DEVAM: 14. Mürcie'yi
Redd (Eden Hadisler)
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنِي
يَحْيَى بْنُ
سَعِيدٍ عَنْ
شُعْبَةَ حَدَّثَنِي
أَبُو
جَمْرَةَ
قَالَ
سَمِعْتُ
ابْنَ
عَبَّاسٍ
قَالَ إِنَّ
وَفْدَ عَبْدِ
الْقَيْسِ
لَمَّا
قَدِمُوا
عَلَى
رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَمَرَهُمْ
بِالْإِيمَانِ
بِاللَّهِ
قَالَ أَتَدْرُونَ
مَا
الْإِيمَانُ
بِاللَّهِ
قَالُوا
اللَّهُ
وَرَسُولُهُ
أَعْلَمُ
قَالَ شَهَادَةُ
أَنْ لَا
إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ وَأَنَّ
مُحَمَّدًا رَسُولُ
اللَّهِ
وَإِقَامُ
الصَّلَاةِ
وَإِيتَاءُ
الزَّكَاةِ
وَصَوْمُ
رَمَضَانَ وَأَنْ
تُعْطُوا
الْخُمْسَ
مِنْ
الْمَغْنَمِ
İbn Abbas (r.a.) (şöyle)
demiştir: Abdülkays heyeti Rasûlullah (s.a.v.)'e geldiği zaman (Hz.Nebi) onlara
(önce) Allah'a imanı emretti ve: "Allah'a iman nedir biliyor
musunuz?"dedi.
"Allah ve Rasülü
daha iyi bilir" dediler. (Hz. Nebi de): "Allah'dan başka (hakiki) bir
ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahidlik etmek, namazı
kılmak, zekatı vermek, Ramazan orucunu tutmak, ganimet mallarının beşte birini
vermeniz" buyurdu.
İzah:
Buhari, iman; ilm;
mevâkit; Müslim, iman; Tirmizi, iman; Nesâi. iman
Velid: Mühim şeyler
görüşmek üzere, büyüklerin huzuruna gönderilen seçkin -cemaattir. Müfredi
Vâfid'dir. Bazılarına göre, böyle bir cemaate, vefd denilebilmesi için
uzaklardan gelmiş olması şarttır. Yakından gelenlere vefd denmez.
Abdülkays kabileleri
arasında Hz. Nebie ilk gelen heyet budur ve Mekke'nin fethedildiği sene
gelmiştir. Heyetin başında "el - Eşeccü'l-Aşari" lakabını taşıyan
el-Münzir b. Âiz bulunuyordu. Bunların kaç kişi oldukları ihtilaflıdır. Bir
rivayette ondört, diğer bir rivayete göre de onüç süvari imişler, kırk kişi
oldukları dahi rivayet olunmaktadır. Hatta, hadisin muhtelif rivayetleri, bir
araya getirilince, aynı heyete dahil olanların sayısı, kırkbeşe
yükselmektedir. Binaenaleyh muayyen bir adet üzerinde durmak sahih
görülmemektedir...
Bu heyetin, (s.a.v.)'e
gelmesinin sebebi şudur: "Münkiz b. Hayvan namında bir zat, cahiliyyet
devrinde, Medine'ye ticaret malları getirirdi. Bu işe hicret-i nebiy
(s.a.v.)'den sonra da devam etti. Bir gün Münkız, bir yerde otururken yanında
Rasûlullah (s.a.v.) geçti. Münkız onu görünce hemen ayağa kalktı. Nebi (s.a.v.)
kendisine iltifatta bulundu ve kavminin hal-Ü şanını sordu. Sonra eşraf
takımının birer birer isimlerini söyleyerek ne vaziyette olduklarını sordu.
Bunun üzerine Münkız (r.a.) müslüman oldu ve Fatiha ile Alak surelerini
öğrendi. Bilahare Hecer tarafına gitti. Rasûlullah (s.a.v.), onunla Abdülkays
kabilelerine bir mektup gönderdi. Münkız (r.a.), mektubu götürdü ve birkaç
zaman yanında gizledi ise de sonra karısı onu buldu. Münkız'in karısı,
el-Münzir b. Aiz'in, yani Nebi (s.a.v.)'e gelen heyetin reisi el-Eşecc'in kızı
idi. Hz. Münkız (r.a.) namaz kılar, Kur'an okurdu. Karısı bundan kuşkulanmıştı.
Keyfiyeti babasına açıklayarak "Kocam, Medine'den geleli esrarengiz bir
hal aldı. Ellerini, ayaklarını yıkıyor, -kıbleyi göstererek-şu tarafa dönüyor
ve kah belini eğiyor, kah yere kapanıyor. Oradan geleli adeti budur" dedi.
Bunun üzerine babası Hz. Münkız (r.a.) ile buluştu ve bu meseleyi görüştüler.
Neticede Eşecc'in kalbine İslamiyet yerleşti. Sonra Rasûlullah (s.a.v.)'ın mektubunu
kavmine götürdü. Mektubu kendilerine okuyunca hepsi müslüman oldular ve Rasûlullah
(s.a.v.)'ın yanma gitmeye ittifak ettiler."[Bk. Davudoğlu A. Sahih-i
Müslim Tercüme ve Şerhi, I. 158.]
Bu hadis-i şerifte,
Allah'a iman açıklanırken imanla birlikte namaz, zekat, oruç ve humus
vergisinden bahsedilmesi amelin imanın kemalinden olduğuna delalet etmekte,
sadece imana önem verip, amele hiç diğer vermeyen Mürcie mezhebinin aleyhine
bir delil teşkil etmektedir. Hadisin bab başlığıyla ilgili yönü de burasıdır.