بَاب
الْعَامِلِ
يُصَابُ
عَلَى
يَدَيْهِ خَطَأً
13. Amil'in Elinden
Hataen Bir Kaza Çıkarsa (Birini Yaralarsa) Ne Gerekir?
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ دَاوُدَ
بْنِ سُفْيَانَ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا
مَعْمَرٌ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ
عُرْوَةَ
عَنْ
عَائِشَةَ
أَنَّ النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ بَعَثَ
أَبَا جَهْمِ
بْنَ
حُذَيْفَةَ
مُصَدِّقًا
فَلَاجَّهُ
رَجُلٌ فِي
صَدَقَتِهِ فَضَرَبَهُ
أَبُو جَهْمٍ
فَشَجَّهُ
فَأَتَوْا
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَقَالُوا
الْقَوَدَ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
فَقَالَ النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَكُمْ كَذَا
وَكَذَا
فَلَمْ
يَرْضَوْا
فَقَالَ
لَكُمْ كَذَا
وَكَذَا
فَلَمْ يَرْضَوْا
فَقَالَ
لَكُمْ كَذَا
وَكَذَا فَرَضُوا
فَقَالَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِنِّي
خَاطِبٌ
الْعَشِيَّةَ
عَلَى النَّاسِ
وَمُخْبِرُهُمْ
بِرِضَاكُمْ
فَقَالُوا
نَعَمْ
فَخَطَبَ
رَسُولُ
اللَّهِ فَقَالَ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ إِنَّ
هَؤُلَاءِ
اللَّيْثِيِّينَ
أَتَوْنِي
يُرِيدُونَ
الْقَوَدَ
فَعَرَضْتُ
عَلَيْهِمْ
كَذَا
وَكَذَا
فَرَضُوا
أَرَضِيتُمْ
قَالُوا لَا
فَهَمَّ
الْمُهَاجِرُونَ
بِهِمْ
فَأَمَرَهُمْ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
أَنْ
يَكُفُّوا
عَنْهُمْ
فَكَفُّوا
ثُمَّ
دَعَاهُمْ
فَزَادَهُمْ
فَقَالَ أَرَضِيتُمْ
فَقَالُوا
نَعَمْ قَالَ
إِنِّي
خَاطِبٌ
عَلَى النَّاسِ
وَمُخْبِرُهُمْ
بِرِضَاكُمْ
قَالُوا
نَعَمْ
فَخَطَبَ
النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ
أَرَضِيتُمْ
قَالُوا
نَعَمْ
Âişe radıyallâhu
anhâ'dan; şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) Ebû Cehm b. Huzeyfe'yi zekât
toplayıcı olarak gönderdi. (Gittiği yerde) bir adam, malının zekâtı konusunda
onunla tartıştı. Ebû Cehm, adama vurup başını yardı. (Yaralının velîleri)
Rasûlullah'a gelip: "Kısas isteriz yâ Rasûlallah!" dediler.
Rasûlullah (s.a.v): "Size şu kadar mal var (kısas'tan vazgeçin)"
dedi. Razı olmadılar. Rasûlullah tekrar; (artırarak); "Size şu kadar
mal" buyurdu, yine razı olmadılar. Hz. Nebi (s.a.v) (üçüncü defa ve
artırarak): "Size şu kadar mal var, (kısas'tan vazgeçin)" buyurdu. Bu
sefer razı oldular. Nebi (s.a.v): "Öğle'den sonra halka hitâbedip, razı
olduğunuzu haber vereceğim" buyurdu. Onlar da: "Evet" dediler.
Rasûlullah (s.a.v)
halk'a hitabederek şöyle dedi: “Leysliler bana, kısas istemeye geldiler. Ben de
onlara şu kadar mal (en son teklif edip de onların razı oldukları malı söyledi)
teklif ettim, razı oldular, (halka duyurmak için) razı oldunuz mu?"
buyurdu. "Hayır" dediler.
Muhacirler, üzerlerine
atılmak istediler, Rasûlullah vazgeçmelerini emretti. Onlar da bıraktılar.
Rasûlullah sonra davacıları çağırıp, malı artırdı ve: "Razı oldunuz
mu?" dedi. "Evet" dediler. Rasûlullah (s.a.v): "Ben halka
hitâbedip sizin razı olduğunuzu haber vereceğim" buyurdu. "Evet"
dediler.
İzah:
Nesâî, kasâme; İbn
Mace, diyât; Ahme b. Hanbel, VI, 233.
İbn Mâce:
"Muhammed b. Yahya'dan, bu hadisi
sadece Ma'mer rivayet etti. Ondan başka birinin rivayet ettiğini
bilmiyorum" der.
Hadis-i Şerif, İslâmın
adalet anlayışına, insanların haklarını aramakta ne kadar itinalı olduğunu
görmeye en güzel delildir. Aradan on beş asır geçmesine rağmen hâlâ o seviyeye
eremediği halde İslâmı ve müslüman-ları tezyif ve tahkire yeltenen despotların
kulakları çınlasın.
Hadis-i Şerifin mânâsı
izaha ihtiyaç duyurmayacak kadar açık. Ancak ihtiva ettiği hükümlere işaret
edilmesi gerekir. Şimdi kısaca bu hükümleri görelim.