38. Ahmed B. Salih'in
Rivayeti
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
قَالَ حَدَّثَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
ح و
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ دَاوُدَ
الْمَهْرِيُّ
أَخْبَرَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
أَخْبَرَنَا
هِشَامُ بْنُ
سَعْدٍ عَنْ
زَيْدِ بْنِ
أَسْلَمَ
عَنْ عَطَاءِ
بْنِ يَسَارٍ
عَنْ أَبِي
سَعِيدٍ
الْخُدْرِيِّ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ اللَّهُ
عَزَّ
وَجَلَّ
لِبَنِي
إِسْرَائِيلَ
ادْخُلُوا
الْبَابَ
سُجَّدًا
وَقُولُوا
حِطَّةٌ
تُغْفَرْ لَكُمْ
خَطَايَاكُمْ
Ebû Sâid el-Hudrî'den
rivayet olunduğuna göre; Resulullah (s.a.v), ("Secde ederek kapıdan girin
ve hitta (yarabbi bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı
bağışlayalım"[Bakara 58] ayeti kerimeşini Allah teâlâ İsrail oğullarına buyurdu
ki diye söze başlayarak ... şeklinde okudu.
İzah:
Buhârî, tefsîrû’l-
Kur'ân, bakam; Müslim, teftir,Tirmizî tefsîr'ul - Kur'an Bakara
İsrail oğulları
"Tih" sahrasında kırk sene kaldıktan sonra Yûşa (a.s) ile oradan
çıkmışlar. Cenabı Hak Kudüs'e girmelerini kendilerine müyesser kılmıştır.
Ancak şehrin kapısından
girerken secde halinde bulunmalarını yani eğilmelerini yahut girdiklerine
şükretmelerini emir buyurmuştu. Onlar bu emri değiştirdiler ve şehre sürünerek
girdiler. Girerken "hitta" demeleri de emir Duyurulmuştu. Bunun
manası, "Dileğimiz günahlarımızın indirilmesidir." demektir. Onlar
bunu da değiştirerek "hitta" yerine "habbe" kelimesini
kullandılar ve "kılın içinde bir habbe" dediler. Bu söz manasızdır.
Fakat onların maksatları Allah'ın emrine muhalefet etmekti. Filhahika, hem
kavlen, hem fiilen Allah'ın emirlerine muhalefet ettiler. Allahu Teâîâ da
onları taunla cezalandırdı. Rivayete nazaran bir saatte yetmiş bini helak
olmuştur.[Davudoğlu A. Sahihi Müslim terceme ve şerhî X499-500.]
Metinde geçen kelimenin
okunuş şekli üzerinde kıraat imamları ihtilaf etmişlerdir.
Nafi bu kelimeyi
"yüğfer" şeklinde okurken, İbn Amir "tüğfer" şeklinde,
diğer kıraat imamları da "nağfir" şeklinde okumuşlardır.