SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

HUDUD BAHSİ

<< 4492 >>

DEVAM: 38. Ta'zir

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِي عَمْرٌو أَنَّ بُكَيْرَ بْنَ الْأَشَجِّ حَدَّثَهُ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ قَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ جَابِرٍ أَنَّ أَبَاهُ حَدَّثَهُ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا بُرْدَةَ الْأَنْصَارِيَّ يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ فَذَكَرَ مَعْنَاهُ

 

Bize Ahmed b. Salih haber verdi, bize İbn Vehh haber verdi, bana \mr haber verdi, ona Bükeyr b. el-Eşec haber vermiş, o Süleyman b. Yrsar'dan şöyle haber verdi: Bana Abdurrahman b. Cabir, babasının şöyle haber verdiğini söyledi: "O Ebû Bürde el-Ensari'yi şöyle derken işitmiş: "Rasûlullah (s.a}'i.....derken işittim."' Ravi o önceki (4491.) hadisin manasını zikretti.

 

 

İzah:

Kitabü'Mıudud'un başında Tazir'in. Hakkında muayyen bir ceza ve had olmayan suçlardan dola­yı tatbik edilecek olan ceza olduğunu söylemiştik. Yine orada Kizir ceza­sının sucu isleyene ve işlendiği yere ızöre değişebileceğini bu cezanın ta-yin ve takdirinin hakime ait olacağım belirtmiştik.

 

Tazir'in meşruiyeti Kitap, sünnet ve icma ile sabitir. Rasûlüllah (s.a.v.) birisine "Ey Muhannes (kachnımsı)" diyen bir kişiyi cezalandırmışın'. Bu bir tazirdir.

 

Büyüyen toplumların varlığı ve gittikçe çoğalan ve çeşitlenen suçların mevcudiyeti de tazir cezasının geçerli olmasını gerektirir. Çünkü namüte­nahi denilebilecek suçların herbirisi için muayyen bir haddin olmayışı o suçun cezasız kalmasına sebep olabilir. İşte böyle bir durumla karşı kar­şıya kalmamak için tazir cezası gereklidir ve dinimiz bunu meşru kılmış­tır.

 

Alimlerimiz, ta'zirin meşru oluşunda hemfikir olmakla birlikte şekil ve miktarında farklı görüşlere sahip olmuşlardır. Üzerinde durduğumuz ha­dis, ta'zirin dayak atılması şeklinde olması halindeki üst sınırını beyan et­mekledir. Biz bu hadisin ifade ettiği hüküm ve bu konudaki görüşlere geç­meden önce tazir çeşitlen, tazirlerin suçlulara göre mertebeleri ve kiziri gerektiren bazı suçlan Hanefi mezhebini esas alarak kısaca gözden geçi­relim.

 

A- Tazir Cezalarının Çeşitleri

 

1- Sadece i'Iam (bildirmek): Hakimin suçluya: "Sen şöyle yapmışsın, sen bu suçu işliyor muşsun" demesi gibi.

 

2- Suçluyu mahkemeye çağırarak, işlediği suçu kendisine söylemek ve uyanda bulunmak.

 

3- Öğüt ve nasihat; hakimin suçluyu, işlediği bir suçu bir daha tekrar­lamaması için nasihatta bulunmasıdır.

 

4- Sert bir şekilde bakmak, bulunduğu yerden çıkıp gitmek, hakimin suçluya öfkeli bir şekilde bakması, meclisi terkedip gitmesi.

 

5- Azarlamak ve tekdir; hakimin suçluyu azarlaması

 

6- Süreli hapis: Suçluyu bir müddet hapsetmek

 

7- Süresiz (müebbet) hapis: Suçlunun kötülüğünden korunmak için onu ölünceye kadar hapsetmek.

 

8- Muayyen olmayan hapis: Suçluyu ıslah oluncaya kadar hapsetmek,

 

9- Sürgün; suçluyu bir müddet bulunduğu yerden başka bir yere çıkar­maktır. Sürgün müddetinin tayini hakime aittir. İmam Şafii'ye göre, sür­gün müddeti hürler için bir yıldan fazla olamaz.

 

10- Teşhir: Suçlunun yüzüne siyah boya sürerek veya bir merkebe ters bindirerek şehir içinde dolaştırılması ile olur.

 

11- Çeşitli cezalarla tehdid; suçluyu durumunu düzeltmemesi halinde bazı cezalar verileceği tarzında tehdid etmek.

 

12- Memuriyetten azl; vazifesini ihmal eden bir memuru memuriyet­ten çıkarmak.

