DEVAM: 38. Ta'zir
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
عَمْرٌو أَنَّ
بُكَيْرَ
بْنَ
الْأَشَجِّ
حَدَّثَهُ عَنْ
سُلَيْمَانَ
بْنِ يَسَارٍ
قَالَ حَدَّثَنِي
عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ جَابِرٍ
أَنَّ
أَبَاهُ حَدَّثَهُ
أَنَّهُ
سَمِعَ أَبَا
بُرْدَةَ الْأَنْصَارِيَّ
يَقُولُ
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ
فَذَكَرَ
مَعْنَاهُ
Bize Ahmed b. Salih
haber verdi, bize İbn Vehh haber verdi, bana \mr haber verdi, ona Bükeyr b.
el-Eşec haber vermiş, o Süleyman b. Yrsar'dan şöyle haber verdi: Bana
Abdurrahman b. Cabir, babasının şöyle haber verdiğini söyledi: "O Ebû
Bürde el-Ensari'yi şöyle derken işitmiş: "Rasûlullah (s.a}'i.....derken
işittim."' Ravi o önceki (4491.) hadisin manasını zikretti.
İzah:
Kitabü'Mıudud'un
başında Tazir'in. Hakkında muayyen bir ceza ve had olmayan suçlardan dolayı
tatbik edilecek olan ceza olduğunu söylemiştik. Yine orada Kizir cezasının
sucu isleyene ve işlendiği yere ızöre değişebileceğini bu cezanın ta-yin ve
takdirinin hakime ait olacağım belirtmiştik.
Tazir'in meşruiyeti
Kitap, sünnet ve icma ile sabitir. Rasûlüllah (s.a.v.) birisine "Ey
Muhannes (kachnımsı)" diyen bir kişiyi cezalandırmışın'. Bu bir tazirdir.
Büyüyen toplumların
varlığı ve gittikçe çoğalan ve çeşitlenen suçların mevcudiyeti de tazir
cezasının geçerli olmasını gerektirir. Çünkü namütenahi denilebilecek suçların
herbirisi için muayyen bir haddin olmayışı o suçun cezasız kalmasına sebep
olabilir. İşte böyle bir durumla karşı karşıya kalmamak için tazir cezası
gereklidir ve dinimiz bunu meşru kılmıştır.
Alimlerimiz, ta'zirin
meşru oluşunda hemfikir olmakla birlikte şekil ve miktarında farklı görüşlere
sahip olmuşlardır. Üzerinde durduğumuz hadis, ta'zirin dayak atılması şeklinde
olması halindeki üst sınırını beyan etmekledir. Biz bu hadisin ifade ettiği
hüküm ve bu konudaki görüşlere geçmeden önce tazir çeşitlen, tazirlerin
suçlulara göre mertebeleri ve kiziri gerektiren bazı suçlan Hanefi mezhebini
esas alarak kısaca gözden geçirelim.
A- Tazir Cezalarının
Çeşitleri
1- Sadece i'Iam
(bildirmek): Hakimin suçluya: "Sen şöyle yapmışsın, sen bu suçu işliyor
muşsun" demesi gibi.
2- Suçluyu mahkemeye
çağırarak, işlediği suçu kendisine söylemek ve uyanda bulunmak.
3- Öğüt ve nasihat;
hakimin suçluyu, işlediği bir suçu bir daha tekrarlamaması için nasihatta
bulunmasıdır.
4- Sert bir şekilde
bakmak, bulunduğu yerden çıkıp gitmek, hakimin suçluya öfkeli bir şekilde bakması,
meclisi terkedip gitmesi.
5- Azarlamak ve tekdir;
hakimin suçluyu azarlaması
6- Süreli hapis:
Suçluyu bir müddet hapsetmek
7- Süresiz (müebbet)
hapis: Suçlunun kötülüğünden korunmak için onu ölünceye kadar hapsetmek.
8- Muayyen olmayan
hapis: Suçluyu ıslah oluncaya kadar hapsetmek,
9- Sürgün; suçluyu bir
müddet bulunduğu yerden başka bir yere çıkarmaktır. Sürgün müddetinin tayini
hakime aittir. İmam Şafii'ye göre, sürgün müddeti hürler için bir yıldan fazla
olamaz.
10- Teşhir: Suçlunun
yüzüne siyah boya sürerek veya bir merkebe ters bindirerek şehir içinde
dolaştırılması ile olur.
11- Çeşitli cezalarla
tehdid; suçluyu durumunu düzeltmemesi halinde bazı cezalar verileceği tarzında
tehdid etmek.
