DEVAM: 15. İman'ın
Artıp Eksildiğinin Delili
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
نُمَيْرٍ
حَدَّثَنَا
الْأَعْمَشُ
عَنْ عَبْدِ اللَّهِ
بْنِ مُرَّةَ
عَنْ
مَسْرُوقٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَمْرٍو
قَالَ قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ أَرْبَعٌ
مَنْ كُنَّ
فِيهِ فَهُوَ
مُنَافِقٌ
خَالِصٌ
وَمَنْ
كَانَتْ
فِيهِ
خَلَّةٌ مِنْهُنَّ
كَانَ فِيهِ
خَلَّةٌ مِنْ
نِفَاقٍ حَتَّى
يَدَعَهَا
إِذَا
حَدَّثَ
كَذَبَ وَإِذَا
وَعَدَ أَخْلَفَ
وَإِذَا
عَاهَدَ
غَدَرَ
وَإِذَا خَاصَمَ
فَجَرَ
Abdullah b. Amr'dan
(rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur; "(Şu)
dört şey kimde bulunursa o (kimse) arı duru münafıktır.
Kimde de bunlardan bir
nesne varsa onu bırakincaya kadar kendisinde münafıklıktan huy var demektir: 1-
Konuşunca yalan söylemek 2- Verilen sözü tutmamak 3- Va'dinden dönmek 4- Ara
açılınca (eski dostunun hakkında) fena sözler sarf etmektir.
İzah:
Buhari. iman; mezâlim;
cizye; Tirmizi, iman; Nesâi. iman, Ahmed b. Hanbel II. 189. I98, 200.
Hadis-i şerif, sözü
geçen dört huydan biri, kimde bulunursa, o kimsenin, bir tane nifak alameti
taşıdığına dördünü birden haiz olanın ise münafık sayılabileceğine delalet
ediyor. Zahirine bakılırsa bu hasletlerin dördü de kendisinde bulunan bir kimse
müslüman bile olsa münafık sayılmak icabeder. Halbuki bunların bir tanesi olsun
kendisinde bulunmayan müslüman azdır.
Bu sebeple, ulema
hadisin manasında ihtilaf etmişlerdir. İmam-ı NevevFnin açıklamasına göre
ulemanın ekserisi ve müdekkık ilim adamları şöyle açıklamışlardır: Bu
hasletler, münafıkların hasletleridir. Binaenaleyh, bunlardan biri ile
vasıflanan bir müslüman onlara benzediği için kendisine mecazen münafık
denmiştir. Çünkü nifak, içindekinin aksini meydana çıkarmaktır. Bu hal sözü
geçen huyların sahibinde de vardır. Yalnız onun nifakı kendisi ile konuşan
ondan va'd alan, ona emniyet eden ve kavgaya girişen kimse hakkındadır. Yoksa
İslamda münafık sayılan, içi kafir dışı müslüman olan kimselerden değildir.[Bk.
Davudoğlu A.Selamet Yollan, IV. 389.]
Münafık lafzı, nifaktan
alınmıştır. İbn Side'nin beyanına göre, nifak, bir vecihten İslama girip, bir
vecihten çıkmaktır. Bu kelime "Nafikatü'l-yerbu= Ova sıçanının
deliği" tabirinden alınmıştır. Ova sıçanının yer altında iki deliği
olurmuş, Bunların biri yeryüzüne tamamıyla açık, diğeri kapalı fakat kafasıyla
vurunca açılıverecek kadar bulımurmuş. Bu deliğe "nafikaa"
denilirmiş. Hayvan onu daima gizler; ötekinden girip çıkarmış. Avcı
"kaasia" denilen açık deliğe gelirse, o nafikayı açarak kaçarmış. İşte
ova sıçanı nasıl naafikayı gizleyip, kaasıayı meydanda tutarsa münafığa da
küfürünü gizleyip imanını gösterdiğinden, yahut şeriatın bir kapısından girip
öteki kapısından çıktığından kendisine bu isim verilmiştir.