 

13- Kulak bükmek.

 

14- Dayak atmak; dayağın şekil ve mikdanna ileride temas edilecektir.

 

15- Öldürmek; yeryüzünde fesad çıkarmayı adet edinen ve bu huyun­dan vazgeçmeyen kişi öldürülür. Buna hadden öldürme de denilir.

 

16- Evini yıkmak; Bu da fesadı adet edinip bundan vazgeçmeyenlerin bulundukları odayı üzerine yıkarak öldürmektir.

 

17- Para cezası; Suçludan bir mikdar para alınır. Suçlu durumunu dü­zeltirse parası iade edilir. Düzeltmezse hazineye intikal eder.

 

Suçluya para cezası verilmesinin cevazı sadece Ebu Yusuf'un görüşü­dür. Diğer müctehidtere göre para cezası yoluyla ta'zir olamaz.

 

B - Tazirlerin Suçlulara Göre Mertebeleri:

 

Hakimler tazir konusunda suçların mahiyetlerini, suçluların mevkileri­ni, kabiliyetlerini, suç işlemeyi adet haline getirenlerden olup olmadıkları­nı göz önünde tutarlar ve ona göre bir ceza takdir ederler. Çünkü cezaların caydırıcılığı suçlunun durumuna göre farklılık gösterir. Bazı insanlar çok hafif bir tekdiri fevkalade onur kırıcı addederek bir daha o suçun semtine yaklaşmazken bir başkasına halkın ortasında dayak bile kâr etmez.

 

İşte bu yüzden bazı fakihler tazirleri şu sınıflara ayırmışlardır:

 

1- En üst seviyede mevki ve onur sahibi olanlar; bunlara verilecek ta'zir sadece suçu bildirmekten ibarettir.

 

2- Şahsiyet sahibi eşraftan olanlar: Bunlara verilecek ta'zir. suçu bil­dirmektir. Ama bu, suçluyu mahkemeye çağırarak veya bir vasıta ile bil­dirmek yoluyla olur.

 

3- Normal halk tabakası: Bunlar hem mahkemeye çağırılarak,ihtar hem de bahsedilerek cezalandırılırlar.

 

Bu cezalar gerek Allah haklarına gerek kul haklarına karşı büyük bir cür'et gösterilmemesi halindedir. Ama Allah veya kul haklarına büyük cür'et gösterenler kim olurlarsa olsunlar daha ağır şekilde tazir edilirler.

 

C- Taziri Gerektiren Suçlar:

 

Tazirin tarifinden de anlaşıldığı gibi tazir, hakkında had ve kısas bu­lunmayan suçlara verilir. Biz burada örnek olarak tazir yoluyla cezalandı­rılan bazı suçlara işaret edelim:

 

1- Dine ahlaka ve umumi adaba aykırı olarak yapılan hareketler.

 

2- Ramazanda özür olmadığı halde açıktan oruç yemek.

 

3- Halk arasında yayılan bid'atlerden kaynaklanan suçlar.

 

4- Mübarek şahıslar ve mübarek makamlara karşı yapılan saygısızlık­lar.

 

5- Devletin meşru emirlerine uymamaktan neşet eden suçlar.

 

6- Yalan şahitlik, yalan yere yemin etmek.

 

7- Memuriyeti suistimal.

 

8- Rüşvet alıp vermek.

 

9- İçkinin dışındaki uyuşturucuları kullanmak veya ticaretini yapmak.

 

10- Ammeye ait yerleri işgalden kaynaklanan suçlar.

 

11- Kalpazanlık yapmak (sahte para basmak).

 

12- Hileli iflas dolandırıcılık.

 

13- Kumar vs. gibi haram kazançla uğraşmak.

 

14- Alışverişe hile karıştırmak.

 

15- Sözle; fiille, hatta bakışıyla halkı rahatsız etmek. 16- Suya. gıda maddelerine, ilaçlara halk sağlığına zarar veren madde­ler.

 

Tabi bunlar tazir cezası verilen suçların tamamı değildir. Yukarıda da temas edildiği gibi örnek olarak zikredilmişlerdir. Hakkında had, kısas ve diyet olmayan bütün suçlarda tazir uygulanır.

 

Taziri gerektiren suçlar kadınların şahitliğinin kabul edilmesi, şüphe­lerle düşmeyişi, affedilmesi, mümeyyiz çocuklara da uygulanabilmesi gi­bi özelliklerle haddi gerektiren suçlardan ayrılırlar.

