DEVAM: 7. Dişleri
Altınla Bağlamak
حَدَّثَنَا
مُؤَمَّلُ
بْنُ هِشَامٍ
حَدَّثَنَا
إِسْمَعِيلُ
عَنْ أَبِي
الْأَشْهَبِ
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ
طَرَفَةَ عَنْ
عَرْفَجَةَ
بْنِ
أَسْعَدَ
عَنْ أَبِيهِ
أَنَّ عَرْفَجَةَ
بِمَعْنَاهُ
Bize Müemmel b. Hişâm
haber verdi. Bize İsmail, Ebü'l-Eşheb'ten, O, Abdurrahman b. Tarafe'den,
Abdurrahman, Arfece b. Esed'den O da babasından (şüphesiz Arface diye) önceki
(4232.) hadîsi mânâsı ile rivayet etti.
İzah:
Bu babdaki üç rivayet
aslında tek hadistir. Rivayetlerin isnaciındaki farklılıktan dolayı, Musannif,
bunları ayrı hadîsler şeklinde kitabına almıştır.
Kûlâb: Cahiliye
devrinde Arapların iki kere savaştığı bir yerin adıdır. Burasının Küfe ile
Basra arasında ve Yemame'ye yedi günlük bir mesafede olduğu söylenmektedir.
Tirmizî Şerhi,
Ârızatü'l - Ahvezi'de, Kûlâb savaşının iki kez vuku bulduğu bunlardan
birincisinin Bekir ve Tağlib kabileleri arasında, ikincisinin ise Temim ve
Ehl-i Hecr arasında olduğu belirtilmektedir. Hadiste adı geçen Arfece, bu
savaşlardan ikincisine katılmıştır.
Yukarda da temas
edildiği gibi Arfece'nin burnunun koptuğu Kûlâb savaşı Rasûlullah'dan önce,
Câhilîyye devrinde olmuştur.
Metinde görüldüğü
üzeri, Arfece savaşta kopan burnunun yerine gümüşten bir burun taktırmış ama
bu burun zamanla koku yapmaya başlamıştır. Burnunun koku yapması Rasûlullah'm
Nebiliği döneminde olmuş Efendimiz de gümüşün yerine altından bir burun
taktırmasını emretmişti.
Hadîs altından burun
taktırmak ile ilgili olduğu halde, musannif bunu, "altın ile diş
bağlatmak" adı altında vermiştir. Herhalde buna sebep, halk arasında
yaygın olanın burun taktırmak değil, altından diş taktırmak veya diş bağlatmak
oluşudur. Ebû Davûd buruna kıyasla, sallanan dişleri altın, ile bağlatmanın
cevazına kail olmuştur.
Ulema bu hadîse istinad
ederek, zaruret halinde altının erkekler tarafından kullanışının caiz olduğunu
söylemişlerdir.
Hanbelî Ulemasından İbn
Kûdame bu konuda şöyle demektedir: "Burnu kesilenin, burnunu taktırması
gibi, zaruretin gerekli kıldığı yerlerde altın kullanmak mubahtır.
İbn Kudame devamla,
Ahmed b. Hanbel'in sallanan dişlerin düşmemesi için, dişi altınla bağlatmanın caiz
olduğunu söylediğini nakleder. Bu alimin naklettiğine göre Esrem; Ebu Râfî,
Sabit el - Bûnânî, İsmail b. Zeyd b. Sabit ve Muğire b. Abdullah'ın dişlerini
altınla bağladıklarını rivayet etmiştir. Ayrıca Hasen, Zühri ve Nehâî buna
ruhsat vermiştir.[ibn Kudame, el Muğni II -607, 608.]
Üç büyük mezhebin
hepsine göre, sallanan dişlerin altın bir telle bağlanması veya altından diş
yaptırıp takılması caizdir. Ancak Hanefî alimleri arasında ihtilaf vardır.[El
Cezîrî, Kitabiü’l Fıkıh ale’I – Mezahibi’t, Erbaa II , 14, 16.]
Hanefî mezhebinin
imamı, Ebû Hanife'ye göre sallanan bir dişin altınla bağlanması caiz değildir.
Bu şekilde bir dişin gümüşle bağlanması gerekir. İmam Muhammed'e göre ise, hem
altınla hem de gümüşle bağlanması caizdir. Zahirrü'r - Rivâye eserlerinden el-
Camiu's - sağîr'da İmam Ebû Yûsuf'un görüşü verilmemiş daha sonraki alimler de
onun İmam-ı Azam'la mı yoksa, imam Muhammed'lemi olduğu konusunda ihtilâf etmişlerdir.
Bazı Hanefî
kitaplarında ise, sallanan bir dişin altınla ya da gümüşle bağlanmasının Ebu
Hanif'e ve Ebû Yûsuf'a göre de caiz olduğu belirtilmektedir.[Fetva-i Hindiye V
-336.]
Görüldüğü gibi üç
mezhebe göre ihtilafsız, Hanefî mezhebinde de ihtilaflı olarak salanan
dişlerin altınla bağlanması caizdir. Diş doldurmak da diş bağlatmak gibidir.
Hanifî mezhebi imamlarından nakledilen ihtilaf, diş doldurmanın veya diş
taktırmanın caiz olup olmayışında değil, bu işi altınla yaptırıp yaptırmamanın
caiz olup almayışıdır. Yani diş doldurmak veya diş taktırmak bütün ulemaya göre
caizdir.
İslâmiyet fıtrat
dinidir. İnsanların dünya nimetlerinden meşru sınırlar içerisinde
yararlanmalarına izin verir. Hastalananları tedavi olmaya teşvik eder. Durum
böyle olduğu halde ve bütün müctehidler caiz olduğunu söylerlerken, mücerret
bir vehimden dolayı diş doldurmanın caiz olmadığını söylemek takılan dişleri
söktürmek, insanları dişsiz bırakmak, İslâm'ın ruhuna uygun bir davranış
değildir. İslam'a hizmet maksadıyla yapıldığı zannedilen ama aslında İslâm'a
zarar veren bir davranıştır.