, Allah, insanları İslam yaratılışı üzere yaratmış, onlar
için küfrü ve ma'siyeti asla yaratmamıştır. Küfrü ve ma'siyeti insanlar
kendileri yaratarak kâfir ve asi olmuşlardır.
Ehl-i sünnet ulemasından
bazıları Kaderiyyecilerin bu itirazından kurtulmak için bu "fitrat'ın
İslam fıtratı olmadığını söylemişlerse de Kaderiyyecilerin fikri
tutarsızlıklarını isbat için böyle bir tevile hiç te ihtiyaç yoktur. Çünkü
seleften gelen rivayetlerin hepsi de buradaki fıtrattan maksadın İslam fıtratı
olduğuna delâlet etmektedir. Bu fıtratın İslam fıtratı olduğunu kabul etmek
Kaderiyyecileri tasdik etmek anlamına gelmez. Çünkü metinde geçen;
"annesi ve babası onu yahudi ve hristiyan yapar" cümlesi "Allah'ın
takdiri ve yaratmasıyla onu yahudi yada hiristiyan yapar" demektir. Buna
itiraz ettikleri takdirde hadisin sonunda geçen "Allah yaşadıkları
takdirde onların ne işleyeceklerini en iyi bilendir" cümlesiyle
kendilerine cevap verilir. Çünkü Allah'ın ezelde onların ne yapacaklarını
bilmesi onların hayır mı yoksa şer mi işleyeceklerini bilmesi demektir, ki bu
hayır ve şerrin Allah'ın dilemesi ve yaratmasıyla olduğunu açıkça ifade eder.
4715 numaralı hadis-i
şerifte ifade edilmek istenen de budur. Bilindiği gibi bu mevzu delilleriyle
ayrıntılı biçimde ilm-i kelâm ve ilm-i tevhid kitaplarında işlenmiştir. Bu
bakımdan teferruatlı bilgi için bu kitaplarda bulunan "ef âl-i ibâd"
bölümlerine bakılabilir.