Bazıları münafık
kelimesinin "Nefak"dan alındığını söylerler. Nefak yer altındaki
kanal (tünel) demektir. Böyle bir kanalın sahibi onda nasıl gizlenirse münafık
ta İslam perdesi arkasında gizlendiği için ona bu isim
verilmiştir.
Hasılı münafık başkalarına
içindekinin aksini gösteren kimsedir. Istılahta münafık içinden kâfir olup
dışından müslüman görünen kimsedir. Eğer bu renkli görünüş iman hususunda ise
nifakı küfürdür. İman hususunda değilse amel nifakıdır. Bunda fiil ve terk
dahildir. Bugün zmdikı da aynı şekilde izah ediyorlar. İmam-ı Malik'ten rivayet
olunduğuna göre Nebi (s.a.v.) devrindeki nifak bugünkü zındıklıktır.
Nifakın hakikatini
anlayabilmek için onun taksimatını bilmek şöyle ki: Kalbin dört hali vardır:
1- Delile dayanan mutlak itikad. Bu ilimdir.
2- Delile dayanmayan mutlak i'tikad, Mukallidin
itikadı gibi.
3- Gayr-i mutabık
itikad (Gerçekle ilgisi olmayan inanç).
4- Kalbin itikaddan hâli oluşu Dilin ise üç hali
vardır:
1- İkrar
2- İnkâr
3- Sükût
Bunların toplamından
aşağıda sıralayacağımız oniki kısım meydana gelir:
1- Kalble bilerek dille
ikrar. Eğer bu ikrarı, sahibi kendi ihtiyarıyla yaparsa o kimse hakiki
mirinindir. Cebren yaparsa zahire göre kafirdir.
2- Kalble bilerek,
dille inkar. Bu inkar cebri ise sahbi müslüman, İhtiyarî olursa kafir-i
muaniddir.
3- Kalble bilgi hasıl, fakat dille ikrar veya
inkârdan hali olmak. Eğer bu sükût istikrahı ise o kimse hakiki mü'mindir,
ihtiyari olarak susarsa ihtilaflıdır. Mesela bir kimse Allah'ı delili ile bildikten
sonra diliyle ikrara vakit bulumadan ansızın ölse. o kimse kesin olarak
mü'mindir. Fakat Allah'ı delil ile bildikten sonra kendi ihtiyarı ile ikrar
etmezse İmam Gazali onun da mü'min olduğunu söylemiştir.
4- Mukallidin i'tıkadı ya ikrar ya inkar yahud
da sükut ile olur. Şayet kendi ihtiyarıyla ikrarda bulunursa bu ikrar
mukallidin imamdır ve bazı muhaliflere rağmen sahihtir.
5- Eğer mukallidin ikrarı, izdirarî olursa,
mesele birinci surete teferru eder. Orada böylesi için zahire göre kafirdir
dediğimize göre; buradakine de münafık hükmünü vermek icabeder.
6- Mukallidin sükut etmesi, ihtiyari ve izlırari
hailenle aynen üçüncü kısım hükmündedir.
7- Mukallid kalbden inkar eder de diliyle
ikrarda bulunur, fakat bu ikrarı cebri olursa kendisine münafık hükmü verilir.
8- Kalbden inkar ettiği
halde, kendi ihtiyariyle ikrarda bulunursa buna küfr-i inadî derler ki, nifakın
bir kısmıdır.
9- Hem kalbden hem de
diliyle Allah'ın inkar eden kafir olur.
10- Kalbi hali olan bir
kimse kendi ihtiyariyle ikrarda bulunursa küfürden kurtulur. Mecburen ikrar
ederse küfretmiş sayılmaz.
11- Kalbi hali olup diliyle inkar eden kimsenin
hükmü onuncu kısmın aksinedir.
12- Hem kalbi hem dili hali bir kimse tetkik,
te'emmül müddetini geçirmişse tekfiri vacib olur. Münafıklığına hükmedilmez.
Bu taksimden anlaşılır
ki münafık dışı içine uymayan kimsedir.[Davudoğlu Ahmed, Sahih-i Müslim Tercüme
ve Şerhi, I. 313.]