12- Memuriyetten azl;
vazifesini ihmal eden bir memuru memuriyetten çıkarmak.
13- Kulak bükmek.
14- Dayak atmak;
dayağın şekil ve mikdanna ileride temas edilecektir.
15- Öldürmek;
yeryüzünde fesad çıkarmayı adet edinen ve bu huyundan vazgeçmeyen kişi
öldürülür. Buna hadden öldürme de denilir.
16- Evini yıkmak; Bu da
fesadı adet edinip bundan vazgeçmeyenlerin bulundukları odayı üzerine yıkarak
öldürmektir.
17- Para cezası;
Suçludan bir mikdar para alınır. Suçlu durumunu düzeltirse parası iade edilir.
Düzeltmezse hazineye intikal eder.
Suçluya para cezası
verilmesinin cevazı sadece Ebu Yusuf'un görüşüdür. Diğer müctehidtere göre
para cezası yoluyla ta'zir olamaz.
B - Tazirlerin
Suçlulara Göre Mertebeleri:
Hakimler tazir
konusunda suçların mahiyetlerini, suçluların mevkilerini, kabiliyetlerini, suç
işlemeyi adet haline getirenlerden olup olmadıklarını göz önünde tutarlar ve
ona göre bir ceza takdir ederler. Çünkü cezaların caydırıcılığı suçlunun
durumuna göre farklılık gösterir. Bazı insanlar çok hafif bir tekdiri fevkalade
onur kırıcı addederek bir daha o suçun semtine yaklaşmazken bir başkasına
halkın ortasında dayak bile kâr etmez.
İşte bu yüzden bazı
fakihler tazirleri şu sınıflara ayırmışlardır:
1- En üst seviyede
mevki ve onur sahibi olanlar; bunlara verilecek ta'zir sadece suçu bildirmekten
ibarettir.
2- Şahsiyet sahibi
eşraftan olanlar: Bunlara verilecek ta'zir. suçu bildirmektir. Ama bu, suçluyu
mahkemeye çağırarak veya bir vasıta ile bildirmek yoluyla olur.
3- Normal halk
tabakası: Bunlar hem mahkemeye çağırılarak,ihtar hem de bahsedilerek
cezalandırılırlar.
Bu cezalar gerek Allah
haklarına gerek kul haklarına karşı büyük bir cür'et gösterilmemesi halindedir.
Ama Allah veya kul haklarına büyük cür'et gösterenler kim olurlarsa olsunlar
daha ağır şekilde tazir edilirler.
C- Taziri Gerektiren
Suçlar:
Tazirin tarifinden de
anlaşıldığı gibi tazir, hakkında had ve kısas bulunmayan suçlara verilir. Biz
burada örnek olarak tazir yoluyla cezalandırılan bazı suçlara işaret edelim:
1- Dine ahlaka ve umumi
adaba aykırı olarak yapılan hareketler.
2- Ramazanda özür
olmadığı halde açıktan oruç yemek.
3- Halk arasında
yayılan bid'atlerden kaynaklanan suçlar.
4- Mübarek şahıslar ve
mübarek makamlara karşı yapılan saygısızlıklar.
5- Devletin meşru emirlerine
uymamaktan neşet eden suçlar.
6- Yalan şahitlik,
yalan yere yemin etmek.
7- Memuriyeti
suistimal.
8- Rüşvet alıp vermek.
9- İçkinin dışındaki
uyuşturucuları kullanmak veya ticaretini yapmak.
10- Ammeye ait yerleri
işgalden kaynaklanan suçlar.
11- Kalpazanlık yapmak
(sahte para basmak).
12- Hileli iflas
dolandırıcılık.
13- Kumar vs. gibi
haram kazançla uğraşmak.
14- Alışverişe hile
karıştırmak.
15- Sözle; fiille,
hatta bakışıyla halkı rahatsız etmek. 16- Suya. gıda maddelerine, ilaçlara halk
sağlığına zarar veren maddeler.
Tabi bunlar tazir
cezası verilen suçların tamamı değildir. Yukarıda da temas edildiği gibi örnek
olarak zikredilmişlerdir. Hakkında had, kısas ve diyet olmayan bütün suçlarda
tazir uygulanır.
Taziri gerektiren
suçlar kadınların şahitliğinin kabul edilmesi, şüphelerle düşmeyişi,
affedilmesi, mümeyyiz çocuklara da uygulanabilmesi gibi özelliklerle haddi
gerektiren suçlardan ayrılırlar.
