بَاب
النَّفْسِ
بِالنَّفْسِ
1. Cana Mukabil Can
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْعَلَاءِ
حَدَّثَنَا
عُبَيْدُ
اللَّهِ
يَعْنِي
ابْنَ مُوسَى
عَنْ عَلِيِّ
بْنِ صَالِحٍ
عَنْ سِمَاكِ
بْنِ حَرْبٍ
عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ
قَالَ كَانَ
قُرَيْظَةُ
وَالنَّضِيرُ
وَكَانَ
النَّضِيرُ
أَشْرَفَ
مِنْ قُرَيْظَةَ
فَكَانَ
إِذَا قَتَلَ
رَجُلٌ مِنْ
قُرَيْظَةَ
رَجُلًا مِنْ
النَّضِيرِ
قُتِلَ بِهِ
وَإِذَا
قَتَلَ
رَجُلٌ مِنْ
النَّضِيرِ
رَجُلًا مِنْ
قُرَيْظَةَ
فُودِيَ بِمِائَةِ
وَسْقٍ مِنْ
تَمْرٍ
فَلَمَّا
بُعِثَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَتَلَ رَجُلٌ
مِنْ
النَّضِيرِ
رَجُلًا مِنْ
قُرَيْظَةَ
فَقَالُوا
ادْفَعُوهُ
إِلَيْنَا نَقْتُلُهُ
فَقَالُوا
بَيْنَنَا
وَبَيْنَكُمْ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَأَتَوْهُ
فَنَزَلَتْ
وَإِنْ
حَكَمْتَ
فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ
بِالْقِسْطِ
وَالْقِسْطُ
النَّفْسُ
بِالنَّفْسِ
ثُمَّ
نَزَلَتْ
أَفَحُكْمَ
الْجَاهِلِيَّةِ
يَبْغُونَ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
قُرَيْظَةُ
وَالنَّضِيرُ
جَمِيعًا
مِنْ وَلَدِ
هَارُونَ
النَّبِيِّ
عَلَيْهِ
السَّلَام
İbn Abbas radıyallâhu
anhümâ'dan; Şöyle demiştir: Kurayza ve Nadir (iki Yahudi kabilesi) idi. Nadir,
Kureyza'dan daha güçlü idi. Kureyza'dan birisi, Nadir'den birini öldürürse,
onun karşılığında öldürülürdü. Nadir'den bir adam, Kurayzalı birini Öldürdüğü
zaman ise yüz vesk hurma fidye karşılığında serbest bırakılırdı. Rasûlullah
(s.a.v) gönderildiğinde, Nadîr'den bir adam Kureyza'dan birisini öldürdü.
Nadiriiler: "Onu bize veriniz, öldürelim" dediler. Kurayzalılar ise:
"Aramızda Nebi var" dediler. Hep birlikte, Rasûlullah'a geldiler.
Bunun üzerine: "Hükmettiğin zaman, onlar arasında adaletle
hükmet..."[Mâide 42] ayeti nazil oldu.
-İbn
Abbas der ki: Kist (adalet); cana mukabil candır- Sonra da; "Onlar
(Yahudiler) cahiliyye'nin hükmünü mü istiyorlar.?”[Mâide 50] ayeti indi.
Ebû Davud şöyle der:
"Kureyza ve Nadir'in hepsi Harun (A.S.)'ın evlâdındandır."
İzah:
Hadisten anlıyoruz ki,
Kurayza ve Nadîr adındaki, Medine'de yaşayan Yahudi kabileleri arasında bir
teamül vardı. Nadîr'den birisi, Kureyza'li birini öldürürse 100 vesk (Takriben
yirmi ton) hurma fidye olarak veriliyor ve katil serbest kalıyordu. Kureyzalı
birisi Nadîrliyi öldürdüğünde ise katil öldürülüyordu.
Rasûlullah (s.a.v)
gönderildikten sonra Nadîr'li bir adam Kureyza'dan birisini öldürdü. Kureyzalılar
öldürmek için Nadir'li katili istediler. Ama Nadirliler vermediler.
Kureyzalılar, Rasûlullah Medine'ye teşrif ettiğinde yapılan anlaşma gereği, Hz.
Nebi'in hakemliğine başvurmak istediler ve hasımları ile birlikte Rasûlullah*a
geldiler. Bunun üzerine, "Onlar arasında hükmettiğin zaman adaletle
hükmet'...." mealindeki ayet nazil oldu. İbn Abbâs; bu ayetten maksadın;
katil ve maktul kimden olursa olsun, teammüdi (kasti) olduğu takdirde kısasın
gerekliliğine işaret olduğunu söyler.
Taberânî'nin İkrime kanalıyla
İbn Abbas'tan rivayet ettiğine göre ise bu âyet diyetle ilgili olarak nazil
olmuştur. Bu rivayete göre; Kureyzalılar Nadirlilerden birisini öldürdüğünde,
Nadirliler tam diyet alırlar, Nadîrli birisi Kureyzalı birini öldürdüğünde ise
yarım diyet verirlerdi. İşte Rasûlullah (s.a.v), hakemliğine başvuran
Yahudiler arasında adaletle hükmetti ve her iki tarafın diyetini eşitledi.
Nadirliler, Rasûlullah
(s.a.v) in bu hükmünden hoşlanmadılar ve yine eskisi gibi kendilerine üstünlük
tanınmasını istediler. Bu sefer de: "Onlar câhiliyye hükmünü mü
istiyorlar?!.." mealindeki âyet nazil oldu.
Hadis-i şerif; kısas ve
diyette herkesin eşit olup, mevki ve nesebi ne olursa olsun kanun önünde müsavi
oduklanna delâlet etmektedir.