SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

HUDUD BAHSİ

<< 4379 >>

بَاب فِي صَاحِبِ الْحَدِّ يَجِيءُ فَيُقِرُّ

8. Haddi (Gerektiren Bir Suç) İşleyenin Gelip İkrar Etmesi

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ فَارِسٍ حَدَّثَنَا الْفِّرْيَابِيُّ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ حَدَّثَنَا سِمَاكُ بْنُ حَرْبٍ عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ وَائِلٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ امْرَأَةً خَرَجَتْ عَلَى عَهْدِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تُرِيدُ الصَّلَاةَ فَتَلَقَّاهَا رَجُلٌ فَتَجَلَّلَهَا فَقَضَى حَاجَتَهُ مِنْهَا فَصَاحَتْ وَانْطَلَقَ فَمَرَّ عَلَيْهَا رَجُلٌ فَقَالَتْ إِنَّ ذَاكَ فَعَلَ بِي كَذَا وَكَذَا وَمَرَّتْ عِصَابَةٌ مِنْ الْمُهَاجِرِينَ فَقَالَتْ إِنَّ ذَلِكَ الرَّجُلَ فَعَلَ بِي كَذَا وَكَذَا فَانْطَلَقُوا فَأَخَذُوا الرَّجُلَ الَّذِي ظَنَّتْ أَنَّهُ وَقَعَ عَلَيْهَا فَأَتَوْهَا بِهِ فَقَالَتْ نَعَمْ هُوَ هَذَا فَأَتَوْا بِهِ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَلَمَّا أَمَرَ بِهِ قَامَ صَاحِبُهَا الَّذِي وَقَعَ عَلَيْهَا فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَنَا صَاحِبُهَا فَقَالَ لَهَا اذْهَبِي فَقَدْ غَفَرَ اللَّهُ لَكِ وَقَالَ لِلرَّجُلِ قَوْلًا حَسَنًا قَالَ أَبُو دَاوُد يَعْنِي الرَّجُلَ الْمَأْخُوذَ وَقَالَ لِلرَّجُلِ الَّذِي وَقَعَ عَلَيْهَا ارْجُمُوهُ فَقَالَ لَقَدْ تَابَ تَوْبَةً لَوْ تَابَهَا أَهْلُ الْمَدِينَةِ لَقُبِلَ مِنْهُمْ قَالَ أَبُو دَاوُد رَوَاهُ أَسْبَاطُ بْنُ نَصْرٍ أَيْضًا عَنْ سِمَاكٍ

 

Alkame b. Vail babasından, şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (s.a.v.) devrinde bir kadın namaza gitmek üzere çıkmıştı. Karşısına bir adam çıkıp kadın'ın elbisesini başına örttü ve tecavüz etti. Kadın bağırdı ve adam da gitti. O anda yanından geçen başka birisine ; Kadın:

 

"İşte şu adam bana şöyle şöyle yaptı" dedi. Muhacirlerden bir gruba uğrayıp yine, "Şu adam bana şöyle şöyle yaptı" dedi. O grup gidip kadın'ın kendisine tecavüz ettiğini zannettiği adam'ı yakaladılar, kadın'a getirdiler. Kadın: "Evet bu, o" dedi. Bunun üzerine adam'ı alıp Rasulullah (s.a.v.)'e götürdüler. Rasulullah (s.a.v.) adam'ın (recmedilmesini) emredince, kadın'a tecavüz eden adam ayağa kalktı ve: "Ya Rasulullah, ona tecavüz eden benim" dedi. Rasulullah kadına döndü ve; "Git seni Allah bağışladı" buyurdu. (Getirilen) adam'a iyi sözler söyledi.

 

Ebû Dâvûd dedi ki; Yani (iyi sözler tik) tutuklanan adam içindi. Kadına tecavüz eden adam için de: "Onu recmediniz. Şüphesiz o öyle bir tevbe etti ki eğer tüm Medine halkı o tevbeyi etseydi hepsinden kabul olunurdu. buyurdu.

 

Ebû Davûd: "Şu hadisi Esbal b. Nasr da Sımak'dan rivayet etti." dedi.

 

 

İzah:

Tirmizi, hudûd

 

Bu rivayet 4445 numarada gelecektir.

 

Hadisin ihtiva ettiği hükme geçmeden önce metin deki bazı noktalara temas etmek istiyoruz:

 

"Kadının elbisesini başına örttü" diye terceme ettiğimiz, "tetecellele-hâ" kelimesi, Suyûtî tarafından "onunla cinsî temas kurdu" şeklinde izah edilmiştir. Bizim tercememiz Aliyyü'l-Kari'nin izahına uygundur.

 

"Ona tecavüz etti" diye terceme ettiğimiz" "tekadâ hâcetehû minhâ" cümlesinin zahir manası "ihtiyacını giderdi" demektir. Burada "cinsi te­masta bulundu" manasına kinaye olarak kullanılmıştır.

 

Hadis metninde Nebi efendimiz kadına; "Allah seni bağışladı" buyurmuştur. Bunun iki manaya gelme ihtimali vardır:

 

1- Sen suçsuz birisine iftira ettin. Bilmeden onun sana tecavüz ettiğini iddia edip lekeledin. Ama bunu bilmeden yaptığın için Allah seni affetti.

 

2- Seninle kurulan cinsel ilişkiden dolayı Allah seni affetti. Çünkü sen kendini isteyerek teslim etmedin. Zorla tecavüz edildin.