Tazir cezasını uygulama
yetkisi de diğer suçlarda olduğu gibi devlet başkanına veya onun tayin ettiği
bir görevliye aittir.
Ta'zirle ilgili bu
genel ve kısa bilgiden sonra hadisin konusu olan "darb (dayak atma)"
meselesine dönebiliriz.
Ta'zir için dövmek, el
ile veya bir sopayla olabilir. Bu hadis, dövmenin azami haddini on olarak tesbit
etmiştir. Ahmed b. Hanbel bu hadisin zahirini alarak tazir için on değnekten
fazla vurulamayacağını söylemiştir. Bazı Şafiiler ve zahiri uleması da bu
görüştedirler. Ulemanın geri kalanı on değnekten fazla vurulabileceğini
söylemekte ama bunun azami haddinin tesbitinde ittifak edememektedir.
İmam Malik'e göre,
vurulacak sopa miktarı maslahata ve yetkili merciin takdirine bağlıdır.
Maslahat gerektiriyorsa yüz değnekten de fazla olabilir.
İmam Şafii'ye göre
hürler için kırktan az olmalıdır.
İmam Ebu Hanife ile
İmam Muhammed'e göre en fazla otuz dokuz, en az üç sopa olabileceğini söyler.
Hanefi imamlarından Ebu Yusuf'a göre ise üç ile yetmiş beş veya yetmiş dokuz
arasında değişir.
İmam-ı Azam ve Muhammed
tazir için azami mikdan tayin ederken köleler için meşru kılınan en düşük
haddi, İmam Ebu Yusuf ise hürler için meşru kılınan en düşük haddi esas
almışlar, ancak birer kamçı aşağısını
takdir etmişlerdir.
İbn Ebi Leyla da,
tazirdeki azami sayıyı yetmişbeş olarak takdir edenlerdendir.
Görüldüğü eibi cumhurun
görüşü; üzerinde durduğumuz hadise uysun düşmemektedir. Çünkü hadis en fazla on
sopa vurulacağını söylerken alimler bunu 39. 75, 79 hatta daha fazlaya
çıkarmışlardır. Acaba bu görüşlere sahip olan alimler niçin bu hadis iîe amel
etmemişler ve görüşlerini ortaya
koyarken nelere dayanmışlardır? İbn Hacer el- Askalani'nin belirttiğine göre:
a) Bu hadisi ta'n
edenler vardır. Ama bu şekildeki bir cevap tutarsızdır. Çünkü Şeyhayn bunun
sıhhatinde ittifak etmişlerdir.
b) Bu hadisin hilafına
sahabenin ameli vardır. Sahabenin bir hadisin hilafına ameli o hadisin mensuh
olduğunu gösterir. Nitekim Hz. Ömer (r.a) Ebu Muse'l-Eş'ari'ye yazdığı bir
mektupta yirmi kamçıdan fazla vurmamasını emretmiştir. Yine Hz. Ömer'den yüz
değnekten fazla vurduğu ve sahabelerin buna itiraz etmediği rivayet
edilmiştir.
c) Hz. Nebi (s.a.v.)'in
bu hadiste varid olan hükmü, muayyen bir olay ve muayyen bir şahsa attir. Genel
değildir.
d) Hadisteki tahdid
kamçı ile ilgilidir. Bir sopa veya el ile vurulduğunda bu haddi aşmak caizdir.
Tabi bu görüşler tenkid
edilebilir ve zaten tenkid edenler de olmuştur. Şevkani, NeyiuM-Evtar'da şöyle
der: "Beyhakî sahabeden bu konudaki amel üzerinde ittifakın olmadığını
nakletmiştir. O halde {üzerinde durulan bu hadisi) neshettiği nasıl iddia
edilebilir?"
Hattabi. tazirin
miktarı konusundaki farklı görüşlerin suç ve cinayetlerin farklılığından
kaynaklandığını söyler ve ulemanın görüşlerini nakleder.
Tazir için dövme, adet olarak
hadlerden daha aşağı olmakla beraber şiddet olarak onlardan daha ağırdır. Yani
tazir için dövmek had için dövmekten daha şiddetli oiur. Cezalandırılacak
kişinin üzerinde varsa kürk. parke, palto vs. gibi elbiseler çıkartılıp öyle
dövülür. Yüz. baş ve tenasül uzuvlarının dışındakiler olmak kaydıyla hepsinin
aynı uzva vurulması caizdir.
Tazir konusunda daha
geniş bilgi almak isteyenler fıkıh kitaplarının ilgili bölümlerine müracaat
edebilirler.