DEVAM: 10. Basra
Hakkındaki Hadisler
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْمُثَنَّى
حَدَّثَنِي
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ صَالِحِ
بْنِ
دِرْهَمٍ
قَالَ
سَمِعْتُ
أَبِي
يَقُولُ انْطَلَقْنَا
حَاجِّينَ
فَإِذَا
رَجُلٌ فَقَالَ
لَنَا إِلَى
جَنْبِكُمْ
قَرْيَةٌ
يُقَالُ
لَهَا الْأُبُلَّةُ
قُلْنَا
نَعَمْ قَالَ
مَنْ يَضْمَنُ
لِي مِنْكُمْ
أَنْ
يُصَلِّيَ
لِي فِي
مَسْجِدِ
الْعَشَّارِ
رَكْعَتَيْنِ
أَوْ
أَرْبَعًا
وَيَقُولَ
هَذِهِ
لِأَبِي هُرَيْرَةَ
سَمِعْتُ
خَلِيلِي
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ
إِنَّ اللَّهَ
يَبْعَثُ
مِنْ
مَسْجِدِ
الْعَشَّارِ
يَوْمَ
الْقِيَامَةِ
شُهَدَاءَ
لَا يَقُومُ مَعَ
شُهَدَاءِ
بَدْرٍ
غَيْرُهُمْ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
هَذَا
الْمَسْجِدُ
مِمَّا يَلِي
النَّهْرَ
İbrahim b. Salih b.
Dirhem, babasından şöyle duyduğunu haber vermiştir: Hacc'a gidiyorduk, bir adam
(Ebu Hureyre) bize: Sizin tarafta el-Übbele denilen bir köy var mı? dedi. Evet,
dedik. Bunun üzerine şöyle dedi: Kim benim için, Aşşar mescidinde iki veya dört
rekat namaz kılıp "Bu, Ebu hureyre içindir" demeyi tekeffül eder (söz
verir)? Ben, Habibim Ebu'l-Kasım (s.a.v.)'i "Şüphesiz Allah (C.C.) kıyamet
gününde Aşşar mescidinden şehitler diriltecek. Bedir şehitleri ile birlikte
onlardan başka hiç bir şehit kalmayacak." derken işittim.
Ebu Davud "Bu
mescid nehrin (Fırat'ın) yanındadır." dedi.
İzah:
Sadece Ebu Davud
rivayet etmiştir.
Bu hadisin
ravilerinden, İbrahim b. Salih b. Dırhem ve babası Ebu Muhammed Sa]ih b Dirhem
el-Basrî hakkında hayli konuşulmuştur. İbrahim hakkında, Buhari "Peşinden
gidilmez" Ukaylî: "İbrahim ve babası meşhur değiller, hadis mahfuz değildir."
Darakutnî "Zayıf demişler, İbn Hıbban ise sikalar arasında saymıştır.
Salih b. Dirhem için de
el-Acurî; "Ebu Davud'a, o Kaderi mi? dedim. L1Bilmiyorum" dedi, der.
İbn Hıbban bu zatı da sikalar arasında saymış; İbn Ebî Hatim de; "Ondan
Yahya b. Said el-Kattan rivayette bulundu" demiştir. Darakutnî de İbrahim
b. Salih'in terceme-i halini verirken, "babası sikadır" kaydını
koymuştur.
Metinden anlaşıldığına
göre, bir hac yolculuğu esnasında - sarihlerin ifadesine göre- Medine ile Mekke
arasında yol alırken Ebû Hureyre (r.a) yanındaki Basralılara, onların yakınında
Übbele diye bir köyün olup olmadığını sormuş "evet" cevabını alınca
da birisinin oradaki Aşşar mescidinde kendisi adına iki veya dört rek'at namaz
kılıvermesıni istemiş bu isteğine sebep olarak da Rasulullah'm, "Aşşar
mescidinde Cenabı Hakkın şehitler dirilteceğini ve bunların Bedir şehidleri
ile birlikte olacaklarını" haber verdiğini söylemiştir.
Übbele: Dicle
kenarında, Basra körfezinin Basra'ya gelen istikametinde bir yerdir. Basra'dan
daha eskidir. Yukarıda işaret edildiği üzere. Basra Hz. Ömer devrinde inşa
edildiği halde, Übbele mevcut bir şehirdi.
Siyaktan da
anlaşıldığına göre, Aşşar mescidi bu köyde olsa gerek.
Ebû Hureyre (r.a)
Basralılardan, birisinin o mescidde kendisi için namaz kılıvermesini ve
"Bu Ebu Hureyre için" demesini istemiştir. Bu hal alimlerin dikkatini
çekmiştir. Namaz bedenî bir ibadettir. Bedenî ibadetlerde niyabet caiz
değildir. O halde Ebû Hureyre niçin böyle bir istekte bulunmuştur? Bu soruya
iki türlü cevap verlişmiştir:
a) Ebu Hıifeyre nın
görüşü, bedenî ibadetlerde de niyabetin caiz olduğu istikamette olabilir.
b) "Bu, Ebu
Hureyre içindir" sözünden maksat, bu namazın sevabı Ebu
Hureyre'nindir" olabilir. Çünkü Tîbî'nin bildirdiğine göre bazı alimler
bunu caiz görmüşlerdir.
Aliyyü'l - Kari'de
şöyle der: "Ulemamız, başkası adına haccetmek tc asl'm şu olduğunu
söylediler. İnsan; hac, namaz, oruç, sadaka, kuran tilaveti ve zikir gibi,
ibadetlerinin sevabını başkasına bağışlayabilir. Bu başkası diride ölüde
olabilir. Bir kimse böyle bir amel işler ve sevabını başka birisine bağışlarsa
ehli sünnete göre caizdir, sevabı, bağışlanan kişiye ulaşır."
Bu haber, yapılan bir
ibadetin sevabının, diriye de hediye edilebileceğini gösterir. Şamî de bunun
cevazını açıkça bildirmiştir. Rasulullah'ın ümmeti için kurbanlar kesmesi de
buna delalet eder.
İmam Nevcvi; duanın dua
edilen şahsa fayda vereceğinde ıcına olduğunu, Kur'an okumanın sevabının
kendisi için okunulan şahsa varıp varmayacağında ise ihtilaf edildiğini
söyler. Beziü'l-Mechud'un talikinde bildirildiğine göre, İmam Şafii'nin meşhur
görüşüne göre sevab ulaşmaz. Ahmed b. Hanbel'e göre ulaşır. Hanefi
kitaplarından Bedai'de de insanın tüm ibadetlerinin sevabını başkasına
bağışlayabileceği ifade edilmiştir.