 

Sarihler daha çok ikinci mana üzerinde durmaktadırlar. Efendimiz, kadının iddia ettiği adamın suçsuz olduğu meydana çıkın­ca onu teselli edici gönül alıcı güzel sözler söylemiş, kadının yaptığı hatayı tamir cihetine gitmiştir. Sonra da kadına tecavüz ettiğini ikrar eden gerçek mütecavizin recmedilmesini istemiştir. Burada karşımıza iki me­sele çıkmaktadır:

 

a) Gerçek mütecaviz çıkmadan önce, efendimiz maznunun recmedil­mesini emretmişti. Adamın ikrarı olmadan ve kadın şahit göstermeden efendimiz bu suçu nasıl sabit gördü de ceza vermek istedi?

 

b) Gerçek, mütecaviz, kadına tecavüz ettiğini bir defa ikrar etmiş gö­rünüyor. Bir defa ikrar ile suç sabit olur mu? Bu konuda ulemanın görü­şü ne?

 

Şimdi bu sorulara sırasıyla cevap bulmaya çalışalım:

 

a) Gerçekten metni zahirine göre anlarsak ortaya bir müşkil çıkmakta­dır. İslam hukuku prensiplerine göre metindeki vakıaya uygun düşen ada­mın recmedilmesi değil, kadına kazf haddinin uygulanmasıdır. Çünkü ka­dın, adamı lekeleyici bir iddiada bulunmuş ve bu iddiasını isbat edeme­miştir.

 

Avnü'l-Ma'bud müellifinin, Kari ve Fethu'l - Vedud'den naklettiği­ne göre maksat, Rasulullah'in recmi emretmek üzere oluşudur. Çünkü hu­zuruna bir dava gelmiştir, meseleyi tetkik etmektedir. Mümkündür ki gi­dişat, hakkında iddiada bulunulan zatın aleyhine bir seyr takib etmektedir.

 

b) Üzerinde durduğumuz hadiste mütecavizin ikrarını tekrarladığına dair bir kayıt mevcut değildir. Hz. Nebi'in ikrarı tekrarlatmadan recmettirdiğini bildiren başka rivayetler de vardır. Mesela, Asîf hadisi di­ye bilinen bir rivayette Üneys (r.a)'e "Ya Üneys, o kadına git, itiraf ederse recmet" buyurmuştur. 37 yine Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, ne-sai ve İbn Mace'nin Ubâde b. es-Samit'ten rivayet ettikleri bir hadiste be­lirtildiğine göre efendimiz Cüheyne'den bir kadını, ikrarı tekrarlatmadan recmetmiştir.[Bu rivayet 4440 numarada gelecektir.]

 

Yine Büreyde (r.anha)'dan rivayet edilen bir haberde bildirildiğine gö­re, efendimiz bir kadını dört defa ikrar etmeden recmetmiştir.

 

Bütün bu hadislere dayanarak, İmam Malik, İmam Şafiî, Hammad ve Ebû Sevr, zina suçunun sübûtu için bir defa yapılan ikrarın kafi olduğunu söylemişlerdir. Bu görüş, sahabelerden Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'den, Tabiundan da Hasenu'l-Basri (Allah hepsinden razı olsun)den rivayet edilmiştir. Bu grupta olanlar Hz. Nebi (s.a.v.)'in dört defa ikrar ettir­diğini bildiren hadislerin muzdarib olduklarını söylemişlerdir.

 

Hanefî ve Hanbelî mezheplerine göre, zina suçunun sübutu için dört şa­hit yok ise, suçu işleyen kişinin dört defa ikrarda bulunması gerekir. Her ikrar ayrı ayrı meclislerde olmalı ve hakim ilk üç seferinde bu ikrarı reddetmelidir. Bu gruptaki ulemanın delilleri, Maiz'in ikrarı konusundaki çeşitli rivayetlerdir. Bu rivayetlerden bir kısmında, Mâiz'in dört kez ikrar­da bulunduğu belirtilirken, bir kısmında Mâiz'in dördüncü ikrarı olma­saydı recmedilmeyeceğine işaret edilmekte, bazılarında da Rasulullah'm birinci, ikinci ve üçüncü ikrarlarında Mâiz'i kovduğu bildirilmektedir. Mesela bir rivayette Büreyde, "Biz Rasulullah'm ashabı, aramızda Mâiz'i konuşur ve eğer üçüncü itirafından sonra evinde otursaydı Rasulullah onu recmetmezdi. Onu ancak dördüncü ikrarından sonra recmetti" derdik, de­mektedir.

 

îbn Ebi Leyla, İshak b. Rahûye ve Hasen b. Salih de bu görüştedirler.

 

Bu görüş sahipleri öncekilerin delillerini şu şekilde cevaplamaktadır­lar: "O hadisler mutlaktırlar. Bizim dayandığımız; ikrarın dört defa oldu­ğunu bildiren hadisler onları kayıtlamıştır. Karşı görüşte olanlar ise tak­yidin söz ile olacağını, bu mes'elelerde ise fiil olduğunu söyleyerek itiraz etmişlerdir.

 

Hanefî ulemasından Mergınanî, zina suçunun şehadetle sübutunda bir farklılık bulunduğuna, diğer suçlar iki şahitle sabit olduğu halde zinanın sübûtu için dört şahit gerektiğine dikkat çekerek, bunun ikrarının da dört defa tekrarlanması gerektiğine mantıki bir delil olduğunu söyler.[el-Mergınani, el-Hidaye, II, 95.]