 

Tazir cezasını uygulama yetkisi de diğer suçlarda olduğu gibi devlet başkanına veya onun tayin ettiği bir görevliye aittir.

 

Ta'zirle ilgili bu genel ve kısa bilgiden sonra hadisin konusu olan "darb (dayak atma)" meselesine dönebiliriz.

 

Ta'zir için dövmek, el ile veya bir sopayla olabilir. Bu hadis, dövme­nin azami haddini on olarak tesbit etmiştir. Ahmed b. Hanbel bu hadisin zahirini alarak tazir için on değnekten fazla vurulamayacağını söylemiş­tir. Bazı Şafiiler ve zahiri uleması da bu görüştedirler. Ulemanın geri ka­lanı on değnekten fazla vurulabileceğini söylemekte ama bunun azami haddinin tesbitinde ittifak edememektedir.

 

İmam Malik'e göre, vurulacak sopa miktarı maslahata ve yetkili mer­ciin takdirine bağlıdır. Maslahat gerektiriyorsa yüz değnekten de fazla olabilir.

 

İmam Şafii'ye göre hürler için kırktan az olmalıdır.

 

İmam Ebu Hanife ile İmam Muhammed'e göre en fazla otuz dokuz, en az üç sopa olabileceğini söyler. Hanefi imamlarından Ebu Yusuf'a göre ise üç ile yetmiş beş veya yetmiş dokuz arasında değişir.

 

İmam-ı Azam ve Muhammed tazir için azami mikdan tayin ederken köleler için meşru kılınan en düşük haddi, İmam Ebu Yusuf ise hürler için meşru kılınan en düşük haddi esas almışlar, ancak birer kamçı aşağısını

 

takdir etmişlerdir.

 

İbn Ebi Leyla da, tazirdeki azami sayıyı yetmişbeş olarak takdir eden­lerdendir.

 

Görüldüğü eibi cumhurun görüşü; üzerinde durduğumuz hadise uysun düşmemektedir. Çünkü hadis en fazla on sopa vurulacağını söylerken alimler bunu 39. 75, 79 hatta daha fazlaya çıkarmışlardır. Acaba bu gö­rüşlere sahip olan alimler niçin bu hadis iîe amel etmemişler ve görüşle­rini  ortaya koyarken nelere dayanmışlardır? İbn Hacer el- Askalani'nin belirttiğine göre:

 

a) Bu hadisi ta'n edenler vardır. Ama bu şekildeki bir cevap tutarsız­dır. Çünkü Şeyhayn bunun sıhhatinde ittifak etmişlerdir.

 

b) Bu hadisin hilafına sahabenin ameli vardır. Sahabenin bir hadisin hilafına ameli o hadisin mensuh olduğunu gösterir. Nitekim Hz. Ömer (r.a) Ebu Muse'l-Eş'ari'ye yazdığı bir mektupta yirmi kamçıdan fazla vurmamasını emretmiştir. Yine Hz. Ömer'den yüz değnekten fazla vurdu­ğu ve sahabelerin buna itiraz etmediği rivayet edilmiştir.

 

c) Hz. Nebi (s.a.v.)'in bu hadiste varid olan hükmü, muayyen bir olay ve muayyen bir şahsa attir. Genel değildir.

 

d) Hadisteki tahdid kamçı ile ilgilidir. Bir sopa veya el ile vurulduğun­da bu haddi aşmak caizdir.

 

Tabi bu görüşler tenkid edilebilir ve zaten tenkid edenler de olmuştur. Şevkani, NeyiuM-Evtar'da şöyle der: "Beyhakî sahabeden bu konudaki amel üzerinde ittifakın olmadığını nakletmiştir. O halde {üzerinde duru­lan bu hadisi) neshettiği nasıl iddia edilebilir?"

 

Hattabi. tazirin miktarı konusundaki farklı görüşlerin suç ve cinayetle­rin farklılığından kaynaklandığını söyler ve ulemanın görüşlerini nakle­der.

 

Tazir için dövme, adet olarak hadlerden daha aşağı olmakla beraber şiddet olarak onlardan daha ağırdır. Yani tazir için dövmek had için dövmekten daha şiddetli oiur. Cezalandırılacak kişinin üzerinde varsa kürk. parke, palto vs. gibi elbiseler çıkartılıp öyle dövülür. Yüz. baş ve tenasül uzuvlarının dışındakiler olmak kaydıyla hepsinin aynı uzva vurulması ca­izdir.

 

Tazir konusunda daha geniş bilgi almak isteyenler fıkıh kitaplarının il­gili bölümlerine müracaat edebilirler.